Yazmak için Antalya’yı seçtiğimde sandım ki, çokca gezdiğim bu kenti anlatmak kolay olacak. Oysa yazarken gördüm ki, “çok güzel, etkileyici, inanılmaz, harika, muhteşem, cennet” kelimelerinden başka kelime kullanamıyorum. Konu Antalya olunca her köşesi cennet bu coğrafyayı anlatmaya kelimeler yetmediğini o zaman anladım. Tarihi zengin, dağları yeşil, denizi masmavi Antalya gezmekle de anlatmakla da bitmiyor. Kısacası Antalya gezilecek yerler listesi bir hayli uzun.
Antalya tarih öncesi dönemden bugüne kadar birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Hititler, Akalar, Likyalılar, Romalılar, Bizanslılar ve son olarak Osmanlılar bölgeye hâkim olmuş. Türkiye’de en çok antik kent de sanırım Antalya sınırları içerisinde… O yüzden burada kaldırdığınız her taşın altında bir medeniyetin izlerini görebiliyorsunuz. En büyük damgayı batıda Likyalılar doğuda ise Pamfilyalılar vurmuş. Daha sonra gelen Romalılar döneminde bölge en gösterişli dönemini yaşamış. Dağ-tepe-sahil her köşe tapınaklarla, binlerce kişilik amfi tiyatrolar, lahitlerle dolu. Likya Birliği’nden kalan tarihi yol ise şimdi dünyanın en güzel yürüyüş yollarından biri.
Antalya’nın doğası öyle güzel ki, bu onun tarih boyunca neden bu kadar arzu edildiğini açıklamaya yetiyor. Antalya’da sadece antik kentler ya da masmavi deniz yok. Torosların uzantısı dağlar burayı aynı zamanda yeşil bir cennete çeviriyor. Kanyonlar, nehirler, şelalelerin en göz kamaştıranları da burada. Dünyanın en önemli kaya tırmanış merkezlerinden biri de yine Antalya’da… Dünyada sabah kayak yapıp öğlen denize girebileceğiniz ender yerlerden. Hiç mi kötü bir şey yok derseniz “var” tabi ki, yaz aylarında biraz sıcak oluyor 🙂
Turizmin başkenti
Antalya artık Türkiye’de turizmle özdeşleşmiş yerlerden biri. “Turizmin başkenti” desem yanlış olmaz sanırım. İstanbul’u saymazsak Türkiye’nin en çok turist ağırlayan şehri burası… Kış aylarında da havasının ılıman olması sezonun uzun sürmesini sağlıyor. 2019’da neredeyse 16 milyon turist ağırlamış Antalya. Herhangi bir ilçe, bir kasaba, bazen bir köy bile Antalya’nın yıldızı olabiliyor.
Benim de her yıl bir köşesini tanımaya çalıştığım, hayran kalıp yıllar içerisinde tekrar tekrar gittiğim bir yer Antalya… Bazen deniz tatili bazen yürüyüş gezileri ile birçok yerini dolaştım. En sevdiğim yerlerden ikisi yine Antalya’da… Son dönemde Dalyan sevgim artsa da Adrasan ve Simena her zaman listemin ön sıralarında yer alıyor.
En başta dediğim gibi Antalya anlatmakla bitmeyecek bir konu. Antalya gezilecek yerler yazım ancak bir “giriş” yazısı olabilir. Başlıkları da en kısa zamanda gezi rehberleriyle detaylandırmaya çalışacağım.
ANTALYA – MERKEZ
Kaleiçi
Daracık sokakları, eski şehir surlarıyla Kaleiçi Antalya’nın Old Town’ı yani eski şehir merkezi. Büyük bölümü yıkılmış olan surlarla çevirili olması tarihi dokusunu korumasını sağlamış. Kaleiçi’nde yer alan 3000 kadar eski konak şehrin o eski havası hakkında size fikir vermeye yetiyor. Gerçi bu tarihi dokusuyla Antalya’nın geri kalanıyla çok benzerlik gösteren bir yer de değil… Şimdilerde bu binaların birçoğu restore edilmiş. Şehrin en hareketli yerlerinden olan bölge restoranlar, hediyelik eşya dükkanlarıyla dolu. Akşamları da yine hareketin en yoğun olduğu bölge barlarıyla eğlencenin de merkezi.
