Dizilerden çizgi filmlere, evdeki televizyondan bulaşık makinesine bir Japon hayranlığıyla büyüyenlerdenseniz siz de benim gibi en azından bir kere Japonya’ya gitme hayali kurmuşsunuzdur. Mimarisi, giyimi, yemeği, dini bile farklı bu bambaşka kültürü merak edenler, hazır olun bu yazı sizler için. Yazıda Japonya’da gezilecek yerler için de notlar bulacaksınız.
Bir zamanlar “Japonlar yapmış” der hayranlığımız her dakika dile getirirdik. Gerçekten en ileri teknolojiler, bozulmak bilmeyen makineler üreten bu uzak ülkenin kalabalık dünyası benim her zaman ilgimi çekmişti.
127 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkelerinden Japonya, aynı zamanda 35 milyonluk Tokyo ile dünyanın en kalabalık şehrine sahip. Ülkenin %73’ü ormanlarla kaplı olunca nüfusun çoğunluğu şehirlerde toplanmış.
Her şey farklı bu ülkede
Japonya öyle enteresan bilgilerin olduğu bir ülke ki, mesela: 6800 adadan oluşan ülke deprem ülkesi olmasıyla biliniyor. Yılda 1500 deprem oluyor, bu da günde birkaç kez sallandıkları anlamına geliyor. Okur yazarlık oranı %100. Erkek egemen toplumda Japonlar neredeyse hayatları boyu çalışıyorlar. Ama ülkede 50 bin kadar 100 yaşının üzerinde insan var. Ülkedeki otomat sayısı ise 4 milyon.
Her şeyi incelikle yapan Japonlar çayı serominiyle içiyorlar, bahçelerindeki tek bir taşa bile büyük anlamlar yüklüyorlar, çiçekleri bir sanatla vazoya diziyor, ağaçları şekillendirmek için on yıllarca emek harcıyorlar.
Açıkçası pek başkasına benzemeyen Japonya bu kendine has özellikleri kadar güzelliklerle de öne çıkıyor. Mimarisi, sanat faaliyetleri, inancı, teknolojisi, bayramları, geyşaları, maikoları ve yemekleriyle çok başka bir dünya burası.
Japonya nasıl gezilir?
Baştan söylemeliyim, gitmeyi çok istiyordum ama tereddütlerim vardı. Farklı bir alfabe kullanan bir ülkede özellikle ulaşım konusunu nasıl halledecektim en büyük korkum buydu. Japonların az İngilizce bildiği de başka bir sorundu… Londra’dan tanıdığım bir Japon arkadaşım imdadıma yetişti ve bana “burada her şey Latin harfleriyle de yazıyor, hiç çekinme, koş gel” dedi. Gerçekten de tüm Japonya gezimde tek başımaydım ama ne ulaşımda ne de bir bilgiye ihtiyacımda hiç sıkıntı çekmedim.
Japonya’yı dilerseniz benim gibi tek başınıza her şeyi kendinizin organize edeceği bir şekilde gezebilirsiniz. Ancak daha rahat olayım ve kafamı hiçbir şey yormayayım derseniz size yardımcı olacak turlardan da yararlanabilirsiniz.
Japonya Turları
“Doğan Güneşin Ülkesi” olarak anılan Japonya’da rehberli turlar eşliğinde başkent
Tokyo’dan Nagoya’ya, Kyota’dan Osaka’ya kadar ülkenin en güzel şehirlerini adım adım
keşfedebilirsiniz. Fushimi Inari, Sensō-ji, Kiyomizu-dera gibi tapınakları; Osaka Kalesi,
Hiroşima Barış Anıtı Parkı gibi tarihi mekânları ve tüm doğal güzellikleri ile Japonya sizleri
güzel bir tatile davet ediyor.
İşte Doğu Asya’nın güzel ülkesi Japonya’yı baştan sona keşfedebileceğiniz farklı tur
olanakları;
Tüm Japonya Turları hakkında bilgi sahibi olmak için bu adresi ziyaret edebilirsiniz.
Japonya’yı gezmek için sebep arayanlar
Bu özel ülkeyi görmek için sebep arıyorsanız say say bitmez emin olabilirsiniz. Ben size ancak benim için en önemlilerini burada toparlamaya çalıştım.
