Mevsim bahar olunca insanın kendini dışarılara atası özellikle de doğaya kaçası geliyor. En çok da pandemi dönemi evde geçen hafta sonlarından sonra kalabalıklardan uzak kalabileceğimiz doğa kaçamakları daha çok tercih edilir oldu. İstanbul’a yakın gezilecek yerler o kadar fazla ki… Bazıları 40 – 50 dakika, bazıları 2 – 3 saatlik sürüş mesafesinde birbirinden güzel cennet köşelerle dolu çevremiz.
Bu yazıda özellikle yürüyüş ve kamp için gittiğim rotalardan en sevdiklerimi sizler için derledim. Hepsi de aslında mevsime bağlı kalmadan gidebileceğiniz yerlerden. Yazın yüzmek, baharda yürüyüş kışın da belki sadece yeni bir şeyler tatmak için kaçabileceğiniz yerler.
Eğer kamp yapmayı seviyorsanız TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL KAMP ALANLARI yazıma da bakabilirsiniz.
İşte, benim sizler için seçtiğim İstanbul’a yakın gezilecek yerler listem.
Şile
Şile yakınlığı ve sunduğu imkanlarla İstanbul için bir nimet. Açılan yeni yol sayesinde en iyi şartlarda 30 – 40 dakikada vardığınız Şile’nin harika bir doğası var. Sakin koyları, mavi bayraklı plajları ve yürüyüş yolları ile dolu ormanlarıyla en kolay kaçış kapımız diyebilirim.
Şile sanırım en çok denizi için tercih edilen yerlerden. Merkez ve civarı bazıları tesisli bazıları kendi halinde denize girebileceğiniz birçok koylarla dolu. Sakin zaman geçirmek istiyorsanız bu koyları, daha kalabalık, eğlenceli şeyler arıyorsanız merkezdeki mavi bayraklı plajları, beach kulüpleri tercih edebilirsiniz. Bunun için Ayazma Plajı (halk plajı), Kabakoz Köyü Plajı, Akçakese Halk Plajı, Sofular Köyü, Sahil Köy gidebileceğiniz yerlerden.
Sahil kasabası olunca Şile’de en çok öne çıkan şeylerden biri de balıkçı lokantaları oluyor. Ayrıca merkezde görecek bir sürü şey var Şile’de. Şile’nin ünlü ahşap evlerini görebileceğiniz sokaklar, Şile Kalesi, Şile Feneri, Ağlayan Kaya, Kavala Parkı, Kumbaba Tepesi, Serintepe Piknik Alanı bunlardan birkaçı.
Ayrıca, etrafında yürüyüşler yapabileceğiniz köylerin yanı sıra Saklıgöl, Değirmen Çayırı Şelalesi, Darlık Barajı, Havılı Köyü ve Şelalesi, Onbir Göller Vadisi, Gürlek Mağarası, çocuklar içinse İncekum Macerapark’ı gibi yerleri de ziyaret listenize ekleyebilirsiniz.
Ağva
Şile’ye bağlı Ağva merkeze 30 dakika uzaklıkta… Ağva da denizi ve doğal güzellikleriyle İstanbul’un başka şanslı köşelerinden biri. Ağva’nın kelime anlamı “iki dere arasına kurulmuş köy” demekmiş. Göksu ve Yeşilçay dereleri arasına yerleşmiş olan Ağva, bana göre güzelliğini de bu derelerden alıyor.
Doğayla çevrili Göksu Nehri daha kendi halinde. Yeşil Çay ise yine yeşillikleri içerisinde ama etrafında çeşitli tesisleri ile daha popüler… Tesisler genellikle nehrin ulaşım olmayan tarafında olduğundan birçoğuna geçmek için tekne, sal ya da bir çeşit teleferik gibi eğlenceli yöntemler kullanılıyor. Doğayla iç içe olan bu tesislerin hepsi de bu ortama uygun olarak tasarlanmış. Dere kıyısındaki tesisler, günü birlik tercih edilebileceği gibi hafta sonu için de gayet güzel bir seçenek olacaktır. Bahar ve yaz aylarında özellikle hafta sonları çok yoğun olduğundan rezervasyonsuz gitmemeye çalışın.
