Sarılar, turuncular, kırmızılarla dolu bir şov sonbahar. Doğanın en güzel dönüşümüne şahit olabileceğiz bu mevsimi izlemek içinse Türkiye birbirinden güzel yürüyüş rotalarıyla dolu. Ege’den Karadeniz’e, Marmara’dan İç Anadolu’ya 7 harika önerim var. İşte size Türkiye’deki en güzel sonbahar yürüyüş rotaları önerilerim…
TÜRKİYE’DEN EN GÜZEL SONBAHAR YÜRÜYÜŞ ROTALARI
Fethiye’den Antalya’ya: Likya Yolu
Likya Yolu’nu yürümek için en ideal aylar Mart-Mayıs ve Eylül-Kasım ayları… Pek çok kaynak bu yolu “dünyanın en iyi 10 uzun mesafe yürüyüş rotası”ndan biri olarak gösteriyor. Yürüyüşü seviyorsanız isterseniz tamamını bir kerede, isterseniz de farklı zamanlarda parça parça yürümek mümkün… Fethiye’den başlayan yol Antalya Konyaaltı’na kadar uzanıyor. En önemlisi de bu 540 kilometrelik yol, uluslararası işaretleme sistemiyle işaretlenmiş durumda. Bu sayede tek başınıza bile yürüyebilirsiniz.
Arabayla ulaşamayacağınız öyle güzel koyları görme şansınız oluyor ki, manzaralar bir daha gözünüzün önünden gitmiyor…. Ölüdeniz, Kabak Koyu, Yediburunlar, Patara, Kaş, Kalkan, Demre, Finike Adrasan, Çıralı gibi önemli yerleşim merkezlerinden geçerken aynı zamanda Sdyma, Pyndai, Phellos, Apelia, Theimussa, Letoon, Xanthos, Patara, Antiphellos, Apollonia, Idyros, Simena, Myra, Limyra, Olympos, Sura, Belos, Phaselis gibi birçok antik kenti yol boyunca görme şansı buluyorsunuz. Konaklama için köylerde pansiyon imkânı var. Kondisyonunuza güveniyorsanız istediğiniz noktada çadırınızı da kurabilirisiniz.
Rize Kaçkarlar rotası: Kavrun – Samistal – Hazindağ – Pokut yaylaları
Karadeniz’in eşsiz dağ ve orman manzaraları arasında geçen bu rota size bölgenin en inanılmaz manzaralarını sunacağından emin olabilirsiniz. Araç ile ulaşacağınız Kavrun aslında dağcılık ve yürüyüş sevenler için kesinlikle bir cennet. Burası dağcıların ve yürüyüşçülerin en önemli konaklama merkezi. Kavrun, Kaçkar zirve yürüyüşünün başlangıç noktası olmasının yanı sıra bölgedeki en etkileyici rotalar için de geçiş noktası oluşturuyor. Bunlardan en önemlisi benim de önereceğim Kavrun-Samistal-Hazindağ-Pokut rotası.
1-2 yıl öncesine kadar bu yolun bir kısmını aslında sadece yürüyerek yapmak mümkündü ancak şu an bazı yaylalar toprak yol ile birbirine bağlanmış bulunuyor. Yine de bazen araç yolunu bazen patikaları takip ederek Karadeniz’in bana göre en muhteşem manzaralarını görebiliyorsunuz. Özellikle Samistal – Hazindağ arasındaki dar patika bile bölgenin eşsizliğini size kanıtlamaya yetiyor. Yayla göçlerinde hayvanların geçişi ve eşyaların taşınması için döşenen yol için yayla sakinleri büyük emekler harcamış. Pansiyon ya da çadır konaklama imkânı bulabiliyorsunuz.
Bolu’da sonbahar: Yedigöller
Sonbaharın hem o tatlı serin havasının hem de harika renklerinin keyfini çıkarmak istiyorsanız belki de ben ilk adres burası olmalı diyorum. Çam, gürgen ve kayın ağaçlarının o muhteşem uyumu ve göllere yansıyan büyüleyici atmosferi ile tam bir sonbahar cenneti. Bölge adını İncegöl, Nazlıgöl, Sazlıgöl, Deringöl, Kurugöl ve Büyükgöl’den oluşan yedi gölden alıyor.
