Hayatımda en çok görmek istediğim yer İtalya ama özellikle Roma’ydı… İlk yurtdışı seyahatimi Roma’ya yapamadım ama ilk turistik gezimi İtalya’ya yaptım. Klasik rotayı yapmış, Roma-Floransa Venedik’i görmüştüm. Sonunda hayallerim gerçek olmuştu. Benim gibi Roma aşıkları için çok detaylı bir ROMA GEZİ REHBERİ hazırladım.
İnsan bir kez Roma’yı gördü mü her şey orada bitmiyor; içinde bitmeyen bir aşk başlıyor bu şehre… Şehre âşık olunur mu, demeyin… Gezen bilir, hem de nasıl olunur… Şanslıydım ki yıllar içerisinde yolum Roma ve çevresine pek çok kez daha düştü.
Konu İtalya’yı ve Roma’yı anlatmak olunca insan nereden başlayacağını bilemiyor. Çünkü ilk gördüğünde insanı kendine aşık eden bu şehir, kaç kez giderseniz gidin, kaç gün kalırsanız kalın, sizi sarıp sarmalıyor. En güzel şekliyle korunmuş 3000 yıllık şehir; göz kamaştıran kiliseleri, zamana meydan okuyan tarihi meydanları, paha biçilmez sanat eserleri, rengarenk sokakları, muhteşem mutfağı ve sıcacık insanı ile sizi inanılmaz bir hazine ile karşılıyor. Bir kereye sığmayacak bu hazineyi keşfetmek için ne kadar zaman yeterli, inanın bilmiyorum. Ama onu size sevdirecek yüzlerce neden sıralayabilirim. Yüzlerce dedim ama ben buraya sadece bir kısmını alabildim. Daha detaylı Roma ve alternatif şehir yazıları çok yakında blogda olacak…
Bu yazıda, Roma’ya ilk kez gidiyorsanız “görmeden dönmeyin” diyeceğim şeylere yer verdim. Roma’da deneyim arıyorsanız ROMA’DA NE YAPILIR? ROMADA ROMALI GİBİ OL! yazıma da bir göz atın… ROMA GEZİ REHBERİ – ALTERNATİF ÖNERİLER yazım ise Roma için genişletilmiş tavsiyeler içeriyor. İlgi alanıza göre bu iki rehberden seçtiklerinizle kendi rotanızı oluşturabilirsiniz.
Tarihte yolculuğa hazırsanız başlayalım…
ROMA GEZİ REHBERİ – GEZİLECEK YERLER
Vatikan Müzesi ve Sistine Şapeli
Dünyanın en etkileyici mekanlarından biri… Kafanızı çevirdiğiniz her yer sanat ve tarih adına paha biçilmez eserlerle dolu… Asla tek bir seferde tamamını gezmeyi başaramayacağınız gibi, bu kısa yazıda anlatması da çok zor… O yüzden ayrı bir yazı çok yakında blogda olacak.
16. yüzyılda Papa 1. Julius tarafından kurulan müze 5,5 hektarlık bir alanı kaplıyor. İçerisinde iki saray binası, kütüphane ve bahçe gibi birçok bölüm var. Eserler, Museo Pio-Clementino, Museum Chiaramonti, Museo Gregoriano Etrusco ve Museo Gregoriano Egiziano olmak üzere 4 ayrı bölümde görülebiliyor. Raphael, Giotto, Bellini, Flippo Pippi, Van Dyck, Leonardo Da Vinci gibi unutulmaz sanatçıların eserleri burada göreceğiniz güzelliklerden bazıları… Özellikle Raphael’in Odası baş döndürücü güzellikte…
Bramante Merdivenleri, Vatikan Müzesi’nin hemen girişinde yer aldığından burayı gezmeden ilerlememenizi öneririm. Eğer bazilika ile kombine bir bilet aldıysanız tekrar buraya dönmeniz mümkün olmadığından burayı kaçırmamış olursunuz.
