Riga, göz alıcı Art Nouveau binaları, heybetli Gotik kiliseleri, taş döşeli sokaklarıyla etkileyeci bir şehir… Ama Riga’yı asıl unutulmaz yapan şey, sokaklardaki bitmek bilmeyen enerjisi diyebilirim. Kafeler, restoranlar ve barlarla dolu Riga’da hayat sabahlara kadar devam ediyor. 1200’lerde kurulan şehir zengin tarihi mirasını aynı güzellikte korumaya devam ediyor. O derece ki, eski şehir merkezi UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış.
Baltık şehirleri arasında en büyüğü olan Riga’nın nüfusu 600 bin kadar. Küçücük boyutuna rağmen Avrupa’nın büyük şehirleriyle boy ölçüşecek bir güzelliğe sahip. Etkileyici mimarisi yanında Daugava Nehri ve Pilsetas Kanalı ve yüzyıllık ağaçlarla dolu parkları şehre ayrı bir atmosfer katmış. Şehrin düz yapısı ise yürüyerek keşfetmek için ideal hale getirmiş. Letonya zaten neredeyse yüzde 50’si yeşillikler kaplı bir ülke ve bu doğal alanlar çok bilinçli bir şekilde koruma altında…
Biraz tarih dersi
Letonya da komşuları gibi yıllarca farklı milletlerin egemenliğinde kalmış. Almanların oluşturduğu Hansa Birliği uzun yıllar burada hüküm sürmüş. 12. yüzyılda ticaret amacıyla geldikleri bölgede 1201 yılında Riga’yı kurmuş ve 15. yüzyıla kadara bölgede egemenliklerini sürdürmüşler. Letonlar 1621 yılında İsveç Krallığı, 1710’da ise Büyük Petro yönetimindeki Rus hakimiyetine girmiş. 1918 yılında bağımsızlığını ilan etse de 1940 yılında tekrar Rusların işgaliyle karşılaşır.
II. Dünya Savaşı sırasında kısa bir süre Almanlar gelir ancak 1944 yılından sonra Rus egemenliği kaçınılmazdır. Uzun yıllar devam eden bu dönem 1990’larda bölgede başlayan bağımsızlık rüzgârlarına kadar devam eder. Letonya, 1990 yılında bağımsızlığını ilan eder ve 2004 yılında AB’ye katılır.
Riga gezilecek yerlere geçmeden birkaç genel bilgiyi de eklemek istiyorum.
GENEL BİLGİLER
Riga neresi?
Riga, Letonya’nın başkenti… Komşuları Estonya ve Litvanya arasında kalmış bir Baltık ülkesi… Güneyinde Beyaz Rusya var. Deniz komşusu ise İsveç.
Riga’da kaç gün kalmalı?
Küçük bir şehir olduğundan 2-3 gün kalmak size yetecektir. Eğer yaz aylarında gidiyorsanız beyaz kumlarıyla ünlü Jurmala için de bir gün ayırın, derim.
Riga’ya ne zaman gidilir?
Kuzey ülkesi olduğu için sıcaklık temmuz- ağustos aylarında bile 20-25 derece dolaylarında seyrediyor. Bu aylarda gidiyorsanız bile mutlaka yanınıza yağmurluk veya polar almanızı tavsiye ederim. Ziyaret için en güzel zamanlarının mayıs-eylül arası olduğu söyleniyor. Ben 2019 haziran ayında gittiğimde Avrupa’yı saran sıcak hava dalgası nedeniyle 20 dereceleri çoktan geçmişti hava ama bu, sanırım o yıla özel bir durumdu. Gitmeden önce hava durumunu mutlaka kontrol edin.
