Son 20 – 30 yıldır bilim insanlarının gündemden düşürmemeye çalıştıkları iklim krizinin boyutları artık göz ardı edilemeyecek noktalara ulaştı. Son iki senedir dünyada ardı ardına yaşanan felaketler bazılarına krizin boyutlarını göstermeye yetmiyorsa daha neyin olmasını bekliyor olabiliriz ki? Ama uzun süreli yangınlar, eriyen buzullar, seller, kuraklıklar, şiddetli yağışlardan oluşan bu felaketler silsilesi krizin sadece görünen yüzü. Dönülmez noktalara gelmeden neler yapılması gerekiyor, kimler neler yapmalı, karbon ayak izi nedir, sorumlu seyahat mümkün mü gibi benim de aklıma takılan birçok soru var…
Bunca sorunun cevabını ararken Instagram’da denk geldiğim bir canlı yayın ilanında Yekmer Şimşek’i tanıma fırsatı buldum. Yekmer, Berlin’de yaşayan genç bir yazılım mühendisi… İklim krizine olan ilgisini okuyarak geliştirmiş ve o günden bugüne de elinden geldiğince bu mücadeleye destek olmaya çalışmış.
Bir gezgin olarak bu sorular uzun zamandır kafamı meşgul ediyordu. Yekmer’e aklımdaki tüm soruları sordum, o da bu karmaşık konuları oldukça anlaşılır bir şekilde uzun uzun cevapladı.
Krizin boyutları çok büyük ama Yekmer, iyimser düşünmekten geri durmuyor. Nedenlerine de birlikte bakalım isterseniz.
İKLİM KRİZİ İÇİN DÖNÜLMEZ EŞİKTE MİYİZ?
Bilim insanları iklim değişiklikleri konusunda dünyadaki bazı eşiklerin aşıldığını söylüyor. Nedir bu eşikler? Geri dönülmez bir noktada mıyız?
İklim eşikleri nelerdir onları biraz açarak başlayalım isterseniz. İklim eşikleri bir sınır aşıldıktan sonra büyük bir etki yapan ve çoğu zaman geri döndürülmesi zor olan bir durumu belirtmek için kullanılan bir terim.
Bir örnekle açıklarsak daha iyi anlaşılır:
Mesela, Amazon ormanları içindeki muazzam bitki örtüsü fotosentez ile havadaki karbonu tutup bitkinin bünyesine katıyor. Böylece büyüyor. Amazon ormanları bu yapısı sayesinde dünyanın soğumasını sağlıyor. Ancak Amazon ormanlarında büyük bir yangın olursa o bitkinin bünyesinde bulunan karbon tekrar atmosfere dağılarak dünyanın ısınmasına sebep oluyor. Eğer her sene olan yangınlar belli bir büyüklüğün üstüne çıkarsa Amazon ormanları dünyayı soğutmayı bırakarak çok daha hızlı bir şekilde ısıtmaya başlıyor.
Amazon ormanlarının geri dönülemez bir biçimde yanması bilim insanlarının belirlediği 9 eşik noktasından biri. Tüm eşik noktalarını bu görselden görebilirsiniz.
Bu eşik noktalarının nerdeyse hiçbirini henüz tamamen geçmedik ama hızla yaklaşıyoruz bunları geçmeye. Bunlardan muhtemelen birkaçı geçildiğinde diğerlerini de tetikleyecek ve dünya çok daha hızlı ve durduramayacağımız bir biçimde ısınmaya devam edecek. Bilim insanları bizi bu noktaya gelmeden döndürmek için uyarılarına devam ediyorlar.
Sorunun cevabına gelirsek geri dönülmez noktada değiliz ancak çok ama çok yakınız.
1,5 DERECEYİ AŞARSAK NELER OLACAK?
1,5 derece ne demek? Eğer bu rakamı görürsek ne tür değişiklikler beklemeliyiz?