Sistine Şapeli ise sanırım müzenin belki de dünyanın en ünlü ve önemli yerlerinden biri… Papa seçimi sırasında din adamlarının kendilerini kilitledikleri bu bina, 1484 yılında yapılmış… Ama dinsel öneminin ötesinde onu bu kadar eşsiz ve önemli yapan şeyse kendi başına bir sanat eseri olması… Michelangelo’nun ve ekibinin ellerinden çıkma duvar ve tavan freskolar 4 yılda (1508-1512) tamamlanır. Bunlardan en ünlü parçası ise “Genesis” yani “Yaradılış” bölümü…
Şapelin duvarlarında aynı zamanda Boticelli, Ghirlandaio, Pinturicchio, Signorelli’nin de eserleri bulunuyor.
Girişte kıyafet zorunluluğu var. Mini etek ve şort, omuzları açık kıyafetlerle içeri girilmediği aklınızda olsun.
Pazartesi – Cumartesi 09.00 – 18.00 arası açık
Pazarları kapalı ancak her ayın son pazarı 09.00 – 12.00 arası açık ve ücretsiz geziliyor.
Vatikan Müzesi giriş ücreti (Sistine Şapeli ile beraber): 17 Euro
Bilet: Vatikan
St. Peter’s Bazilikası
Dünyanın en ikonik binalarından biri… Aynı zamanda ikinci büyük bazilikası… Bazilikanın yerindeki ilk bina, Roma imparatorlarından Constantine zamanında 4. yüzyılda inşa edilir. Aziz Peter’in ise buranın temellerine gömülü olduğuna inanılıyor. Şu anki binanın temelleri ise eski binanın olduğu yerin üzerine 16. yüzyılda atılır ve tamamlanması 150 yıl sürer.
Planlarını Bramante’nin yaptığı binanın yapımında birçok büyük isim çalışır. Raphael, Bernini, Sangallo, Giacomo della Porto ve Carlo Maderno… Ama en çok biz onu, kubbenin tasarımından sorumlu olan Michelangelo ile biliriz. Yunan haç planı ile yapılan bina, 187 metre uzunluğunda ve aynı anda 60 bin kişiyi içine alacak büyüklükte. Michelangelo’nun ünlü Pieta’sı da yine bazilikanın içerisinde görülebiliyor.
Vaktiniz varsa alttaki lahitlerin olduğu bölümü de gezin ama kubbe (Coppola) kısmına çıkmak için mutlaka vakit ayırın. Hem muhteşem binayı içerden izleme fırsatını hem de St. Peter’s Meydanı’na ve şehre yukarıdan bakabileceğiniz muhteşem manzarayı görme fırsatını kaçırmamış olursunuz.
Nisan – Eylül aylarında 07.00 – 19.00 arası açık
Ekim – Mart aylarında ise 07.00 – 18.30 arası açık
Giriş ücretsiz ancak rehberli tur isterseniz veya saatlerce kuyrukta beklemek istemezseniz bilet almanız gerekiyor.
Vatikan Müzesi, Sistine Şapeli ve Bazilika giriş ücreti: 17 Euro (Tek biletle gezilebiliyor)
Bilet: Vatikan
Kubbeye çıkmak için ücret 5 Euro, asansör kullanırsanız 7 Euro
St. Peter’s Meydanı (St. Peter’s Square)
Vatikan, Roma’nın içerisinde aslında bağımsız küçük bir devlet… Buranın en önemli meydanı ise St. Peter’s Bazilikası’nın da girişinin yer aldığı St. Peter’s Meydanı… Bernini’nin eseri olan yuvarlak formattaki bu meydan Katolik dininin en önemli merkezi… Planlı bir zamanlamayla papayı balkondan halkı selamlarken görmek mümkün (her pazar öğle saatlerinde veya çarşamba sabahları). Tam ortasında yükselen obelisk, etrafını çevreleyen 284 sütun ve 140 aziz heykeli ile meydan oldukça etkileyici… Sadece bazilikayı gezecekseniz girişler (ve kuyruklar) bu meydandan oluyor.