Bölgeyi gezmek için en güzel yol bir Baltık Rotası oluşturmak. Küçük şehirler olduğundan bir haftalık bir planlamayla Tallinn, Riga, Vilnius’u görebilir hatta belki araya Minsk’i bile ekleyebilirsiniz. Ben Riga’ya Oslo’dan başladığım “Kuzeyden Güney’e Avrupa” adını verdiğim 1 aylık gezim kapsamında uğramıştım. Turun detaylarını ve UZUN SEYAHAT PLANI YAPMANIN İPUÇLARINI öğrenmek için bu yazım size bir fikir verebilir. Ayrıca detaylı TALLINN ve VILNIUS gezi rehberlerini de bu linklerden inceleyebilirsiniz. İşte tüm detayları ile Riga gezi rehberi…
RİGA GEZİLECEK YERLER
Eski Şehir (Vecrīga / Old Town)
Şehrin en gezilesi yerleri Vecriga yani Eski Riga diye anılan bu bölgede yer alıyor. Riga, kendinizi bir açık hava müzesinde dolaşır gibi hissettiren şehirlerden… 800 yıllık tarihe sahip bölge UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış. Birbirinden güzel binalar, kiliseler ve dükkanlarıyla Riga’daki vaktinizin çoğunu bu bölgede geçireceksiniz. II. Dünya Savaşı’nda zarar gören kısımlar aslına uygun olarak tekrar inşa edildiğinden şehir tarihi havasını fazlasıyla koruyor.
Özgürlük Heykeli (Freedom Monument)
Sadece Riga’nın değil tüm Letonya’nın sembollerinden biri haline gelmiş Özgürlük Heykeli, ilk özgürlük döneminde inşa edilmiş ama Sovyet döneminde indirilmiş. Uzun bir sütunun üzerine yerleştirilmiş kadın heykeli elinde Letonya’nın üç bölgesini temsil eden üç yıldız taşıyor. Heykel, halkın topladığı paralarla yaptırılmış.
Kedi Evi (Cat House)
Kulelerindeki iki kedi heykeli ile ünlü bina herkesin uğrak yerlerinden biri. Söylentiye göre, Almanların ağırlıkta olduğu Büyük Lonca’ya alınmayan Letonyalı bir tüccar tarafından yaptırılmış ve kedilerin kuyrukları kendisini hor gören bu cemiyetin binasını işaret ediyormuş.
Aziz Peter’s Kilisesi (St. Peter’s Church)
Riga’nın en eski kilisesi olarak biliniyor. Tarihi 1209 yılına kadar uzanıyor. O dönemde bu yana birçok kez yıkılan ve tekrar yapılan binanın içerisinde eski günlerinden kalma bazı eserleri görmek mümkün. Mimarisinin güzelliği yanı sıra asansörle çıkılan 72 metre yükseklikteki kulesinden izleyeceğiniz şehir manzarasını da oldukça etkileyici.
Riga Dome Katedrali (Riga Dome Cathedral)
Şehrin ruhani merkezi olarak kabul ediliyor. İlk kez temelleri 1211 yılında atılan bina 19. yüzyılda önemli bir restorasyon geçirmiş. Bina, Gotik, Barok, Romanesk ve Art Nouveau özelliklerini harmanlayan bir mimariye sahip. Dini önemi yanı sıra bir kültür merkezi görevi de görüyor. Yıl içerisinde sergilere, konserlere ev sahipliği yapıyor. İçeri girerseniz 1884 tarihli dünyanın en özel enstrümanlarından biri olan orgunu gözden kaçırmayın. Pazartesi – cumartesi 12.00-12.20 saatleri arasında org konserleri oluyor.
Riga Kalesi (Rigas Pils)
Daugava Nehri kıyısındaki kale 700 yıllık bir geçmişe sahip. Yüzyıllar içerisinde birçok değişikliklere, hükümdarlara ve savaşlara şahit olan kale şimdilerde Letonya cumhurbaşkanının resmi konutu olarak hizmet veriyor. Eski bir yapı olunca kaleyle ilgili efsaneler de bitmiyor. Bir zamanlar hayaletler görüldüğünü iddia edilse de bugün artık sakin bir yaşam sürüyor.
Üç Kardeşler (Three Brothers)
Riga’nın en eski evlerinden olan binalar yan yana görülebiliyor. 17-19-21 numaralı evler Maza Pils iela’da yer alıyor. 17 numara en eskisi, 1490 yılında yapılmış. Taş kapısı evin tek dekoru. Ortadaki kardeş ise 1646 yılında diğeri ise 17. yüzyılın ortalarında inşa edilmiş. Binalardan birinde yer alan müzede Letonya’yla ilgili sergiler gezilebiliyor.
Ulusal Kütüphane (National Library of Latvia)
Nehrin diğer yakasında farklı mimarisiyle dikkat çekici binayı kütüphane sevenlerdenseniz mutlaka görün. Camlarla donatılılmış bina “ışık kalesi” adıyla da anılıyor. İçeriye kimliklerinizi bırakarak girmek ve fotoğraf çekmek serbest.