İşte size Japonya’ya gitmek için birbirinden güzel çokça sebep:
Muhteşem tapınaklar
Budizm ve Şinto dinlerine inanan Japonlar tüm ülkeyi birbirinden güzel tapınaklarla donatmışlar. Japonya genelinde farklı büyüklüklerde 80 binden fazla tapınak bulunuyor. Bunların bir kısmı 1000 yaşının üzerinde… Bu mekanların çoğu doğayla bütünleşmiş, özel mimarisi olan tapınaklar, huzur dolu, sihirli bir havaya sahip yerler. Küçücük bir tapınağın içinde bile her bir metrekaresi özenle tasarlanmış Zen bahçelerini görebiliyorsunuz.
Çok uzun yıllar ülkenin başkentliğini yapan Kyoto bu anlamda en zengin şehirlerden biri.
Kyoto’da;
Kinkakuji, Kiyomizu-dera, Fushimi Inari Shrine, Toji Temple, Ginkakuji, Koto-in (Daitokuji), Sanjusangendo Temple
Tokyo’da;
Zojo-ji, Kanda Shrine, Senso-ji, Yasukini Shrine, Meiji Tapınağı
İlk başkent Nara’da;
Todai-ji Temple mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Bunların yanı sıra ülke genelinde;
Hokokuji Temple (Kamakura) , Shitennoji Temple (Osaka), Ninoji Temple, Bambu Path (Yolu) güzellikleriyle göz kamaştıran tapınaklardan diğerleri…
Etkileyici mimari
İlk zamanlarında Çin’den etkilenen mimari zamanla farklılaşmış, kendi stilini oturtmuş. Bu geleneksel mimari evlerden tapınaklara her yere hakim… Bu incelikli mimari benim her zaman ilgimi çeken şeylerden oldu. Dışarıdan muhteşem detaylara sahip binaların içleriyse genellikle çok sade oluyor. Sade dediğime de bakmayın öyle bir detay ekliyorlar ki, karşısında dakikalarca kalabiliyorsunuz. Geleneksel mimariyle yapılmış birçok tapınak zaten UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde baş köşede yer alıyor.
Ahşabın ağırlıklı olarak kullanıldığı geleneksel konutlar, topraktan hafifçe yükseltilmiş olarak inşa ediliyor. İçeride ise kayan kapılar, kâğıt kalınlığında duvarlar oluyor. İnsanlar bu evlerde genellikle minderler üzerinde oturuyor ve masa sandalye bulunmuyor. En etkileyici yerleri ise bana göre çatıları; kiremit ve sazdan yapılan çatılar 6. yüzyıldan sonra değişim geçirmiş. Özellikle tapınaklarda oymalarla süslenmiş çatılar binanın en dikkat çekici yerleri…. Birçok şehirde veya köyde eski mimariyle yapılmış evleri tapınakları görebiliyorsunuz.
Her ne kadar geleneksel mimari çok etkileyici olsa da eğer Japonya’dan bahsediyorsak son teknolojilerin kullanıldığı, modern çok katlı binalardan da bahsetmek gerekiyor. Özellikle Tokyo bu açıdan çok gösterişli ve dünya çapında ünlü binalara sahip. Ginza, Aoyama, Omotesando ve Daikanyama gibi bölgeler uluslararası ün yapmış mimarların eserlerini görebileceğiniz bölgelerden birkaçı.
Şehirde bu ilginç mimariden birkaç örnek:
Tokyo Kulesi, Tokyo İmparatorluk Sarayı, Nijo Kalesi, Himeji Kalesi UNESCO – 1609, Tokyo International Forum, Nakahin Capusle Tower, Prada Building, Edo-Tokyo Müzesi, Fuji Television Building, Tokyu Plaza Ginza, Yamaha Ginza, Louis Vuitton Matsuya Ginza, De Beers Ginza Building, Coach Omotesando Flagship, Mode Gakuen Cocoon Tower, Asakusa Culture and Tourism Center, Museum of Contemporary Art, Yokohama Museum of Art.
