Sonuçlar

kars

Ara

Merhum Halûk Dursun Hoca, “İSTANBUL’DA YAŞAMA SANATI” adlı kitabında İstanbul Kültürüne vakıf olmak isteyenler için bir yelpaze mahiyetinde bilgiler sunar. Özellikle bazı bölümlerde İstanbul’un ağaç ve çiçek kültürü hakkında anlattıkları heyecan verici ve merak uyandırıcıdır.  

İstanbul’un farklı iklim bölgelerinin kesiştiği bir şehir olması ev sahipliği yaptığı çiçek ve ağaç türlerine de yansır. Bu çeşitlilik günümüzde bile şehrin her dönem renkten renge bürünmesini sağlar.

Gelin, önce Halûk Dursun Hoca’nın İstanbullu olmak üzerine söylediklerine bir göz atalım:

İstanbul'da ağaç ve çiçek kültürü
İstanbul’da ağaç ve çiçek kültürü

“İstanbul’da doğmadım, ama İstanbullu oldum. İstanbul’da yaşayıp da bir türlü İstanbullu olamayanlara hep acıdım, onları hiç anlayamadım. İstanbul’u geçmişte bırakıp, nostalji feryatlarına katılmadan elde kalanlarla yetinmeye, onları keşfetmeye çalıştım. 

İstanbulluların, İstanbul’u sevmesi için tanıması, geçmişteki önemini ve tarihî güzelliklerini bilmesi gerekir. Yeni İstanbullu, eski hemşehrilerinin nasıl yaşadığını, hangi güzellik ortamı içinde bulunduğun görüp tadamamış olsa bile, en azından duyabilmeli, öğrenebilmeli ve imrenebilmedir. 

Günümüzde maalesef artık kalmayan ortak İstanbul kültürü, ancak ortak İstanbul tarih bilinciyle oluşturulabilir. Bütünün bittiğini, genel özelliğinin kaybolduğunu kabul etmekle beraber, nelerin kaldığını, ne şekilde korunabileceğini, bunların yeni nesillere nasıl aktarılabileceğini düşünmek ve bu konuda çalışmak da boynumuzun borcudur.”

Haluk Hoca bu yazıda bizi eski İstanbul’u bize semt semt gezdirirken bir yandan da ağaçları çiçekleriyle o günlerin gözümüzde canlanmasını sağlayacak, bize rotalar çizecek…

İşte size İstanbul’un ağaç ve çiçek kültürü üzerine bulunmaz notlar:

Çınar Ağacı

İstanbul’un en yaygın ve en yaşlı ağaçlarından biridir. Çınar, büyük gövdesi, geniş yaprakları ve uzun ömrüyle dikkat çeker. Osmanlı döneminde, şehrin peyzaj mimarisinde ve kültürel anlamda önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı imparatorluğunun gücünü ve hâkimiyetini simgelemiştir. Çınar ağaçları, meydanlarda, cami avlularında, çeşme ve kahvehane önlerinde anıt özelliği taşımıştır. 

İstanbul’un sembol ağaçlarından olan çınar Boğaziçi’nin de “köy bekçiliğini” yapar. Hemen her köyün camiini, iskelesini, kahvesini bekleyen bir çınar bulunur. Tartışmasız en güzeli ise Çengelköy’deki balıkçı kahvesinde olanıdır. Ama Emirgân, Bebek, Kanlıca İskender Paşa Türbesi, Beykoz çınarı, Anadolu Hisarı-Bahriyeli Sedat Bey Yalısı’nın arka bahçesi, Küçüksu – Kıbrıslı Yalısı bahçesi ve Mihrâbâd girişindeki çınarlar ağaçlar nostaljisinin gereksizliğini ve geçerliliğini ispatlayacak boyutlardır. 

İstanbul'un ağaç ve çiçek kültürü
İstanbul’un ağaç ve çiçek kültürü – Çınar

Osmanlı çınarı sadece bir ağaç niteliği taşımaz. Hükümranlık, devamlılık, sahiplik arz eder. İlk fetholunan yerlere yapılan namazgah ve çeşmeyle birlikte çınar da kalıcılığın ve üstünlüğün bir ifadesi olarak dikilir. 

Büyükdere çınarı boyutlarında olmasa da Uyuyan Çınar, Bilezikçi Çiftliği, Eyüp, Alemdar, Sultanahmet, Topkapı, Atik Valide, Çengelköy, Göksu Dört Kardeşler, Kıbrıslı Yalısı, Beykoz, Bebek, Rumeli ve Anadolukavağı, Şaşkınbakkal, Mihrimah Sultan Camii çınarları görülmeye değeridir.   

Servi Ağacı

Osmanlı’nın ikinci ağacı, sadece bu dünyanın değil, öbür dünyanın da ağacı sayılabilecek olan servidir. Yanlışlıkla mezarlık ağacı olarak bilinen servi, aslında eski İstanbul’un dekoratif unsurlarından biridir. 

Aşiyan’da olduğu gibi, Boğaziçi’nde deniz seviyesinde, özellikle iskele meydanlarında çınar, tepelerde şemsiye gibi açılmış dallarıyla fıstık çamı, Otağtepe, Burunbahçe, Anadolu Kavağı, Kanlıca, Fethi Paşa Korusu, Büyük ve Küçük Çamlıca, aralarda da koyu, endamlı gümüş serviler birer nöbetçi misali mevzi almışlardır. 

İstanbul için bir serviler şehri diyebiliriz. Eski kültürümüzde mezarların şehrin içinde olması yaşamla ölümü iç içe kılmanın yanı sıra, mezarlar ve türbelerin servilerle kaplı bulunması yer yer servi kümelerinin meydana gelmesini sağlamıştır. 

Ağaç türlerinin seçimi ve dikimi padişahları da yakından ilgilendirmiştir. İzmit, Karamürsel, Yalakdere pazarlarındaki görevlilerden çınar, dişbudak, karaağaç, çitlembik, meşe, defne, erguvan ve ahlat talep edilmiştir. 

Bu arada ahlat ağacına dikkat çekmek gerekirse, çiçek açtığı zaman çok güzel bir manzara arz eder. Otağtepe’den Dolaybağı yoluyla sahile inerken son birkaç yıla kadar bu ahlatlardan bazıları muhteşem görüntüleri ve mevsiminde açan çiçekleriyle gönülleri şad ederdi. 

Servinin olmadığı yerde mazıya Abdurrahman Çelebi denir. İstanbul gibi bir şehre servi yerine mazı dikmek şehre saygısızlık ve kıymet bilmezliktir. Ayrıca I. Mahmud ve IV. Murad’ın hizmetleri arasında Çengelköy-Kandilli civarında servi ağacı dikimi de yer alır. 

Servi ağaçları yağmur sonrasında hoş bir koku bırakır. Eskiden gelinlik kızların çeyiz sandıkları Servi ağacından yapılırmış. Güzel bir kokusu yanında güve gibi haşeratı da uzak tutarmış.

(Gençlere Hayat Bilgisi kitabından)

Manolya Ağacı

Manolya, başka bir “iklim”den gelmiş olmasına rağmen, özellikle Boğaziçi yalı bahçelerini kendisine yurt edinmiştir. Kuzguncuk’tan başlarsak sırayla gider, yalı bahçelerinde yol kenarlarında görür ama en devasalarını Beylerbeyi Sarayı’nın bahçelerinde fark ederiz. 

İstanbul'un ağaç ve çiçek kültürü
İstanbul’un ağaç ve çiçek kültürü

Çengelköy’deki koca çınarlar manolyalara geçit vermezler ama Vaniköy’dekiler, hele Kanlıca’dakiler ve ta Beykoz’a kadar sahil boyu bekleyenler müthiştir. Boğaz’ın karşı yakasına geçersek Arnavutköy ve Bebek’te hemen kendilerini gösterip yine anıt özelliğinde olanların Baltalimanı Kemik Hastanesi’nde saklandığını fark ederiz. 