Karakafalar Evi (The House of Blackheads) ve Belediye Meydanı (Town Hall Square)
1334 yılında inşa edilen bina bir zamanlar tüccarlar cemiyeti/loncası olarak kullanılıyormuş. Genç, evlenmemiş ve çoğunlukla Almanlardan oluşan bu üst sınıf tüccarlar 14. yüzyıla kadar kendilerini “blackhead-karakafa” olarak adlandırırlarmış. II. Dünya Savaşı sırasında neredeyse tamamen yıkılan binanın sadece ilk katı orijinal binadan kalma… Binanın tamamı aslına sadık kalınarak yapılmış ve 1999 yılında tekrar açılmış. Etkileyici bir dekorasyona sahip bina artık törenler, toplantılar için kullanılıyor.
Giriş ücret: 6 Euro.
Belediye Meydanı ise II. Dünya Savaşı’ndan bombalanınca yeniden inşa edilmiş. Meydan, Karakafalar Evi, Eski Belediye Binası gibi güzel cepheli binalarla çevrili. Burası aynı zamanda 500 yıl önce ilk Noel ağacının kurulduğu yer olarak kabul ediliyor ve onu temsilen meydan her yıl ağaçla süsleniyor.
Pilsetas Kanalı (City Canal)
Bir zamanlar şehri düşmanlardan korumak için yapılan hendekler şimdi şehre güzellik katan kanallara dönüştürülmüş. Bastion Tepesi’nin içerisinden geçerek uzanan kanal her mevsim çok güzel… Kanal boyunca tur yapan teknelerle şehri bir de su seviyesinden görme şansı yakalıyorsunuz. Kanal boyunca aynı zamanda şehrin tarihine tanıklık eden birçok noktayı da görebiliyorsunuz. 1991 yılında özgürlük mücadelesinde ölen kurbanların anısına yapılan 20 Ocak 1991 Anıtı, Letonyalı ünlü yazarı Rudolfs Blaumanis Heykeli bunlardan ikisi.
Tekne turları en eskisi yüz yaşında olan Darling ve onun kopyaları Maria, Rebeka veya Laima ile yapılıyor. Bir saatlik turun ücreti yetişkin için 18 Euro… 7-16 yaş çocuk 10 Euro, 6 yaş altı çocuklar için ücretsiz. Ayrıca tekneler özel parti için de kiralanabiliyormuş.
Daugava Nehri
Rusya’dan doğup, Beyaz Rusya’yı geçerek Riga’ya gelen Daugava Nehri, Riga’yı ikiye bölerek Riga Körfezi’ne dökülüyor. Şehir içerisinde oldukça geniş olan nehir, bir zamanlar kanallarla Rusya’daki Dinyeper ve Berezina nehirlerine bağlıymış ama şu an bu kanallar işlemiyor.
Nehir üzerindeki köprüler şehrin iki yakasını birbirine bağlıyor. Teknelerle nehir turu yapma imkânı var. Bir tanesi Sunset Turu (gün batımı) mesela… 2,5 saat süren turla nehrin denizle buluştuğu noktaya kadar gidilebiliyor.
İsveç Kapısı (Swedish Gate) ve Barut Kulesi (Powder Tower)
Eskiden 8 kapısı olan tarihi şehir surlarından ayakta bir tek bu kapı kalmış. 1698 yılında İsveçlerin hüküm sürdüğü dönemde inşa edilmiş. Gün doğarken açılan şehir kapıları, gün batarken kapanırmış.
1330 yılında yapılan Barut Kulesi adından anlaşılacağı gibi barut deposu olarak kullanılıyormuş o zamanlar. 1919 yılında bina Savaş Müzesi’ne dönüştürülmüş.
Riga Pazarı (Riga Central Market)
Her türlü yiyecek ve gerekli malzemeyi bulabileceğiniz birkaç bina ve açık alandan oluşan kocaman bir pazar yeri burası. Avrupa’nın en büyük pazar yerlerinden biri olarak geçiyor. Binalar aslında Almanların eski zeplin hangarıymış. Her bir binada ayrı malzemeler satılıyor. Çalışan kadınlar özellikle dönem filmlerinden çıkmış gibi… Taze meyveler, sebzeler, çeşit çeşit peynirler, etler, ballar, ekmekler ve yerel üretilen yiyecekler aklınızı başından alabilir. İçerisinde hazır yemekleri bulabileceğiniz kafe-bar tarzı yerler de bulunuyor.