En ilginlerinden birkaç örnek bu yazıda var mesela…
Göz alıcı bir doğa
Japonya her ne kadar küçük bir ülke olsa da doğal güzellikler açısından fazlaca zengin. Dağlar, düzlükler, göller, nehirler, şelaleler, plajlar, ormanlar, adalar, volkanlar, kaplıcalar bu küçük yüzölçümün içine sığıvermiş. Bir de buna Japonların doğa aşkını eklediğinizde sizi ne tür muhteşemliklerin beklediğini tahmin bile edemezsiniz.
Dünyanın metre kare başına düşen insan oranı çok yüksek olsa da ülkenin üçte ikisi ormanlarla çevrili. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş dünyanın keşfedilmemiş kayın ormanları, ormanlar içinden geçen haç yolları, yaşları 1000 – 2000 arasında değişen sedir ağaçları (en ünlüsü Jomon Sugi) bu topraklarda. Yakusgima bölgesi, volkanik kanyonların – şelalelerin olduğu Miyazaki-ken bunun için verebileceğim iki örnek…
600’den fazla kayak tesisinin bulunduğu ülkenin her yanı turkuaz renkli tropikal plajlarla dolu. Hatta sadece rahatlamak istiyorsanız Japonların ünlü sıcak su banyolarını da (yani kaplıcaları) denemelisiniz. 25 derecenin üzerindeki sıcak mineralli sular “onsen” olarak kabul ediliyor ve buralara aile veya arkadaşlarla gidiliyor. Hem sosyalleşme hem de terapi amaçlı. Yalnız buralara girebilmenin bazı ritüelleri var. Bilmeniz gereken en önemlisi çıplak girildiği…
Efsanelerle dolu Fuji Dağı
Fuji ağı Japonlar için öyle özel ki, onu doğa başlığı altında harcamak istemedim açıkçası… 3776 metreyle Fuji, Japonya’nın en yüksek dağı aynı zamanda ülkenin sembolü olmuş. Her mevsim başka bir güzelliğe bürünen dağ Japonlar tarafından kutsal sayılan mekanlardan. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde olan dağ yaşayan bir volkan statüsünde sayılıyor ama en son 1707 yılında patlamış.
Fuji’ye çıkmak dini bir ritüel olarak kabul ediliyor. İşaretlenmiş yollar/patikalarla sarılı dağda en popüler olanlar Yoshidaguchi, Subashiri, Gotemba ve Fujinomiya yolları. Her patika 10 istasyondan oluşuyor ve belli istasyonlarda dinlenme yerleri oluyor.
Çıkmak için en uygun zamanlar temmuz ve ağustos ayları. Birçok yürüyüşçü bu zamanlarda geliyor. Eğer tamamını yürürseniz zirveye çıkmak 12 saat sürüyor. Ancak genellikle yürüyüşe 5. İstasyondan başlanıyor. Yılda 200 bin kişi bu yürüyüşü yaparken bunların yüzde 70’i Japon.
Fuji Dağı, Fuji-Hakone-Izu National Park’ının bir parçası. Dağın etrafında 5 tane göl var ve onlardan Fuji manzarasını izlemek inanılmaz etkileyici.
Japonya’ya gitmek için Fuji Dağı’nı görmek en önemli sebebimdi. Ama gittiğimde sadece sisler içerisinde bir yeşil alandan başka bir şey görmemiştim. 1 gün boyunca bölgede olmama rağmen maalesef kendini göstermemişti bana…
Fuji isminin Ateş Tanrıçası’ndan geldiğine inanılıyor ve bu yüzden 1860’lara kadar tanrıçanın diğer kadınları kıskanmasın diye kadınların dağa çıkması yasakmış. Bir takım protestolarla bu hak kadınlara da verilmiş.
En güzel Fuji manzaraları görebileceğiniz birkaç yer önerisi: Arakurayama Sengen Park, Yamanakako (Yamanashi Prefecture), Kawaguchiko (Yamanashi Prefecture), Shiraito Falls.
Harika parklar ve bahçeler
Doğaya aşık Japonlar, ona dokunuşlarını bir sanat eserine yaklaşır şekilde yapıyorlar. Doğayla insan arasındaki uyumu bir sanat içinde yansıtmaya çalışıyorlar. 7. yüzyıla dayanan bahçe kültürleri o günden bugüne birçok şekilde değişse de günümüze o dönemlerden harika bahçeler kalmış. Zen bahçeleri bu dönemlerden kalma en önemli bahçeler mesela…
Bahçelerde en çok kullanılan elementlerden olan akan su, göller, kum, taşlar, kayalar, köprüler yaşamın yansımasıdır Japon bahçelerinde. Bu bahçelerin en güzel örneklerini göreceğiniz yerlerin başında da Kyoto geliyor.
