Teknesiyle dünya turu yapan ilk Türk denizci Sadun Bora çocukluğumda duyduğum efsanelerden biriydi. Ama beni heyecanlandıran ilk şey, ilkokuldayken okuduğum Jules Verne’in İki Yıl Okul Tatili kitabıydı. Okul gezisine çıkacakken ipleri kopan gemide kalan çocuklar sürüklenerek bir adaya çıkmışlar ve orada nefes kesen 2 yıl geçirmişlerdi. Bu, Jules Verne’le çıktığım tek yolculuk olarak kalmadı. Önce Arzın Merkezine Seyahat yapmış Kaptan Nemo ile Deniz Altında 20 Bin Fersah derinliğe inmiş sonra da bir balonun üzerinde 80 Günde Devri Alem yapmıştım. Gezme hayalleri galiba böyle başladı.

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
İlk Londra maceramdan…

Oysa, çok şeye kapalı bir aileden geliyordum, gerçekleşmesini bırak, hayali bile imkansızdı o zamanlar. Ama ben okumaya devam ettim. Ortaokula geldiğimde dünya turu rotam hazırdı. Dergilerde gördüğüm fotoğraflarla ilgili araştırmalar yapar, bulabildiğim ne kadar kaynak varsa hakkında bilgi edinmeye çalışırdım. 

İlk durağım Londra

Lise ve üniversite yıllarım o dönemlerde okuduğum tarihi romanların etkisiyle İtalya’yı merak ederek geçti. Roma’yı görmeden ölürsem gözüm açık gider, diyordum hep. Ama ilk yolculuğumu Londra’ya yaptım. Çocukluğumdan beri İngilizce öğrenmek arzum giderek artmış kurslara gidip duruyordum. Üniversitesi sonrası kuzenlerimle İngilizce öğrenmek için Londra’ya gitme isteğimizi babam duyar duymaz reddetti. Birkaç yıl sonra, abimin Londra’ya taşınması ve vapurda karşılaştığım bir arkadaşımın bana ilham vermesiyle Londra hayallerim birden tekrar ateşlendi. 

Çalışmaya yeni başladığımdan elimde 1 – 2 yıldır biriktirebildiğim küçük miktarda bir para vardı. Onunla au-pair* olarak İngiltere’ye gidip bu şekilde İngilizcemi geliştirmeyi kafama koymuştum. Elimdeki paranın bir miktarını au-pair’lere yer ayarlayan şirkete, kalan kısmını da uçak biletine verdim. Bu sefer elimde abi avantajı vardı; her şeyi organize edip haber vermeyi son dakika oldu bittiye getirip kendimi Londra’ya attım.

Günde birkaç saat çocuk bakıp 2 – 3 saat dil kursuna gidiyordum. Benim gibi küçük bir çevrede yetişmiş, üniversiteye kadar evden yalnız başına dışarıya çıkmamış biri için çok büyük bir adım atmıştım. Ailece birkaç şehir dışı gezisi dışında deneyimi olmayan biri için inanılmaz şeyler görüp inanılmaz şeyler deneyimliyordum. Öncelikle dünyanın en medeni, en sosyal, pek çok açıdan en zengin ülkelerinden birindeydim. Kültür – sanatın en önemli başkentlerinden birinde, tarih yazan bir şehrin göbeğindeydim. Gördüklerimden heyecanlanmış, alabileceğim ne varsa almaya çalışıyordum. Yanlarında bir yıl kaldığım ilk ailemse şansıma çok harika insanlar çıkmıştı. Entelektüel birikimleriyle bana her konuda hem destek hem de örnek oluyorlardı.

Her hafta yeni yerlere

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
Kurstan arkadaşlarla Brighton sahilinde…

Grubun meraklısı olarak hafta içi nerde ne var bulur, hafta sonları arkadaşları peşime takar, her seferinde yeni bir parka, yeni bir müzeye, etnik bir festivale, paramız yettikçe de konserlere koşar dururduk. O güne kadar gördüklerimden farklı bir hayata alışmaya çalışıyor, bir yandan İngilizce öğreniyor, yeni arkadaşlar ediniyordum. 