Ağva’nın plajı da oldukça güzel. Yüzme dışında piknik, doğa odaklı aktiviteleri yapma fırsatı bulabiliyorsunuz. Dere kıyısında kano, deniz bisikleti ile gezinti yapabileceğiniz gibi ormanda yürüyüş ve dağ bisikletini seçebilirsiniz. Ağva Plajı, Kurfallı Altı Plajı, Kadırga Koyu, Kilimli Koyu görebileceğiniz yerlerden.
Sapanca
İzmit ile Sakarya sınırındaki Sapanca Gölü ve çevresi yeşilden bir cennet. Her mevsim farklı bir güzelliği olan Sapanca’yı ben sonbahar renkleriyle daha çok sevdiğimi söyleyebilirim.
Hem göl çevresinde hem de yakınlarında yapılacak oldukça fazla şey var. İsterseniz hiçbir şey yapmadan sadece göl civarında dolanabilir, kahvaltı yapabilir ya da balık lokantalarında takılabilirsiniz. Hem günü birlik hem de hafta sonu planlarına uygun Sapanca’da son dönemde spa otelleri de popüler oldu.
Aktivite seviyorsanız göl çevresinde yürüyüş ve bisiklet turları yapabilir; gölde sandal, kano ya da deniz bisikletleriyle gezinebilirsiniz. Zipline, paintball ya da Kartepe’de kayak bölgede yapılabilecek diğer aktiviteler. Göle yakın mesafedeki Soğucak Yaylası, Kırca, Katırözü, Sultanpınar, Çiğdem yaylaları hem gezinti hem de yürüyüş için oldukça güzel.
Tarih ve kültür meraklısıysanız Sapanca merkezdeki Osmanlı camilerini de ziyaret edebilirsiniz. Rüstempaşa Cami, Rahime Sultan Cami, Camii Cedid sizi bekliyor.
Ayrıca Kırkpınar Mahallesi, Sakarya İl Ormanı Tabiat Parkı, Kuzuluk Kaplıcaları Sapanca’da görebileceğiniz diğer yerler ancak Ormanya’da tamamen farklı bir deneyim de yaşayabilirsiniz.
Kerpe
Kayalıkları ile ünlü KERPE özellikle fotoğraf meraklılarının uğraması gereken yerlerden biri. Karadeniz’in bu küçük balıkçı köyü şimdilerde doğa severlerin ilgi noktası haline geldi. Küçük sahili, balıkçı lokantaları ve harika kayalıklarıyla bu ilgiliye de fazlasıyla hak eden yerlerden.
Eski bir liman olan Kerpe, Britanya Krallığı, Roma, Bizans ve Cenevizlilerin uğrak yerlerinden biriymiş. Osmanlı döneminde de İstanbul’un odun ve kömür ihtiyacını karşılarmış.
Kerpe özellikle yaz ve bahar aylarında doğayla iç içe olmak, yüzmek ya da küçük balık lokantalarında keyif yapmak için harika bir seçenek. Merkezdeki plajın sığ denizi özellikle çocuklu ailelerin tercih nedeni. Dalga sörfü ve paddle board yapma imkânınız da var.
Sahilin biraz ilerisindeki kayalıklar ise suyun aşındırmasıyla oluşmuş bir doğa harikası… Tırmanarak ya da dalarak etrafı keşfedebilirsiniz. Etrafta gizli mağaralar olduğu da söyleniyor.
Mavi bayraklı Kerpe Halk plajı, Sosyete Plajı, Kadınlar Plajı, Miço Koyu, Kerpe Diem, Ceneviz Cafe, Ömer Ağzı Kamp ve Piknik alanı, Kartal Kayalıkları uğrayabileceğiniz diğer yerler. Otelden kampinge farklı konaklama imkânı da var.