Şehirlerdeki büyüklü küçüklü parklar da benzer inceliklerle yaratılmış. Tokyo gibi büyük ve kalabalık bir şehirde bile koca koca parklarda aynı özen gösterilmiş.
Tokyo’da;
Yoyogi Parkı, Shinjuku Gyoen Ulusal Parkı, Tokyo Imperial Palaca, Ueno Park, Eiji Jingu Park, Komazawa Olyimpic Parki Shiba Inokashira Park, Showa Kinen Park.
Kyoto’da;
Araşiyama Park, Kyoto Gyoen National Garden, Shugakuin Imperial Palace, Kyoto Botanical Gardens, görülmesi gereken parklardan…
Ayrıca Nanzen-ji Temple, Fushimi Inari-Taisha Shrine, Okochi-Sanso Villa, Ryoan-ji Temple’a ait bahçeleri de görmelisiniz.
Eğer JAPON BAHÇELERİNİN ÖZELLİKLERİ’ni merak ediyorsanız bunu detaylıca anlattığım diğer yazıma da göz atabilirsiniz.
Sakura
Japonya’ya gitmek için tek bir neden sorarsanız ben size Sakura derim. Benim ziyaretim maalesef bu zamana denk gelemedi ama tekrar gitmek için hala ümidim var.
Sakura aslında “kiraz çiçeği” anlamına geliyor. Bu kiraz ağacı meyve vermeyen sadece çiçek açan bir ağaç. Japonya’da 200’den fazla çeşidi olduğu biliniyor. Japonlar için çok büyük anlamlar ifade eden sarukaların açtığı dönem onlar için çok özel bir zaman. Baharın gelişini müjdeleyen çiçeklerin en güzel zamanlarında düşerek toprakla buluşması ise çok anlamlı onlar için… Çiçeklerin aslında yaşamla ölüm arasındaki birlikteliği, “yeniden doğuşu” ve yaşam döngüsünü anlattığını söylüyorlar.
Bu dönem martın son haftası ile nisan ayının ilk haftası olan 10 günlük bir dönemi kapsıyor. Kuzeye doğru gidildikçe bu dönem biraz daha sarkabiliyor. Bu dönemde hava durumu tahminleri gibi sakuraların açma tahminleri de televizyonlarda verilen bilgiler arasında yer alıyor.
Bu dönemde insanlar kiraz ağaçları altına serili örtülerde bir araya gelerek bu dönemi kutluyorlar. Çoşku ile kutlanan dönemde birçok önemli olay da bu döneme denk getiriliyor. Evlilik törenleri bunların başında geliyor mesela…
“Hanami” ise Sakura Çiçekleri Festivali’ne deniyor. İşte bu dönemde insanlar sakuraların olduğu parklarda bir araya gelerek kutlamalara katılmaya çok seviyor.
(İstanbul’da sakuralara şahit olabileceğiniz iki mekan var. Biri Japonların hediye olarak hayata geçirilen Baltalimanı’ndaki JAPON Bahçesi ve diğeri de Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi.)
İnanılmaz düzenli bir dünya
Uçaktan indiğiniz anda başlayan bir düzen durumu metro istasyonlarından otellere kadar devam ediyor.
Yol düzenlemelerinde, inşaat alanlarındaki çalışmalarda, girişlerde, dükkanlarda bu düzen olayını her yerde görüyorsunuz.
Rengarenk sokaklar
Tokyo’nun renkli dünyasını görmek için akşamı beklemeye gerek yok ama akşamları bambaşka bir aleme dönüşüyor sokaklar. Rengarenk ışıldayan neonlar her yanı kaplıyor.
Tabii ki, sadece neonlardan değil, tapınaklar, bahçeler parklar da rengarenk çiçekler ve ağaçlarla dolu.
Uzakdoğu’nun nefis yemekleri
Benim gibi Uzakdoğu mutfağı hayranıysanız Japonya tam size göre. Japon mutfağında gıdanın mevsimselliği, malzemeler ve sunum kalitesi öne çıkan özellikler.