KGB Müzesi
Sovyet döneminin acı hatıralarıyla dolu bir müze de Riga da var. 1940-41 ve 1944-1990 yılları arasında süren Sovyet dönemi boyunca yapılan eziyetleri, hapishanelere düşenlerin yaşadıklarını ve başka şehirlere yollanan insanların hikayelerine tanıklık edebiliyorsunuz müzede.
Giriş ücretsiz.
Bilgi için: KGB MUSEUM
Riga’da Art Nouveau rotası
20. yüzyılın önemli sanat akımlarından olan Art Nouveau sanatının en güzellerini görebileceğiniz yerlerden biri de Riga. Koca koca kafalar, heykel sütunlar, meyve sepetleri gibi bir sürü detaylar.. 1900’lü yılların başlarında etkisini gösteren akımın izlerini görebileceğiniz birçok cadde var şehirde. Hem de öyle tek tek değil, caddeler boyunca sıralanmış halde…
Mesela Alberta Jela Caddesi başından sonuna bu akımın örnekleriyle dolu. 1901-1908 yıllarında yapılan binaların her biri farklı bir güzellik sergiliyor. Riga’nın kurucusu olarak bilinen Bishop Albert’a ithafen bu caddeye onun ismi verilmiş. Sokaktaki 2, 2a, 4, 6, 8, 11, 12, 13 numaralı evler M. Eisenstein (2 ,2a ,4 ,6, 8), N. Mandelstam (10), K Peksens (12) tarafından yapılmış.
Şehirde 800’den fazla Art Nouveau tarzında inşa edilmiş bina görmek mümkün. Alberta Caddesi’nin yanı sıra bu binaları yoğunlukla görebileceğiniz birçok cadde var. Bu güzel caddeleri Riga gezilecek yerler listenizin en başına mutlaka ekleyin, derim.
Streinieku Caddesi
Antonijas Caddesi
Dzirnavu Caddesi
Emila Melngaila Caddesi
Bu tarz hakkında daha çok bilgi almak isterseniz 2009 yılında açılan Alberta Caddesi’ndeki Art Nouveau Müzesi’ni de gezebilirsiniz.
Vermanes Parkı
Şehrin ikinci en eski parklarından biri. Zengin dul Anna Gertrud Wermane’nin yüklü para ve arazi bağışı sayesinde yapılan park, 19. yüzyılın başlarında hayata geçirilir. Bu güzel bağışın anısına kendisinin heykeli de parkın bir köşesini süslüyor. Şehir merkezindeki parkta açık hava konserleri ve eğlenceler düzenleniyor. Heykeller, çeşmelerle süslü parkta çocuklar için oyun alanları ve kafe de bulunuyor. Aynı zamanda park, satranç oyuncuları arasında oldukça popüler.
Bastelkanj Parkı – Bastion Tepesi ( Bastion Hill)
Riga’nın en romantik alanlarından sayılabilir burası. Renkli çiçek bahçeleri, ağaçlar altında uzanan patikaları, su yolları, ördekler ve kuğularıyla şehir içinde tam bir cennet köşesi. Özgürlük Heykeli’ne de kısa bir yürüyüş mesafesinde. Çok yüksekliği olmayan park içerisindeki patikalarda yürüyerek yaz kış güzel vakit geçirilebilirsiniz burada. Parkın içerisindeki “Aşk Köprüsü – Love Bridge” ismi verilen küçük köprüye evlenen çiftler tarafından takılan kilitlerin sahiplerine, uzun bir yaşam ve mutluluk getireceğine inanılıyor.
Esplanade Parkı
Şehrin diğer güzel bir parkı da burası… Letonya Ulusal Sanat Müzesi ve Letonya Sanat Akademisi, İsa’nın Doğuşu Ortodoks Katedrali de parkın içerisinde yer alıyor. Kestane ağaçları ve yeşil alanlarıyla mola vermek için güzel köşelerden biri.