St. Peter’s Bazilika ve Vatikan Müzesi giriş ücreti: 38 Euro (rehberli tur)
Bilet: Vatikan
Vatikan Postanesi
Hemen meydandaki bir aracın içerisinde yer alan postaneden kart veya mektup atmak buranın en turistik olaylarından. Meydana geldiğinizde gözünüze mutlaka çarpacak…
Pazartesi – Cumartesi günleri 08:30 –18:30 arası açık
Kolezyum (Colosseum)
2000 yıllık geçmişiyle Kolezyum, Roma’nın en önemli sembollerinden biri… 80 yılında yapımı tamamlandığından beri Roma İmparatorluğu’nun en büyük amfi tiyatrolarından biri oldu. 57 metre yüksekliği 188 metre uzunluğu ve 50 bin kişilik oturma alanıyla dönemin en önemli olaylara tanıklık etti, Romalıları eğlendirdi. 6. yüzyıldan sonra yağmalanan, depremlerle sarsılan Kolezyum, II. Dünya Savaşı’nda da bombalardan nasibini aldı. Yılda 6 milyon ziyaretçisiyle “Dünyanın Yeni Yedi Harikası”ndan biri sayılıyor.
Her gün 08.30 – Gün batımından bir saat öncesine kadar açık
Sadece 25 Aralık ve 1 Ocak tarihlerinde kapalı
Giriş Ücreti: 12 Euro
Bilet için: Colosseum
Galeria Borghese
Roma’nın en güçlü ailelerinden biri olan Borghese ailesi tarafından yaratılan galeri, Roma’nın en özel koleksiyonlarından birine sahip… Kardinal Scipioni Borghese, zamanının en iyi sanat koleksiyonerlerinden biri olarak Rönesans ve Barok sanatının en değerli parçalarını kendisi için topladı. Caravaggio, Raphael, Coreggio, burada eserlerini görebileceğiniz sanatçılardan birkaçı… İlk katında portreler ve mozaiklerin, ikinci katında ise resimlerin görülebildiği binanın kendisi de oldukça etkileyici.
Eğer “Roma’da tek bir galeri gezeyim,” diyorsanız burayı seçin, kesinlikle gittiğinize pişman olmayacaksınız. Galeriyi gezemeseniz de harika tasarımı olan ve çeşit çeşit çiçek ve ağaçlarla donatılmış bahçesine mutlaka uğrayın.
Salı – Pazar günleri 09:00 – 19.00 arası açık
Giriş ücreti: 26 Euro
Bilet için: Galeria Borghese
Pantheon
Roma’nın en eski binalarından biri… Aynı zamanda en ilgi çeken yerlerinden… İmparator Hadrian zamanında MS 118 yılında inşa edilen bina, bugün hala tüm görkemiyle ayakta duruyor. Yunanca pan (bütün), theos (tanrılar) anlamına gelen adından anlaşılacağı gibi, antik dünyanın tüm tanrılarına adanmış bir yapı. Dışarıdan sütunlar arasından geçerek içeri girdiğinizde devasa bir kubbe karşılıyor sizi. 43,4 metre yüksekliğindeki kubbenin en tepesinde 8,7 metre çapında bir açıklık var. Bunun, tanrılarla tapınak arasındaki bağlantıyı sembolize ettiği söyleniyor.
Binanın kendisi kadar içerisindeki eserler de çok önemli… Bernini’nin Elefantino’su, Michelangelo’nun Cristo Risorto’su da burada görebileceğiniz önemli eserlerden.
Piazza Rotonda’da yer alan bina, aynı zamanda Piazza Navona’ya da çok yakın…
Pazartesi – Cumartesi günleri 08.30 – 19.30 arası açık
Pazar günleri 09.00 – 18.00 arası açık
Giriş ücretsiz
Aşk Çeşmesi (Trevi Fountain)
Onun için “Roma’nın en güzel çeşmesi” diyorlar. 20 metre genişliğinde 26 metre yüksekliğindeki heykellerle bezenmiş devasa çeşme, şehrin aynı zamanda en büyük çeşmelerinden biri. Belki de havuz demek lazım, bilemedim 🙂 Aslında çeşmenin temelleri MS 19 yılına kadar uzanıyor. İlk çeşme Rönesans döneminde yapılmış, şu anki çeşme ise 1762’de tamamlanmış. Nicola Salvi’nin başladığı çeşmeyi Giuseppe Pannini bitirmiş.
