Köklü bir geçmişe sahip Londra, çok kültürlü ve güçlü ekonomik yapısı sayesinde dünyanın en önemli merkezlerinden biri. Yılda 19,1 milyon ziyaretçi sayısıyla dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden üçüncüsü. 300’ün üzerinde dil konuşuluyor bu şehirde. Dünyanın en önemli 10 müzesinden 3’ü burada. Hatta 857 tane sanat galerisi var üstüne üstlük… Yılda 222 binden fazla müzik performansı sergilenirken 197’nin üzerinde festivale de ev sahipliği yapıyor. Böyle mega bir şehirden bahsediyorum size. 2000 yıllık geçmişiyle Londra aslında Romalılar’ın kurduğu bir şehir, desem size… Romalılar ona “Londinium” diyorlarmış o zamanlar.
Böyle koca bir şehirde hayatın pahalı olması da çok şaşırtıcı gelmiyor insana. Doğrusu Londra gerçekten pahalı bir şehir ama bu ününe rağmen Londra’da bütçenize göre bir şeyler bulmak her zaman mümkün. Mesela birçok büyük müze ücretsiz gezilebiliyor. Bu müzeler de öyle kenarda köşede kalmış ufak müzeler değil, British Museum, National Gallery gibi dünyanın en önemli eserlerine ev sahipliği yapanlar. Önemli bir konseri 5 pounda izlemeniz de mümkün… Son dakika satılan biletler sayesinde harika konserleri yakalama şansınız var.
İlk bu yazıya denk geldiyseniz Londra ile ilgili önce LONDRA GEZİ REHBERİ‘ni okumanızı tavsiye ederim. Bunlar dışında Londra’yı gezerken aşağıdaki yazılar da işinize yarayacaktır:
LONDRA’DA MUTLAKA GÖRMENİZ GEREKEN 10 PARK
LONDRA’YI UCUZA GEZMEK MÜMKÜN!
Londra gezi rotası için 5 gün yeter mi?
Londra’da gezilecek yerleri, yapılacak etkinlikleri anlatmak birçok yazının konusu… Ama bu yazıda ben, Londra’nın en çok görülmesi gereken yerlerini en kolay ve en hızlı nasıl gezerseniz onu anlatarak size 5 günlük Londra gezi planı yapacağım. O yüzden de bir rota çizerek anlatmayı tercih ettim. 5 gün yeter mi, diyeceksiniz… Kesinlikle yetmez… Birkaç müze, birkaç park, birkaç semtini görmeye ancak yeter ama başlangıç için hiç de fena bir plan değil, bence.
1. GÜN
Londra, dünyanın en yeşil şehirlerinden biri. Benim için de parklarıyla özdeşleşmiş yerlerden. İrili ufaklı bir sürü parkla dolu Londra’yı gezmeye parklarından başlayabiliriz bence…
Bu yüzden benim ilk durak önerim dünyanın en ünlü parklarından biri olan Hyde Park… Şehir içi bir parka rağmen devasa bir boyutu var. Serpentine Gölü, oyun alanları, kuğuları, at binme parkuru, serbest konuşma köşesi (Speakers’ Corner), çiçek bahçeleri ve kafeleriyle şehrin en yeşil, en cazip alanlarından biri. Mevsime göre düzenlenen farklı etkinlikler de burayı cazip kılan şeylerin başında geliyor.
Sonraki durağımız Constitution Hill’i takip ederek Buckingham Sarayı… Halen kraliyet ailesine ev sahipliği yapan saray, sadece yaz aylarında ziyarete açık. Askerlerin nöbet değişimi, herkesin ilgiyle beklediği anlardan…
Parlamento Meydanı
St. James’s Parkı’ndan devam ederek Westminster’a kadar yürüyün. Yolunuzun üzerinde Churchill War Room, meraklıları için en özel adreslerden biri… Yola devam ettiğinizde ulaşacağınız Parliament Meydanı’nda ise ünlü Westminster Abbey ve (Big Ben, Parlamento Binası, Lordlar Kamarası’nı içinde barındıran) Westminster Sarayı var.
Westminster Köprüsü’ne geldiğinizde şehrin ikonik manzaralarından biri sizi karşılayacak… Bir tarafınızda Big Ben ve Parlamento Binası, karşınızda London Eye’la beraber sağınızda ve solunuzda uzanan Thames Nehri boyunca müthiş manzaralar sizi bekliyor.