Letonya Ulusal Sanat Müzesi
Letonya’nnın sanat mirasına yakından şahit olabileceğiniz müze 5 ayrı bölümde hizmet veriyor. Ana binanın kendisi de içindeki eserler kadar güzel. 1905 yılında yapılan Neo Klasik bina modern özelliklerle birleştirilmiş. Camdan kulesi, seyir terası ve transparan depo alanlarıyla etkileyici özelliklerle dolu. Müzede Baltık ve Rus sanatçıların eserlerinden oluşan 52 bin parçalık bir koleksiyon görülebiliyor.
Giriş ücreti: Yetişkin kombine bilet 6 Euro, öğrenci 2 Euro
Bilgi için: LATVIAN NATIONAL MUSEUM OF ART
İsa’nın Doğuşu Katedrali (Riga’s Nativity of Christ Cathedral)
Ortodokslara ait bina altın rengi kubbeleriyle şehrin en gösterişli binalarından biri. Dışının ihtişamına göre sade bir iç dekorasyona sahip bina görülmesi gereken yerlerden biri.
Panoramik şehir manzarası için
Triangula Bastion, Riga TV kulesi, Letonya Bilim Akademisi (Latvian Academy of Science) ve Radisson Blu Latvia şehri yukarılardan izleyebileceğiniz noktalar. Şehrin en dikkat çeken siluetlerinden olan Bilim Akademisi binası Sovyet döneminden kalma… 5 Euro karşılığında çıkabileceğiniz 17. kattaki seyir terası şehrin güzel manzarası için ideal yerlerden biri.
Riga gezilecek yerler – Alternatif öneriler
Eski ahşap evlerden oluşan bir kompleks iken sanat ve kültür alanına dönüştürülen Kalnciema Quarter; son yıllarda hayat bulan özellikle gençlerin sevdiği Miera iela bölgesi; butikleriyle öne çıkan Berg Bazaar; Central Market’in hemen yanında yer alan ve sanat merkezine dönüştürülerek konserlere, fuarlara ev sahipliği yapan Spikeri Quarter şehirde ziyaret edilebilecek alternatif yerler…
BAŞKA NELER YAPILIR?
Riga’nın sayfiyesi olarak kabul edilen Jurmala, Riga’ya banliyö treniyle sadece 30 dakika sürüyor. Eğer mevsim uygunsa buraya mutlaka uğrayın. 33 kilometre uzunluğundaki plajları mavi bayraklı… Beyaz renkli kumları, çam ağaçlarıyla kaplı plajları ve ahşap Art Nouvau evleriyle yaz aylarında çok popüler.
Avrupa’nın en yeşil ülkelerinden biri olan Letonya’da 4 milli park, 42 doğa parkı, 260 tabiat rezervi, biyosfer rezervi ve 3000 irili ufaklı göl bulunuyor. Biyolojik çeşitliliği ile Vidzeme’deki Gauja Ulusal Parkı, Kuldiga’da bulunan Avrupa’nın en geniş şelalesi Venta Şelalesi, doğal kaynak suları ile Kemeri Ulusal Parkı görülebilecek yerler arasında.
Riga’nın 78 kilometre uzağındaki Rundale Sarayı’nı, yeşillikler içerisindeki Turaida Rezerv Müzesi’ni, ortaçağ kasabası olan Cesis’i ve özel patikasıyla ünlü Kanieris Gölü’nü de görülecek yerler listenize ekleyebilirsiniz.
Eğer festival seviyorsanız bunlar da sizin için: Dünyanın en büyük dans ve müzik festivallerinden olan ve temmuz ayında düzenlenen Ulusal Letonya Şarkı ve Dans Festivali’ne her yıl yaklaşık 40 bin kişi katılıyor. Sahil kasabası Salacgriva’da gerçekleşen Positivus Müzik Festivali de yine yaz aylarının en çok ilgi gören festivallerinden. Temmuz ayındaki festival için Positivus Festivali sayfasına göz atabilirsiniz.
RİGA 2 GÜNLÜK ROTA
Gün I
Gezinize Karakafalar Evi ve Belediye Meydanı’ndan başlayın ve kalan zamanınızda eski şehrin birbirinden çarpıcı sokaklarını yürüyerek keşfedin. Riga Katedrali’ne mutlaka uğrayın. Öğle yemeği molasını Özgürlük Anıtı ve çevresindeki parklarda verebilirsiniz. Sonrasında Alberta Caddesi’ne kadar uzanın. Art Nouveau sanatının en güzel örneklerini göreceğiniz caddeden ayrılmak istemeyeceksiniz. Devamında Riga Ulusal Sanat Müzesi’ni gezebilirsiniz. Akşam bir şeyler içmek için Raddison Blu’nun en üst katındaki Skyline Bar’ı denemenizi öneririm. Şehrin en güzel manzarası ve harika bir gün batımı buradan izleniyor. Eğer erken gelmeyi başarırsanız seyir terasından da şehri izlemeniz mümkün (ücretsiz).