Yedigöller günübirlik geziler, çadır konaklama ve yürüyüş rotaları için ideal bir alan. Eskiden sadece milli parka ait bungalovlarda konaklama imkanı varken şu an göller çevresinde doğayla uyumlu birkaç tesis daha açıldı. Bu sayede çadır dışında konaklama şansı arttı. Tek tesis varken özellikle sonbaharda burada yer bulmak çok zor oluyordu. Çadır kurmak istiyorsanız Büyükgöl etrafında çadır kurabiliyorsunuz.
Gölleri birbirine bağlayan yürüyüş rotası sayesinde hem tüm gölleri görmek şansınız oluyor hem de doğanın derinliklerine inme fırsatınız oluyor. Şelale, Pisagor Ağacı, Gülen Kayalar, Dilek Çeşmesi gibi Yedigöller’in önemli gezilecek noktalarını görerek gezinizi tamamlayabilirsiniz.
Yedigöller, İstanbul’dan yaklaşık 310 km, 4-5 saatlik bir araba yolculuğuyla ulaşılıyor. Bolu’ya varışın ardından yol 1- 1,5 saat kadar virajlarla devam ediyor.
Küre Dağları’nda turuncu manzaralar: Kastamonu
Her mevsimi güzel kanyonlar diyarı Kastamonu özellikle sonbahar renkleri arasında muhteşem oluyor. Birbirinden etkileyici kanyonlar ve bu kanyonlara uzanan turuncu patikalar sizi sizden almaya yetiyor. Son yıllarda açılan yürüyüş yoluyla dikkat çeken Horma Kanyonu kesinlikle buradaki ilk rotanız olmalı. Bir ucunda Ilıca Şelalesi diğer ucundaysa kanyonun diğer giriş noktası var. Yolun uzunluğu 3,5 – 4 kilometre kadar. Patikada yürürken heyecanlanmanız garanti. Çünkü bu yol boyunca kendi başınıza asla göremeyeceğiniz manzaralar eşliğinde yürüyebiliyorsunuz. Ilıca Şelalesi’nden başlayan patikanın ilk kilometresi adrenalin sevenlerin görmesi gereken kısmı. Tamamını yürüyemeseniz de kesinlikle bu ilk kilometreyi yürümenizi öneririm.
Diğer bir yürüyüş rotası ise Valla Kanyonu. Dünyanın en derin kanyonlarından olan Valla Kanyonu’na gitmek için önce Pınarbaşı’ndaki Muratbaşı Köyü’ne gelmeniz gerekiyor. Ardından 1,5 kilometrelik bir patika aracılığıyla Valla Kanyonu’nun seyir terasına ulaşıyorsunuz. Bölgedeki bir etkileyici rota ise Ilgarini Mağarası’na giden etkileyici yol. 1,5 -2 saatte yürüyebileceğiniz yol yaklaşık 5 kilometre uzunluğunda. Patikanın bazı kısımları zorluk içeriyor ama yine de mağarayı gördüğünüzde her şeye değdiğini hissediyorsunuz.
Bu gezi için en merkezi nokta Pınarbaşı ilçesi. Bu nedenle Pınarbaşı’nı merkez alırsanız kasabadaki konaklama için pansiyonları kullanabileceğiniz gibi kamp alanlarından da yararlanabilirsiniz.
Tarihe adım adım: Karia Yolu, Datça
Karia Uygarlığı, bugün Aydın ve Muğla olarak bilenen topraklarda Anadolu’nun yerli halklarından sayılan Karlar tarafından kurulmuş. Halikarnassos, Hierepolis, Labrandai, Knidos, Aphrodisias, Herakleia Karya Uygarlığı’nın en önemli kentlerindendir. Mesela, Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Mausolos’un anıt mezarı Mauselion da Karialılar’ın eseri…
Türkiye’nin en uzun kültür parkurlarından olan Karia Yolu o dönemin önemli kentlerini kapsıyor. Ege’den Akdeniz’e uzanan 820 kilometrelik yol üzerindeki birçok köy ve antik kentten geçiyorsunuz. En güzeliyse bu yol boyunca göreceğiniz manzaraların bir kısmını ancak yürürken görebiliyorsunuz.