Buradan Whitehall Caddesi’ni takip edin… Uzun bulvar boyunca Banqueting House, Savunma Bakanlığı, Downing Street ve Horse Guards önemli duraklardan… Horse Guards’da kürk şapkalı kraliyet askerlerinin nöbet değişim törenine denk gelebilirsiniz. Eğer turistik fotoğraflar seviyorsanız atlı askerlerle fotoğraf çektirmek burada en çok yapılan şey. Trafiğe kapalı Downing Caddesi ise İngiliz başbakanının konutu…
Ünlü Trafalgar Meydanı
Yol üzerinde İngiliz tarihinin önemli isimlerine ve anlarına ait heykeller var. Yolun sonunda ise Trafalgar Meydanı. Burası şehrin adeta kalbi diyebiliriz. Etrafınızda yine Londra’nın sembolü olmuş birçok şeyi buradan görebiliyorsunuz. Önce dünyanın en önemli resim koleksiyonlarından birine sahip National Gallery’i gezip vaktiniz varsa National Portrait Gallery’e uğrayın… St Martins in The Field Kilisesi ise meydanın en eski eserlerinden… Günün belli saatlerinde düzenlenen konserler, denk gelebileceğiniz en güzel şeylerden biri olacak.
Çıkışta Charing Cross yoluyla Leicester Square ve Piccadilly Circus’a kadar uzanın… Burası da şehrin en hareketli noktalarından biri. Hediyelik eşyalar satan mağazaları, restoranları, oyun merkezleri, sinemaları, yeme-içme mekanları ve bilet ofisleriyle her turistin uğrak noktası…
Soho’da güne veda
Eğer müzikale gitmeyi düşünüyorsanız biletlerinizi mutlaka buradan alın. En iyi adres Leicester Square’deki TKTS… “Bugün, yarın ve ertesi gün” için son dakika en ucuz ve iyi yerlerden biletler buradan bulunuyor. Biraz sıra bekliyorsunuz ama değiyor. Yedi gün hizmet veren ofis, pazartesiden cumartesine 10.00- 19.00 arası, pazarları ise 11.00 – 16.30 arası açık.
Son durağımız Çin Mahallesi ve Soho… Eğer akşam müzikale gitmiyorsanız Avrupa’nın en büyük Çin Mahallesi’nde akşam yemeği yedikten sonra Soho’da günü bitirmek için sayısız seçenek var. Londra’nın en renkli köşelerinden biri olan Soho ve çevresi hem müzikallere hem de birçok kulüp ve bara ev sahipliği yapıyor.
2. GÜN
İkinci güne, Great Russel Street’te yer alan British Museum ile başlayın. Burası en az yarım gününüzü alacak. Dünyanın her yanından toplanmış eserleri ve cam kubbeli Kraliçe Elizabeth (II) Salonu’yla müzeseverler için tam bir cennet…
Sırada Bloomsbury ve Shaftesbury Avenue’yu takip ederek ulaşacağınız Covent Garden var… Yol üzerinde alışveriş için aklınızı çelecek çok yer var… Zarif ve şık dükkanlarla çevrili Covent Garden ve etrafı neredeyse bir gününüzü harcayabileceğiniz bir yer. Burası, el işi ürünlerle dolu Apple Market, Ulaşım Müzesi (London Transport Museum), Opera Binası (Royal Opera House), Neal’s Yard başta olmak üzere bir sürü mağaza, restoran, bar ve sokak gösterileriyle aklınızı başınızdan alacak.
Şanslıysanız belki Royal Opera House’ta bir gösteriye bilet bulabilirsiniz. Öncesinde de vaktinizi buradaki mağazalarda ve şehrin en güzel restoranlarından ya da publarından birinde değerlendirebilirsiniz.
Eğer Londra’nın nehir boyundaki akşam manzarasını merak ediyorsanız Shouthampton Caddesi’ni takip ederek Waterloo Köprüsü’ne yürüyün ve buradan şehrin ışıl ışıl en muhteşem halini izleyin.
3. GÜN
Bugünü, benim de en sevdiğim bölge olan Southbank’a ayırın. Nehir boyunca uzanan yürüyüş yolu şehrin en keyifli yerlerinden. Westminster Metro İstasyonu’ndan çıkıp köprüden geçerek önce London Eye’a uğrayın.