Gezmekle ilgili yeni keşifler yapıyor, çevremdekileri gözlemliyordum. Daha 18 yaşına gelmeden çocuklar aileleriyle dünyanın her yanını görme şansı buluyor, 18’ine geldiklerinde de kendi başlarına keşfe devam ediyorlardı. Belki bunları bildiğimden birkaç yıl önce (Hindistan) Varanasi’de tanıştığım 18 yaşındaki Norveçli gençlerin yakındaki aşramda, kalacak yer karşılığı temizlik yapıp Hint kültürünü tanımaya çalışmalarına hiç şaşırmamıştım. Bir de çiçeklere olan inanılmaz düşkünlüğüm yüzünden buradaki bahçeler başımı döndürüyordu.

Kafama koymuştum gidecektim

Roma merakım hala devam ediyordu. Kursta Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen bir sürü arkadaşım olmuştu. Onlarla gezmek üzerine sohbet ediyor, yaz tatilinde hep birlikte bir yerlere gitme planları yapıyorduk. Ama yaz geldiğinde hepsi ülkesine gitmiş bense tek kalmıştım. Ama ben kafama koymuştum bir kere, o güne kadar azimle biriktirdiğim birkaç yüz pound’umla gidebileceğim bir İtalya Turu aramaya başladım. 

Çok az bütçem vardı ama neyse ki, tatil kültürü gelişmiş Londra’da her bütçeye göre tur vardı. Bütçeme uygun 7 günlük bir tur bulmuştum. Otobüsle Manş Denizi’ni aşıp Floransa – Roma – Venedik’e uğrayacak sonra Zürih’te yaşayan kuzenimi görmek için turdan İsviçre’de ayrılıp dönüşü uçakla yapacaktım. İlk defa tek başına bir geziye çıkacaktım. Bu fikir, o an için öyle ürkütücü geliyordu ki bana…

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
Otobüsle Londra’dan yaptığım İtalya gezisinden…

Bugüne kadar kendim için ve kendi başıma yaptığım en büyük şeydi. Çok daracık bütçeme göre muhteşem bir tatil geçirdim. Yemek yemek, hediyelik eşya almak yerine elimdeki tüm parayla turlara katıldım. Yaşadıklarıma inanamıyordum açıkçası. Hele Roma’da olduğuma hiç… Hiçbir şeyi kaçırmak istemiyordum.  Gezi bitip Zürih’e geldiğimde cebimde sadece 10 poundum kalmıştı, bir hafta sonra 10 pound hala duruyordu. Kuzenim bana hiç para harcatmamıştı. Söylemeye gerek yok, Zürih’te de günler muhteşem geçmişti. 

Londra’da 2 yıl göz açıp kapayınca kadar geçti… Öylesine sevmiştim ki Londra’yı, kalıp okumaya devam etmek istedim ama teknik olarak mümkün değildi, Türkiye’ye gidip geri gelmem gerekiyordu. Ben de elimde kalan son parayla yine otobüse atlayıp bir Türk arkadaşımla Paris’e gittim. 48 saat hiç durmadan gezdik, bir barda sabahlayıp metro istasyonunda uyandık. İstanbul’a döndüğüm günse İngiltere’de oturma iznimin son günüydü, havalimanında pasaport kontrolü yapan görevli bana bunu hatırlattığında ben çoktan içten içe ağlıyordum. 

Yavaş yavaş yurtiçine açılıyorum

Türkiye’ye döndükten sonra iş hayatına girince Londra hayalleri uzun bir süre askıya alındı. O günlerin parlayan yıldızı Turkcell’de işe girdim, birkaç yıl sonra da şirketin tanıtım organizasyonlarını yapan bölümündeydim. Yurtdışı seyahat planları askıdaydı ama artık yurtiçinde gezmeye başlamıştım. Yeni bölümümde yılın 3 – 4 ayı Turkcell’e ait bir tır ve tanıtım ekibiyle Türkiye kazan ben kepçe geziyordum. Proje sorumlusu olarak işten kalan zamanlarımda etrafı kısa da olsa gezme şansı yaratıyordum kendime. Hele boş günlere denk gelmişsem mutlaka özel bir plan yapıp ekiple ya da yalnız yakın bölgeleri geziyorduk. 

