İtiraf ediyorum, Gümüşhane benim Türkiye’de gördüğüm 74. şehir oldu. Doğayı, dağları bu kadar seven biri olarak böylesi güzellikleri görmekte nasıl bu kadar geç kalmışım bilemiyorum. Ben pişmanım, siz olmayın istedim. O yüzden ayağımın tozuyla gelir gelmez hemen notlarımı paylaşmak istedim. İşte size sonbahar renkleri eşliğinde taze taze GÜMÜŞHANE GEZİ ve GÜMÜŞHANE GEZİLECEK YERLER rehberi…
Adı üzerinde gümüş şehri. Hazineler dolduran şehir… Birçok medeniyet onun için savaştı, çünkü burada toprağın üstü kadar toprağın altı da çok değerliydi. Gümüş başta olmak üzere, altın, bakır gibi değerli madenler bu toprakların en büyük cazibesiydi. Aynı zamanda İran’dan Kafkasya’dan Trabzon’a geçiş yolları üzerinde olması nedeniyle her zaman önemini korudu…
Osmanlı döneminde de madenler nedeniyle Gümüşhane’ye oldukça önem veriliyordu. Anadolu’daki darphanesi olan tek şehirdi. Yıllar geçtikçe gözlerden uzak kaldı, adını daha az duyar olduk. Ancak Gümüşhane bence doğa turizmi sevenlerin gözdesi olmaya aday yerlerden biri. Hem kendi güzellikleri hem de etrafındaki Trabzon, Rize, Artvin gibi son dönemde öne çıkan yerlere yakınlığı sayesinde adını daha çok duyacağımızdan eminim.
Aynı şehir iki farklı kültür
Gümüşhane’nin ilginç bir özelliği, şehri bölen dağlar sayesinde şehirde iki farklı kültür ve coğrafyanın olması. Trabzon’a bakan taraf daha çok dağlık; yerleşim ve kültür buna göre gelişmiş. Diğer taraf ise daha çok düzlük; Doğu ve İç Anadolu kültürüne daha yakın kalmış. Bu da güzel bir karışım yaratmış.
Bugün Gümüşhane yeni yerleşim yerinde gelişen bir şehir. Doğası, kültürü, tarihiyle halen gerçek bir hazine. O yüzden doğa ve tarih meraklılarını, farklı tatlar denemeyi sevenleri, sadece görsellik arayanları Gümüşhane’yi görmeye davet ediyorum.
Gümüşhane’deki gezilecek yerleri detaylıca anlatmaya çalıştım. Sonunda da genel sorulara cevap verdim. Gelin, hep beraber Gümüşhane’yi tanıyalım…
GÜMÜŞHANE GEZİLECEK YERLER LİSTESİ
Şehir Merkezi
Süleymaniye Mahallesi
Canca’dan sonraki Gümüşhane’nin ikinci merkezi olan Süleymaniye şu an Eski Gümüşhane olarak geçiyor. Bir zamanlara maden ocaklarına yakın olduğu için tercih edilen bölge, Rum ve Türk ailelerin bir arada yaşadığı, camilerle kiliselerin birlikte yükseldiği bir yermiş. Her ikisinin izlerini Süleymaniye’yi gezerken halen görebiliyorsunuz.
Süleymaniye Mahallesi, 4. Murat zamanında en güzel günlerini yaşadıktan sonra Rus- Osmanlı savaşının ardından önemini yitirmiş, merkez şu anki yerine taşındıktan sonra neredeyse tamamen terk edilmiş. Bugünlerde ise Süleymaniye tekrar hayat buluyor. Birçok konak elden geçirilmiş, restore edilmiş ya da ediliyor.
Evlerin hepsi birbirinden güzel, sokaklardan bahçelerden geçen bir rotayla mahalleyi kısa sürede bitirebilirsiniz. Yolunuzun üzerinde Zeki Kadirbeyoğlu Konağı, Muammer Daloğlu Konağı, Paşa Hamamı, Süleymaniye Cami, Küçük Cami, Ahmet Kaya Evi, Metropolitan Kilisesi, Rum Okulu, Panaghia Kaya Kilisesi, Ali Erkan Evi, Fahri Gümüşeli Evi, Kemer Köprü, Hagios İonnas Kaya Manastırı, Hızır İlyas Çeşmesi ve tek başlarına dikilen camisiz minareleri görebilirsiniz.