Çeşme ile ilgili efsane 1954 yılındaki “Tree Coins in the Fountain” filmine dayanıyor. Filme göre, havuza bir tane bozuk para atarsan tekrar Roma’ya geri geliyorsun. 2 tane atarsan yakışıklı bir İtalyan’a âşık oluyorsun. 3 tane atarsan da tanıştığın adamla evleniyorsun. Parayı sağ elinle ve sol omuzunun üzerinden fırlatmanız gerekiyor, aklınızda olsun. Filmden sonra bir gelenek haline gelen bu para fırlatma olayı halen devam ediyor. Her hafta buradan toplanan yaklaşık 8000 euro, hayır kuruluşlarına bağışlanıyor.
İspanyol Merdivenleri (Spanish Steps) ve Piazza di Spagna
1792 yılında inşa edilen 135 merdiven ve Piazza di Spagna şehrin en canlı yerlerinden biri şu an… Hem turistlerin hem de yerli halkın vakit geçirmeyi sevdiği yerlerden… Etrafında kafeler ve dükkanlarla her zaman kalabalık bir yer… Merdivenler sizi önce bir dikilitaşa, sonra da aslında bir Fransız kilisesi olan Trinita dei Monti Kilisesi’ne ulaştırıyor.
Merdivenlerin önünde ise Barcaccia Çeşmesi var.
Roma Forumu
Antik dönemde Forum alanı, pazarlar, hükümet binaları, dini mekanlarla doluydu. Yani şehrin kalbiydi, diyebiliriz. Kolezyum’un yanı başında yer alan Forum alanı yıllar içerisinde unutuldu, toprak altında kaldı. 16. yüzyılda Forum’un varlığı ve yeri bilinmesine rağmen 20. yüzyıla kadar el değmeden kaldı.
Via Sacra, antik Roma’nın ana caddesiydi ve birçok dini bina burada yer alıyordu. İmparatorluğun Kudüs zaferi anısına yaptırılan Arch of Titus, MS 203 yılında İmparator Septimus Severus anısına yaptırılan Arch of Septimus Severus, ikinci yüzyılda yapılan Antonius ve Faustina Tapınakları Forum’daki en iyi korunmuş yerlerden birkaçı… Maxentus ve Constantine Bazilikası, Turia, Phocas Kolumu, Forum’da görebileceğiniz diğer yapılar.
Tarihte kısa bir yolculuk yapacağınız bu mekân, Roma’nın en etkileyici yerlerinden…
Her gün 08.30 – Gün batımından bir saat öncesine kadar açık
Sadece 25 Aralık ve 1 Ocak tarihlerinde kapalı
Giriş Ücreti: 12 Euro (Kolezyum için aldığınız biletle burayı da gezebiliyorsunuz)
Piazza Navona
MS 86 yılında temelleri atılan meydan, şu an Roma’nın en hareketli meydanlarından biri. Birbirinden güzel üç çeşmesi, etrafını saran restoranları, kafeleri ve dükkanları ile şehrin en güzel ve en renkli yerlerinden biri. Her köşede göreceğiniz sokak sanatçıları da hiç eksik olmuyor. Burası MS 300 yılına kadar şehrin ana pazarlarından biri olmuş. Barok tarzı tasarlanmış meydanın zemini 15. yüzyılda elden geçirilmiş. Meydan kadar, meydana çıkan sokaklar da burası kadar güzel…
Palatine Tepesi