Eğer Kerpe’ye geldiyseniz gün batımı için mutlaka Kefken’e de uğramanızı öneririm. Pembe Kayalıklar olarak geçen bölgede gün batımı inanılmaz güzel oluyor. Ayrıca balık tutmak için de oldukça popüler bir yer.
İznik
İznik her ne kadar tarihi, kültürel değerleriyle öne çıksa da doğal güzellikler açısından görülmeye değer yerlerden biri. İznik Gölü büyüklük olarak Türkiye’nin 5. gölü. Gölün çevresi betonlaşma yüzünden eski güzelliğini yitirmeye başlasa da meyve-zeytin bahçeleri ve gölün kendisi görülmeye değer. Roma, Bizans ve Osmanlı’nın önemli şehri İznik’i görmeden geçmemenizi öneririm.
İznik eski adıyla Nikea, belki biliyorsunuzdur, Hristiyanlık için kutsal bazı kararların alındığı toplantılardan olan İznik Konsili’nin toplandığı yer olması dolayısıyla Vatikan’ın kutsal saydığı yerlerden biri. Osmanlı döneminde ise bir sanat merkezi olarak çini ve seramik üretiminin başkenti olmuş. Bir dönem yok olmaya yüz tutan Çinicilik bazı çabalar sayesinde bugün tekrar hayata döndürülmüş. Çini atölyeleri ve sanat evlerini ziyaret burada yapabileceğiniz şeylerden biri. Adilcan Nursan Sanat Atölyesi bunlar arasında en güzellerinden…
İznik’te görülecek yerlerin başından geçmişi MÖ 4. yüzyıla dayanan İstanbul ve Lefke kapıları geliyor. Bunun dışında Ayasofya Müzesi, Roma Tiyatrosu, İznik Kilisesi, Sarı Saltuk Türbesi, Süleyman Paşa Medresesi, Yeşil Cami ve İznik Müzesi görebileceğiniz diğer yerler.
Doğayla iç içe olmak için kano gezisi yapabilir gölde tekne turuna katılabilirsiniz. Özellikle gölün gün batımı efsane. Eğer ekinoks döneminde burada olabilirseniz görebileceğiniz en güzel gün batımının burada olacağını söylüyor halk. Gölde bir de antik kent var.
Fotoğraf meraklıları için İznik’teki sandık imalathaneleri ziyaret edilebilir. Göl etrafında yürüyüş ve bisiklet turu yaptıktan sonra oturup çayınızı kahvenizi içebileceğiniz, gölden tutulmuş yayın ve sarı balığın tadına bakabileceğiniz birçok mekân var. Yakınlardaki Sansarak Kanyonu ve Keramet Ilıcası da görülebilecek yerler arasında.
Ballıkayalar
Kaya tırmanışçılarının ve tabi ki doğa yürüyüşçülerin cenneti ise burası. İzmit sınırlarında yer alan bu tüzel tabiat parkı galiba benim yürüdüğüm ilk birkaç rotadan. O kadar etkileyiciydi ki, yürüyüşü benim için tutkuya dönüştüren yerlerden olmuştur. Gebze’ye 8 kilometre uzaklıktaki Ballıkayalar, adını bir zamanlar burada bolca bulunan arılardan almış.
Vadi içinden akan Ballıkaya Deresi, göller, şelaleler, seyir terasları ile tabiatın en güzel oluşumları burada bir arada yer alıyor. Yaklaşık iki kilometre uzunluğundaki vadi boyunca 5 ila 80 metreyi bulan kaya duvarları bulunuyor.
Yeşillikler içerisindeki bölge özel kaya oluşumları ve kaya duvarları nedeniyle tırmanışa başlayanlar arasında oldukça tercih ediliyor. 1970’lerden beri yapılan tırmanışlarda bölge, dağcılık kulüplerinin eğitim alanlarından biri. Farklı zorluk derecelerindeki tırmanış rotalarından birini seçebiliyorsunuz. Vadide belirli bir tesis ya da okul olmadığından eğer tırmanışa yapmak istiyorsanız öncesinde bu okullardan biriyle temasa geçmeniz gerektiğini hatırlatmak isterim.