Yolunuzun üzerinde Soutbank Center, National Theatre, Hayward Galley, Oxo Tower ve Tate Modern var. Eski bir elektrik üretim istasyonundan modern sanat müzesine çevrilen Tate Modern Müzesi’nde Dali’den Picasso’ya, Matiss’ten Duchamp’a kadar modern sanata öncülük etmiş en önemli isimlerin eserleri görülebilir. Yeni açılan bölümü ve seyir terasıyla şehri izleme noktalarından biri… Müzeden sonra ünlü Shakespeare Globe’a da uğramadan geçmeyin… Belki bir gösteri için bilet bulma şansınız bile olabilir.
Öğlen yemeği için en iyi adres hemen yakınlardaki Borough Market. Tarihi pazarda yer alan 100 kadar tezgâhta en taze sebze ve meyvenin yanı sıra ev yapımı ekmekler, tatlılar, peynirler ve diğer sıcak seçenekler bulunuyor.
Pazardan sonra biraz geri gelerek Millennium Köprüsü’den karşıya geçtiğinizde şehrin en ikonik eserlerinden biri olan St. Paul’s Katedrali sizi karşılayacak… Dünyanın en büyük ikinci katedrali olan St. Paul’s, aynı zamanda İngiliz tarihinde önemli olayların da şahidi…
Eğer katedrali ve şehri yükseklerden seyretmek isterseniz çok yakındaki One New Challenge Alışveriş Merkezi’nin (ücretsiz) seyir terasına çıkarak muhteşem manzarayı bir de buradan izleyin.
Alışverişin zirvesi Oxford Street
Bugünkü son durak, bir alışveriş mabedi olan Oxford Street… St. Paul’s Katedrali’nden bir saatlik bir yürüyüşle ya da tek bir otobüsle Oxford Street’e ulaşılıyor. Tottenham Court Road’dan başlayan cadde Oxford Circus’tan geçerek Bond Street ve Marble Arch’a kadar uzanıyor. Günde yarım milyonluk ziyaretçisiyle Avrupa’nın en yoğun caddesi…
Özellikle Noel ve yılbaşı zamanı ışıl ışıl süslenen cadde üzerinde Selfridges, Debenhams, John Lewis, House of Fraser gibi markaların devasa mağazaları var. Spordan elektroniğe, hediyelik eşyadan giyime aklınıza gelebilecek her şeyi bulabileceğiniz bu caddede anlayacağınız yok, yok… Caddeyi kesen ara sokaklara dalarak tüm vaktinizi isterseniz Bond Street’in pahalı dükkanlarını, isterseniz Regent Street’teki oyuncak mağazalarını ve Carnaby’i ya da Marylebone tarafındaki tasarım mağazalarını dolaşarak geçirebilirsiniz.
4. GÜN
Bugün şehrin yine en renkli duraklarından biri olan Notthing Hill ile başlayın… Portobello’da kısa bir turun ardından hedefimiz, Cromwell Caddesi üzerindeki şehrin iki önemli müzesi: Doğa Tarihi Müzesi (Natural History Museum) ve Victoria and Albert Müzesi (V&A). Doğayla ilgili aklınıza gelebilecek her şey var tarih müzesinde… Sadece giriş salonundaki Büyük Mavi Balina iskeletini görmek için bile gidilir buraya… Hemen karşısındaki V&A ise insanlık tarihinin 3 bin yılına ışık tutan binlerce sanat ve tasarım eserine ev sahipliği yapıyor. Hemen yanı başındaki Bilim Müzesi (Science Museum) da özellikle çocukların ilgisini fazlasıyla çekecek yerlerden
Müze çıkışında iki seçenek var: Knightsbridge ya da Kings Road… Her ikisi de aslında mağazaları ve yeme içme mekanlarıyla alışverişin ön plana çıktığı önemli yerlerden… Knightsbridge özellikle Harrods’u görmek isteyenlerin tercihi… Birçok şık dükkân, ünlü marka ve yemek mekanlarıyla alternatifi çok olan bir yer.
Kings Road ise Londra’nın en şık caddelerinden biri… Özel koleksiyona sahip Saatchi Gallery’de bu bölgede… Eğer daha yürüyecek haliniz kaldıysa Thames Nehri’ne kadar inip Chelsea ve Albert köprüleriyle beraber ikonik Battersea İstasyonu’nun manzarasını da seyredebilirsiniz. Yine akşam yemeği için en iyi adres Slaone Square civarları.