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
Simena

Bu dönemde Adıyaman’dan Trabzon’a, Amasya’dan Çankırı’ya, Afyon’dan Manisa’ya 40’tan fazla şehir gezdim. Aynı dönemde üniversite yıllarında başlayıp sönen fotoğraf merakı da iş için kullandığımız dijital makine sayesinde tekrar depreşmişti.

İçimdeki gezme arzusu bu şekilde ateşlenince yurt dışı planlarına tekrar başladım. İngiltere’de gözlemlediğim şeylerden biri de gezme şekilleriydi. Geziye çıkmadan önce bolca okuyor, araştırıyor ve gezilerini detaylıca planlıyorlardı. O yüzden rehber kitaplar o günlerde çok önemliydi. Hatırlıyorum İtalya’ya giderken kütüphaneden ödünç aldığım Rough Guide’ı heyecandan sayfa sayfa ezberlemiştim. Ben de artık gezmek, kendi hikayelerimi oluşturmak, anılar biriktirmek istiyordum. O zamanlar en büyük hayalim okyanus aşırı açılmaktı. 2000 yılıydı tesadüfler zinciriyle kendimi San Francisco’da buldum. Bir arkadaşın arkadaşında 10 gün kalıp San Francisco ve etrafını gezdim. 

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
2000 yılındaki San Francisco gezisi.

Buena Vista Club’ın ülkesine

Artık gezme virüsü kanıma girmişti. Hep yeni yerlere gitme hayalleri kuruyordum ama öyle kolay şeyler istemiyordum. Avrupa nasılsa kolaydı, uzak yerlere gitmeliydim. Kazandığımın büyük kısmını gezilere ayırmaya başladım. 2001 yılında bir arkadaşımı ikna edip Küba’ya gittik. Ne Booking.com ne Airbnb vardı. O yıllarda iletişimin çok az olduğu Havana’da internetten bir oda kiralamış ve bizi havalimanından almalarını istemiştik. Gelecekler miydi bilmiyorduk! Başka bir dünyaya gidiyorduk. Bir de gitmeden bir gün önce Körfez Savaşı patlayınca dolar almış başını gitmişti. Neyse ki, büyük kalemleri ödemiştik. En unutulmaz gezilerimden biri oldu; tarihi Havana sokaklarında güzel müzikler dinleyip eski Amerikan arabalarıyla dolaştık. Bembeyaz incecik kumları ve turkuaz rengi denizi de ilk defa orada gördüm. Bunca yer görmeme rağmen Havana hala en sevdiğim yerlerin ilk sıralarında gelir. 

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
2001 yılı Nihan’la Küba gezimiz.

Birçok düşünür gezmeye – seyahat etmeye övgüler yağdırmış. Mark Twain ise “Ön yargı, taassup ve dar görüşlülüğün en iyi tedavisi seyahattir” diyerek başka bir bakış açısı getirmiş. Bir yolculuğun ölçüsü ne sadece yeni yerler görmek ne de kat ettiğim kilometreler olmalı. Birçoğunun hem fikir olduğu gibi, her yolculuk insana bir şeyler katmalı ve yeni bakış açıları getirmeli. Gustave Flaubert’in de dediği gibi seyahat, insanı bence de ‘mütevazı’ yapıyor ve hoş görüyü öğretiyor. Gittiğim yerlerde yeni insanlarla tanışmak, oraları onlardan dinlemek beni yolculuklarda en motive eden şeylerden oldu biri oldu bunca zaman.

Yeni kıta, ilk fotoğraf makinem

Hep yeni yerler görmek istiyordum ama koşullar da oldukça zordu. Uçuşlar az bu yüzden de çok pahalıydı. Kazandıklarım hep gezilere gidiyordu. Bir arkadaşımla 2003’te kısa bir Viyana gezisi, 2004’te de uzun İspanya turu yapmıştık başka bir arkadaşımla. Barselona – Granada – Madrid’i trenle gezip hayatımda bir gezide ilk (ve şimdiye kadar son) defa metroda cüzdanımı çaldırmıştım. Aralarda da ilk göz ağrım Londra’ya gidip geliyordum. 