Yine farklı zorluklarda trekking rotaları da mevcut. Birincisi kanyonun üzerinden ikincisi ise içinden geçerek ilerliyor. İkisinin girişi de park girişinden başlıyor. Eğer tecrübeli değilseniz öncelikle tek yürümek yerine buraya dağa turları düzenleyen firmalarla gelmeniz daha iyi olur. Bahar da yaz da olsa ortam yer yer ıslak olduğundan ve kayalar üzerinde yürüdüğünüzden ayağınızda yüksek bilekli bir trekking botu olmasına dikkat edin.
Aktivite dışında piknik yapabileceğiniz alanlar da mevcut. Gölet etrafındaki piknik alanları hafta sonları fazlaca yoğun olduğundan ya erken gelmeyi ya da hafta içi uğramayı tercih edin. İçerde malzeme alabileceğiniz bir tesis bulunmadığından yiyeceklerini gelmeden halletmeye çalışın.
Ücret ödemek koşuluyla kamp yapmak serbest.
Gölyazı
Uluabat Gölü üzerinde bir ada olan Gölyazı’da yaşam gölle özdeşleşmiş. Burada hayat göl üzerine kurulmuş desem daha doğru olur sanırım. Neredeyse her evin bir kayığı var, kadınından erkeğine herkes burada balıkçı…
Farklı mevsimlerde farklı bir yüzle karşılıyor sizi Gölyazı. Kışın gittiyseniz yükselen su nedeniyle ağaçlar su içinde kalırken yaz aylarında gittiğinizde ortaya çıkan yol sizi şaşırtmaya çok hazır. Gölde yüzen pelikanlardan leyleklere kadar gördüğünüz her şey çok etkileyici.
Ada şu an kısa bir köprüyle ana karaya bağlı. Aracınızla da adaya geçebiliyorsunuz. Bursa’ya uzaklığı 44 kilometre olan Gölyazı’ya merkezden minibüsle de ulaşma imkânı var. Bir iki seneye kadar kalma imkânı olmayan köyde şimdilerde pansiyon benzeri 1 – 2 yer açılmış durumda.
Eski adı ise Apolyont olan köy, bir zamanlar Apollon Krallığı’nın başkenti imiş. Bizans’tan Osmanlı’ya farklı dönemler yaşamış olan köyde bazı kalıntılar da görmek mümkün. Aslında küçücük bir Rum balıkçı köyüyken Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kısmen boşalan köye mübadeleden sonra Selanik’ten göçmenler yerleştirilmiş. Toprakla uğraşan halk buraya geldiğinde oldukça zorlanmış ama artık köyün yüzde 80’i balıkçılıkla uğraşıyor.
Köyün girişinde “Ağlayan çınar” adı verilmiş dev bir çınar var, onun önündeki köprüden geçerek köy meydanındaki Yalı Kahvesi’ne ulaşıyorsunuz. Gölün etrafını çevreleyen yol sayesinde köyü sahilden gezebilir, ara sokaklardaki eski evleri ziyaret edebilirsiniz. Sokak aralarında gezerken kafanızı mutlaka kaldırın, çünkü mevsimine göre leyleklere denk gelmek güzel bir sürpriz oluyor. Zambak Tepesi’ne de mutlaka çıkın, adanın damla şeklindeki görünümünü oradan daha net göreceksiniz.
Meydandaki kahveden başka birkaç kafe ve lokanta bulunuyor Gölyazı’da. Buralarda güzel balık, yöresel yemekler ve gözleme bulabiliyorsunuz. Köyde gün batımı ve gün doğumları harika oluyor. Balığa giden balıkçıları izlemek ya da fotoğraflamak istiyorsanız gün doğumundan önce orada olmanız gerekiyor.
İğneada
Adında ada geçtiğine bakmayın kendisi bir ada değil. Kırklareli’nin güzel bir sahil kasabası aslında… Bulgaristan ile de komşu. Longoz ormanlarına sahip olması onu başlı başına eşsiz bir yer yapıyor. Deniziyle ve bitki çeşitliliğiyle de Türkiye’nin önemli yerleri arasında.