İkizevler Kent Müzesi
Şehir merkezinde yer alan 3 katlı iki yapı restore edilerek kent müzesine dönüştürülmüş. Gümüşhane konaklarına güzel bir örnek olan müze 2006 yılında ziyarete açılmış. Birinci katında misafir odası, kayınvalide odası, gelin-damat odası, çocuk yatak odası, salon ve kilim tezgahlarının sergilenirken vitrinlerde de etnoğrafik birçok eseri görebileceksiniz.
GÜMÜŞHANE KALELERİ
Kov Kalesi
Doğu Karadeniz’in en görkemli kalelerinden biri olan Kov Kalesi, Gümüşhane’nin 16 kalesinden biri. Esenyurt Köyü sınırları içerisinde yer alan kalenin 1361 yılında III. Aleksios döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Kov Kalesi 130 metre yükseklikte, bir ana kaya üzerine kurulmuş. Selçuklular zamanında da kullanılan bina 2007 yılında önemli bir restorasyon geçirmiş. Gümüşhane – Erzincan karayolu güzergahının 21. km’sinde Esenyurt Köyü yol ayırımından saparak kaleye ulaşabilirsiniz.
Torul Kalesi ve Cam Seyir Terası
Ortaçağda yapıldığı bilinen Torul Kalesi Osmanlı zamanında da savunma ve gözetleme amaçlı kullanılmaya devam edilmiş. Şimdi hemen yakınlarına inşa edilen Cam Seyir Terası ile şehri ve vadiyi 240 metre yükseklikten izleme şansı buluyorsunuz. Burası aynı zamanda Türkiye’deki en yüksek cam teraslardan biri olarak geçiyor. Cam terasın yanında kafe, hediyelik eşya dükkanları bulunuyor.
Canca Kalesi
1530 metre yükseklikte inşa edilen Canca Kalesi, Harşit Vadisi’ne hâkim bir manzaraya sahip. Yuvarlak planlı kalenin Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor. 1,5 metre kalınlığındaki duvarlarla çevrili kalenin içerisinde şapel, sarnıç gibi bölümler bulunuyor. Burasının kaleden daha çok bir gözetleme kulesi olarak planlandığı düşünülüyor. 2018 yılında restore edildikten sonra ziyarete açılmış.
Keçi Kalesi
Gümüşhane’ye 20 kilometre uzaklıktaki kale Bayburt yolu üzerinde bulunuyor. Kim tarafından yaptırıldığı bilinmemekle birlikte burasının bir askeri üst olarak güvenlik amacıyla yaptırıldığı düşünülüyor. İki girişi olan kale 800 metre yüksekliğe inşa edilmiş.
GÜMÜŞHANE’NİN DOĞAL GÜZELLİKLERİ
Karaca Mağarası
Cebeli yakınlarındaki Karaca Mağarası’nın masalsı bir havası var. Sizi bir anda bambaşka bir diyara ışınlayan mağaradaki sarkıt, dikit, sütun ve duvar desenlerinden gözlerinizi alamıyorsunuz. Milyonlarca yıl içerisinde oluşan mağara 150 metre uzunluğunda. Bir kısmı ışıklandırmalar ve platformlar yapılarak turizme kazandırılmış.
Mağara 3 farklı salondan oluşuyor ve tavan yüksekliği 18 metre. Böyle bir mağarada 1 santimlik dikitin 12 yılda oluştuğunu düşünürseniz gördüklerinizin muhteşemliğini daha da iyi anlayacaksınız. Mağaranın motif çeşitliliği açısından dünyada eşine az rastlanan türden olduğu söyleniyor. İçeride 3 farklı dilde seslendirme ile mağara hakkında kısa bilgi de veriliyor. Detaylı fotoğrafları için Karaca Mağarası‘nın sayfasına da bakabilirsiniz.