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
2006 Ocak ayı Kenya – Tanzanya – Zanzibar gezisi.

2006 çok özel planlarla başladı. Önce kendime uzun zamandır hayalimi kurduğum dijital fotoğraf makinesini aldım. Sonra da uzun planlamalar ve çalışmalar sonucu Kenya üzerinden Tanzanya’ya safariye gittik. 

İnsanlar hep bana “nasıl bu kadar gezebildiğimi” sormaya başlamıştı. Benim cevabımsa “gezmeyi çok isteyince bir yolunu buluyorsun” oluyordu. Maalesef gezmek için çok param yoktu, elimdeki her kuruşu bunun için ayırıyordum. Birçok şeyden de feragat etmem gerekiyordu. Yeni yerlere gitmeyi, bilmediğim sokaklarda gezmeyi, yeni insanlarla tanışmayı hatta kaybolmayı bile çok seviyordum.

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
İş için gittiğim Moskova Kızıl Meydan. 2019 yılında yaptığım bir aylık Doğu Avrupa gezisinde Tallinn. Yine aynı gezinin devamında İtalya Dolomitler… 2016 Holi Festivali için gittiğim Hindistan gezisinden.

Uzun uzun gezmek istiyordum ama yeni geziler için çalışmam gerekiyordu. Bu yüzden de yıllık tatillerimi buna göre ayarlayıp bu tarihler içerisinde en uygun planı yapmam, en ekonomik şekilde gezmeyi öğrenmem gerekti. Aslında seyahate gitmek kadar galiba bu hazırlık aşamasını da çok seviyorum. Bazen aylarca ince ince hesaplar yapıp notlar alıyorum. Nerede nereye giderim, hangi bağlantıları kullanırım onları ayarlıyorum. Eskiden rehber kitaplardan çalışırken şimdi bloglardan da destek alıyorum. Tabii ki, internet artık emsalsiz bir kaynak.

Figen Kokol
Gezi planlarken böyle ince hesaplara girdiğim çok oluyor.

Dağlara doğru

Bu arada 2000’lerde merak sardığım yürüme merakıyla dağ tepe gezmeye, kamp yapmaya başlamıştım. İşsiz kaldığım bir dönem çalışmaya tekrar Londra’ya gittim. 2007- 2008 yıllarında iki yıl daha kaldım Londra’da… Fotoğrafa yeni başlamıştım, Londra’yı sokak sokak tanımak için de harika bir fırsattı bu. Yürüme merakım bitmemişti, üç kız 2007 yılında Nepal’e gidip Everest Ana Kampı’na yürüyüş yaptık. Hayatımın en zor anlarını yaşadım bu yolda. 11 gün süren yürüyüş boyunca Himalayalar’ın nefes kesen manzaraları ve tatlı insanları olmasa o yolları bitiremezdim galiba… Yaklaşık 3 haftalık Nepal macerası beni Uzak Doğu’nun gizemli dünyasına hayran bırakmıştı. 

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
Likya Yolu yürüyüşünden. Kayaköy’den Ölüdeniz’e.

Yalnız başına ilk seyahat deneyimim İtalya’ydı. Ama bir tura dahil olduğum için sandığım kadar ürkütücü geçmemişti. Daha Türkiye’de tek dolaşmaya başlamamıştım. 2003 yılıydı, işlerin yoğunluğu yüzünden arkadaşlarla gidilecek tüm tatil fırsatlarını kaçırmıştım ve tatil yapmak istiyordum. Olimpos’a gittim. Yalnız başına gün plajda kolay geçmişti ama denizden dönünce akşam yemeğine kadar ne yapacağımı bilemeden odadan dışarı adım atamamıştım. Sosyalleşme korkusu muydu bilemiyorum. Yanlarını oturduğum bir kız grubuyla devamında müthiş bir tatil geçirmiş hem de korkularımı yenmiştim. Artık yurtdışında ve yurtiçinde yalnız seyahat planları yapıyordum. Kim tutardı beni…  Başlarda tek başıma seyahat etme cesaretime şaşıran arkadaşlarım da annem de zamanla buna alıştı. 