İğneada’ya hayat veren “Longoz”un ne demek olduğunu sorarsanız çok kısaca “su basmış orman”lık alan diyebilirim. Dünyada çok az örneği olan alan, bu sebeple tabiat parkı ilan edilmiş. İğneada’da longozun yanı sıra farklı büyüklüklere sahip gölleri de görme şansınız var. İkisi orman içindeki göllerin isimleri Mert, Erikli, Saka, Hamam, Pedina ve Aypoloz gölleri. 6 gölün 4 tanesi denize yakın olduğundan suları da tatlı-tuzlu.
Sahili uçsuz bucaksız ve masmavi suları olan harika bir koy. Kumsal boyunca küçük tesisler de bulunuyor. Ana sahil şeridinden başka farklı koyları da keşfedebilirsiniz. Aktivite arıyorsanız longoz ormanlarında kano ile gezintiyi denemelisiniz. Ayrıca doğa yürüyüşleri, rüzgâr sörfü, ATV safari gibi birçok aktivite imkânı var.
Çevreyi gezmek isterseniz Beğendik Köyü, Sislioba Köyü, Limanköy, İğneada Feneri ve Dupnisa Mağarası’na uğrayabilirsiniz. Liman civarındaki küçük balıkçı lokantalarında bölgeden çıkan balıkların tadına bakmayı unutmayın. Kamp için ücretli ya da ücretsiz alanlar mevcut.
Daha detaylı bilgi için İĞNEADA GEZİLECEK YERLER rehberime göz atabilirsiniz.
Kıyıköy
Karadeniz’e bakan şirin, küçük bir balıkçı köyü Kıyıköy. Kırklareli’nin Vize ilçesine bağlı Kıyıköy, sahili ve köyleriyle Trakya havasını hissedeceğiniz yerlerden. Kayalıkların üzerine kurulu köy yeşille mavinin güzel bir birleşimi diyebilirim. Yeşillikler içerisinden geçerek denize dökülen Kazandere ve Papuç dereleri hayran olunası güzellikte.
Eski bir Rum balıkçı köyü olan Kıyıköy’de şu an ağırlıklı olarak Selanik’ten göç eden Türkler yaşıyor. Kıyıköy’ü çevreleyen dereler aynı zamanda vaktinizi geçirebileceğiniz birçok imkân sunuyor. Kano başta olmak üzere, deniz bisikleti yapabiliyorsunuz. Kıyıköy’ün çevresinde yürüyüş rotaları da bulunuyor. Özellikle sonbahar ve ilkbaharda harika oluyor bu rotalar. Tabii ki, Kıyıköy sahili yüzmek için tercih edebileceğiniz yerlerden.
Köy ve civarında ise kayalara oyulmuş Aya Nikola Manastırı, MÖ 6. yüzyıldan kalma Kıyıköy Kalesi, surlar ve kiliseden camiye dönüştürülen Kıyıköy Cami ziyaret edebileceğiniz önemli yerlerden birkaçı.
Kıyıköy’de tepeden denize izleyebileceğiniz lokantalarda Kıyıköy sahillerinden çıkan balıkların ve bölgenin ünlü manda yoğurdunun tadına bakabilirsiniz.
Selvez, Poliçe ve Panayır İskelesi Koyları denize girmek için sakin koylardan. Panayır İskele Koyu ve Poliçe Koyu özellikle kamp – karavancılar tarafından tercih ediyor.
Polonezköy
Eski adı Adampol ya da Adamköy İstanbul’un ilk ve tek Polonyalı köyü. 1830 yılındaki Polonya ayaklanması sırasında hükümet başkanı olan Adam Czartoryski tarafından Osmanlı sultanından satın alınan araziye kurulmuş. İsimde Adam’dan geliyor. İlk başta 12 kişilik köy sonra 220’ye çıkmış, ardından farklı ülkelerden gelen Polonyalı kaçaklarla daha da artmış. Köy halkı 1938 yılında vatandaşlığa kabul edilmiş.