Sur içindeki sokaklar denizden yukarıya doğru uzanıyor. Hatta sahilde küçük bir plajı da var. Şehrin eski giriş kapılarından Hadrian Kapısı, Roma döneminin ihtişamını hatırlatmak için hala ayakta…
Ayrıca bölgede Yivli Minare, Saat Kulesi, Kesik Minare, Atatürk Evi, Suna-İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi, Hıdırlık Kulesi ve yat limanı görülebilecek yerler arasında…
Antalya Müzesi
Antalya’nın köklü geçmişinin izlerini sürebileceğiniz müze geniş bir koleksiyona sahip. 30 bin metrekarelik alana kurulmuş olan 14 sergi salonunda bölgedeki kazılardan çıkan birçok değerli eser sergileniyor. Özellikle Likya, Pamfilya ve Pisidya bölgelerinden çıkan eserler de bu müzede. Çağlar boyunca çocukların oynadıkları oyuncaklar Çocuk Bölümü’nde, dünyanın oluşuna tanıklık etmiş fosiller ve o dönemlerden kalma araç gereçler Tabiat Tarihi ve Prehistorya Salonu’nda, Roma imparator ve imparatoriçelere ait heykeller İmparator Salonu’nda, mitolojinin başkahramanları ise Tanrılar Salonu’nda görülebiliyor.
Ayrıca Mozaik, Kazılar ve Seramik Eserler, Perge, Ölü Kültü, Lahitler, Sualtı – Küçük Buluntu ve Etnografya salonları binlerce ilginç eserle dolu. Arkeoloji meraklıları için en doğru adres.
Giriş ücreti 20 TL – Müze Kart geçerli
Bilgi için: ANTALYA MÜZESİ
Konyaaltı Plajı
Antalya’nın (merkezdeki) en ünlü ve en kalabalık plajı olan Konyaaltı, her yıl yerli – yabancı milyonlarca kişiyi ağırlıyor. Son yıllarda yapılan düzenlemelerle yeşillendirilerek daha çekici hale gelmiş. Antalya’nın batısında yer alan bölge falezlerden başlayarak 7 kilometrelik bir alanı kapsıyor. Antalya ile özdeşleşen plajın zemini, yer yer kum ama daha çok çakıl ağırlıklı. Şehre yakın olmasına rağmen mavi bayraklı temiz sulara sahip… Halka açık ücretsiz plajların yanı sıra ücretli girebileceğiniz tesisler de bulunuyor. Suyu sıcak, denizi oldukça tuzlu olan plaj birkaç metre sonrasında hemen derinleşiyor.
Ayrıca, Antalya merkezde yer alan Lara ve Kumköy plajları da görülebilir.
Saklıkent Kayak Merkezi
Antalya öyle bir yer ki, burada sabah kayak yaparken öğleden sonra denize girme şansı bulabiliyorsunuz. Torosların uzantısı Bey Dağları’nda yer alan kayak merkezinde aralık ortasından nisan ortalarına kadar kayak yapma imkânı oluyor. Hem Akdeniz’e hem de Ekvator’a en yakın kayak merkezi olan Saklıkent’te 500 dağ evi ve kayak tesisleri var. Profesyonel, orta ve amatörler için ayrılan pistlerde kayak ve snowboard yapılabiliyor. Antalya merkeze 35 kilometre uzaklıkta olması ise en büyük avantajı… Sezonda hafta sonları şehir merkezinden (ücretli) servislerle ulaşım sağlanabiliyor.
Bilgi İçin: SAKLIKENT
DOĞU ANTALYA
Düden Şelalesi
Yeşillikler içerisinde 40 metreden akan şelale Antalya’nın cennet köşelerinden biri. Kaynağından sonra Aşağı Düden ve Yukarı Düden olarak iki kolan ayrılan su, daha sonra Antalya’nın 40 kilometre doğusundan denize dökülüyor. Bu ihtişamlı şelaleyi izlemek için terasları kullanabiliyorsunuz. Etrafında ise harika bir doğa içerisinde yürüyüş yapabileceğiniz patikalar ve piknik alanları bulunuyor. Son yıllarda yakın çevrede açılan lokantalar da oldukça keyifli.
Giriş ücreti öğrenci 3 TL, yetişkin 5 TL – Müze Kart geçerli değil
Perge Antik Kenti
Geçmişi MÖ 3000 yıllarına dayanan Perge, mimarisi ve heykeltıraşlığıyla Anadolu’nun en görkemli antik kentlerinden. Troya Savaşı’ndan sonra kurulan kent, Likya ve Kilikya arasında Pamfilya olarak bilinen bölgede yer alıyor. Denizden 12 kilometre içerde olmasına rağmen Aksu Nehri sayesinde denizin avantajlarından en iyi şekilde yararlanmış.