Gün II
Güne Riga Merkez Pazarı’ndan başlayın, dilerseniz kahvaltınızı burada yapabilirsiniz. Gün içinde yemek için yanınıza pazardan taze meyve almak iyi bir fikir olabilir. Mevsimini yakalarsanız yaban mersininin tadına mutlaka bakın. Eğer ilk akşam Radisson Blu’ya gitmediyseniz ikinci seçenek olarak Letonya Bilim Akademisi’nin seyir terasını deneyebilirsiniz. Sonrasında nehir kıyısından bineceğiniz tekne turlarıyla hem nehir hem de kanal turu yapabilirsiniz. Akşam için Riga’nın bitmeyen gece hayatına katılabilir ya da sezonunu yakalarsanız Ulusal Opera Binası’nda harika bir gösteri izleyebilirsiniz.
Riga’da nerede yenir? Ne yenir?
Riga’da ne yenirden çok aslında bu başlıkta ne içiliri anlatmak gerekir sanırım. Çünkü Letonların en çok içtiği şey bira ve her biri birbirinden lezzetli… Uzavas, Zoltnners, Mezpils, Tervetes, Baukas ve Valmiermuiza bunlardan en ünlüleri. Bu güzel biraları tadabileceğiniz birkaç bar önerisi de yapabilirim… Riga şehir merkezindeki Rocabilly, Krogs Aptieka, Sveiks-Svejk ve Brooklyn Pub’ı deneyebilirsiniz.
Ayrıca Letonların milli içkisi Black Balsam hem bir içki hem de ilaç. 24 farklı bitkinin karışımıyla yapılan içkinin soğuk algınlığına iyi geldiği söyleniyor. Özellikle sıcak içeceklere ilave edilerek içilmesini tavsiye ediyorlar. En popüler şekli, sıcak Frenk üzümü ya da kahve ve krema ilavesiyle içilmesi…
Letonya mutfağında ne var derseniz denk geldiğim birkaç tanesini sizinle paylaşabilirim. Öncelikle kuzeyde birçok ülkede olduğu gibi burada da çavdar ekmeği baş tacı. O kadar seviyorlar ki çavdar ekmeğinden tatlı bile yapıyorlar. Denk gelirseniz “rupjmaizes kārtojums” bunlardan biri. Ekmek dilimleri arasına krema ve taneli orman meyveleri konarak yapılıyor. En güzel ekmekler için Lāči Bakery’i deneyebilirseniz.
Yaz aylarının en sevileni ise soğuk servis edilen pancar çorbası (Chilled beetroot soup). Kefir/yoğurt, yumurta, yeşil soğan ve rendelenmiş pancarla yapılıyor.
Sklandrausis (carrot and potato pie) bir çeşit havuçlu-patatesli turta…
Ayrıca Letonya mutfağında kurutulmuş balık, turşu, yabani mantarlar ve yaban meyveleri de çok tercih edilen yiyecekler arasında.
Birkaç mekân önerisi
Riga’nın en güzel mekanını arıyorsanız Vincents doğru adres. Hem yerel hem de Avrupa mutfağından seçenekler bulabiliyorsunuz. Elton John’dan Prens Charles’a kadar birçok ünlü ziyaretçisi olmuş.
Pub atmosferini seviyorsanız Gastro Pub Riga Duvel’s deneyebilirsiniz. Menüsünde vegan, vejateryan seçenekler de bulunan mekânın bira çeşitleri de çok fazla. Fiyatlar da makul…
Yerel mutfaktan bir şeyler yemek istiyorsanız Folkklubs Ala Pagrabs en çok tavsiye edilen mekân. Et ağırlıklı menüsünde sebze çeşitleri ve vejetaryenler için de özel birkaç seçenek bulunuyor.
Chef’s Corner’da uygun fiyatlarla Avrupa mutfağından yemekler, steak ve ızgara seçenekleri bulabilirsiniz. Öğle, akşam yemeği veya sadece bir şeyler içmek için uğranabilir.