Beykoz’a bağlı bu güzel köy İstanbul’un hazinelerinden biri. Mustafa Kemal’den papaya, Franz Liszt, Gustave Flaubert birçok ünlü misafirleri olmuş. Son yıllarda turizm sayesinde popülerleşen köy hem doğası hem de köyün güzel evleri sayesinde İstanbulluların kaçamak noktası oldu. Birkaç tane olan pansiyonların sayısı arttı, kahvaltı mekanları, restoranlar da çoğalınca güzel havalarda İstanbulluların en çok tercih ettiği yerler arasına girdi. Sadece köyün içinden geçseniz bile farklı bir yere geldiğinizi hissettiriyor size burası.
Köyün girişinde tarihi kilise ve mezarlık karşılıyor sizi. Sonrasında ise köyün küçük meydanı var. Atatürk’ün ziyareti sırasında kaldığı ev, köy tarihçesi ve eski fotoğrafların sergilendiği Rizi Anı Evi’ne dönüşmüş. Ona yakın bir de Ağaç Oyma Heykel Sergisi bulunuyor. Cam Sanatları Merkezi’deki sergi ve atölyeleri de gezebilirsiniz.
Ormanla ve meyve bahçeleriyle kaplı köy doğa yürüyüşleri, bisiklet turları, at gezintisi ve piknik için birebir.
Her yıl haziranın 1. ve 2. haftalarında düzenlenen Polonezköy Kiraz Festivali buranın en eğlenceli zamanlarından. Bir yandan bölgenin güzel kirazlarının tadına bakıp bir yandan folklar gösterilerini ve resitalleri izleyebiliyorsunuz.
Uçmakdere
Tekirdağ’a bağlı Uçmakdere, Ganos Dağları’nın eteklerinde, kendi halinde, üzüm bağlarıyla çevrili küçük bir köy… Kafanızı dinleyerek sahilinde denize girebileceğiniz, köy havası alabileceğiniz harika bir yer. Bir zamanlar Uçmakdere eski bir Rum köyüymüş ve o zamanki adı, “Avdimio” yani “hoş yer” anlamına geliyormuş Rumca’da… Mübadele sırasında Selanik’ten getirilen ailelerin bir kısmı buraya yerleştirilmiş.
Uçmakdere yamaç paraşütüne elverişli konumu sayesinde son dönemde bu sporu yapanların tercih ettiği yerlerden biri haline geldi. Burada hizmet veren birkaç uçuş kulübü sayesinde hocalar eşliğinde herhangi bir tecrübe gerekmeden uçuş yapabiliyorsunuz.
Uçmakdere yıllar önce bir yürüyüş turu ile gitmiştim. Tepelerden başlayan rota, üzüm bağları arasından geçerek köye giriş yapıyor. İnanılmaz görüntüler eşliğinde yürüdüğünüz yol ve sonundaki köy, sahili ve bozulmamış dokusu ile etkileyici.
Uçmakdere yakınlarındaki dalyanlar da özellikle fotoğraf meraklıları için uğranılması gereken yerlerden.
Buralara gelmişken yakınlardaki Şarköy ve Kumbağ’a da uğrayabilirsiniz.
Mudanya
Bursa’nın en eski limanlarından biri olan Mudanya merkeze sadece 20 kilometre, İstanbul’a ise 90 dakika uzaklıkta… Deniz otobüsleri ile Mudanya’ya gidebilmek büyük bir nimet açıkçası.
Eski liman kasabası artık Bursa’nın sayfiyesi olmuş. Rumlar döneminden kalma evleri, Osmanlı konakları, plajları ile size Ege’yi yaşatan yerlerden biri. Gezilecek yerlerin başında Eski Girit mahallesi şimdiki adıyla Halitpaşa Mahallesi geliyor. Buralar eski dokuyu hissedebileceğiniz yerlerden. Eski ahşap evlerin bulunduğu mahalle bir İtalyan mühendis tarafından tasarlanmış. Geniş çaplı bir restorasyon projesiyle Mudanya’nın açık hava müzesi haline dönüştürülmesi yönetimin planları arasında.