İki ana caddeden oluşan kent planı modern kent planlamacılarını bile kıskandıracak yapıda olduğu söyleniyor. 20 metre genişliğinde 300 metre uzunluğundaki caddenin ortasından geçen 2 metrelik su kanalı şehri ferahlatacak bir yöntem olarak düşünülmüş. En iyi korunmuş stadyumlardan bir olan 12 bin kişilik stadyumu ve 15 bin kişilik tiyatrosu kentin dikkat çekici yapılarından.
Giriş ücreti 50 TL – Müze Kart geçerli
Kurşunlu Şelalesi
Şelale ve çevresi doğa severler için harika bir fırsat. 18 metreden dökülen ana şelale ve etrafındaki küçük şelaleciklerden ve göletlerden oluşuyor. İzleme platformundan şelaleyi ve suyun inanılmaz rengini izlemenin keyfi büyük. Etrafı da yeşillikler içerisinde yürüyüş yolları, piknik alanları ile çevrili. Milli park kapsamında olan bölge aslında 33 hektarlık büyük bir alan. Son yıllarda biraz sularının azaldığı söylense de güzelliğinden bir şey kaybetmemiş. Etrafını yaklaşık 45 dakikalık bir tur ile yürüyebiliyorsunuz. Antalya’dan toplu taşıma araçlarıyla da ulaşmak mümkün. Antalya’ya 22 kilometre uzaklıkta.
Giriş ücreti öğrenci 4 TL, yetişkin 8 TL
Belek
Serik ilçesine bağlı Belek sanırım Antalya’da Kaş ve Kemer ile beraber ismini en çok duyduğumuz yerlerden biri. Özellikle yabancı turistlerin akınına uğrayan Belek, beş yıldızlı oteller ve golf sahalarıyla kaplı. Bir zamanlar bataklıklarla kaplı bölge geçirdiği değişimle önemli bir merkeze dönüşmüş. 15 kilometre boyunca uzanan sahili şimdi Türkiye’nin en önemli golf turizm merkezi olmuş. Belek aynı zamanda Aspendos, Side gibi tarihi birçok noktaya da yakın. Antalya merkeze 43 kilometre uzaklıkta olan Belek’e toplu taşıma ile ulaşmak mümkün.
Aspendos
Sadece Antalya’nın değil Akdeniz’in en iyi korunmuş antik tiyatrosu ile ünlü Aspendos, Pamfilya’nın en önemli kentlerinden biriymiş. Geçmişi MÖ 5. yüzyıl öncesine uzanan kent, şu an denizden 12 kilometre içeride olmasına rağmen aslında bir liman kentiymiş.
Günümüze kalmış en önemli eserler ise açık hava tiyatrosu ve su kemerleri… O günlerdeki ihtişamını hala hissettiren yapı, 15 – 20 bin kişi kapasiteye sahip. MS 2. yüzyılda inşa edilen tiyatronun mimarisi ve yapım tekniği Roma dönemi çizgilerini taşıyor. Muhteşem akustiğiyle günümüzde de halen kullanılmakta olan tiyatro, yaz aylarında konserlere ve gösterilere ev sahipliği yapıyor. 1 kilometre uzunluğundaki su kemerleri ise mühendislik harikası sayılıyor.
Giriş ücreti 25 TL – Müze Kart geçerli
Köprülü Kanyon – Tazı Kanyonu
Antalya’nın en değerli tabiat alanlarından olan Köprülü Kanyon muhteşem doğasıyla denize alternatif tatil arayanlar için bir cennet. Bu doğa harikasında yürüyüş, rafting, kano, kanyoning, yüzme, kaya tırmanışı, bisiklet, kamp, antik kentleri gezmek gibi yapabileceğiniz birçok şey var. Dik duvarlar arasında yüksek bir debiyle akan nehrin rengi de büyüleyici. Fotoğraf, piknik, safari gibi birçok neden bulabilirsiniz buraya gitmek için. Yukarılarda Toros Dağları’ndan doğan Köprüçayı’ndan adını alan nehir, Serik’in güneyinden Akdeniz’e dökülüyor. Bölge 1973 yılından beri milli park olarak ilan edildiğinden güzelliğini koruyabilmiş. Yemyeşil bölge özellikle bahar aylarında müthiş oluyor.
