Japonya deyince sizin de aklınıza ilk gelen şey kiraz ağaçları olmuyor mu? Eğer bu sayfadaysanız muhtemelen bu konuda bana katılma ihtimaliniz çok yüksek. Her yıl kiraz ağaçlarının çiçek açışını bir kutlamaya çeviren bir kültürden bahsederken siz bir de Japon bahçelerindeki inceliği düşünün. İncelik demekle ne kastettiğimi birazdan anlatacağım. Bildiğim ve derlediğim kadarıyla Japon bahçelerinin özelliklerini bu yazıda detaylıca bulacaksınız.
Bahçeler de aynı insanlar gibi her biri kendine has. Ülkelerin de böyle kendi bahçe kültürleri var. İNGİLİZ BAHÇELERİ’ndeki o özgür ve isyankâr yaklaşımın yanı sıra Fransız bahçelerinin milimetrik düzenleri gibi mesela. Japonlar ise bu işe çok farklı yaklaşıyorlar. Kendi kültürel değerlerini koruma konusunda çok başarılı olan Japonlar bu yaklaşımlarını Japon bahçelerini yaratırken de göstermişler. Onlar Japon bahçesini geçmişe bir yolculuk olarak düşünüyorlar.
Peysaj mimarı Sanem Çınar Altınçekiç, Japon bahçelerindeki temel prensibi, “insanın kendi ruhundaki duygu ve güzellikleri doğanın eşsiz güzellikleriyle bütünleştirip bahçeye uyarlama fikri” olarak tanımlamış makalesinde.
Japon bahçelerinin en önemli özelliği sadelik ve huzurdur. Batı’daki bahçeler gibi detaylar, süsler, lüks gösterisi yerine minimalizm hakimdir. Bir Japon bahçesine girdiğinizde sakinlik ve dinginlik hissedersiniz. Aslında el dokunulmamış gibi görünse de her santimine kadar düşünülmüş ve dokunulmuştur.
Japon kültürünün kökeni Muromachi Dönemi’nde (1192-1573) atılmış. Zen dönemi olarak anılan bu dönemdeki felsefe tüm yaşama yansımış. Ancak Japon bahçelerinin kökeni daha eskilere dayanıyor. İlk bahçe örnekleri Çin kültüründen etkilenmiş. 6. yüzyılda Çin kültürü ve Budizm’in etkileriyle şekillenen bahçeler daha çok imparatorluk sarayında ya da aristokratların bahçelerinde görülüyormuş. Kamakura ve Muromachi dönemlerinde ise Zen Budizm’inin etkisi bahçelerde görülmeye başlar. 1500’lerin sonlarına doğru da Çay bahçelerinin yükseldiği dönemdir. 1800’lerden sonrası ise Japon bahçelerinin modern zamanı olarak tanımlanır.
Japon kültüründeki dolaylı anlatım burada da kullanılmış. Yani bu bahçedeki her taşın her ağacın anlattığı, söylediği bir şey vardır. Japonlar doğaya duydukları hayranlığı, bahçelerini tasarlarken de gösterirler. Biçime, renge ve duygu bütünlüğüne büyük önem verirler. Japonlar için bahçe bir sanattır. Öyle uzanıp piknik yapılacak bir yer değildir onlara göre.
JAPON BAHÇE TARZLARI
Kare-Sansui (Kuru bahçeler, Zen bahçesi)
Bu tarz bahçeler kuru manzara bahçeleri olarak bilinir. Farklı şekil ve büyüklükteki kayalar kumun etrafında özenle düzenlenir. Su önemli bir unsurdur ve kum-çakıl üzerindeki hareketler denizi ya da nehri temsil eder. Kayalarsa adalardır.
14. yüzyılda ortaya çıkan tarz, Zen Budizmi’ni temsil eden bahçelerdir. Meditasyon için ideal yerlerdir.
Tsukiyama (Tepeler ve havuz)
Bu tarz bahçelerde şelaleler, göller, köprüler, taşlar, nehirler çiçekler, vardır ve tepecik stili kullanılır. Seyir amaçlı yapılan bahçelerde Heian döneminde göletlerde kayık üzerinden seyredilirken Edo döneminde ise yürüyerek gezinti yapmak amacıyla tasarlanmışlar.