Kurtuluş Savaşı’nı bitiren anlaşma Mudanya’da imzalandığından ülke tarihimizde de ayrı bir yere sahip Mudanya. İmzanın atıldığı ev şu an bir müzeye dönüştürülmüş. Mudanya Mütareke Evi Müzesi yanı sıra Mudanya Kent Müzesi ve Tahir Paşa Konağı gezilecek yerler arasında.
Mudanya’da denize girmek isterseniz Coşkunöze Halk Plajı, Burgaz Altınkum Plajı, Kumkaya Halk Plajı, Eşkel Plajı, Esence Halk Plajı ve Kızılay Kampı’nı deneyebilirsiniz.
Mudanya’yı gezerken manzara için Yıldıztepe’ye ve yakınlardaki Tirilye ve Kumyaka’ya da uğramayı unutmayın.
Maşukiye
Doğa içinde, kuş sesleri arasında baharda yeşil, sonbaharda sapsarı, kışınsa bembeyaz bir yer arıyorsanız doğru adres Maşukiye. İstanbul’a hem yakın hem de en güzel seçeneklerden bir başkası da burası.
Kocaeli’ne bağlı Kartepe ilçesindeki Maşukiye, Sapanca Gölü kıyısından başlayarak Kartepe’ye kadar uzan bir bölge. En çok gezilen bölgesi Aygır Deresi ve çevresi. Bu muhteşem doğada yürüyüş yapmak inanılmaz zevkli. Çam, kayın ve ıhlamur ağaçlarının arasındaki patikalar özellikle baharda her duyuya hitap edecek güzellikte.
Yürüyüş rotalarından en önemlisi Kuzu Yaylası. Sapanca Gölü’nü yukarılardan izleyeceğiniz manzara oldukça etkileyici. Yayla milli park olduğundan giriş ücretli. Ayrıca Kirazlı Yayla hem yürüyüş hem de piknik için tercih ediliyor. Çiğdem, Soğucak, Sultanpınar, Dikmen yayları da görülebilecek yerlerden birkaçı.
Sapanca Gölü’ndeki kano deniz bisikleti gibi aktivitelerin yanı sıra Kartepe Kayak Merkezi de kış sporları için İstanbulluların en çok tercihi ettiği yerlerden oldu. Hem yakın konumu hem elverişli pistlerin olması burayı cazip yapan şeylerin başında geliyor.
Bölge halkı 1864 yılında Kafkas – Rus Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya göç eden Çerkez topluluğu. Bölgede aynı zamanda Doğu Karadeniz’den göç eden gruplar da var. O yüzden bölgenin yemek kültürü bu karışımı yansıtıyor. Farklı yöresel yemeklerin yanında bölgenin alabalığını da mutlaka denemelisiniz.
Bonus öneriler
- Çok uzağa gitmeden havam değişsin derseniz Adalar en cazip seçenek olabilir. Büyükada, Burgaz, Kınalı, Heybeli adalarının her biri de insanı şehirden koparan bir havaya sahip. Sakin bir zamanını yakalarsanız BÜYÜKADA GEZİLECEK YERLER listesinin tamamını bir güne sığdırabilirsiniz.
- UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde yer alan Osmanlı’dan kalma en güzel ve en iyi korunmuş köylerden biri olan Cumalıkızık da başka bir harika seçenek. CUMALIKIZIK GEZİLECEK YERLER – BİR OSMANLI GÜZELİ yazımdan daha detaylı bilgi alabilirsiniz.
- Yedigöller biraz uzak olduğu için ana listeye eklemedim ama her mevsim kendine has güzelliğiyle her gidişinde insanı baştan çıkaran yerlerden biri. Detaylar için YEDİGÖLLER – BİR SONBAHAR MABEDİ yazıma göz atabilirsiniz.
Doğada olmayı seviyorsanız DOĞADA YÜRÜYÜŞ İÇİN GEREKLİ MALZEMELER yazım da işinize yarayabilir.
Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol
Yorumlar kapandı...