Tazı Kanyonu, milli parklar içerisindeki gizli kalmış köşelerden biriymiş birkaç yıl öncesine kadar. Son yıllarda keşfedilen kanyon özellikle instagram fotoğrafları sayesinde bir anda ünlü oldu. Kısa bir yürüyüş yoluyla ulaşılan kanyonun izleme noktası, güzelliğiyle ve yüksekliğiyle başınızı döndürebilir açıkçası… 2019 yılında mart ayında gittiğimde oldukça sakindi ama popülerleşen nokta kampçıların arkalarında bıraktıklarıyla kirlenmeye başlamış maalesef…
Milli parka ve Tazı Kanyonu’na giriş ücretsiz. Şehir merkezine 85 kilometre uzaklıkta olan milli parkın etrafında konaklayabileceğiniz, yemek yiyebileceğiniz ve çeşitli aktivitelere katılabileceğiniz birçok tesis bulunuyor.
Manavgat Şelalesi
Burası herhalde Türkiye’nin adını en çok bildiğimiz şelalesi… Aynı zamanda Antalya’nın da ikinci büyük şelalesi… Manavgat Nehri’nin oluşturduğu şelale 5 metre gibi bir yükseklikten dökülmesine rağmen sular büyük bir alanı kapladığından oldukça etkileyici bir görüntüye sahip. Hızla akan sular burada da harika bir renge sahip.
Tekne taşımacılığına uygun olan Manavgat Nehri üzerinde son yıllarda tekne turları yapılmaya başlanmış. Bu turlarla şelaleyi nehirden görme imkânı buluyorsunuz. Etrafında yapılan düzenlemeler sayesinde şelaleyi izleyerek bu alanlarda vakit geçirebiliyorsunuz. Antalya merkeze 75 kilometre uzaklıkta olan şelaleye şehir merkezinden dolmuşlarla ulaşım imkânı var.
Giriş ücreti yetişkin / öğrenci 10 TL – Müze Kart geçerli değil
Side Antik Kenti
Pamfilya bölgesinin en önemli liman kentlerinden biri olan Side, bugün tarihle iç içe yaşamayı başarmış ilçelerden biri. Adını daha çok sahil kasabası olarak duysak da geçmişi MÖ 8. yüzyıla dayanan bir antik kent aslında… Lidyalılar, Persler ve Büyük İskender’in yönetiminden sonra bölgedeki pek çok antik kent gibi 8. yüzyılda Roma egemenliğine girmiş ve bu dönemde ticaretin merkezi olmuş. Bu arada Side’nin kelime anlamı “Nar” imiş.
15 bin kişilik antik tiyatro zamanında gladyatörler, hayvan dövüşleri için kullanıldıktan sonra bugün hala çeşitli gösteriler için kullanılmaya devam ediyor. Apollon – Athena Tapınağı, anıtsal çeşme, anıtsal kapı, zafer takı, agora hamamı, şehir kapısı, sütunlu caddeler, Piskoposluk Sarayı, Vaftizhane, Nymphaeum, su yolu, günümüze kalan yapılar arasında… Antik kent sınırları içerisinde yer alan ve eski bir hamam olan Side Müzesi’nde şehirden çıkan heykel, yazıt, lahit, amfora sütun başlıkları gibi birçok eser sergileniyor. Side’nin simgesi haline gelen Apollon – Athena Tapınağı görmek için sahile kadar inip mümkünse gün batımına kadar bekleyin…
Alanya
Konu Antalya olunca buradaki her yerin adı çok tanıdık, çok bilindik… 70 kilometrelik sahiliyle dünyaca ünlü Alanya Türkiye’nin en önemli tatil beldelerinden biri. Antik çağlara uzanan geçmişiyle eski bir yerleşim yeri olan Alanya tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Bizans’tan Selçuklu’ya bu izleri Alanya ve çevresinde görmek mümkün. 1. Alaaddin Keykubat burayı keşfettikten sonra ona Alaiye ismini vermiş ama 1935 yılında Atatürk’ün ziyaretinden sonra adı Alanya olarak değiştirilmiş.
Ortaçağdan kalma Alanya Kalesi, Kızıl Kule, Tersane, Kleopatra Plajı, Alanya Seyir Terası, Syedra Antik Kenti, Damlataş Mağarası, Dim Çayı ve Mağarası ve Sapadere Kanyonu buraya geldiğinizde görebileceğiniz yerlerden birkaçı.
BATI ANTALYA
Termessos Antik Kenti
Termessos’un ünü çok eskilere dayanıyor. Burası İskender’in Anadolu’da alamadığı tek yer olarak biliniyor. Kent, Anadolu’nun en eski halklarından Luvi’lerin soyundan gelme Solym’ler tarafından kurulmuş. Büyük İskender’e karşı antik kentte halk öyle bir savunma yapmış ki, İskender yolunu başka bir kente çevirmek zorunda kalmış.