Arada Ihlamur Kasrı’ndakiler, Emirgan-Yıldız Parkı’ndakiler ve daha nice dev manolya… Yaz kış yapraklarını cilalayan, dökmeyen ve mevsimi geldiğinde de su üstündeki nilüfer gibi yaprak arasından beyaz çiçekler gösteriveren, etrafa kokular salan manolyalar, Boğaziçi’nin otuz metre yüksekliğe ulaşan dev manolyaları… 

(Resim ve Heykel Müzesi bahçesinde de nefis bir manolya ağacı vardır.)

Mimoza

İstanbul’a yabancı diyarlardan gelip hayatımızın bir parçası olan mimoza, isim itibarıyla yanlış tanınır. Aslında “gümüş yapraklı gerçek akasya” yahut “acacia dealbata”dır. İstanbul’un, özellikle Anadolu yakasının ve Adalar’ın bahar müjdecisidir. 

Mimoza, İstanbul’un yerlisi değil. Tarihî bir geçmişi ve tabii bir yetişme alanı yok. Eğer insan eliyle getirilip dikilmezse kendiliğinden yetişmiyor. Yani Hüdây-ı nabit değil. Tıpkı manolya, gardenya, kamelya, zakkum, aslanbıyığı, gülibrişim, avize çiçeği, palmiye vs. gibi yabancı kaynaklı egzotik bir bitki. 

Bizim mimoza olarak bildiğimiz aslında acacia dealbata (gümüşi yapraklı gerçek akasya)’dır. Anayurdu Avustural’ya’dır. Ve küstümotugillerdendir. Kumlu ve kuvvetli toprakları sever. Beş metreden fazla boylanarak çalı kümesinden çıkar ve ağaç unvanını kazanır, ama on beş metreyi geçemez. Yapraklarının rengi açık yeşilden mavi yeşile kadar değişen varyasyonlar gösterir. Parlak sarı renkte olan çiçekleri kar tanelerini andırır. Sürgünleri ve genç yaprakları tüylüdür. Sarı çiçeklerini toplayabilmek için dallarıyla birlikte koparmanız gerekir. 

En büyük rakibi erguvandır. Onun gibi İstanbul kültürüne ve Boğaziçi’ne girebilme imkânına sahip olamadığından, kendisine göre bir durum değerlendirmesi yaptıktan sonra Adalar’a sığınmıştır. Oranın yerli Rumları tarafından ilk defa mimoza ismi kullanılmış ve galat-ı meşhur olarak yayılmıştır. 

İstanbul'un ağaç ve çiçek kültürü
İstanbul’un ağaç ve çiçek kültürü -Mimoza

Attila İlhan’dan öğrendiğimize göre, eski İstanbullular “amber” ismini de kullanırlarmış. Malum, Adalar Bizans döneminde bir sürgün yeriydi. Sayfiyeye dönüşmesi çok sonradır. Mimoza da Büyükada’da merkez üssünü kaymakamlık bahçesine kurmasının ardından gözünü karşıya, Anadolu yakasına dikmiş ve ne yapmış etmiş, kapağı önce Dragos’a, sonra da Maltepe sırtlarından Başıbüyük Tepesi yamaçlarına atmayı başarmıştır. Bütün bu sızma ve yayılma operasyonları sırasında hep “kod ismi” mimozayı kullanmıştır. 

Büyükada’yı kurtarılmış bölge yaptıktan sonra şimdi de Maltepe Köprüsü’nden Süreyya Paşa Hastanesi’ne giden yolda sağ cenahı kendisine pilot bölge olarak seçmiş ve mevzi bir başarı elde ederek sokağın ismini bile “Mimoza” olarak yazdırmıştır. 

Mimoza, İstanbul’daki bütün dezavantajlara karşın çok güçlü bir silahı kullanma imkânına sahiptir. Sadece bir kerelik atış gücü ve etkisi olan bu silah, Büyükada’dan başlamak üzere İstanbullulara baharın geldiğinin müjdesini verme imtiyazıdır. Anadolu’da ve kırlık alanlarda bademlerin, eriklerin yapmış olduğu bu işi İstanbul’da mimoza ifa eder. Bu sayede diğer bütün bitkilerden erken davranarak “ilk olma” şerefini kazanır. Bu rüçhan hakkı sayesinde erguvana nasip olmayan bir şekilde özellikle Kadıköy İskele Meydanı’nda para karşılığı alıcı bile bulur.

Erguvan Ağacı

Erguvan ağacı da bahar aylarında pembe renkli çiçekleriyle Boğaz’ı süslemiş, İstanbul’un simgesi haline gelmiştir. Erguvan, Boğaz’ın kıyılarında yetişen bir ağaç türüdür. “Çiçekler arasında İstanbul’un alametrifarikası olma özelliğini taşıyan erguvan ağacı, aynı zamanda “imparatorluk kültürü”nün bir ürünüdür. 

Hem Roman-Katolik hem Grek hem de Türk-İslâm çevrelerinde hep itibar görmüş, baş tacı edilmiştir. Hıristiyanların, özellikle- Vatikan’ın inancına göre Hz. İsa’yı ihbar eden Yahuda İskaryot’un kendini asması dolayısıyla daha önce beyaz renkteyken utancından kıpkırmızı kesilir. Ama eski beyazlığından da bir şeyler taşıyarak erguvani rengi oluşturur ve Mayıs’ta İstanbul’a damgasını vurur. Gerçi erguvan Hristiyanlığın yahut en azından Bizans’ın ağacıdır ama biz onu “imparatorluk kültürü” anlayışımız içinde eritiyor, asimile ediyoruz. 

İstanbul'da ağaç ve çiçek kültürü
İstanbul’da ağaç ve çiçek kültürü – Erguvan ağaçları ve İstanbul

Rumeli yakasında Yıldız Parkı, Yahya Efendi Dergâhı’nın Korusu, Ortaköy Ali Saib Korusu, Kuruçeşme Şeyhülislâm Cemaleddin Efendi Korusu, Bebek Arifi Paşa Korusu, Naile Sultan Korusu, Emirgân Korusu, İstinye Koyu Korusu, Kalender Korusu, Tarabya’da Fransa, Almanya büyükelçiliklerinin Korusu, Huber Köşkü Korusu, karşı tarafta ise Fethi Paşa Korusu, Vaniköy’ünde Papaz Korusu, Kandilli’de Cemile Sultan Korusu, Çubuklu da Hidiv Korusu ve Beykoz Korularında. 

Erguvanı Boğaz’da görmeli, karadan geçip gitmek hem Boğaz’a hem de erguvana hakarettir. İstanbulluların Boğaziçi vapurlarında her iki sahili görecek bir yerde oturup erguvanları Boğaz’da seyretmeleri gerekir. Ahmet Hamdi Tanpınar ise Beş Şehir’de gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa onun erguvan olduğunu yazıyor.

“BAHAR OLDU GÜZEL EVDE DURULMAZ

BU MEVSİMDE ERGUVANA DOYULMAZ.”

Mor Salkım

Boğaziçi’nin erguvandan sonra bir diğer tabii dekoru ise mor salkımdır. O erguvan gibi hüdâ-yı nâbit olmayarak insan eliyle dikilip büyütülür. Erguvan koruların kıyıların çiçeği olma özelliğini taşırken, mor salkım konakların, köşklerin yanı başındadır. 