Giriş ücreti: 10 TL, öğrenci 5 TL (2022 yılı)
Gitmeden önce arayarak bilgi almak isterseniz telefonu 0456 626 50 70
Müze Kart geçerli değil
Artabel Gölleri Tabiat Parkı
İçerisinde bulundurduğu 22 buzul gölü ve çevresindeki güzelliklerle şehrin en özel yerlerinden biri Artabel Gölleri diyebilirim. Türkiye’nin sayılı yerlerinden biri olan göller bölgesi Abdal Musa Tepesi ve çok sayıda zirveyi bünyesinde barındırıyor. Bölge kendine has bitki ve hayvan çeşitliliğiyle sahip. Göllerin en büyüğü Adalı Göl, en derini ise Karanlık (Ahtabur) Gölü. Bölge 1998 yılına koruma altına alınarak tabiat parkı ilan edilmiş.
Tabiat parkına Gülaçar Köyü Esentepe Mahallesi üzerinden ulaşılabiliyor. Göllere ulaşabilmek için 1,5 saat kadar bir yürüyüş yapmak gerekiyor.
Limni Gölü
Zigana Geçidi yakınlarındaki bu küçük ama şirin göl tam bir oksijen deposu. Çam ağaçları arasında ördekler ve doğayla baş başa vakit geçirmek için ideal bir yer. Dilerseniz kafesinde oturabilir dilerseniz de konaklayabilirsiniz.
Zigana Geçidi’nden sonra kısa bir toprak yol aracılıyla göle rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz.
Giriş ücretli tam 3,5 TL, indirimli 1,5 TL
Otomobil 10 TL, bisiklet 3,5 TL
Kamp yapmak isterseniz çadır günlük ücret 15 TL, karavan günlük 20 TL
Telefon: 0456 629 10 04
Örümcek Ormanları Tabiat Koruma alanı
Kürtün ilçesinde yer alan ormanlar tam bir doğa harikası. Ona bu kadar önemli kılan şeylerden biri de içerisindeki anıt ağaçlar. Bazılarının Avrupa’nın ve Kafkasların en büyük ve çaplı ağaçları olduğu biliniyor. Bunlardan biri 61,5 metreyi bulan doğu kayını, diğerleri ise 49-58 metre boylarındaki Doğu ladini ve ayrıca çok büyük göknar ağaçları da var. Bu ağaçlar anıt ağaç olarak koruma altına alınmış. Kürtün’den başlayan 20 kilometrelik araç yolu ile Çıkrıkdüzü, Güvende ve Kazıkbeli yaylalarına kadar çıkabiliyorsunuz. Gördüğünüz manzaralarsa inanılmaz güzellikte…
Bu arada buraya Örümcek Ormanları denmesinin sebebi örümceği bol olmasından değil çok sık bir yapıya sahip olmasındanmış. Yoksa normal bir ormanda görebileceğiniz yoğunluktan fazla bir örümcek nüfusu yok 🙂
Tomara Şelalesi
Türkiye’nin en güzel şelalelerinden biri sayılan Tomara Şelalesi “40 Gözeler” olarak da biliniyor. Şelalenin genişliği 15 metre, yüksekliği ise 25 metre kadar. Genişleyerek akıyor olması oldukça etkileyici görüntü yaratıyor. Suyu her zaman buz gibi olan şelaleye Şiran İlçesi Sevdibaba Köyü üzerinden ulaşabilirsiniz.
Çağlayandibi Şelalesi
Örümcek Ormanları rotası üzerindeki Çağlayandibi Şelalesi son zamanlarda yapılan düzenlemeyle turizme kazandırılan yerlerden biri. Kayın ve göknar ağaçlarıyla kaplı 100 metrelik bir yol aracılığıyla ulaşılan şelale her mevsim muhteşem görüntüye sahip. 2014 yılından beri tabiat parkı ilan edilen şelalenin yüksekliği 15 metre. Şelale, Gümüşhane şehir merkezine 64 kilometre, Kürtün ilçe merkezine ise 5 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Zigana Dağları / Zigana Geçidi ve Zigana Kayak Merkezi
Doğu Karadeniz Dağlarının Trabzon’un güneyinden Çoruh Vadisi’ne paralel uzanan kesimine kadar olan kısmının genel ismi Zigana Dağları. Bazı dorukları 3000 metreyi buluyor ve geneli ladin ve çam ağaçlarıyla kaplı.