Kartal yuvasını andıran kent Güllük Dağı’nın zirvelerinde konumlanmış. 4. yüzyıldan sonra adı unutulan, kimsenin uğramadığı bir yere dönüştüğünden bugünlere çok hasar görmeden ulaşmayı başarmış. Doğayla iç içe olan antik şehirde amfi tiyatro, tapınaklar, anıtsal mezarlıklar halen görülebiliyor. Kent, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alıyor.
Türkiye’den UNESCO Dünya Mirası Listesi‘ne giren diğer yerleri merak ederseniz bu yazıya göz atabilirsiniz.
Giriş ücreti 10 TL – Müze Kart geçerli
Geyikbayırı
Tırmanış cenneti olarak bilinen Geyikbayırı, tepeler, yeşillikler içerisinde muhteşem manzaralara sahip köşelerden biri. Antalya merkeze çok yakın konumda olan bölgeye girdiğinizde, bir anda etrafınızda yükselen kaya bloklarından gözlerinizi alamıyorsunuz. Artık dünya çapında ünlenen Geyikbayırı, üzerindeki yüzlerce tırmanış rotasıyla birçok uluslararası tırmanışçının da ilgisini çekiyor. En büyük avantajı ise kış aylarında bile tırmanış yapabileceğiniz dünyada 10, Avrupa’da 3 merkezden biri olması…
Tepenin en ucundaki Geyikbayırı Köyü’nden bölgenin eşsiz manzarasını izleyebiliyorsunuz. Çevrede hizmet veren birçok tırmanış okulu ve konaklayacağınız kamp alanları ve tesisler var. Tırmanış yapmasanız da bu doğa harikasını izlemek için bu yolu almaya değer.
Likya Yolu
Akdeniz’i köşe bucak gezmek için en güzel yol Likya Yolu’nu yürümek bana göre. Fethiye’den başlayıp Antalya Geyikbayırı’nda biten (ya da tam tersi) yolu yürümek inanılmaz bir deneyim. Pek çok kaynağın “dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotası”ndan biri olarak gösterdiği yol boyunca manzaralar doyulmaz güzellikte. Ve bu manzaraların birçoğunu yürüyüş dışında görme imkânınız da yok…
540 metrelik yolun tamamını tek bir seferde bitirmek zorunda da değilsiniz; isterseniz farklı zamanlarda parça parça ya da imkanlarınıza göre tamamını bir seferde yürümek mümkün. Likya Yolu’nu yürümek için en ideal aylar baharda Mart – Mayıs ve sonbaharda ise Eylül – Kasım ayları… Tamamı işaretlenmiş yol boyunca Sdyma, Pyndai, Phellos, Apelia, Theimussa, Letoon, Xanthos, Patara, Antiphellos, Apollonia, Idyros, Simena, Myra, Limyra, Gagae, Olympos, Sura, Belos, Phaselis ile birlikte birçok antik kenti ve yerleşim yerini görebiliyorsunuz.
Beni Türkiye’de en çok etkileyen yürüyüş yollarından biri olan Likya Yolu’nun en azından bir kısmını yürümenizi öneririm. Bazı etaplar zora yakın derecede olsa da çoğu etaplar kolay – orta zorluk derecesinde… En azından 1 ya da 2 etabı yürümeyi deneyerek bu inanılmaz deneyimi yaşamanız mümkün. Mesela Fethiye’den sıfır noktasından başlayan ve Faralya ya da Kabak Koyu’na kadar olan etap hem kolay olması hem de Ölüdeniz’in eşsiz manzaralarını sunması açısından güzel bir başlangıç olabilir.
Kemer
Torosların eteklerinde çam ağaçlarının gölgesinde masmavi denizi, plajları ile Antalya’nın en bilinen, en güzel ilçelerinden biri. Türkiye’nin bu en önemli tatil beldesi tatil köyleri, 5 yıldızlı otelleriyle tam bir turizm cenneti. Çoğu her şey dahil sistemiyle çalışan bu oteller turistlerin en sevdiği yerlerin başında geliyor. 53 kilometrelik sahili Göynük’ten Phaselis’e, Çıralı’ya ve Olimpos’a kadar uzanıyor.