Ağaçların beline sarılmış, kollarıyla dalına uzanmış hep aşk halindedir. Malum sarmaşık “aşk” kökünden gelir. İstanbul’da araması en zor olan nesnelerden birisidir. Çünkü doğrudan göz önüne çıkmayıp, hep geride kalır, kuytu köşeleri sever. Boğaziçi’nde hâlâ birçok yalının bahçesinde, ağaçlar üstünde yahut kameriyenin gölgeliğinde, bazen Küçüksu’da olduğu gibi bir kır kahvesinde mor salkım her köşeye yar ağyar demeden ülfet eder. 

Köşkler, konaklar ve yalılar bir bütün içinde incelenmesi güç de olsa tek tek aranıp bulunduğunda geneli ve bütünü anlatabilecek durumdadır. Akbıyık, Edirnekapısı, Zeyrek, Göztepe ve Üsküdar’da olduğu gibi. Fakat Boğaziçi’nin tenha sokaklarında, Beylerbeyi’nde, Anadoluhisarı’nda, Kandilli’de, Kanlıca’da; öbür yakada ise Arnavutköyü’nde, Emirgân’da, Bebek’te, Rumelihisarı’nda, Büyükdere ve Tarabya’da arayanın bulacağı örnekler hâlâ mevcut. Bunlardan en güzeli Defterdar Camii duvarında sarılı olan mor salkımdır.

Sümbül

İstanbul’un en eski çiçeklerinden biridir. Sümbül, kışın sona erdiğini ve baharın geldiğini müjdeleyen bir çiçektir. Hem güzel kokusu hem de renkli görüntüsüyle İstanbul’u neşelendirir. Aynı zamanda divan edebiyatında sevgiliyi, aşkı, özlemi ve hüznü anlatmak için kullanılan bir çiçektir. Uzun müddet sert olan hava bugünlerde sümbülîleşti.

Hava-yı sünbülide seyr-i sünbülzar âlâdır 

Zemini asumanı gösterir özge temaşadır. 

Gene gömgök tere batmış çıkageldi çemene 

Nevbahar oldu diye verdi haberler sünbül

İstanbul’da çiçek yetiştirmeye önce gül ile başladım. Son merakım ise sümbül. Çocukluğumun kokuları olan leylak, beyaz zambak ile, ahşap evimizin tahtalarına kadar sinen sümbül. Sümbül sevdası ben de öylesine büyüdü ki, bunun için özel geziler yapar oldum. Bunlardan birini de Eskihisar’a giderek gerçekleştirdim. 

İstanbul'un ağaç ve çiçek kültürü
İstanbul’un ağaç ve çiçek kültürü

Eskihisar’ı seçmem tesadüfi değil. Osman Hamdi Bey’in buradaki köşkünün bahçesinde sümbülcülük yaptığını biliyordum. Bu geleneğin devam edip etmediğini öğrenmek amacıyla gidip müspet sonuç alınca pek sevindim. Köyde Lütfü Acar isimli bir sümbülcünün bahçesini bulduk, bize rengarenk açmış sümbüllerinden demet demet hediye etti. 

Sümbülde beni çeken sadece kokusu değil, yukarıda zikrettiğim Baki’nin sümbül kasidesindeki beyitini her bahar ilk sümbülü görüşümde söylememin zevkidir. Gerçi seracılar kış ortasında sümbül çıkarıp tabiatın dengesini ve benim de o beyiti vakt-i merhununda söylememin zevkini öldürüyorlar, ama elden ne gelir. İstanbul’da daha önce aynı haddini bilmezliği meşhur çiçekçi Sabuncakis keferesi de yaparmış.

Sümbülde beni çeken diğer bir taraf da hilkatinden geliyor. Kupkuru, neredeyse çürümeye yüz tutmuş bir soğan alıyorsunuz, onu sonbaharda toprağa gömüyorsunuz ve size nefis bir görünüm ve hoş bir kokuyla ilkbaharda cevap veriyor. Bu mucizeye ne denir:

Severim her güzeli Sen’den eserdir diyerek

İstanbul’da sümbül deyince hemen akla gelen Koca Mustafa Paşa’daki Sünbül Efendi Dergahıdır. Bu hafta özellikle sümbül açısından incelemek üzere külliyeye gittim. Dört bir tarafını gezdim. Sadece türbede, sandukanın başucunda küçük bir şişede birkaç sap sümbül bırakılmış. Sümbül adını taşıyan koskoca alanda ne Allah için ne de tarikatın piri Sünbül Efendi Hazretleri için bir tek soğan sümbül ekilmemiş. Sanki alay eder gibi naylondan yapma çiçek buketi içindeki sümbüller türbeye asılmış. Hemen ertesi gün en güzel sümbülümü saksısı ile beraber türbeye gönderdim. Türbedar Hanımefendiye teslim edildi, ama kapalı mekânlarda kaç gün yaşar ki! 

İçinde dört ayrı vakıf bulunan ve milyarlar toplanan külliyede hiçbir zevk-i selim sahibi Müslümanın aklına özel bir sümbül bahçesi yapmak gelmemiş. Hela kapılarına kadar el atılmış, kilitli ayakkabılıklar yaptırılmış, mezarlık telleri değiştirilmiş, fakat şu âna kadar açmış tek bir sümbül soğanı bile ekilmemiş. Halbuki gönül isterdi ki, orada bir sümbül cümbüşü olsun. Her renk, her çeşidi bulunsun. En azından sandukanın etrafı bizim gibi hariçten gelenlerle dahi olsa sümbül saksılarıyla doldurulsun! Sümbülsüz Sünbül Efendi olmasın.

Gül hazin sünbül perişan, bağzarın şevki yok, 

Geldi amma neyleyim sensiz baharın şevki yok

Gül

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Belde-i Tayyibe’nin “gülleştirilmesi”ni, gülle donatılmasını talep ediyoruz. Fatih Sultan Mehmet’e ecdadının “İslâmbol’u aç, gülzar yap” şeklindeki tarihî hedefine uygun olarak bu “mutluluk şehri’nin büyük bir kampanyayla bir “gülistan’a dönüştürülmesini, bir gülistan olmasa bile en azından “gülşen”lerle donatılmasını gönlümüzden geçiriyoruz. 

İstanbul'un ağaç ve çiçek kültürü
İstanbul’un ağaç ve çiçek kültürü – Gül

Meşhur mutasavvıf Ümmi Sinan şiirindeki şehri tarif ederken “bağı, duvarı güldür gül” diyor. Demek ki, sadece gül bahçeleri yetmez, duvarların da sarmaşık güllerle donatılması gerekir. İstanbullular tıpkı yüz bin ağaç kampanyası gibi elli bin gül bizden, elli bin gül sizden anlayışıyla derhal teşebbüse geçmeli. Artık yerli mi olur yoksa yabancı mı bilmem, amma hazırlıklar yapılmalı, güller tedarik edilmeli ve yeni kampanya başlatılmalıdır. Tıpkı Emirgan’daki Lale Bahçesi gibi sadece güllerden meydana getirilmiş bir bahçenin açılması bu kampanyada ana hedef olmalıdır. 

Herhalde isminden dolayı bu özel bahçe Gülhane’de açılabilir. Bu işin yürütülmesini Park ve Bahçeler Müdürlüğü üstlenebilir. İstanbul’da Gül Baba Türbesi ve Gül Camii’nden sonra bir de “gül bahçesi” olabilir. Daha önce Turing Kurumu adına bakımı yapılan Çubuklu, Hidiv Kasrı, Malta Köşkü ve Çamlıca gül bahçeleri vardı. Şimdi de bu kısmen Fenerbahçe’de devam etmektedir. Ama tarihi sorumluluk itibarıyla Belde-i Tayyibe’yi Büyükşehir Belediyesi’nin gülzar yapma faaliyetini üzerine alması gerekmektedir. 