Doğanın minyatüre edilmiş halidir. Ve bu tür bahçeler genellikle Zen bahçelerinden daha büyüktür.
Chaniwa (Çay bahçesi)
Tepe bahçeleri ve Zen bahçelerinden büyüktür. Taşlarla yapılmış patika genellikle sizi çay evine götürür.
Bu bahçelerde iç ve dış bahçe vardır. Bu tarz bahçeleri tasarlanırken misafirleri çay seremonisine hazırlamak amaçlanmıştır. Oldukça sade olan bu tarz bahçelerde içeri girdiğinizde bir patika sizi bekleme yerine getirir, taş çanaklarda eller yıkanır ve buradan iç bahçeye geçilir. Günümüzdeki kullanılan bu taş çanaklar ve fenerler dekoratif amaçlı…
Kaiyushiki – teien (Gezinti bahçeleri)
Edo döneminde (1603-1867) ortaya çıkıyor. Gezinti yapılan yuvarlak bir yol vardır ve saat yönünde gezilir. Bu bahçede de klasik havuzlar, ağaçlar, adalar ve kayalardan oluşan elementler kullanılır. Farklı seyir noktaları oluşturularak bu güzel bahçenin izlenmesi için fırsatlar yaratılır.
JAPON BAHÇESİNDEKİ ELEMENTLER
Su
Japon bahçelerinin en temel özelliği sudur. Hayatı temsil ettiğine inanılır. Göletler, şelaleler, akarsular en çok kullanılan şeklidir. Zen bahçelerinde ise suyun yerini kum temsil eder.
Suyun kullanımı Budizm inancına dayandırılır. Buna göre dağlardan çıkan ve bir göle ya da denize akan su, insanın doğumu ile ölümü arasındaki yaşamı temsil ediyor. Suyun içine yerleştirilen kayalara çarpan su ise hayattaki zorlukları anımsatır.
Geleneksel bahçelerde asimetrik havuzlar vardır. Göletler denizleri temsil eder ve bahçenin kalbidir. Bahçenin odak noktasıdır ancak merkezde olmak zorunda değildir. Gölet çevresinde simetri çok kullanılmaz.
Ölümsüzlüğü temsil ettiği düşünülen adalar göletlerin odak noktasıdır. Turna kuşu, kaplumbağa ve Horai Dağı olarak üç farklı şekilde tasarlanır.
Şelaleler ise dağlardaki nehirleri temsil eder. Yansımayı yakalayabilmek için şelaleler aya bakacak şekilde konumlandırılır. Tek seferde düşen ve kırılarak düşen olacak şekilde iki şekli vardır.
Nehir doğudan batıya doğru konumlanırsa şeytanı uzak tutacağına, sahibinin uzun ve sağlıklı bir yaşam geçireceğine inanılırken kuzeyden güneye akan suyun ise şans getireceğine inanılır.
Kaya ve kaya grupları
Kayalar da önemli parçalardan biridir. Dayanıklılığı ve bağlılığı sembolize eder. Farklı şekillerde kullanılarak farklı göndermeler yapılır.
Dikey konumdakiler – Horai ya da Sumuru Dağı’nı ve zıplayan sazan balığını
Yatay konumdakiler – Adalar ve yeryüzünü
Kum ve çakıl – Okyanus ve akan nehirleri
Sert volkanik kayalar – Dağları sembolize eder.
Düz taşlar genellikle yürüme taşları olarak ya da göllerin çevresinde kullanılır. Sert olanlar ise şelalelerin etrafına yerleştirilir.
Üç kayadan oluşan düzenlemede en uzun olanı cenneti, orta boy olanı insanlığı, en küçük olan ise yeryüzü ile cennet arasındaki köprüyü temsil eder.
Ayrıca taşlar genellikle 2 – 5 – 7’li kümeler halinde yerleştirilir. Ya da tamamen rastgele konularak doğallığı temsil etmesi sağlanır.
Ağaçlar ve çiçekler
Ağaçlar ve çiçekler tablo gibi görünümler yaratmak ya da bazı şeyleri saklamak için kullanılır. Mümkün oldukça doğal hallerinde kullanılmaya çalışılır. Çiçeklerin kullanımı nispeten daha azdır. Onun yerine daha çok her zaman yeşil kalan bitkiler tercih edilir ve bitkilerin huzur verdiğine inanılır.