Otellerin dışında merkez yine tamamen turizme odaklı olarak gelişmiş. Hediyelik eşya, takı, deri gibi turistlere yönelik birçok dükkanla dolu. Adını eskiden sel sularından korunmak için inşa edilen taş duvarlardan alan ilçe 1980’lerden sonra turizm patlaması yaşamış.
Kemer ilçesine bağlı Göynük Kanyonu, Ay Işığı Plajı, Çamyuva, Olimpos, Ulupınar, Kiriş, Beldibi, Adrasan burada görebileceğiniz yerler arasında… Antalya’ya 43 kilometre uzaklıkta, merkezden dolmuşlarla ulaşım imkânı var.
Phaselis
Likya uygarlığının en önemli liman kentlerinden olan Phaselis, yeşille mavinin buluştuğu en güzel antik kentlerden biri. İÖ 7. yüzyılda Rodoslular tarafından kurulan Phaselis, bugün Kemer ilçesinin sınırlarında yer alıyor. Üç doğal limanıyla deniz ticaretinin önemli kentlerinden biri haline gelen kentin İÖ 333’de Büyük İskender’i altın taçla karşılamaları kent tarihindeki en önemli anlardan biri olarak kabul ediliyor. İskender’den sonra el değiştiren kent, önce Likya Birliği’ne üye olur sonra Roma egemenliğine girer.
Kentin ortasından geçen 20-25 metre genişliğindeki muhteşem cadde, sizi Hadrianus Kapısı’na ulaştırır. Tek kemerli anıtsal kapı İmparator Hadrianus’un kenti ziyareti şerefine yapılmış. Hamamlar, agora, ünlü su kemerleri, tiyatro ise şehrin önemli yapılarından bazıları… Antik kente girdiğinizde artık sizi harika bir plaj karşılıyor. Bu muhteşem bölge size hem deniz keyfini hem de tarihi bir arada yaşatan yerlerden.
Giriş ücreti 45 TL – Müze Kart geçerli
Bilgi için: PHASELIS
Çıralı
Kemer ne kadar hareket ve devasa tatil köyleri demekse Çıralı da o kadar huzur, sakinlik ve butik otel demek. Birbirinden güzel tasarım otellerinin olduğu Çıralı, Antalya’da özel bir tatil deneyimi arayanlar için harika seçeneklerin başında geliyor. Masmavi ve pırıl pırıl denizi, muhteşem kumsalı ve narenciye bahçeleri arasındaki konumuyla gerçekten özel bir yer. Bazı butik oteller Kapadokya gibi çok özel deneyimler sunduğundan çok fahiş fiyatları var ama genelde her bütçeye uygun fiyatlarda yerler bulabiliyorsunuz.
Sadece birkaç ana caddesi olan Çıralı’da restoranlar, kafeler ve barların çoğu sahil tarafından toplanmış. Beydağları Milli Parkı içerisinde yer alan bölge sahilde Olimpos ile aynı plajı paylaşsa da araçla gitmek isterseniz dağlar nedeniyle 20-30 dakikalık bir yol almanız gerekiyor.
Çıralı aynı zamana caretta carettaların da üreme alanlarından biri. Çıralı ve çevresi antik dönemden beri kullanıldığından etrafta gezecek birçok yer ve yürüyüş patikaları var. Sönmeyen ateşiyle ünlü Yanartaş, çınarlar altında akan gür sularıyla Ulupınar, Likya Yolu’nun bazı etapları, Sazak Koyu burada gezilebilecek yerler arasında.
Olimpos
Çok eski bir liman kenti olan Olimpos’u gezmenin keyfi çok başka. Denize ulaşmak için önce antik kentin içerisine girmeniz kral mezarları ve tapınaklar arasından geçerek sahile ulaşmanız gerekiyor. Bu da sanırım çok yerde bulabileceğiniz bir güzellik değil… Olimpos milli parklar içerisinde olduğundan belirli bölümünde yapılaşma yasak… O yüzden burası Kadir’in başlattığı bir gelenekle ağaç evleriyle ünlenmişti. Uzun zaman sadece dört duvar ağaç evlerin kullanıldığı Olimpos’ta artık evler bungalovlara dönüşmüş durumda. Portakal bahçelerinin içerisine inşa edilmiş bu bungalovların kendi banyoları, klimalıları da var. Eskiden birkaç açık hava barı, bir marketi olan köy şimdilerde biraz daha gelişmişse de yine o bakir özelliğini korumaya devam ediyor.