Bahsettiğimiz sıcaklık artışları yoğun fosil yakıt tüketmeye başladığımız endüstrileşme öncesi döneme göre tüm dünyadaki ortalama sıcaklık artışı. Yani 1850’lere göre bugün ortalama sıcaklık ne kadar artmış, onu gösteriyor. Bu grafikte görüldüğü üzere şu an 1,1 derece sıcaklık artmış durumda. Bu 1,1 derece sıcaklık artışı son zamanlarda daha sık gördüğümüz sel, yangın, kuraklık gibi felaketlere sebep oldu. Bu hızla devam edersek 2040 yılında 1,5 dereceyi göreceğiz. Bu grafikte gelecekteki sıcaklık artış tahminlerini görebilirsiniz.
1,5 derecenin önemi şuradan geliyor. Eğer 1,5 dereceyi görürsek çok muhtemelen yukarıda sözünü ettiğimiz eşik noktalarının birkaçı birden aşılmış olacak. Bu o zamana kadar yavaş olan küresel ısınmanın çok daha hızlı olacağı anlamına geliyor. Yavaş bir şekilde artan iklimi geri çevirme şansımız var ancak hızlandıktan sonra istesek de yapamayacağız bunu.
Önümüzde biz de dahil tüm canlıları bekleyen çok büyük bir tehlike söz konusu. Felaket tellallığı yapmak güzel bir şey değil, ancak bunu söylemek gelecek nesiller için boynumuzun borcu. Mesela, şu anda sayısı artmış olan kuraklıklar çok daha artarak devam edecek. Gelecekte bizi büyük kıtlıklar bekliyor. Su taşkınları, orman yangınları, aşırı sıcaklar, hortumlar, su seviyesinin yükselmesi gibi aşırı doğa olayları sayısı hızla artarak devam edecek. İlerde bizi, kıtlıklar, açlıklar, iklim kaynaklı politik belirsizlikler, aşırı doğa olaylarının yarattığı büyük ekonomik maliyetin ödenmesi bekliyor.
Bir başka örnek su seviyesinin yükselmesi. Eğer 1,5 dereceyi geçersek muhtemelen bu yüzyılın sonuna kadar deniz seviyesi 70 metre yükselecek. Yani bugün yüzdüğünüz sahilleri, sahil kasabası ve sahil şehirlerini sular altında göreceğiz.
YAPILMASI GEREKENLER YAPILDI MI?
Önlemek için yapılması gerekenler nelerdir? Hükümetlere, şirketlere ve bireyler olarak bize neler düşüyor?
Ana başlıkları ile önlemek için yapılması gereken, fosil yakıtlardan hızla uzaklaşmamız. Yani kömür, petrol, doğal gaz yakmayı bırakmamız gerekiyor. Onun dışında doğayı kendi haline bırakmamız, ormanları kesmememiz, yeni tarım ve kentsel alan açmamamız, endüstriyel tarım ve hayvancılığı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.
Bu uzun yapılacaklar listesi hükümetlerin görevleri aslında. Çünkü hükümetler kanun ve regülasyon yapma yetkisine sahipler. Hükümetlerin çok büyük oranda sorumluluk almadığı tüm seçeneklerin hiçbir başarı şansı yok. Dünyadaki mevcut hükümetler yapmaları gerekeni yapmıyorlar. Bir tane ülke bile bugüne kadar yapması gerekeni yapmadı. Umutsuz olmak için nedenimiz var açıkçası.
Yapmamız gereken en önemli şey bence iklimi önemseyen partilere oy vermek, bu konuda bilgi sahibi olmak, yakın çevremizi bilgilendirmek ve iklim eylemlerine destek vermek.
Bireylere ve şirketlere düşen diğer bir görev ise karbon ayak izini düşürmek. Karbon ayak izi bir ürünün veya olayın olması süresince üretilen karbon miktarına verilen isim. Yani bir örnekle açıklarsak bir plastik çatal aldınız marketten, bu plastiğin üretimi ve taşınması sırasında çıkan karbonu hesaplayan bir ölçüm birimi. Bu çatalı siz almadan önce ‘kaç gram karbon atmosfere salındı’ gibi bir rakam ortaya çıkıyor. Bu rakamlara bakarak daha düşük karbon ayak izli ürünleri tüketerek veya mümkünse hiç tüketmemeyi seçerek şirketler ve bireyler olarak daha bilinçli olmayı öğrenebiliriz.