Ağaçlar ve çiçekler seçilirken mevsimsel halleri çok önemlidir. Baharda çiçeklenmelerine, sonbahardaysa aldıkları renklere göre bir konumlama yapılır. Yosun da çok kullanılan bir elementtir.
En çok kullanılan bitkiler ise lotus, çam, açelya, meşe, bambu, kiraz, akçaağaç ve gingko’dur.
Köprüler ve çitler
Japon bahçelerindeki birçok şey gibi sembol amaçlı kullanılmıştır. Köprüler cennet ve ölümsüzlük arasındaki bir patikadır. Genellikle düz ya da kemerli yapılır, bazen de zigzag şeklindedir. Zigzag olanlardan kötü ruhların geçemeyeceğine inanılır.
Çitler ise bambu ya da ağaçtan yapılır ve mümkün oldukça basit tutulur. Köprü eğer bir tapınağın bahçesindeyse kırmızı renge boyanıyor ancak diğer yerlerde renksiz kullanılır.
Taş fenerler – Su çanakları
Tek parça taştan yapılan fenerler loş bir ışık yayar ve 4 elementi; ateş, su, toprak ve rüzgârı temsil ettiğine inanılır. Sert taştan yapıldığı gibi yumuşak taşlardan da yapılır. Yanında iki taş bulunur. Biri feneri yakarken üzerine çıkmak için diğeri de feneri yakarken üzerine mum koymak içindir. Günümüzde ise işlevsel olarak kullanılmadığından sadece aksesuar olarak kullanılmaya devam ediliyor.
Su çanakları ise çay bahçelerinin girişlerinde bulunuyor. Misafirler içeri girerken burada ellerini ve ağızlarını yıkayarak temizlenmeleri sağlanır. Su genellikle bambu bir borudan çanağa akar.
Balık
Koi balıkları Japon bahçelerinde en çok kullanılan hayvandır. 1820’lerde ilk kez kullanılmış. Farklı renklerdeki koiler çiftleştirilerek özel türler elde edilmiş. Japonca’da balık, sevgi ile sesdeş ve özellikle “nishikigoi” türü, aşk ve arkadaşlığı sembolize eder.
İstanbul’daki gizli Japon bahçesi
Dünyada birçok şehirde oluşturulmuş Japon bahçeleri var. Ben ilkini yıllar önce San Francisco’da görmüştüm. Daha sonra Japonya’ya gittiğimde buradaki her bir parkı, bahçeyi hayranlıkla gezdim. Özellikle Kyoto’da çok muhteşem bahçelere denk gelebiliyorsunuz. Eski başkent olan Kyoto’dakilerde, geleneksel tarzda tasarlanmış ve çok eski örnekleri görme şansı bulabiliyorsunuz.
İstanbul’da da çok küçük bir Japon bahçesi var. Baltalimanı’nda ziyaret edebileceğiniz BALTALİMANI JAPON BAHÇESİ, 2003 yılında “Türkiye’de Japon Yılı” vesilesiyle yaptırılmış ve İstanbul’un kardeş şehri olan Yamaguchi Eyaleti’ndeki Shimonoseki şehri tarafından tamamlanmış. 2015’te iki ülkenin katkılarıyla elden geçirilerek daha da güzel hale getirilmiş. Özellikle bahar ayında açan kiraz ağaçlarını, sonbaharda kırmızıya dönen renkleriyle akçaağaçları görmelisiniz. Bir gün yolunuz Baltalimanı’na düşerse bahçeye mutlaka uğrayın. Ücretsiz gezebiliyorsunuz.
Çiçekleri seviyorsanız KIŞIN AÇAN ÇİÇEKLER – HER DAİM RENKLİ BAHÇELER yazıma ya da BAHÇENİZDE OLMASI GEREKEN YAZ ÇİÇEKLERİ yazıma göz atabilirsiniz. ÇİÇEKLERİ ÇOĞALTMAK İÇİN PRATİK ÖNERİLER yazımsa evdeki çiçeklerinizi çoğaltırken işinize yarayacak bilgileri bulabileceğiniz bir kaynak…
Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yeşilsiz kalmayın…
Yorumlar kapandı...