İstanbul'un ağaç ve çiçek kültürü
İstanbul’un ağaç ve çiçek kültürü

Bugün Gülhane Parkı, ağaçlarından ve adını aldığı güllerinden ziyade hayvanat bahçesiyle tanınmaktadır. Halbuki bir zamanlar Topkapı Sarayı’na gül yetiştirilen bu bahçe şimdi de aynı özelliği taşıyabilir. Sadece küçük çapta dar alanlarda değil, büyük boyutlarda gül bahçeleri Gülhane’nin alametifarikası olabilir. 

Eskiden kültürümüzde “bahçe yapmak” tabiri kullanılırdı. Bazı alanlara, özel kişiler yahut devlet bahçe yapardı. Tıpkı cami yapmak, hamam yapmak, çeşme yapmak gibi. Yani bu bir hayır hizmetiydi. Şimdilerde birçok güzel âdetimiz gibi bu da unutuldu gitti. İstanbul’a gül bahçeleri yaparak Büyükşehir Belediyesi bu tarihî geleneği de yeniden başlatma şerefine sahip olabilir. Teklif bizden, gayret ve himmet sizden! 

Son söz Hacı Arif Bey’den; 

Açıl ey gonca-i sadberk yaraşır 

Sana gülzarda gezmek ne çok yaraşır 

(Hicazkâr)

Meraklısına notlar

1. Sadberk “rosa centifolia” yüz yapraklı bir gül çeşididir. Türünün en makbullerindendir. Gül, havadar orta güneşli yerlerde killi ve kumlu toprakları sever. İyi gül yetiştirilmek için sulamaya çok önem verilmeli, toprak en aşağı 15-20 santime kadar ıslatılmalıdır.

2. Çiçeklerden yayılan koku, günün saatlerine göre değişir. Gülü havanın hafifçe nemli olduğu sabah saatlerinde koklamak lazımdır. Çok sıcak ve soğuk havalarda koku özelliğini kaybeder. Mayıs ve haziran “koku ayları”dır. Gülü koklarken özenle sapından tutmalı ve hafifçe sallamalıdır.

3. Türkiye’de ticari gül yetiştiriciliği Bulgaristan göçmenlerinin Kızanlık’tan getirdikleri güllerle yayılmış, Isparta, Afyon, Aydın, Adana ve Yalova’da odaklaşmıştır. Eskiden bu şehirlere Edirne’yi de ilave edebilirdik. 

Tarihimizde İstanbul’da da Hekimbaşı Salih Efendi, Necmettin Okyay gibi meşhur gül yetiştiricileri çıkmıştır. İstanbul’da benim en beğendiğim gül bahçesi ise Çubuklu Kasrı’ndaki Çelik Bey’in gülşeni idi. Doğrusu Gülersoy’a da bu yakışırdı…

4. Bu yazım üzerine Park ve Bahçeler Müdürlüğü Göztepe’de güzel bir gül bahçesi yaptı. Görmeyenlere tavsiye ederim.

İstanbul'un ağaç ve çiçek kültürü
İstanbul’un ağaç ve çiçek kültürü – Mimoza

Bu yazıyı Halûk Dursun Hoca’nın “İstanbul’da Yaşama Sanatı” kitabından derleyen ve yapay zekâ yardımıyla oluşturduğu fotoğrafları için GÖKHAN GENÇ’e çok teşekkür ederim. 

Gökhan’ın kaleminden daha fazlasını okumak isterseniz USLU KAFALAR’a, yapay zeka ile ilgili çalışmaları için RUPSANATAI sitesine ve ULAKBERİD instagram sayfasına göz atabilirsiniz. 

Çiçeklerle ilgileniyorsanız “GÜZEL KOKAN ÇİÇEKLER” yazım da hoşunuza gidebilir.

Seyahat etmeyi seviyorsanız güncel geziler ve fotoğraflar için instagram sayfamı ziyaret etmeyi unutmayın: FİGEN KOKOL

Efsaneleri ile ünlü, ormanları, şelaleleri, kanyonları ile oksijen deposu Kaz Dağları. Yeşille mavinin kucaklaştığı bölge, Türkiye’nin en özel doğal alanlarından biri. Binlerce yıl önce dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı, Zeus’un doğduğu, Truva Savaşı’na sahne olan topraklar burası… Aynı zamanda Emine’nin aşkına Hasan’ın kendini sulara attığı, Sarıkız’ın dağlara terkedildiği namı diğer İda Dağı… Sadece bir doğa harikasına gittiğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz, bazıları hüzünlü efsanelerle dolu topraklara adım attığınızı hatırlatmak isterim. İşte size harika bir Kaz Dağları gezilecek yerler rehberi…

Homeros’un İda’sı

Baharın ilk günlerini karşılamak için bana göre, en doğru adreslerden biri Kaz Dağları. Şair Homeros da İda’nın güzelliğine hayran kalmış ve yüzyıllar önce İlyada’da Kaz Dağları’ndan “Bol pınarlı vahşi hayvanların anası” olarak bahseder. Her yerinden suların fışkırdığı doğa, yeşilin her tonu, rengârenk çiçekleriyle şov yapar adeta, üstüne üstlük göz alabildiğince muhteşem manzaralar sunar size. Serin sularında içiniz ürpererek yüzebilir, geceleri oksijenden sarhoş mışıl mışıl uyursunuz.

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları gezilecek yerler

15 yıldan fazla olmuştur, ilk defa yürüyüş için gittiğim Kaz Dağları’na yine bazen yürüyüş bazen de sadece gezmek amacıyla gittim. Dağlara, ağaçlara, çiçeklere düşkün biri olarak her seferinde ferahlık veren havası, gözlerimi alamadığım yeşiliyle hayranlığın bir kat daha arttı. Zeytin bahçeleri, çam ağaçları, çiçekleriyle bedene de ruha da iyi gelen bir yer bana göre. 

Gerçek bir aktivite merkezi

Kaz Dağları tarihi köyleri, yürüyüş parkurları ve kamp alanlarıyla gerçek bir aktive ve dinlenme merkezi. Hafta sonu kaçmağı için de koca bir hafta için de yeterli şeyler bulabiliyorsunuz. İster çadırınızı alın gelin ister birbirinden tatlı butik otellerde kalın, şehre döndüğünüzde enerji depolarınız sizi günlerce idare edecek kadar dolu olacak ve belki de tekrar gidebilmek için gün sayacaksınız. 

Kaz Dağları’nı yok etmeyelim!

Kaz Dağları’nın adını son zamanlarda çok duyduk ama hepsi iyi şeyler değildi. Altın aramak için ormanları yok edenler, zeytinleri kesenler, HES projeleri derken bu cennet köşe bazı çıkarlar uğruna feda ediliyor. Dünyanın birçok köşesinde altın var ama Kaz Dağları bir tane… Böyle bir güzelliği koruma yerine yok edenlere sonuna kadar karşıyım… 

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları

Kaz Dağları nerede?

Kaz Dağları Biga Yarımadası’nda Çanakkale ile Balıkesir şehirleri arasında uzanıyor. Babadağ, Karataş Tepe ve Sarıkız Tepesi olmak üzere üç tepeye sahip. Bunlardan Karataş Tepe en yüksek olanı ve yüksekliği 1774 metre. 

Kaz Dağları Milli Parkı ise bu alanın küçük bir alanını kaplıyor. 

KAZ DAĞLARI GEZİLECEK YERLER

Adatepe

Kaz Dağları’na ulaşmak için en iyi noktalar; Zeytinli, Kızılkeçili, Güre ve Altınoluk ama gelin biz gezmeye bölgenin dillere destan iki köyünden başlayalım. Yeşilyurt ve Adatepe neredeyse Kaz Dağları’nın sembolü olmuş yerlerden. Rum ustaların ellerinden çıkmış taş evleri, duvarlarından sarkan mor salkımlarıyla sokaklarında dolaşmaya doyamayacağınız güzellikte diyebilirim. 