Zigana Geçidi ise bu dağları üzerindeki İpek Yolu’nun en önemli noktalarından biri. Bu geçit sayesinden Trabzon tarafından gelen yolcular, kervanlar Gümüşhane üzerinden Doğu Anadolu ve İran’a ulaşıyorlarmış. Bu dar ve tehlikeli yol daha sonra karayolu olarak yoğun olarak kullanılmış ama yeni yol yapıldıktan sonra şimdilerde oldukça sakin. Ancak oldukça güzel bir manzarası var. Zirvede birkaç ünlü et lokantası bulunuyor.
Geçidin hemen yanında ise Zigana Kayak Merkezi bulunuyor. 1900 – 2500 metreler arasındaki pistlerin genişliği 100-200 metre ve eğimi ise yüzde 20… Kar kalınlığı kış aylarında yaklaşık 1- 1,5 metreyi buluyor. Lift ve teleski hizmeti var. Kayak merkezinde konaklama imkânı bulunuyor. Gümüşhane’ye 60 kilometre, Trabzon’a 120 kilometre mesafede.
GÜMÜŞHANE’DEKİ TARİHİ YERLER
Satala Antik Kenti
Kelkit’in Sadak Köyü sınırlarında yer alan Satala Antik Kenti Roma İmparatorluğu’nun doğudaki en büyük karargahlarından biriymiş. Roma ordusunun 15. Lejyonunun bulunduğu Satala’da o zamanlar 4000 kadar asker bulunduğu biliniyor. Kentten günümüze sadece su kemerleri kalmış ancak şehrin tiyatro, agora, saray gibi farklı birimlere de sahip olduğu biliniyor. Buradan çıkan eserlerin biri kısmı Erzurum ve Trabzon Arkeoloji müzelerinde, yine buradan çıkartılan bronz bir büst ise Londra’da British Museum’da sergileniyor.
Son dönemde yapılan çalışmalar sonucu bölgede kazı çalışmasına başlanmış. Bu sayede antik kentin toprak altında kalan kısımları da yavaş yavaş gün yüzüne çıkartılacak.
Santa Harabeleri
Başta söylemeliyim, Gümüşhane’de beni etkileyen yerlerin başında Santa Harabeleri geliyor. Hem doğası hem konumu hem de oldukça korunmuş yapısıyla çok etkileyici bir yer. Gümüşhane’ye sadece burayı görmeye bile gidebilirsiniz.
Yanbolu Vadisi’nin iki yamacına kurulmuş olan 7 mahalleden oluşan Santa, bir zamanlar bölgenin ekonomik, kültürel ve ticari merkezlerinden biriymiş. Onun ne kadar etkili olduğunu zaten bir yamaçtan bölgeyi izlediğinizde hissedebiliyorsunuz. Taş evler, her mahallede bulunan birden fazla kilise ve manastırlar bunu size fazlası gösteriyor. Mahallelerin şimdiki isimlerini Binatlı, Çakallı, Çinganlı, İşhanlı, Piştoflu, Terzili ve Zurnacılı olarak sayabilirim. Korunaklı yapısı sayesinde 17. yüzyılda burada büyük bir Hristiyan nüfusu yaşıyormuş. Şimdi boşalan bölge Gümüşhaneliler ve Trabzonlular tarafından yayla gibi kullanılıyor.