Daha ucuz seçenekler için güzel burgerleri olan Street Burgers’i, Letonya muftağı için AKA Latvian Cuisine’i, güzel pizzaları için Picerija Piranija ve Central Market içerisindeki bar-kafeleri deneyebilirsiniz.
Labietis Brewery ise şehrin en iyi biralarını bulabileceğiniz yerlerden. Ünlü Letonya biralarının birçoğunu burada deneyebilirsiniz.
Riga’da nerede kalınır?
Radisson Blu Latvija Hotel
4 yıldızlı otel eski şehrin sınırları içerisinde ve Esplanade Parkı’nın hemen yakınında. Şehrin en güzel manzaralarından birini buradan izleyebiliyorsunuz. Kahvaltısı ve barındaki kokteyller çok güzel. Şık, güzel odaları ve spası da var. Çift kişilik standart odalar 66 Euro’dan başlıyor.
Grand Poet Otel
Bastion Tepesi’ne yakın olan Grand Poet Otel şık otel arayanlar için iyi bir seçenek. Otelden eski şehir sokaklarına sadece iki dakikada ulaşabiliyorsunuz. Restoran, kafe ve barı oldukça güzel. Spa, sauna, hamam, fitness ve havuzunu ücretsiz kullanabiliyorsunuz. İki kişilik oda fiyatları 90-100 Euro’dan başlıyor.
Boutique Hotel KRISTOFS
Eski şehir bölgesinde 18. yüzyılda yapılma bir binada hizmet veren otel St. Peter’s Kilisesi’ne de 200 metre uzaklıkta. Özenle döşenmiş odalar oldukça geniş… Kahvaltısı ve yemekleri oldukça güzel otelin etrafında da birçok kafe ve restoran var. Çift kişilik oda fiyatı 69 Euro’dan başlıyor.
Next Generation Hostel
Riga Central Market’e 500 metre uzaklıktaki hostel, Town Hall Meydanı’na da 1,2 kilometre uzaklıkta. İçerisinde ortak alanı ve mutfağı mevcut. Ortak kullanımlı banyosu oldukça temiz ve saç kurutma makinesi de bulunuyor. Ortak odaları rahat ve kullanışlı… Çalışanlar hem çok yardımsever hem de bilgili… Paylaşımlı odalarda tek yatak 9 Euro, çift kişilik (banyosu ortak paylaşımlı) odalar ise 21 Euro’dan başlıyor.
Barona Rezidence Apartment 31
Vermanes Parkı’na, Nativity Katedrali’ne, Ulusal Sanat Müzesi’ne çok yakın olan apartman dairesinin konumu çok güzel. İçerisinde buzdolabı, su ısıtıcısı gibi tam teşekküllü bir mutfağı var. Otel yerine apartman rahatı arayanlar için ideal. Küçük bir balkonu bulunuyor. Etrafında restoran ve marketler olmasının yanı sıra Central Market’e oldukça yakın olduğundan alışverişinizi de kolayca yapabilirsiniz.
GEREKLİ BİLGİLER
Dil
Letonca ilk dil… Rusça da en çok kullanılan diller arasında. İngilizce gençler arasında oldukça yaygın.
Para birimi
Euro
Zaman
Aynı saat dilimindeyiz ama yaz saati uygulamasının kalkmaması nedeniyle kış aylarında bizden 1 saat gerideler.
Vize
Schengen vizesi gerekiyor. Letonya genelde rahat vize alınan ülkeler arasında ama Letonya gibi küçük ülkeler uzun süreli vize vermiyorlar.
Eğer ilk defa SCHENGEN VİZESİ alıyorsanız bu yazı işinize yarayabilir.
Yalnız gidilir mi?
Letonya da tek seyahat ettiğim yerlerden biriydi. Bölgedeki diğer ülkelerde olduğu gibi oldukça güvenli bir izlenim bıraktı bende. Tallinn, Vilnius kadar küçük olmasa da çok kalabalık bir şehir değil… Sokaklar huzurlu ve sakin… Akşamları her yer dolu oluyor ama bir taşkınlığa rastlamadım. Ancak ben şehirlerde her zaman geç saatlerde ve ara sokaklarda dikkatli olmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yorumlar kapandı...