Adatepe’nin hikayesi ilginç. Yıllar önce neredeyse yok olmak üzereyken bir araya gelen ileri görüşlü birkaç aydın sayesinde hayata yeniden dönmüş. Şimdi çoğu restore edilmiş evleri ve pırıl pırıl sokaklarıyla tam bir örnek köy. Bir tarafta taştan Rum evleri, diğer tarafta Osmanlının ahşap mimarisi. Eğer Adatepe’deyseniz buraların en harika manzarası için Zeus Altarı’na mutlaka uğramalısınız. Tanrıların tahtını andıran bu kaya parçası size Edremit Körfezi’nden Midilli’ye kadar nefes kesen bir manzara sunacak.

Yeşilyurt

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları gezilecek yerler – Yeşilyurt Köyü

Yeşilyurt adını son dönemde biraz daha fazla duyurdu. Köy, bir zamanlar Rumlarla Türkmenler ve Yörüklerin bir arada yaşadığı yerlerden biriymiş. Mübadeleyle Rum nüfus bölgeden ayrılmış. Şimdilerde çehresi daha da güzelleşen köyde birkaç butik otel ve pansiyon var. Sokaklarını gezerken beni en etkileyen şeyse bu güzel evlerin pencerelerini bahçelerini süsleyen sardunyalar, badem ağaçları ve onların eşsiz kokuları oluyor. 

Köy meydanındaki yüzyıllık camiye, küçük ama şirin Teknoloji Müzesi’ne uğramadan geçmeyin. Ayrıca köye has cevizli tahinli Çetmi tatlısı, gözleme ile mantı karışımı manlama ve karadut suyunun tadına da bakmalısınız. 

Hasan Boğuldu Göleti

Hazin hikâyesiyle ünlenmiş Hasan Boğuldu Göleti ve Sütüven Şelalesi Kaz Dağları’nın şu an en çok turist çeken yerlerinden biri haline geldi. Hasan Boğuldu Göleti adını birbirine kavuşamayan iki aşık, Emine ve Hasan’dan alıyor. Ağaçlarla çevrili bölgenin çevresi piknik alanı olarak kullanılıyor ve bir de restoran bulunuyor. Buraya gelenlerin en sevdiği aktivitelerden biriyse bu havuzun buz gibi sularına girmek. 

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları gezilecek yerler – Hasan Boğuldu Göleti

Zeytinli Köyü’ne bağlı olan bölgeye gitmek için Beyoba Köyü yolunu kullanmalısınız.

Emine’yle Hasan’ın hüzünlü hikayesi için KAZ DAĞLAR MİLLİ PARKI sayfasına göz atabilirsiniz. 

Sütüven Şelalesi

Hasan Boğuldu Göleti’nden ulaşabileceğiniz şelalenin etrafına yapılan yürüyüş yolları sayesinde rahatlıkla gezebiliyorsunuz, su kenarına kadar inebiliyorsunuz.  Buranın bir güzel yanı da yol üzerindeki stantlarda köylülerin dağlardan bahçelerinden topladıkları malzemeden yaptıkları ev yapımı ürünler. Bölgenin ünlü zeytininden peynirinden otlarından almak için doğru adres de burası. 

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları gezilecek yerler

Mıhlı Çayı

Sulu manzaralar seviyorsanız Mıhlı Çayı ve civarını da uğramalısınız. Çanakkale tarafında yer alan Mıhlı Çayı’nın oluşturduğu turkuaz havuz gözlere şenlik bir manzara oluşturuyor. 

Taş Köprü

Bir Roma köprüsü olan bu taş köprü Mıhlı Çayı üzerine yapılmış. Çay ve ağaçlarla beraber harika bir fotoğraf noktası. Yakınındaki taş bina eskiden değirmen olarak kullanılırmış. Boş fotoğrafını çekmek isterseniz erken saatlerde gitmenizi tavsiye ederim. Özellikle hafta sonuna denk geldiyseniz etraf çok kalabalık olabiliyor.   

Kızılkeçili Köyü

Kızılkeçili ise bölgede yaşayan Yörük ve Türkmenlerin kültürüne şahit olabileceğiniz güzel köylerden biri. Köy merkezinde koca koca çınarların altına kurulmuş köy kahvesinde oturup çay içerken köy halkından birileriyle tatlı bir muhabbet kaçınılmaz oluyor. Belki bizim denk geldiğimiz gibi, düğün öncesi gelin almaya giden davullu zurnalı bir düğün alayına da denk gelirsiniz. 

Kaz Dağları
Kaz Dağları

Köy meydanında el işi ürünler satan teyzeler burada da var. Sonrasında isterseniz dere kenarına inip çayın üzerine kurulmuş masalarda bir şeyler atıştırabilir ya da köyün üst kısımlarına doğru çıkarken gözlerinizi yeşile doyurabilirsiniz. 

Kaz Dağları Milli Parkı

Kaz Dağları Milli Parkı’na giriş noktalarından biri Zeytinli Köyü. Burası Türkiye kadar dünyanın da en önemli yeşil alanlarından biri olarak gösteriliyor. Oksijen seviyesi Alplerden sonra ikinci sıradaymış. Denizle ormanın yarattığı bu benzersiz özellik, buradaki oksijen sarhoşluğunun ana sebebi. 

Bölge o kadar özel ki, bitki çeşitliliğinden bunu görebiliyorsunuz. 800’den fazla çeşidin 49’u Anadolu’ya, 31’i ise sadece milli parka endemik türlerden oluşuyor.  Eskiden bölgeyi sadece alan kılavuzları ile gezebilirken şimdi serbest bırakılmış. İyi mi yapılmış tartışılır ama yine de alan kılavuzu almanız mümkün. 

Kazdağı Milli Parkı Tel: 0224 241 72 00

Otomobil ile giriş ücreti 2022 için 36 TL

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları gezilecek yerler

Sarıkız Türbesi

Milli park içerisindeyken görebileceğiniz yerlerden biri de başka bir efsanenin kahramanı Sarıkız’ın türbesi. Burada her yıl ağustos ayında Sarıkız Türkmen Şenlikleri düzenleniyor. Bölgede yaşayan Türkmenler tarafından organize edilen şenlik neredeyse 700 yıllık bir geleneğin devamı. Tepede çok fazla görülecek bir şey yok ama bu sembolik noktayı görmeden geçmek olmaz. Bölge de taş bir duvar var ve buradan Edremit Körfezi’nin manzarasını izleyebilirsiniz. 

Sarıkız Efsanesi ile ilgili farklı versiyonlar anlatılıyor ancak en yaygını şu şekilde: 

Sarıkız’ın güzelliği o dönemde civar köylerde çok konuşulurmuş ancak Sarıkız kendisine yaklaşmak isteyen tüm delikanlıları geri çeviriyormuş. Buna içerleyen delikanlılar tarafından genç kız hakkında bir dedikodu çıkarılınca babasından namusunu temizlemesi istenir. Kızını çok seven baba öldürmeye kıyamaz ve onu ormana götürüp ölüme terk eder. 

Aradan geçen yılların ardından baba dağlarda yaşayan bir kızın varlığını duyar ve kızı olduğundan şüphelenerek onu aramaya çıkar. Kızını yaşıyor bulur. Yanına gittiğinde içmek ve yüzünü yıkamak için su ister. Sarıkız bir elini denize bir elini dağlara uzatarak ona hemen suyu verir. O an yanlışını anlayan baba üzüntüsünden dağlarda ölür. İşte onu bulduğu bu tepe Sarıkız Türbesi’nin olduğu yer kabul ediliyor, onun yanındaki zirve ise Baba Tepe olarak adlandırılmış. 