Bölgeye Gümüşhane’den geliyorsanız ilk olarak sizi Piştoflu mahallesi karşılıyor. Her mahalleye patikalar aracılığıyla rahatça ulaşabiliyorsunuz. Gümüşhane’den gelirken Aruzlar – Yağmurdere-Taşköprü rotasını takip edebilirsiniz. Bir başka seçenek ise Gümüşhane – Krom Vadisi – Olucak (İmera) – Cami Boğazı Yaylası rotası.
Trabzon üzerinden gelecek olanlar ise Arsin – Araklı- Yanbolu rotasını izleyebilirler.
Bu arada birçok kişi Santa Harabeleri’ni Trabzon’a ait olarak düşünse de bölgenin Gümüşhane sınırları içerisinde yer aldığını söyleyeyim.
Krom Vadisi (Kromni Vadisi)
Gümüşhane’nin yine etkileyici bölgelerinden biri. Büyükçe bir alanı kaplayan bölge Cehennem Vadisi’nin derinliklerinden başlayarak yüksek tepeler ve zirvelere ulaşıyor. Bölgede bir zamanlar Rum nüfusun yoğun olarak yaşadığı için onların o harika taş mimarisini burada da göreceksiniz. Vadi boyunca göreceğiniz köyler, köprüler, kiliseler, şapellerle dolu rota sizi tarihte yolculuğa çıkaracak kadar da iddialı. Hem doğa hem tarih bu rotanın vaat ettikleri diyebilirim.
Bölgenin ilginç de bir hikayesi var. Osmanlı bölgeyi fethettikten sonra uzun bir dönem halkın dinine karışmamış ancak 1700’lerden sonra Hristiyan halka din değiştirmeleri karşılığında bazı imtiyazlar vereceğini söyleyince birçok gayri Müslim dinini değiştirmiş ancak gizli olarak birçoğu dinini yaşamaya devam etmiş. 1856 yılında herkes inancını yaşama konusunda serbest bırakılınca birçok Hristiyan dinine geri dönmüş, yıkılan-harap olan kiliseler onarılmış yenileri yapılmış. Buradaki kiliselerin büyük bir kısmı bu dönemden kalmalar. Daha sonra 1920 yılında Hristiyan halk mübadele ile yer değiştirmiş ve bölge çevreden göç almış.
Gümüşhane aynı zamanda Türkiye’nin en çok kilise olan şehirlerinden biri. Birçoğu bu bölgede yer alıyor. Kimisi çok harap kimisi yarı yıkık birkaç tanesi de daha iyi durumda. Bunlardan en etkileyicisi son dönemde restorasyon geçiren İmera Kilisesi (St. John Prodromos Kilisesi).
Karaca Mağarası yönünden geliyorsanız özellikle Yağlıdere Köyü’ne ve devamındaki İmera Köyü’ne mutlaka uğramalısınız. Yol üzeri müthiş manzaralar eşliğinde yükselerek sonrasında İmera Kilisesi ve İmera Köyü’ne ulaşacaksınız.
Sarıçiçek Köy Odaları
İşte burasını görmezseniz Gümüşhane gezinizin eksik kalacağınızdan emin olabilirsiniz. Birbirinden bağımsız iki köy odası gözünü gönlünüzü açacak cinsten. Ahşap işçiliğinin en güzel örneklerinden olan odalar Anadolu’daki köy odası geleneğinin devamı.
Anadolu’da bazı bölgelerde gelen misafirleri ağırlamak, yedirip içirmek ve konaklatmak amacıyla bu tarz odalar kullanılırmış. Bu odalar da köyden Hacı Ömer Ağa tarafından yaptırılmış. 1873 yılında inşa edilen odalar çivisiz teknikle yapılmış ve süslemelerde hem batılı hem de Türk motifleri kullanılmış.
Odaların bilinen çok ilginç de bir hikayesi var:
Bu köyün ağası şanına yakışır iki oda yaptırmak için yakın bölgeden iki marangoz ustasını köye davet eder. Gelen ustaların biri “usta” biri “çırak” olarak anılır. Usta ile çırak işlerine başlar, odaların bezemesine sıra geldiğinde çırak ustaya fikir sorar ancak usta “bu iş için ikimiz de 100’er altın alıyoruz, sen kendi ustalığını göster” diyerek hiçbir fikir vermez.