Ramen, sushi, sashimi, tempura, yakitori, yakiniku (Japon barbeküsü), Sukiyaki (tavada sığır eti), soba, udon, unagi, okonomiyaka Japon mutfağının en bilindik lezzetleri.. . Et sevenler için en çok tavsiye edilen Kobe bifteği.
En basit büfeden yediğiniz yemekler bile harika lezzetlerde… Yemekler kadar yemek yediğiniz yerler de burada çok farklı… Mesela yakitori’ler… Sadece ızgara et bulabileceğiniz büfe benzeri yerlerde bir ızgara etrafında uzun bir bar masası oluyor ve bu masanın arkasında oturuyorsunuz. Önünüzde kızartılan etler size piştikçe servis ediliyor. Yanında sake, bira, zencefil turşusu gibi şeyler bulabiliyorsunuz. Buralar özellikle iş sonrası gidilen yerler.
Eğer meraklısıysanız dünyanın 3 yıldızlı Michelin’li restoranlarının en çok olduğu ülkelerinden de biri burası.
Dünyanın en emniyetli ülkesi
Japonya sokakları sözde değil sayılarla da kanıtlanmış olarak dünyanın en güvenli ülkesi. Suç işleme oranları da dünyanın diğer köşelerine baktığınızda oldukça düşük.
Bu yüzden metroda, otobüste küçük yaşta çocukları yalnız seyahat ederken, sokaklarda tek başlarına dolaşırken görebiliyorsunuz. Kapıların çoğu yerde kilitlenmeden bırakıldığı söyleniyor. Eğer bir trende otobüste ya da restoranda bir şey unutulduğunda bulan kişi mutlaka bunu ilgili kişiye ya da polise teslim ediyor.
Hangi ülkede olursanız olun, siz yine de özellikle geceleri ıssız sokaklarda çok dikkatli olun…
Dünyanın en kibar ve yardımsever insanları
Japon kültürünün en bildiğimiz özelliği belki de kibarlıkları diyebilirim. Felaket zamanlarında bile sıraya girerek birbirlerine öncelik vermeleriyle kendilerine hayran bıraktıran bir topluluk. Bunu Japonya gezinizde de yakından hissediyorsunuz.
Tren ve metro duraklarında kendiliğinden sıraya giren insanlar, bir şey sorduğunuzda görev yerini bırakıp sizi gerekli yere kadar götüren görevliler, konuşurken bile nezaket içerisinde alçak sesle konuşmalar benim yaşadığım en basit örneklerdi.
Yol inşaatı için yapılmış bir kaldırım düzenlemesinin başındaki görevli, yola giren her kişiyi başıyla selamlayarak eliyle “buyurun” hareketi yapıyordu. Aynı yerin sonunda bir başka görevli de aynı şeyi sürekli yapmaya devam ediyordu. Ve tabi her zaman güleryüzleriyle…
Aksamayan bir ulaşım ağı
Japonya’da aksamayan şeylerin başında ulaşım sistemi geliyor. Özellikle büyük şehirlerde otobüsler, trenler, metrolar çok dakik. Hatta Japon trenleriyle ilgili “saatlerinizi ayarlayabilecek kadar dakik” diye bir de söz var. Gerisini siz düşünün. Ortalama geç kalma süreleri 18 saniye.
Ünlü hızlı trenleri “shinkansen”lerde de durum aynı. Tokyo, Osaka ve Kyoto hatları en yoğun hatlar. Gün içinde bu şehirlere 370’ten fazla sefer yapılıyor ve hiçbir aksama olmuyor.
Tertemiz sokaklar
Aslında sadece sokaklar değil, her yer çok temiz. Bir istasyonda uzun bir süre beklemem gerektiğinde bir görevlinin yürüyen merdivende birkaç dakikada bir merdivenden inip çıkarak sürekli temizlik yapma hallerini şaşırarak izlemiştim.
Bir şehir düşünün neredeyse bazı yerlerde çöp kutusu bile göremiyorsunuz. Ama o sokaklarda yerlerde hiç çöp yok. Buna izmarit ve sakız gibi şeyler de dahil.