6 farklı bölümden oluşan parkur boyunca İçmeler, Bayır, Bozburun, Selimiye, Hisarönü, Eski Datça, Palamutbükü, Knidos, Akyaka, Ören, Bozalan, Bodrum, Milas, Labranda, Bağarcık ve Karpuzlu, göreceğiniz yerleşim yerlerinden birkaçı. Bu noktaların çoğunda pansiyon, otel gibi konaklama imkânı var.
DATÇA hakkında daha detaylı bilgi isterseniz bu yazıya göz atabilirsiniz.
Kapadokya: Kızıla boyanmış masal diyarı
Kapadokya yürüyüş severler için tam bir cennet. Birbirinden ilginç ve güzel vadiler boyunca birçok doğal parkur oluşmuş. Bunların bir kısmı işaretli ancak bir kısmı değil. İşaretli olmayanlar da tek başına yürümeye oldukça uygun. Şunu açıkça belirtmeliyim ki, Kızıl Vadi (Kızıl Çukur) farklı bir dünyayı andıran görüntüsüyle yürünebilecek en güzel yerlerden biri… Vadi üzerinde işaretli birkaç patika var. Çavuşin ya da Göreme yönünden girerek bu patikalar yürünebiliyor. Sonunda vadinin en yukarısına çıktığınızdaysa mükemmel bir manzara bekliyor sizi. Bir yandan yolunuzun üzerindeki kilise, peribacası, üzüm bağları ve tarlalar arasından yürürken diğer yandan da bu benzersiz doğanın keyfini çıkartabilirsiniz.
Kapadokya’daki yürüyüş rotaları
Bağlıdere (Aşk Vadisi) – Uçhisar’dan başlayıp Çavuşin’de bitiyor.
Güllüdere Vadisi – Çavuşin’den başlayıp Kızılçukur Seyir Noktası’na götürüyor.
Güvercinlik Vadisi – Göreme’den başlayıp Uçhisar’da bitiyor.
Kılıçlar Vadisi – Göreme Açıkhava Müzesi yolu üzerinde…
Kızılçukur Vadisi (Kızıl Vadi) – Göreme Açık Hava Müzesi’nin altından başlayıp Çavuşin’e kadar uzanıyor.
Zemi Vadisi – Uçhisar yakınlarından başlayıp Göreme Açık Hava Müzesi’nin altlarında son buluyor.
KAPADOKYA ile ilgili farklı gezi notları için bu sayfalara bakabilirsiniz.
Kano ile cennete yolculuk: İğneada
İğneada’dan hep “gizli cennet” diye bahsederler. Artık çok gizli değil ama cennet olduğunda ben de hem fikirim. Baharın yeşili kadar asıl sonbaharın sarısında görmelisiniz burayı. Kırklareli’nin bu küçük ama şirin beldesi doğal güzellikleriyle sizi mest edecek.
Açıkça belirtmeliyim ki, İğneada’yı cennet yapan şeylerin başında Longoz ormanları geliyor. Bu longoz aynı zamanda Türkiye’nin en büyük, dünyanın da sayılı longozlarından biri. Dünyada az rastlanan bu doğa olayını gördüğünüzde İğneada isminin neden cennetle anıldığını anlıyorsunuz. Tabii ki, sadece longozları değil gölleri, denizi, kuşları, mağarasıyla İğneada bu övgüyü fazlasıyla hak ediyor açıkçası.
Longoz civarında birkaç yürüyüş rotası var. İlk rota önerim Hamamgölü çevresi olacak. İkinci önerimse Mert Gölü çevresi. Kano da bu gölde yapılıyor. Bunların yanı sıra Beğendik rotası, Erikli Longozu rotası gibi rotalardan birini de seçebilirsiniz.
Kamp yapmaya yeni başlayanlar için iki yazı önerisi:
TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL KAMP ALANLARI
Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yorumlar kapandı...