Tahtakuşlar Köyü ve Etnografya Müzesi

Tahtakuşlar Köyü yine Kaz Dağları’yla özdeşleşmiş yerlerden biri. Türkmenlerin ağırlıkta yaşadığı köy adını ahşap işlerinde ustalaşmış Türk boylarından almış. Halen eski Türkmen kültürünün yaşatılmaya çalışıldığı köy, Alibey Kudar isimli bir öğretmenin kurduğu Etnografya Müzesi ile ünlendi. Türkiye’nin ilk özel etnografya müzesi olma özelliğini taşıyan müze birçok ödül de almış. Türkmen kültürüne has malzeme, giyecek, alet, halı, çadır gibi birçok şeyi bir arada görebiliyorsunuz. 

Kaz Dağları gezilecek yerler
Yörenin ünlü yemeklerinden mantı ile gözleme karışımı Manlama

Şahindere Kanyonu

Altınoluk tarafında yer alan kanyon bölgenin oksijen depolarının başında geliyor. İşte Alplerin oksijenin bol havası burada da var. Kanyon doğa sever, yürüyüş sever ve fotoğraf çekenlerin çok hoşuna gidecek yerlerden biri aynı zamanda. Milli park sınırlarında olduğundan ve tehlikeli olduğundan kanyona izinsiz giriş yasak. 27 kilometre uzunluğundaki kanyonun açıklığı da 700 metre kadar.

Şelaleye giden yol yürüyüş için en çok tercih edilen rotalardan biri. 500 metre kadar suların içerisinden yürümeniz gerekiyor, o yüzden hazırlıklı gelmekte yarar var. Deniz ayakkabısı ya da kaymayan bir sandalet almayı unutmayın. Yürüyüş sonunda da göletin buz gibi sularında yüzebilirsiniz. Kanyon civarında bir de piknik alanı bulunuyor. Dere kenarı ya da dere içine yerleştirilen masalarda piknik yapılabiliyor. 

Piknik alanına giriş ücreti 2022 için 4 TL.

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları gezilecek yerler – Edremit Körfezi

Kaz Dağları Seyir Terası

Şahindere Kanyonu üzerinde bulunan seyir terası 900 metrelik bir tepe üzerine inşa edilmiş. Panoramik manzaraları seviyorsanız buraya da mutlaka uğramalısınız, zira inanılmaz bir manzara var.

Çamlıbel Köyü

Tuncel Kurtiz’in ünlendirdiği ve çok sevdiği köy tarihi evleri ve onu çevreleyen zeytin bahçeleri ile bölgenin güzel köylerinden biri. 

Mehmetalan Köyü

Bölgenin tipik köylerinden biri ama Yeşilyurt, Adatepe gibi yerlere göre daha sessiz sakin. Tarihi taş evler, sokaklar gezmek ve fotoğraf için harika bir fırsat verecek size. Zeytinli Köyü üzerinden ulaşacağınız köyde Kaz Dağları’ndaki en iyi kamp yerlerini de bulabilirsiniz. 

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları gezilecek yerler

Kaz Dağları kamp alanları

Hızır Kamp

Kaz Dağları deyince akla ilk gelen yerlerden biri burası. Kamp yeri ama bildiğimiz kamp yerlerinden biraz farklı, yoga ve benzeri etkinliklerle ön plana çıkıyor. Çadır, ahşap-taş ev ve ağaç ev olmak üzere 3 çeşit konaklama imkânı var. Hızır Kamp ile ilgili önemli bir not, buraya rezervasyonsuz gidemiyorsunuz. Özelikle bahar-yaz ayları gibi dönemlerde çok yoğun olduğundan çok önceden rezervasyon yapmanızı öneririm. 

Akeleos

Tatlı bir karı kocanın işlettiği bu kamp yeri diğerlerine göre nispeten daha yeni ama oldukça organize bir yer. Kalacakların rahat edebilmeleri için her şeyi düşünmüşler ama her konuda da gelenleri serbest bırakmışlar. Dilediğiniz yerde kamp yapabilir, isterseniz kendi çadırınızı getirebilir, isterseniz onların çadırında kalabilirsiniz. Dilerseniz oradan yiyip içebilir ya da dışarıdan yiyeceklerinizi getirebilirsiniz. Dere kenarındaki olması size ayrı bir keyif verecek bundan emin olabilirsiniz. Otopark, duş tuvalet, buzdolabı, mutfak gibi birçok imkân var. 

Telefon: Ali Akbulut – 0537 418 35 68

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları

Akyar Kamp

Milli parklara girmeden bir önceki kamp yeri… Burası da yine sakin kamp yerlerinden biri. 

Endes Kamp

Çadır ya da ahşap evlerden birinde kalma imkânınız var. Kendi çadırınızı da getirebiliyorsunuz. Evlerde kalmayı tercih ederseniz etrafındaki ekili alanları kullanabiliyorsunuz, yani ister çapalayın ister olmuş ürünlerden toplayıp yemeğinizi yapın. Kahvaltı ve akşam yemeği olmak üzere iki öğün yemek çıkıyor ve yemekler fiyatlara dahil edilmiş. Çadır isterseniz yemekler dahil değil ona göre  Ortak kullanım alanlarında duş, mutfak gibi imkân bulunuyor.

Kaz Dağları gezilecek yerler
Yeşilyurt Köyü

Güre Kaplıcaları

Kaz Dağları’na yakınlığının yanı sıra denize sıfır olması Güre kaplıcaların en güzel yanlarından biri. Bir yanda orman havası bir yanda deniz havası ve şifalı sular. Kaz Dağları gezinize gerçekten güzel bir son olabilir.  Kaplıca sularının romatizma, cilt hastalıkları, astım, kireçlenme gibi birçok rahatsızlığa iyi geldiği söyleniyor. Civarda birçok otelde kaplıca var. Kaplıcalardan hem konaklayarak hem de günü birlik olarak yararlanabiliyorsunuz. 

Saruhan Termal Otel, Güre Termal Resort, Kazdağları Allia Thermal, Adrina Termal, Ramada Resort, Venüs Termal Butik Otel bunlardan birkaçı. 

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları gezilecek yerler – Yeşilyurt Köyü

Kaz Dağları’na nasıl gidilir?

Kaz Dağları’na gitmek için farklı birkaç seçenek var. Öncelikle araçla gitmek isterseniz Tekirdağ ve Çanakkale yolunu tercih ederseniz 5 saatten fazla sürüyor. Bursa üzerinden yeni Balıkesir yolu bu açıdan oldukça kestirme. 3 – 3,5 saate Edremit’e varmış oluyorsunuz. Kendi aracınızla gitmenin bir avantajı da bölgede dağınık olan birçok yeri rahatça gezebilme şansınız oluyor.

Karayoluyla gitmek isterseniz bir başka alternatif de otobüsler. Edremit, Akçay, Altınoluk bölgeyi gezmek için en iyi başlangıç durakları. 

Kaz Dağları gezilecek yerler
Kaz Dağları gezilecek yerler – Yeşilyurt Köyü

Bir başka yol ise uçakla gelmek. Edremit – Koca Seyit Havalimanı işi oldukça kolaylaştırıyor. Buradan önemli noktalara aktarma yapabilirsiniz. Havalimanından araç kiralayarak gezmek de farklı bir seçenek olabilir. 

BAHARDA GEZİLECEK YERLER – EN GÜZEL 8 ÖNERİ için bu yazıma da bakmanızı tavsiye ederim. 