Bazen müzelerini, bazen dağlarını sevdim

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
Farklı gezilerden: Fransa’da Lavanta turu – Artvin’de fotoğraf gezisi – Bursa’da Trekking

Bazen bir yol, bazen bir çiçek, bazen bir film, bazen bir roman yeni yollara vesile oldu. Bazılarına kulak verdim, bazılarına veremedim. İnka Yolu’nu yürümek için Peru’ya, kiraz ağaçlarını görmeye Japonya’ya, William Wallace’ın izlerini sürmeye İskoçya’ya, Orhan Pamuk’la Kars’a, sonbaharın en güzel renklerini görmeye Artvin’e, sisin yağmurun peşinde Rize yaylalarına gittim. Bazen âşık olduğum bir şehre 3 – 5 kere gittim. Hiç sevmem dediğim yerlerden hayranlıkla döndüm. Bazen insanlarını, bazen müzelerini, bazen sokaklarını, bazen dağlarını sevdim. 

Ben hep merak ediyorum: Afganistan’ı, Tunceli’yi, Etiyopya’yı, Kırgızistan’ı, Tokat’ı, Arjantin’i, İzlanda’yı, Hakkari’yi, ters laleyi, sekoya ağaçlarını, buzulları, balinaları, kuzey ışıklarını… İçimde dinmeyen bir yola çıkma arzusu var.  Tam da İngilizlerin “wanderlust” dedikleri şeyden…

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
Kyota’da bir gelin ile Japonların çok sevdiği zafer işareti yapıyoruz.

Bugünlerde artık pek çok şey değişti. Uçak firmalarının ucuz fiyata uçmaya başlamasıyla artık birçok yere ekonomik şartlarda gidebilmek mümkün. Konaklama için birçok ucuz hatta bedava seçenekler var. Her bilgi parmaklarının ucunda. Daha üniversiteyi bitirmeden Interrail ile 5 – 10 ülke geziyor gençler. Erasmus programıyla yurtdışında okumak da hayal olmaktan çıktı. Zorluklardan geçip bugüne gelmiş biri olarak bunlar beni çok mutlu ediyor. Tabii ki, beni de yeniden yollara düşmeye teşvik ediyor.

Artık daha çok zamanım var

Birkaç yıl önce, sevdiğim ve daha çok istediğim işlerle uğraşabilmek için kurumsal hayatı bıraktım. Zaten çoktan vakti gelmişti. Dergiler için gezi yazıları yazıyorum, editörlük yapıyorum ve fotoğraftan para kazanmaya çalışıyorum. Daha uzun geziler planlayabilmek için bana çokça zaman kalıyor. Artık şunu fark ettim ki, doğada olabileceğim yerlere daha çok gider oldum. Şehirlerden sıkılmadım ama çadırda uyanmak, saatlerce yürümek, doğadaki detayların fotoğraflarını çekmek beni daha mutlu ediyor. 

Nasıl gezgin oldum - Figen Kokol
Rize – Huser Yaylası’nda gün batımı…

Üniversiteyi bitirdiğim yıllarda Londra’ya gitmek istediğimi söylediğim bir arkadaşım, babamın sert kurallarını bildiğinden kahkahayla gülmüştü. Bugüne kadar Türkiye’de 75 şehre, yurtdışında 50’den fazla ülkede 160’dan fazla noktaya birçok gezi yaptım. Ve gezilerin birçoğunu yalnız gerçekleştirdim. Bunca gezinin özeti olarak şunu diyebilirim ki; her şey hayal etmekle başlıyor. 

Yolunuz hep açık olsun…

Figen

UZUN SEYAHAT PLANI NASIL YAPILIR? bakmak isterseniz bu yazıya göz atabilirsiniz. 

UCUZ UÇAK BİLETİ NASIL BULUNUR? merak ediyorsanız bu yazım size yardımcı olabilir.  

Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol

*Au-pair – Bir ailenin yanında kalıp çocuklarına bakarak dil öğrenme ve kültür değişim programı. Aynı zamanda küçük bir cep harçlığı da alıyordunuz. İngiltere, Amerika, Fransa gibi ülkelerde bir dönem çok popülerdi.

Yorumlar kapandı...