İklim değişikliklerinde gördüklerimizin yanında göremediğimiz birçok şey var. İnsanların- hükûmetlerin adım atma konusunda yavaş davranmalarının sebebi bu mudur yoksa? Oysaki bilim insanları en az 10 – 15 yıldır iklim krizinin etkileri konusunda uyarılarını yüksek sesle söylemeye devam ediyor. Yoksa karar mercilerini durduran ekonomik nedenler midir?
Herkesin değişik bir nedeni var aslında adım atmamak için.
Yeteri kadar bilgi sahibi olmamak:
Öncelikle adım atmamak, konforumuz bozulmasın demek. Kimse durduk yere başına iş almak istemiyor. Ben temel nedenlerden birinin, dünya liderlerinin sorunun büyüklüğünün farkında olmamaları olduğunu düşünüyorum. Bence bu felaketleri bilip halen harekete geçmemenin başka bir izahı yok.
Ekonomik nedenler:
Bütün endüstrimizi yenilememiz ve her şeyi karbondan arındırmamız gerekiyor. Bu çok büyük bir yatırım gerektiriyor. Politikacılar da bu yatırımdan kaçınıyorlar. Ancak kaçırdıkları nokta eğer bunu yapmazsak bunun ekonomik boyutunun çok daha büyük olacağı.
Kar hırsı:
Fosil yakıt şirketleri ve ihracatçı ülkeler elbette bu kadar karlı bir işi bırakıp gitmek istemiyorlar. Büyük oranda petrol ve doğalgaz alan Türkiye için aslında çok güzel bir haber olacak bu. Çünkü, artık bunlara para harcamasına gerek olmayacak.
Riskten kaçınma psikolojisi:
Herkes benden sonraki yapsın, ihale benim üstüme kalmasın, diyor.
İzlediğim bir belgeselde bilim insanı “sadece sağlıklı beslenerek” (daha az et ve daha çok bitkisel besinle) bazı şeyleri geri döndürülebiliriz” diyordu. Bunu biraz açabilir miyiz?
Tüm dünyadaki tarım alanlarının %70’i hayvanları beslemek için kullanılıyor. Eğer hayvancılığı bırakır veya azaltırsak çok daha az tarım alanı kullanacağımız anlamına geliyor bu. Tarım alanları daha çok ormanlar kesilerek elde ediliyor. Genelde de yüksek karbon salınımı yapan bir şekilde üretim yapıyorlar. Yapay gübre yapımında karbon gerekiyor, tarım ilaçları toprağı öldürüyor ve topraktan daha fazla karbon çıkmasına neden oluyor. Hayvanların mide ve bağırsağındaki bakteriler atmosfere yüksek oranda karbon salıyorlar. Tüm bunların sonucu olarak hayvansal besinlerin karbon ayak izi bitkisel besinlere göre oldukça yüksek.
DOĞAYA DUYARLI – SORUMLU SEYAHAT MÜMKÜN MÜ?
Ben çocukluğumdan beri, okuduklarımdan merak ettiğim yerleri görmek için can atan biriydim. Kendime yeter duruma geldiğimde elimdeki tüm parayı seyahat etmeye ayırdım. Uzun zamandır yaptığım geziler daha çok doğa ve yürüyüş odaklı. İnsanların birçok sebepten dolayı kitlesel turizm tercih ediyor. Kimseye “gezmeyin” diyemeyeceğimize göre nelere dikkat etmek gerekiyor seyahat ederken? Doğaya duyarlı seyahat ne demek?
Karbon ayak izine dikkat etmek yapılacak şeylerden biri. Her hareketimizin doğaya nasıl bir bedeli olduğunu bilmekle başlayabiliriz. Yakın mesafe uçmak yerine tren veya elektrikli araçları tercih etmek bunlardan birisi. Daha az şey satın almak ve tüketmek. Daha bitkisel bir menü seçmek. Gidilen yerlerin doğal hayatı koruma derneklerine ve yerli hayatına destek olmak. Çöpleri ayrıştırmak bile aslında duyarlı seyahate kapsamına giriyor.
Seyahat etme şeklimizi mi değiştirmeliyiz?