Daha çok fotoğraf ve geziler için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol

Muhteşem mavi – beyaz seramikler, rengarenk binalar, Doura Nehri’nin harika görüntüsü, deniz ürünleri ve şarabıyla leziz bir mutfak, büyüleyici şehir Porto’ya götürüyorum sizi bu sefer. Bu küçük şehirde hem görecek hem de sevecek çok şey var. Canlı sokakları, tarihi dokusu ile ilk defa gidenleri derinden etkileyecek eminim. O zaman gelin, kısaca Porto tarihine göz atalım ve Porto’da gezilecek yerler nerelerdir detaylı inceleyelim.

Lizbon ve Porto’yu görenler genelde ikiyi ayrılıyor. Bir Lizboncular var bir de Portocular… Lizbon, büyük, modern ve heyecanlı. Porto ise homojen, değişmemiş, karakter sahibi ve etkileyici. Gördüğüm iki şehir de beni çok etkiledi ama açıkça belirtmeliyim ki, Porto’nun kalbimde yeri bir parçacık daha fazla… Çünkü kendine has bir kimliği var, Portolular da zaten bununla gurur duyuyorlar. 

Ülkeye adını veren Porto, ülkenin ikinci büyük şehri. Kuzey bölgesinin başkenti. Merkez ve çevresinde 2,4 milyon insan yaşıyor. Şehrin en karakteristik özelliklerinden biri, taş döşeli sokaklarıyla tepelere kurulmuş olması.

Porto'da gezilecek yerler
Porto’da gezilecek yerler – Carmelitas Kilisesi

Biraz tarih

Porto, Keltler tarafından Douro Nehri kıyısına kurulur. 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olan bu bölge, “Portus Cale” adıyla anılır ve bu isim günümüzdeki “Porto” kelimesinin de kökenini oluşturmuş. Bir ara Vizigotlar gelir, 716’da Müslümanların eline geçer. Bu dönem 868 yılına kadar devam eder. Sonraki yıllarda Portekiz siyasi bir varlık olarak ortaya çıkar. 

Orta çağ boyunca, Porto’nun ticari potansiyeli Douro Nehri’nin kıyısındaki limanıyla büyür. Bu dönemde, Porto’nun ticaret merkezi olarak önemi artar. Yine bu dönemde Portekiz tarihinde önemli yeri olan Prens Gezgin (Kâşif) Henry Batı Afrika’ya seyahatler gerçekleştirir ve Keşifler Çağı’na öncülük eder. 

1415’e gelindiğinde Porto halkının ismi “tripeiros yani işkembe yiyenler”e çıkar. Çünkü dünyayı keşfe yolladıkları denizcilerin yanlarına hayvanların en iyi kısımları veriliyor, onlardan geriye ne kalırsa şehir sakinlerince tüketiliyormuş. Bugün halen işkembe, şehrin yemek kültüründe önemli bir yere sahip. 

18. yüzyıl Porto’nun Altın Çağı

1580 – 1640 yılları arasında İber Yarımadası İspanyol Habsburg Krallığı’nın yönetimine girer. Bu Porto’nun çok işine yarar, ona hem itibar getirir hem de ticari olarak büyümesini sağlar. O yüzden 18. yüzyıl Porto’nun Altın Çağı olarak adlandırılır.  

18. yüzyılda Porto şarapları sayesinde şehir artık önemli bir sanayi şehri haline gelmiştir. Bu dönemde birçok zengin aile şehri Barok ve Neoklasik binalarla donatır.

1807’de Napolyon’un işgaline uğrar ve 1814’e kadar Fransızların kontrolü altında kalır. 1820 yılında Liberal Devrim isteyenlerin merkezidir. 1910 yılında gelindiğinde cumhuriyet kurulur. Daha sonra Porto geçici olarak Portekiz’in başkenti olur. 1974 yılında Porto altyapısını büyük ölçüde yeniler ve 2001 yılında Avrupa kültür başkenti seçilir.

Porto'da gezilecek yerler
Porto’nun alışveriş caddesi…

Bugün Porto, tarihi doku modern şehir hayatıyla iç içe geçmiş durumda. Tarihi binaları, müzeleri, lezzetli mutfağı ve canlı kültürüyle dünyanın her bir yanından insanların ilgisini çekmeye devam ediyor. Bu etkileyici şehrin tarihi merkezi UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. 

Azulejos nedir?

Porto deyince gözümün önüne hep mavi – beyaz seramiklerle kaplı binalar gelirdi. Gider gitmez de bu binaların izini sürdüm. Hiçbir yerde benzerini görmediğim bu işçilik gerçekten de şehre değer katan en önemli eserler. O yüzden bu seramik (çini) işinden kısaca bahsetmek istiyorum. Şehre damga vuran bu mavi – beyaz seramiklere “azulejos” deniyor. Peki, nedir azulejos ve onları normal seramiklerden ayıran özellikler nelerdir?

Porto'da gezilecek yerler
Azulejoslardan bir örnek

Azulejos, özellikle Portekiz ve İspanya’nın geleneksel seramik işçiliğiyle süslenmiş, renkli ve desenli çinilerdir. Bu çiniler genellikle binaların iç ve dış dekorasyonunda kullanılır ve kendine özgü tarzlarıyla tanınırlar.

Azulejos teriminin kökeni ise Arapça ve “mavi renkli taşlar” anlamına geliyor. Araplar, İranlılardan öğrendikleri seramik sanatını 14. yüzyılda İspanya’nın fethiyle bu topraklara taşımışlar ve Sevilla bu tekniğin merkezi olmuş. 15. yüzyılda Portekiz kralının Sevilla’da bu seramikleri görmesinden sonra Portekiz için mimari seramik alanında yeni bir dönem açılır. Zamanla, azulejos Portekiz’de dekoratif sanatın ayrılmaz bir parçası haline gelir.

Azulejosların ayırt edici özellikleri:

  • Renkler ve Desenler: Genellikle mavi ve beyaz renklerdeki desenlerle öne çıkarlar, ancak zamanla diğer renkler de kullanılmaya başlanmış. Çeşitli desenler ve motiflerle süslüdürler ve genellikle geometrik, floral veya manzara motifleri içerirler.
  • Kullanım Alanları: Binaların dış cephe süslemelerinde, duvar kaplamalarında ve iç mekân dekorasyonunda sıklıkla kullanılırlar. Kiliselerden saraylara, kamu binalarından evlere kadar geniş bir alanda kullanımı yaygın.
  • Teknik ve İşçilik: Azulejos, özenle işlenmiş seramik panellerdir. Her biri elle yapılır ve genellikle çini seramiği üzerine sırlanır. Bu süreç, her bir panonun benzersiz olmasını sağlar.
  • Anlatıcı Özellik: Azulejos, genellikle tarihî olayları, mitolojik sahneleri veya dini hikayeleri anlatan panolar halinde kullanılır. Bu panolar, sadece dekoratif öğeler değil, aynı zamanda bir hikâye de anlatır.

Artık, azulejos Portekiz ve İspanya’nın kültürel mirasının önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Zengin renkleri, özel desenleri ve anlatıcı özellikleriyle birçok şehrin mimarisinde karşımıza çıkabiliyorlar. 

Biraz Portekizce’ye ne dersiniz?

Genel bir yanılgı Portekizce ve İspanyolcanın benzerliği ancak komşu olmasına bakmayın, diller pek benzemiyor. Hatta halk arasında İngilizce ve Fransızca konuşma oranı çok yüksek. Sıkıştığınızda İngilizce konuşmak en iyisi. 

Ziyaret ettiğiniz bir ülkenin dilinde işinize yarayacak kelimeleri öğrenmek oldukça sempatik oluyor. O yüzden birkaç kelime Portekizce öğrenmeye ne dersiniz?