Likya Birliği’nin önemli kentlerinden olan Olimpos bir dönem korsanlar tarafından yıkıldıktan sonra Roma döneminde tekrar inşa edilmiş. Bugün görülen kalıntıların büyük bir kısmı bu dönemde kalma eserler Sahile yakın alanda yapılan çalışmalar ile antik kentin bir kısmı temizlenmiş. Akdeniz’in en güzel sahillerinden olan Olimpos’ta halen yapılaşma izni yok ve bu da inanılmaz güzelliğini korumasına yardım ediyor.
Olimpos’ta kalmanın tek bir dezavantajı var o da denize gitmek için her gün antik şehrin içerisinden geçerken ücret ödemeniz gerekiyor. Giriş ücreti 20 TL ancak Müze Kart geçerli olduğundan kullanmak için iyi bir fırsat olabilir. Çıralı tarafından geldiğinizde sadece sahil için herhangi bir ücret ödemeniz gerekmiyor.
Olimpos’a toplu taşıma ile gelmek için Antalya’dan Kaş dolmuşlarına binip Olimpos sapağında inmeniz gerekiyor. Oradan da saat başı kalkan araçlar sizi Olimpos ve Adrasan’a götürüyor.
Adrasan
Antalya’dan 75 kilometre uzaklıktaki Adrasan henüz çok fazla keşfedilmemiş yerlerden… Sahile kadar inen çam ağaçları ve masmavi deniziyle etkileyici bir köşe… 2 kilometre uzunluğundaki sahiliyle huzur dolu bir sahil kasabası. İçinden geçen nehir kıyısına kurulan birçok pansiyon var ve bu tesislerin nehir üzerine kurdukları sofralarda yemeklerinizi yemek doyulmaz bir zevk… Likya Yolu üzerinde olan Adrasan’da günübirlik yürüyüşlerle birbirinden güzel koylara da ulaşmanız mümkün. Mesela Sazak Koyu bunlardan en güzeli…
Oralara gitmişken Gelidonya Feneri, Karaöz, Korsan Koyu, Çıralı, Olimpos ve muhteşem Suluada’yı da mutlaka görün.
Demre
Adını hep duysak da Demre, tatil için ilk akla gelen yerlerden biri değil maalesef… Oysa geçmişi MÖ 5. yüzyıla dek uzanan Demre’de görülmeye değer birçok yer var. Merkezde yer alan Myra Antik Kenti’nin eşsiz kaya mezarları ve tiyatrosu görebileceğiniz antik kentlerin başında geliyor. Noel Baba olarak bildiğimiz Aziz Nikolas da Demre’de doğmuş. Mezarının içerisinde olduğu Aziz Nikolas Kilisesi merkeze sadece 5 dakika uzaklıkta.
Soura Antik Kenti, Hoyran Nekropolü, Trysa Antik Kenti ve Heroon Anıtı, Çayağazı Plajı, Adriake Antik Kenti, Simena Antik Kenti (Kaleköy), Üçağız (Theimussa) Antik Kenti, Kyaenai Antik Kenti Demre’de görülecek diğer yerlerden birkaçı… Eğer yolunuz Demre’ye düşerse tekne turlarıyla etraftaki etkileyici koyları gezmeyi de ihmal etmeyin.
Üçağız – Kaleköy
Çok yıllar önce Likya Yolu yürüyüşünde 1 – 2 saatlik mola verdiğimiz Üçağız hep hayallerimi süslemiş sonra da sadece burayı görmek için birkaç yıl önce tekrar gitmiştim. 500 kişilik bir köy olan Üçağız neredeyse hiç değişmemiş. Burada rengarenk çiçeklerle kaplı sokaklar sizi sahile ve Theimussa Antik Kenti kalıntılarına çıkartıyor. Sakinliğin huzurun adresi neresi, derseniz bir burayı bir de yanı başındaki Kaleköy’ü tarif ederim size. Sapa bir yolu olduğu için çok tercih edilmeyen Üçağız daha çok deniz yoluyla gelenlerin tercih ettiği bir yer olmuş. Kapalı bir koyda yer alan bu küçük köyün önünde Kekova Körfezi ve Kekova Adası uzanıyor. Bu sebeple köy Kekova olarak da biliniyor.
Üçağız’ı özel yapan şey sadece sessiz sakin havası değil. Kekova Körfezi’nin benzersiz güzelliği… Bir zamanlar anakaraya bağlı olan (şu an ki) Kekova Adası çok yıllar önce geçirdiği deprem sonucu sular altında kalır ve üzerindeki kent de suya gömülür. Suyun altında kalan bu kentleri tekne turlarıyla gezebiliyorsunuz. Denize inen merdivenler, odalar, amforalar inanılmaz bir görüntü oluşturuyor.