5. GÜN
Londra gezi rotanızın son gününe ayırdığımız yerler Londra’nın City diye anılan ticari merkezi ve Tower of London’un da yer aldığı tarihi bölge… İlk durak London Bridge Metro İstasyonu… İstasyondan çıktığınızda önce, şehrin silüetine son yıllarda katılan Shard Binası’na uğrayın. Giriş ücreti biraz yüksek ama gökdelenin en üstünde yer alan seyir terasından şehrin manzarası harika…
Buradan sonra nehir kıyısına inerek Hay’s Galleria’yı geçin ve City Hall diye bilinen yumurtaya benzeyen belediye binası ve çevresini dolaşın. Burası modern binaları ve parkıyla şehri seyredebileceğiniz güzel noktalardan biri. Tower Bridge manzarası ve Tower of London ile muhteşem bir manzaraya sahip. Parka bakan binaların arasında yer alan Bridge Theatre’ın bohem atmosferinde kendinize bir kahve molası da verebilirsiniz.
Tower Bridge’i geçerek nehrin karşı kıyısına ulaşın. İsterseniz geçerken bir de köprünün iki ayağı üzerindeki bölümü ziyaret edin. Nehrin üzerinde iki ayağı birleştiren 45 metre yükseklikteki cam platformun üzerinden yürürken, biraz da ürpererek şehrin panoramik görüntüsüne hayran kalacaksınız.
Tower of London ise kraliyet sarayları ve kaleleri arasında en önemlilerinden. İngiliz tarihinde önemli rol oynamış bu bin yıllık kalede aynı zamanda, kraliyet mücevherlerinin en önemli parçaları da sergileniyor.
Çılgın binalar
Kaleden sonra gideceğimiz bölge sizi birden başka bir dünyaya taşıyacak… Londra’nın ticari merkezi diye anılan Liverpool Street ve civarı modern mimarisiyle en ilgi çekici yerlerden biri. Ünlü Gherkin Binası (30 St Mary Axe), 60-70 St Mary Axe, Leaden Hall Binası, Lloyd Binası, The Scalpel, Willis Binası, Tower 43, içerisinde Sky Garden’ın da yer aldığı Fenchurch Binası modern mimarinin sınırlarını zorlayan en dikkat çekici binalardan birkaçı… Çok yakınlardaki Leadenhall Market’e de mutlaka uğrayın…
Sonraki durağımız Old Spitalfield Art Market… Her gün farklı tezgahların kurulduğu, özellikle el işi eserlerin satıldığı Londra’nın özel pazarlarından biri… Buradan sonraki duraksa Brick Lane… Son dönemde daha da ünlenen cadde tam bir vintage cenneti… Burayı gezmeden Londra’yı gezdim derseniz, inanın eksik kalır. Özellikle Bangladeş kültürünün ağırlıklı olduğu bölgede, Doğu mutfağının en güzel lezzetlerini de burada bulacaksınız. Grafitiler, ikinci el mağazalar, en uçuğundan tasarımlar burada bulacağınız şeyler arasında…
6 – 7. GÜNLER (ALTERNATİF)
Hala gününüz varsa Londra dışındaki birkaç kasabayı da programınıza ekleyin derim. Londra’ya birkaç saatlik mesafedeki Cambridge, Oxford ve Stonehenge gibi ünlü kasabalar, buram buram tarih kokan muhteşem atmosferleriyle hayran kalacağınız yerler olacak.
Eğer fazladan birkaç gününüz var ve şehir dışına çıkmak istemiyorsanız Londra gezi rotanıza şuraları da mutlaka ekleyin:
- Camden Town
- Hampstead Heath
- Queen Elizabeth Olimpiyat Parkı
- Kew Gardens
- Richmond
- Hampton Court Palace
- Little Venice
- Greenwich
- Canary Wharf
İNGİLTERE VİZESİ İÇİN GEREKLİ EVRAKLAR VE VİZE BAŞVURUSU için bu yazı işinize yarayabilir.
Londra’ya kadar gitmişken İskoçya’nın başkentine Edinburgh’a kadar uzanmak isterseniz EDİNBURGH GEZİLECEK YERLER- KASVETİN YAKIŞTI ŞEHİR yazım size yardımcı olabilir.
Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yorumlar kapandı...