Çırak bundan alınır ve işine devam eder. Birbirlerini görmeden, odalardan çıkmadan geçen iki yıl sonunda odalar biter, saraylara layık iki oda çıkmıştır ortaya. Odalar ziyarete açıldığında, çırağın odası birazcık daha fazla beğenilir. Usta mahçup olur, mesleğini bıraktığı gibi köyü de terk eder.
Odalar çok iyi şekilde korunmuş. Bir tek ustanın odasına bir süre önce bir bezeme ustasına ilaveler yaptırılmış ama pek de beğenilmemiş… Biraz abartılı görünüyor gerçekten. Sanırım tekrar elden geçirilip eskisine döndürülmeye çalışılacakmış.
GENEL BİLGİLER
Gümüşhane nerede?
Gümüşhane Karadeniz Bölgesi’nde yer alan şehirlerimizden biri. Doğusunda Bayburt, batısında Giresun, kuzeyinde Trabzon ve güneyinde Erzincan ile komşu.
Gümüşhane’ye ne zaman gidilir?
Gümüşhane konumu nedeniyle zor bir coğrafyada yer alıyor. Dağlar arasında yer aldığından kışlar oldukça soğuk ve sert geçiyor. O yüzden gezi amacıyla gidiyorsanız Haziran-Ekim aylarını tercih edebilirsiniz. Biz gezerken genelde bize “yazın gelin, buranın zamanı temmuz – ağustos” diyorlardı. Bunu da aklınızda bulundurun, derim.
Ancak siz de benim gibi fotoğraf meraklısıysanız sonbahar aylarını (özellikle ekim ayını) kesinlikle öneririm. Zira ben bu sene (2022) biraz geç gitmek zorunda kaldım, 8-12 Kasım gibi oradaydım. Havalar serin olmasına rağmen bu sene sonbaharın uzun sürmesi sayesinde harika renkleri yakalama şansı buldum. Ancak mevsimler her zaman bu kadar kaymayabiliyor, o yüzden önceden bilgi almak iyi olabilir.
Gümüşhane’de ne kadar kalınır?
Gümüşhane’de tahmin edeceğinizden görecek çok şey var. Özellikle doğa turizmini seviyorsanız, yürüyüş yapıyor, fotoğraf çekiyorsanız size en az 2 gece kalmanızı öneririm. Ancak detaylıca gezeyim derseniz 4-5 gününüzü ayırmalısınız bana göre. Biz bölgeyi çok iyi bilen bir ekiple gezdiğimiz halde 4 dolu gün bize yetmedi mesela…
Gümüşhane’de ne yenir? Nerede yenir?
Karadeniz ile Doğu Anadolu arasında tam bir geçiş noktasında yer aldığından Gümüşhane’nin yemek kültürü de bu iki bölgeden fazlasıyla etkilenmiş. O yüzden sizi zengin bir mutfağın beklediğini söylemeliyim.
Gümüşhane deyince gelen ilk gelen şeylerin başında köme (cevizli sucuk) ve pestil geliyor. Zaten Gümüşhane sokaklarını gezerken göreceğiniz en çok dükkân köme dükkânı. Halen evlerde halk kendisi için üretim yapıyor ama satılanların birçoğu bölgedeki 20 kadar fabrikada üretiliyormuş.
Gümüşhane’nin ünlü yemeklere gelince borani, gavut, karalahana çorbası, etli güveç sarması, fasulye bulgurlusu, haşıl, kolot, kuymak, lemis, siron, yalancı yoğurtlu dolma, burma tatlısı, fışkıl, kanzili börek, kuşburnunu sayabilirim.
Eğer Kelkit’e gidecekseniz ketesinin de tadına mutlaka bakmalısınız.
Gümüşhane’de nerede yenir?
Ataç Konağı, Lale Lokantası, Beylerbeyi Çorba, Hassel Dürüm, Şehzade Döner Kebap, Özdenoğlu Konaği, Balyemez Konağı, Lezzet Lokantası, Sevenin Yeri, Cemil Ustam, Zigana Zehir Hüseyin Tesisleri, Derya Lokantası (Kelkit)
Gümüşhane’de nerede kalınır?