Yalnızca seyahat etme değil, tüm yaşama bakış ve ekonomik sistemimizi değiştirmemiz gerekiyor aslında. Doğa biz dahil birçok türü öldürmeden bizim doğanın bir parçası olduğumuzun bilincine varmamız gerekiyor.
Peki, sorumlu seyahat için hangi araçlar tercih edilmeli?
Mümkünse bisiklet gibi sağlıklı ve karbon salmayan araçlar tercih edilebilir. Mesafeler uzunsa tren veya elektrik ile çalışan diğer araçlar kullanılabilir. Toplu ulaşım az karbon salmak için güzel bir yöntem. En çok karbon salanlar ise uçak, gemi ve fosil yakıt yakan bireysel araçlar.
Durduramayacağımız bazı şeyler var mutlaka. Uzun mesafeler için uçaktan başka çözüm olmayan durumlar mesela… Bunu silmek/etkilerini yok etmek için yapabileceğimiz şeyler var mı?
Karbon ofset atmosfere salınan karbon kadar dünyanın başka bir yerinde karbonu atmosferden almak demek. Bir örnekle açıklarsak, siz uçakla seyahat ettiniz ve diyelim ki, 100 kilo karbon saldınız atmosfere. İnternet üstünden Brezilya’daki bir firmaya belli bir miktar para verdiniz ve sizin yerinize 10 tane ağaç diktiler. Bu 10 ağaç ile atmosferden aynı miktarda karbonu almış oldunuz. Bu işleme karbon ofset veya nötrleme deniyor. Her uçuşunuzda veya seyahatinizde biraz daha para vererek karbon ofset yapmanız gerçekten sorumlu bir davranış olur. Ancak ben parasını verdim, istediğim kadar karbon salarım kafasına girmemek gerekiyor. Ne kadar az karbon, o kadar iyi.
UMUTSUZ OLMALI MIYIZ?
Bir aktivist olarak siz neler yapıyorsunuz?
Kendime aktivist etiketini açıkçası biraz fazla görüyorum. Bence gerçek kahramanlar iklim için okul grevi yapan gençler. Ben mümkün mertebe bu konuda okuyup insanları da naçizane bilgilendirmeye çalışıyorum. Elimden geldikçe iklim eylemlerine katılıyorum. Az tüketmeye ve bitkisel beslenmeye çalışıyorum. Bunların yanında iklim ile ilgili bir belgesel projesi hazırlıyorum ancak şu an erken aşamada olduğundan dolayı çok detay vermek istemiyorum.
Son söz olarak neler söylersiniz? Konuştuklarımıza bakarak iklim krizi konusunda umutsuz olmalı mıyız?
Gerçekçi olursak bu politikacılarla pek şansımız yok. Ancak ben iyimser bir insanım. Genç nesiller bana inanç ve ümit veriyorlar. Onlar bu kadar çaba harcarken umutsuz olmayı kendime yakıştıramıyorum. Son IPCC Raporu’na göre halen şansımız var. Ancak acilen harekete geçmemiz gerekiyor. Yeter ki, ne kadar büyük bir krizle karşı karşıya olduğumuzun farkında olalım ve o ciddiyetle yaklaşalım. Meşhur iklim aktivisti Greta Thunberg’in kitap başlığı ile bitirelim: Değişim yapmak için hiç kimse küçük ve önemsiz değildir.
Bu detaylı cevaplar için çok teşekkür ederim…
Bu konuda bir şeyler izlemek isterseniz ilk önerim David Attenboroug’un harika anlatımı ve İklim Uzmanı Johan Rockström’in katkılarıyla hazırlanan çok etkileyici bir belgesel: NETFLIX – BREAKING BOUNDRIES / SCIENCE OF OUR PLANET.
İki okuma önerisi:
Doğaya duyarlı seyahat ile ilgilenenlere: EKOTURİZM ÜZERİNE “BAŞKA” BİR SOHBET.
İklim krizi üzerine harika yayınlar yapan ESMİYOR PODCAST ile yaptığım röportaj.
Ayrıca güncel gezilerimi kaçırmamak için Instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yorumlar kapandı...