İstanbul gibi tepeler üzerine kurulu Roma’nın en ünlü tepelerinden biri Palatine Tepesi… Aynı zamanda efsanelerin de adresi… Roma’nın kurucusu Romulus’un, kardeşi Remus’u öldürdükten sonra Roma’yı kurduğu yer olduğuna inanılıyor (Bazı yerlerde öldürmediği de söyleniyor). Roma Forum’una 40 metre yukarıdan bakan Palatine, şehrin en zengin bölgesiydi o zamanlar. Zamanla gözden düşen bölgede kalıntılar üzerine kiliseler ve saraylar inşa edildi. Rönesans döneminde ise Kardinal Alessandro Farnese tarafından bahçeler eklendi. Kalıntılarının görülebildiği bölge artık bir açık hava müzesi durumunda… Agustus, Tiberius ve Domitan Sarayı, Domus Flavia, Livia Evi ve Circo Massimo burada görülebilecek yerlerden bazıları…
Giriş ücreti: 18 Euro (Kolezyum için aldığınız bileti burada da kullanabilirsiniz)
Santa Maria Maggiore Bazilikası (Basilica di Santa Maria Maggiore)
Roma’da Bakire Meryem’e adanmış en büyük kilise olma özelliğini taşıyan bu kilise, aynı zamanda şehrin 4 büyük bazilikasından da biri… Öncesinde bir Pagan tapınağı olan yere, 4. yüzyılda Papa Liberius’un emriyle kilise inşa edilir. Kiliseye farklı dönemlerde tadilat ve eklemeler yapılır. Bu farklı dönemlerin etkisini hem dış cephede hem de içerdeki süslemelerde görmek mümkün…Dış cephe 18. yüzyılda yapılmış olmasına rağmen, bazı mozaikler, mermer zemin, çan kulesi ve iyon sütunları 5. yüzyıldan kalma… Tavan Rönesans, kubbe ve şapeller Barok tarzı… Bu kadar farklı tarza rağmen kilisede hepsi birbiriyle harika bir uyum yaratmış… Kaçırılmaması gereken yerlerin başında geliyor.
Her gün 07.00 – 18.30 arası açık
Giriş ücretsiz
Villa Borghese Gardens
Doğayla Roma sanatını birleştirmesi, onu diğer büyük parklardan ayıran en büyük özelliği… Mimari elementler, heykeller, anıtlar ve çeşmelerle süslü park, Roma gezisinin yorgunluğunu atmak için birebir. Yeşillikler ve çiçekler arasında tam bir vaha… Aynı zamanda şehri biraz yukardan izleyebileceğiniz güzel bir terası da var.
Gün doğumundan gün batımına kadar açık
Giriş ücretsiz
Trastevere bölgesi
Şehrin bana göre en güzel bölgelerinden biri… Tiber Nehri kıyısında, Vatikan’ın güneyinde başlayan bölge, dar sokakları, parke taşlı sokakları, eski evleri, neredeyse her binayı saran ya da balkonlarından sarkan yaseminleriyle zaman geçirmesi en keyifli yerlerinden. Aslında burası için gerçek Roma, diyebiliriz… Yerel halkın nasıl yaşadığını görebileceğiniz caddeler, sokaklar burada… Biraz bana Cihangir’i hatırlatıyor. Kafeler, barlar ve restoranlarla dolu bölge özellikle akşam gezmesi için iyi bir alternatif olacak…
Melekler Şatosu (Castel Sant’Angelo)
Vatikan’a çok yakın konumdaki bu yuvarlak şato, şehrin diğer bir sembolü sayılabilir. Farklı şekliyle dikkat çeken şatonun yapımına İmparator Hadrian’ın emriyle 135 yılında başlanır ve yapımı 4 yıl sürer. 590 yılına gelindiğinde şehri mahveden veba salgını sırasında papa, şatonun üzerinde Aziz Michael’ın görüntüsünü gördüğünü söylemesinden sonra salgın biter. Bunun üzerine şato bir melek heykeli ile taçlandırılır. 1277 yılında 800 metrelik bir koridorla Vatikan’a bağlanmasının amacı ise herhangi bir tehlikeli durumda papanın kaçışını sağlamaktır. 1527 yılında bir kuşatma sırasında Papa Clements kaçmak için bu tüneli kullanır.