Japon kültüründe sokağa bir şey atmak gibi bir şey yok eğer atacak yer bulamıyorlarsa genellikle evlerine götürmeyi tercih ediyorlar.
Tarih dolu kaleler, şehirler
Binlerce yıllık Japon kültürünün izlerini birçok şehirde görüyorsunuz. Bir kısmı 2. Dünya Savaşı sırasında yok olmuş ama çoğu aslına uygun olarak tekrar hayata geçirilmiş.
Eski başkent Kyoto ve daha eski başkent Nara sokakları bunun en güzel örnekleriyle dolu.
Kanazama, Takayama, Kawagoe, Kakunodate, Kiso Valley (Tsumago), Okinawa, Fukiya Village, Ouchijuku, Gokayama – Suganuma Köyü, Mimaya, Usuki – Samurai Bölgesi gibi yerler eski şehir ve köy dokularının en iyilerini görebileceğiniz yerlerden bazıları…
Şaşırtan şeyler
En başta da demiştim Japonya öyle bildiğimiz yerlere benzemiyor. Her şeyiyle çok farklı olduğunu bilse de insan bazı şeylere şaşırmadan edemiyor.
Galiba herkesi en şaşırtan şey ısıtıcılı, kurutmalı hatta müzik çalan tuvaletler. O kadar düğme çok vardı ki ben dokunmaya çekinmiştim açıkçası.
Restoranların vitrininde duran neredeyse birebir plastik yemekler, her şey için yapılmış maskotlar, kare karpuzlar da şaşırtan şeylerden.
Kyoto sokaklarını gezerken gördüğüm elektrik kablolarının çokluğu o kadar dikkatimi çekmişti ki. Bu yazıyı yazarken araştırma yaparken birçok kentte aynı şeyden bahseden birçok yazıya denk geldim.
Bir diğer şey de kapsül oteller. Çok çalışmalarıyla ünlü Japonlar evlerine gitmeye üşendikleri durumlarda ekonomik kapsül otelleri kullanıyorlarmış. 1x1x2 metre ölçülerindeki bu otellerin önceleri sadece 9 saatlik kullanım süreleri varmış. Şimdi turistler arasında popülerleşince hem farklı versiyonları çıkmış hem de süreler 22 saate kadar uzamış.
4 milyon otomat
Ülkedeki otomatlar ise yine buraya gelenleri şaşırtan cinsten. Ülkede her köşe otomat makinesiyle dolu. 2020 sayımlarına göre 4 milyonun üzerinde makine varmış. Önceleri sigara ve içecek ile başlayan makinelerden bugün artık birçok şeyi alabiliyorsunuz.
Otomat demişken ülkedeki robot sayısı da dünyanın birçok yerine göre çok fazla. Hatta tamamen robotların yönettiği bir otel de bulunuyor ülkede.
Teknolojik konulara girmişken ülkedeki video oyun bağımlılığından bahsetmeden geçemeyeceğim. Her yer yine renkli, gürültülü oyun salonlarıyla dolu.
Japonya’da “otaku”, manga ve anime’ye düşkün fanatik hayranların oluşturduğu kültüre deniyor. Muhteşem birçok film ve dizi de zaten Japonya’dan çıkıyor. Bu filmlere düşkünlük kadar karakterlerin maskotları da en çok satılan şeylerden… Bunun en muhteşem örneklerini Tokyo’daki Akihabara ve Nakano semtlerinde görebiliyorsunuz. Caddeler boyunca anime’ye adanmış mağazaları gördüğünüzde düşkünlüklerini o zaman daha iyi anlıyorsunuz.
Bu anime düşkünlüğü temalı kafeleri de ortaya çıkarmış. Bu nedenle kafelerde çalışanlar anime karakterlerinin kıyafetleri ve görünümüyle size hizmet ediyorlar.
Anime kafelerden bahsederken de diğer temalı kafelerden bahsetmeden geçmemek lazım. Avrupa’da birkaç örneğini gördüğüm kedi kafeler burada da var ama daha şaşırtanları ise kirpi ve baykuş kafeler.
Asya’nın başka bir ucundaki Birleşik Arap Emirlikleri’nin en havalı şehri DUBAİ için bu yazıma göz atabilirsiniz.
Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için Instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yorumlar kapandı...