Ramada by Wyndham
Gümüşhane’nin en konforlu otellerinden biri burası. 106 odaya sahip otelde odalar şık ve modern tarzda döşenmiş. Aynı zamanda restoran, hamam, havuz, fitness center gibi bölümlere de sahip. Tesis otobüs terminaline 10 dakika yürüyüş mesafesinde.
Çimenler Hotel
Şehir merkezinde Kazım Karabekir Caddesi’nde yer alan otelde standart odaların yanı sıra suit ve triple odalar da bulunuyor. Ayrıca restoran, Türk hamam, 24 saat resepsiyon, ütü, çamaşırhane, kuru temizleme, oyun salonu gibi hizmetleri de var. Otelde çiftler için evlilik cüzdanı şartı varmış, aklınızda olsun.
Harşit Otel
Gümüşhane Bayburt yolu üzerinde İpekyolu Caddesi’nde bulunan otel şehir merkezine biraz uzak ancak araçla gidiyorsanız kullanabileceğiniz bir seçenek. Restoran, resepsiyon, otopark gibi hizmetleri var.
Gümüşhane’ye nasıl gidilir?
Öncelikle ben Gümüşhane’ye İstanbul’dan tren yolu – karayolu aktarması ile gittim. Ankara’ya hızlı tren, oradan da Doğu Ekspresi’ne binerek Erzincan’da indim ve şehir merkezinden dolmuşlarla Kelkit’e geçtim. Sizin için de bu bir alternatif olabilir. Bu sayede Doğu Ekspresi deneyimini de yaşama şansınız var. Tren Ankara’dan 17.55 gibi kalkıyor ve ertesi gün 11.00 – 12.00 gibi Erzincan’a varıyorsunuz. Yolculuğun büyük bir kısmı gece geçmesine rağmen yine de söylemeliyim gün ışıdıktan sonra Erzincan’a kadar göreceğiniz manzaralar da oldukça güzel.
Bir diğer alternatif otobüs ile gitmek. İstanbul’dan birkaç firmanın seferi var ve yaklaşık 15-16 saat sürüyor.
Kendi aracınız ile gitmek isterseniz İstanbul’dan Bolu-Amasya-Kelkit ya da Ankara üzerinden bir güzergâhı takip edebilirsiniz. 1100 kilometre yaklaşık en az 12-13 saatinizi alacaktır.
Uçak ile gelmek isterseniz komşu şehirlerin havalimanlarını kullanabilirsiniz. Maalesef Gümüşhane’nin kendi havalimanı yok ancak diğer şehirler de oldukça yakın. Mesela Trabzon Havaalanı’ndan 1,5 saate, Erzincan Havalimanı’ndan yaklaşık 2 saate ya da Erzurum Havaalanı’ndan yaklaşık 3 saate Gümüşhane’ye ulaşabilirsiniz.
Anadolu’nun farklı güzelliklerini görmek istiyorsanız yola çıkmadan şu yazılarma göz atabilirsiniz:
Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yorumlar
bu yolculuğu çok istiyorum ancak çok pahalı. Acentelar ucuza alıp pahalıya satıyor, ne yapmalıyız?
Doğu Ekspresi’ni kastediyorsanız, belki biliyorsunuzdur artık tren seferleri Ana Hat ve Turistik diye ikiye ayrıldı. Turistik olanları dediğiniz gibi çok pahalı ama Ana Hat tren seferlerinin biletleri çok daha uygun. biz Erzincan’a kadar kuşetli yani yataklı ile gittik ve sanırım 245 lira ödedik. Bilet bulmak için biraz uğraşmak gerekiyor ama aslında iyi takip ederseniz, o da bulunuyor. Blog’da Kars yazıları arasında size yardımcı olacak bir yazım var, göz atmanızı tavsiye ederim.
evet beyaz şehir yazınız.
teşekkürler