Spiral bir rampayla gezilebilen 5 kat, ziyarete açık. Girerseniz balkonundan harika bir şehir manzarası da izleyebilirsiniz. Kitabı okuduğumdan beri burası bana hep Dan Brown’un Melekler ve Şeytanlar kitabını hatırlatıyor.
Salı – Pazar günleri 09.00 – 19.00 arası açık
Giriş ücreti: 10,50 Euro
Sant’Angelo Köprüsü (Ponte Sant’Angelo)
Melekler Şatosu’nun hemen önünde uzanan bu harika köprü sadece yaya trafiğine açık. Simetrisiyle ünlü köprü için Roma’nın en güzel köprüsü, derler. Köprüyü, birbirinden farklı detaylarla bezenmiş 10 melek heykeli süslüyor. Köprü aynı zamanda harika bir fotoğraf noktası.
GEREKLİ BİLGİLER
Roma neresi?
İtalya’nın başkenti Roma, İtalya’nın orta bölgesinde, batı yakasında yer alıyor.
Roma’da kaç gün kalmalı?
Roma’da ne kadar çok kalsanız o kadar güzel olur… Ama şöyle “görmeden dönmeyin” dediğim 1. dölümdeki başlıklar için 3 gece 4 gün kalmanızı tavsiye ederim… Bu süre, koşturmadan keyifle gezmek için size yeterli olacaktır.
Roma’ya ne zaman gidilir?
Roma’ya her zaman gidilir bence… Her mevsimin kendince güzellikleri var bu şehirde. Havaların güzel olduğu, kalabalıkların nispeten daha az olduğu zamanlar ise nisan-mayıs ve eylül-ekim ayları… Hazirandan başlayarak sıcaklar giderek artıyor ve temmuz-ağustos aylarında 30 derecenin üzerine çıkan sıcaklıklar yüzünden dayanılmaz oluyor. Tabi bir de tatil sezonu olması dolayısıyla her yer çok kalabalık ve pahalı…
Soğuk bana işlemez diyorsanız hem kalabalıkların azaldığı hem de fiyatların düştüğü kış aylarını da tercih edebilirsiniz.
Roma’da ne yenir? Nerede yenir?
İtalyan mutfağı Akdeniz mutfağının en güzel lezzetlerini barındırıyor. Tabi ki İtalya deyince en çok, pizza, makarna, dondurma, kahve ve şarap geliyordur sizin de aklınıza… Şehir bunların en güzel örneklerini bulabileceğiniz birçok yerle dolu… Büfelerden Michelin Star’lı restoranlar şehrin her köşesine dağılmış durumda… Bunlardan birkaçına deneyim kısmında yer verdim.
Roma’da nerede kalınır?
Roma, konaklama türü ve fiyat açısından seçenekleri çok olan bir yer… Bol yıldızlı otellerden apartman dairesine kadar her seçenek var. Merkezi bir yerde kalmak ulaşımı devre dışı bırakmak için en iyisi… Roma’da gezilecek yerler genellikle yürüyüş mesafesindeler… Ama tatilde yürüyüşten kim şikâyet eder ki… Hele hava da buna müsaade ediyorsa…
Trastevere bölgesi bana göre konaklaması en keyifli yerlerden… Hem şehrin gerçek havasını alır, gezilecek yerlere yürüyerek gider hem de yeme içme açısından sayısız seçeneğiniz olur.
Ben farklı nedenlerle 3 kez gittiğim Roma’da farklı tipte yerlerde kaldım…
Il Corso
Bir apatman dairesi düzenlenerek tasarlanan Il Corso,Roma’nın en hareketli caddesi Via del Corsa’nın hemen köşesinde ve İspanyol Merdivenleri’ne de sadece 500 metre uzaklıkta… Otel aynı zamanda metro istasyonuna da çok yakın. Kaldığım oda küçük olmasına karşın oldukça temiz, yatakları rahattı. Kahvaltıları da iyiydi. Tek kişilik oda fiyatları ise 55-80 euro arasında değişiyor.