Kaleköy ise Üçağız’dan genelde teknelerle gidilen halen yaşayan küçük bir antik kent. Eski adı ise Simena… Bir tepeye kurulmuş kenti yüzyıllık merdivenleri tırmanarak geziyorsunuz ve birbirinde güzel taş evlerin yanından geçen yol sizi kaleye ulaştırıyor. Buradaki manzara ise insanın kolay kolay unutabileceği manzaralardan değil. Sahilde denizin içinde yer alan lahitler arasında yüzmek hatta bazen caretta caretta’ya denk gelmek az yaşanır tecrübelerden… Aperlai, Akvaryum Koyu, Gökkaya Koyu çevrede görebileceğiniz yerler arasında.
Üçağız’dan Simena’ya gitmek için araç yolu da var ancak araçtan sonra 1,5 – 2 kilometrelik bir bağlantı yolunu yürümeniz gerekiyor. Üçağız’a toplu taşımayla gitmek içinse önce Demre’ye gelmeniz oradan da günde bir kez akşam üstü kalkan minibüslere binmeniz gerekiyor. Kaş’tan kalkan gezi tekneleri ile de Üçağız’a ulaşmak mümkün.
Kaş
Eski adı Antiphellos olan Kaş, dağlarla çevrili küçük bir kasaba… Son dönemlerde kalabalık deniz tatilleri yerine alternatif bir tatil arayanların gözdesi haline geldi ama bu da temmuz ve ağustos aylarının fazlaca kalabalıklaşmasına neden oldu. Kaş begonvillerle süslü sokakları, leziz balık restoranları, buz gibi berrak denizi, sabahlara kadar devam eden eğlence hayatıyla bu ilgiliyi hak ediyor açıkçası. Cumbalı ve renkli evleriyle ünlü çarşısı her zaman hareketli. Barlar, dükkanlar da burada toplanmış. Çarşının ortasındaki büyük lahit ise Kaş’ın sembolü olmuş.
Merkezde denize girilecek yerlerden olan Küçükçakıl Plajı sezonda çok kalabalık. Alternatif ise yürüyerek 30 dakikada gidebileceğiniz Büyükçakıl Plajı. Ancak Kaş’ta deniz için daha çok çevredeki koylar tercih ediliyor. Kooperatif tekneleriyle 20 – 30 dakika gelebileceğiniz bu koylar da beach kulüp benzeri tesisler bulunuyor ve akşamları yine bu teknelerle dönüş yapabiliyorsunuz.
Kaş çevresinde Kaputaş Plajı, Kekova Körfezi, Xanthos, Saklıkent Kanyonu gezilebilecek yakın yerler. Merkezden yürüyerek antik kentin kalıntılarına da ulaşabiliyorsunuz.
Kaş’a gitmişken (yoğun dönemler hariç) sadece kapı vizesiyle bile günübirlik gidebileceğiniz Yunan Adaları’ndan olan Meis Adası’nı görme şansını da yakalayabilirsiniz. Rengarenk evleri, Mavi Mağarası ve harika deniz mahsulleriyle kaçırılmayacak bir fırsat.
Kalkan
Fethiye’den Kaş tarafına giderken güzelim deniziyle Kalkan karşılar sizi. Aslında büyük bir köy havasındaki Kalkan eski taş evleri, harika plajları, küçük yat limanı ve Likya kalıntılarıyla Antalya’nın en etkileyici köşelerinden. Tepelere kurulmuş butik oteller öyle güzel ki, birçoğu rüyaları süsleyen cinsten.
Eskiden Likya Birliği üyelerinden olan Kalkan’ın etrafı da birçok antik kentle dolu. Xanthos, Sydima, Pınara en iyi durumda olanlar. Türkiye’nin ve dünyanın en güzel plajlarından olan Patara Plajı ise Kalkan’ın cennet köşelerinden. 18 kilometre uzunluğundaki kumsal beyaz kumları, berrak denizi ve kum tepeleri ile eşsiz güzelliğe sahip.
Ayrıca Kalkan civarındaki köyler de gezilmeye değer. Bezirgân Köyü benim çok sevdiğim yerlerden biriydi. İslamlar Köyü de güzel köylerden bir başkası.
Akdeniz’de gezecek yerler arıyorsanız LEZZETİN VE HOŞGÖRÜNÜN ŞEHRİ HATAY rehberime de mutlak göz atmalısınız.
Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yorumlar kapandı...