Excubitorium-Trastevere
Trastevere’nin tam kalbinde yer alan bu dairenin konumu çok güzel. Gezilecek yerlere 20-30 dakika yürüyüş mesafesinde… Etrafı oldukça güzel kafeler ve restoranlarla dolu… Gün içinde ve akşamları vakit geçirmek için fazla yer aramaya gerek yok. Oldukça donanımlı bir daire olduğundan evde yemek seçeneğini de değerlendirebilirsiniz. Ücreti 50-80 euro arasında…
Savoy Hotel
İspanyol Merdivenleri’ne 400 metre uzaklıktaki otel, tarihi bir binada hizmet veriyor. Şık odalar, güzel rooftop barı, harika bir kahvaltısı var. 4 yıldızlı otelin tek kişilik oda ücretleri 120 euro, çift kişilik odalar ise 158 euro’dan başlıyor.
Rome Cavalieri, A Waldorf Astoria Resort
Roma’yı tepeden gören güzel bir semtte yer alan otel, Vatikan’a yaklaşık 3 kilometre uzaklıkta. Waldorf Otel zincirlerine bağlı otel oldukça lüks standartlarda… Yüzme havuzu, harika bir bahçesi, fitness salonu, saunası ve Michelin Starlı bir barı var. Fiyatlar da bu sebeple oldukça yüksek… 300 euro’dan başlayan çift kişilik oda fiyatları sezonuna göre 600-800 euro’lara kadar çıkabiliyor.
Roma’ya nasıl gidilir?
Roma’ya gitmek için seçenek çok… THY, Pegasus ve Alitalia’nun gün içerisinde birçok uçuşu var. Ayrıca Air Serbia, Ukranian Air, Air Malta gibi birçok havayolu, aktarmalı uçuş imkanı sunuyor.
Diğer Avrupa şehirlerine de otobüs ve tren ağlarıyla oldukça iyi bağlantısı var. Trenitalia, Deutsche Bahn veya Flixbus gibi firmaların seferlerine bakabilirsiniz.
Şehir içi ve havalimanı ulaşım
Roma oldukça büyük bir şehir ama turist olarak gezeceğiniz pek çok yer birbirine yürüyüş mesafesinde… Bol bol kahve ve dondurma molası vererek her yere yürüyerek gitmek, sizi ulaşımı düşünme sorunundan kurtaracaktır. Zaten bir şehri keşfetmenin en güzel yolu da bu değil mi?
Merkezin biraz dışında konaklama fiyatları düştüğünden zorunlu olarak toplu taşımayı kullanmak gerektiği durumlar olabiliyor. Roma’da ulaşım için otobüs, metro, tram ve tren sistemini kullanabilirsiniz. Özellikle Roma Pass almayacaksanız size biraz da ekonomik seyahat imkânı sağlayacak olan günlük, 3 günlük, bir haftalık bilet seçeneklerini değerlendirebilirsiniz. Bunları metro istasyonlarında bulmanız mümkün…
Günlük bilet bedeli 7 euro, 3 günlük bilet bedeli 12,50 euro, 1 haftalık biletse 18 euro… Kartlara adınızı, soyadınızı yazmanız gerekiyor.
Eğer ulaşımı çok fazla kullanmayacağım diyorsanız tek seferlik bilet almanız da mümkün… 1,50 euro civarında…
Havalimanından şehre ulaşım
Roma’nın Fiumicino – Leonardo da Vinci Havalimanı ve Ciampino olmak üzere iki havalimanı var. Fiumicino – Leonardo da Vinci Havalimanı şehre 30 km, Ciampino ise 15 km uzaklıkta… Pegasus ve THY genellikle Fiumicino’ya uçuyor.
Fiumicino Havalimanı’ndan şehre gelmek için bolca seçenek var.
Leonardo Express isimli hızlı tren, 32 dakikada sizi Roma’nın ana tren istasyonu olan Termini İstasyonu’na ulaştırıyor. Her yarım saatte bir kalkıyor. Ücreti 14 euro…
Normal trenle gitmek isterseniz biraz daha uygun fiyatlı. 15 dakikada bir kalkan seferler sizi 1 saatte şehre ulaştırıyor. Fiyatı da 8 euro…
Otobüsle de yaklaşık 55 dakika sürüyor ve fiyatı da 5,80 – 6 euro civarında. Terravision ve SIT kullanabileceğiniz firmalardan…
Taksiyi tercih ederseniz sabit bir ücreti var. En son 48 euro idi…
Dolmuş taksi denen bir yöntem daha var ki paylaşımlı bir servis. Sabit ücreti var ve kişi başı 6-8 euro gibi bir ücret ödeniyor.
Ciampino’ya gitmek için paylaşımlı taksiyi tercih ederseniz kişi başı 17 euro ödemeniz gerekiyor. Terravision’ın yine Termini Tren İstasyonu’na otobüs servisi var. 40 dakika sürüyor ve 08.15 – 00.15 saatleri arasında çalışıyor. Eğer biletinizi önceden online alırsanız tek yön 4 euro, otobüsten alırsanız tek yön için 6 euro ödemeniz gerekiyor. Ayrıca SIT ve Atral otobüs firmaları da diğer seçenekleriniz…
Fiyatlar
Birçok Avrupa ülkesiyle karşılaştırdığınızda bana göre birazcık daha uygun fiyatları olduğunu söyleyebilirim. Ama kurların bugünkü halini düşünürsek bizim için fiyatlar her zaman yükseğe mal oluyor maalesef…
Yeme içme için farklı fiyat seçenekleri bulmak mümkün… Bir pizza 10-15 euro civarında… Dilim pizzalar 6-8 euro civarında… Ama kahveyi ve şarabı en ucuza içebileceğiniz yerlerden birisi Roma… Mesela bir espresso 1 euro civarlarındayken cappuccino 1,5 – 3,5 euro civarlarında… Şarap kadehi restoranda veya barda 4-6 euro ama marketten alırsanız bir şişe şarabı 5- 10 euro’ya alabiliyorsunuz.
Roma’nın tarihi mekan ve müzelerini gezmeye niyetliyseniz Roma Pass size oldukça uyguna gelebilir. Bildiğiniz gibi 24 – 48 – 72 saatlik alabildiğiniz kartlar size birçok müze ve etkinliğine ücretsiz veya indirimli girme şansı veriyor. Aslında kart ücreti fazla gibi gelse de iki müzenin giriş ücreti bu fiyatı çoğu zaman geçiyor. Bu kartlar aynı zamanda şehir içi ulaşımda da kullanıldığından oldukça ekonomik, diyebilirim.
Roma Pass’da da biraz farklı sistem kullanılmış, 72 saatlik kartı aldığınızda girdiğiniz ilk 2 müze ücretsiz, birçok diğer yer veya etkinlik ise indirimli fiyatta… Metro, otobüs ve tramlar da ücretsiz. Ücreti ise 38,50…
48 saatlik olan kart ile de gireceğiniz ilk müze ücretsiz sonradan gireceğiniz müze veya etkinlikler indirimli oluyor. Metro, otobüs ve tramlar da yine ücretsiz. Ücreti ise 28 euro…
Roma Pass için detaylı bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Dil
Schengen vizesi gerekiyor. İtalya genelde rahat vize alınan ülkeler arasında… Özellikle uzun süreli vize istiyorsanız işte size Roma’yı görmek için önemli bir neden daha…
İtalyanca
Para birimi
Euro
Zaman
+1 saat yaz uygulamasının kaldırılmaması nedeniyle +2 saat
Vize
Eğer ilk defa SCHENGEN VİZESİ alıyorsanız bu yazı işinize yarayabilir.
Yalnız gidilir mi?
Oldukça güvenli bir ülke… Ben pek çok kez yalnız gittim ve herhangi bir sorun yaşamadım. Ancak kalabalık bir şehir olduğundan geç saatlerde ve ara sokaklarda dikkatli olmakta fayda var. Çok turistik bölgelerde yankesicilik sorunu var ama her büyük şehirde olduğundan fazla değil…
Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yorum
Elinize sağlık. Bir bakmak isterseniz bu da benim gözümden Roma: http://yollarbenimumudum.com/roma-gezisi/