Bir yere girdiğinizde ”iyi günler” anlamında “bom dia” (good day) ya da boa tarde” (good afternoon) kelimelerini kullanabilirsiniz. 

Muito obrigada” (many thanks) – “Çok teşekkür ederim” demek.  Ancak söyleyen kişi erkek ise “muito obrigado” demek daha doğru oluyor. 

PORTO ŞEHRİNDE ÖNE ÇIKAN BÖLGELER

Ribeira: Manzara ve tarih

Porto'da gezilecek yerler
Porto’da gezilecek yerler – Ribeira manzarası

En ünlü ve tarihi bölgesi. Şehrin gerçek atmosferini hissedebileceğiniz yer burası. Dar sokaklar, taş döşeli yollar, kimisi pastel kimisi renkli çinilerle süslü ince uzun evlerin ardından sizi nehir ve koskoca Dam Luis Köprüsü karşılar. Burası gece gündüz şehrin en hareketli yeri. Şehrin en lezzetli yemekleri için buradaki restoranları tercih etmelisiniz.

Konaklama için ideal ancak erken davranmazsanız yer bulma şansınız olmayabilir. Her şeye yakın olması nedeniyle her zaman popüler olduğundan burada kalmak istiyorsanız planlarınızı erken yapmanızda fayda var. 

Baixa: Her şeye yakın

Kısacası her şeye yakın, dersem doğru olur. Konaklama açısından da ideal bölgelerden biri. Her zevke ve bütçeye göre oteli burada bulabilirsiniz. Şehrin önemli ikonları kadar gece hayatı için mekanlar da bu bölgede. Mesela, Torre dos Clerigos, Sao Bento bu bölgede. 

Cedofeita: Hem trend hem çekici

Şehrin genç ve artistik yüzü deniyor. Konsept mağazalar, sanat galerileriyle şehir meydanına makul uzaklıkta bir bölge. Hareketin içinde olmak istiyorsanız Rua Galeria de Paris’i denemelisiniz. Şehrin kuzeyinde kalan bu bölgede konaklama için de uygun fiyatlı oteller bulabileceksiniz. Cristal Palace bu bölgede…

Foz do Douro: Deniz havası

Şehrin daha aristokrat bölgesi. Dokusu da havası da güzel. Merkezden uzak, biraz daha sakin bir tatil geçirmek istiyorsanız burayı öneririm. Okyanus havası almak isterseniz doğru adres de burası. Tek dezavantajı şehir merkezine göre konaklama burada biraz daha pahalı. 

Porto'da gezilecek yerler
Foz’dan okyanus manzarası

Vila Nova de Gaia: Şehrin yeni yüzü

Nehrin karşı kıyısında yer alan bölgeye köprü aracılığıyla yürüyerek ya da araçla rahatça ulaşabiliyorsunuz. Burası “rabelo” olarak anılan ahşap tekneleriyle ünlü. Günümüzde bu teknelerle nehir turu yapılıyor. Gastronomi olarak da oldukça çok iyi seçenekler bulabiliyorsunuz. Aynı zamanda birçok şarap mahzeni bu bölgede yer alıyor. 

PORTO’DA GEZİLECEK YERLER

Capela das Almas – Chapel of Souls / Ruhlar Şapeli

Bu şapel Porto’nun ünlü mavi çinilerin/seramiklerini görebileceğiniz duraklardan biri. Mavi-beyaz panelde farklı azizlere ait sahneler canlandırılmış. 1929 yılına kadar beyaz duvarlara sahip şapel bu tarihten sonra seramiklerle kaplanmış. Tasarımı Eduardo Leite tarafından yapılmış, Viúva Lamego Ceramics Fabrikası tarafından üretilmiş.  

Porto'da gezilecek yerler
Capela das Almas

Igreja de Sao Francisco / San Francisco Kilisesi

Şehrin en çok ziyaret edilen yeri burası olabilir. Merkezi konumu sayesinde herkesin uğradığı yerlerin başında geliyor. Dışarıdan her ne kadar Gotik bir yapı gibi dursa da içeri girdiğinizdeki Barok atmosfer sizi şaşırtacak. Çünkü neredeyse her santimi bir şeylerle süslü, dekorasyonunda 300 kilogram altın yapraklarının kullanıldığı kilisenin içi gerçekten göz kamaştırıcı. Bir tek kilise göreyim derseniz orası burası… 

Palacio da Bolsa / Bolsa Sarayı

Başlangıçta borsa olarak kullanılan bu yapı, bugün kültürel etkinliklerin, sergilerin yer aldığı bir mekân olarak hizmet veriyor. Yapımına 1842 yılında başlanmış 1909 yılında tamamlanmış. 

Yapının dış yüzeyinde karmaşık oymalar, süslü detayların yanı sıra büyüleyici bir avlusu bulunuyor. Porto’nun zengin ve ekonomik geçmişini gözler önüne sermeye yetecek güzellikte, diyebilirim. Sarayın en önemli odalarından biri olan Salão Árabe (Arap Odası) Mağribi esinlenmeli bir mimari şaheser olarak gösteriliyor.

Giriş ücreti 12 Euro, 12 yaşına kadar çocuklar ücretsiz. 

9.00 – 18.30 saatleri arasında açık. 

Bilgi için: PALACIO DA BOLSA

Ponte de Dom Luis I / Dom Luis I Köprüsü

Porto'da gezilecek yerler
Dom Luis Köprüsü

Köprüyü gördüğünüzde tanıdık bir esinti hissedecek misiniz sizde? Mimari Eyfel Kulesi’nin mimariyle aynı yani Gustave Eiffel. Üstte şehrin metro hattı var aşağı bölümde ise normal trafik akıyor. Her iki katta da yayalar için yürüyüş alanları bulunuyor. Artık şehrin sembolü haline gelmiş köprü 1886 yılında inşa edilmiş. Tepelere kurulmuş şehrin hem alt hem üst bölümünü birbirine bağlıyor. Buradan şehri izlemek kesinlikle Porto’da yapacağınız en güzel şeylerden biri, özellikle akşam saatlerine denk geldiyseniz gün batımını buradan izleyin.

Jardins do Palacio de Cristal / Kristal Sarayı Bahçeleri

Bu bahçe 1860 yılında Alman peyzajcı Emile David tarafından tasarlanmış. Farklı temalara bölünen bahçe, şehir manzarasını da izleyebileceğiniz bir alana sahip. İçerisinde aroma bahçesi, tıbbi bitkiler, gül bahçesi, orman ve Duygular Bahçesi gibi bölümleri var. 

Romantik bir ortam ama aynı zamanda fotoğraf çekebileceğiniz bir yer arıyorsanız bu bahçeye mutlaka uğramalısınız. İçerisindeki camdan binadan dolayı Kristal Saray olarak anılıyormuş. 

Livraria Lello / Lello Kitapçısı

Porto'da gezilecek yerler
Livraria Lello‘nun içinden görüntüler

Şehrin ilginç duraklarından biri. 1906 yılından beri açık olan mekân aslında harika tasarlanmış bir kitapçı. Mimarisiyle ünlü ama asıl ününü Harry Potter’ın yazarı J. K. Rowling’e ilham verdiği duyulduktan sonra kazanmış. İçeri giriş ücreti 5 Euro. Ancak alışveriş yaparsanız biletinizi gösterdiğinizde bu ücret kitap ücretinden düşüyor. Kitapçıya girerken de ücret ödenir mi demeyin, kesinlikle görülmeye değer. 

Bilet ücreti 5 Euro… Online alırsanız sıra beklemekten kurtulursunuz. 

Casa de Musica / Müzik Evi 

Müzik Evi diye çevirebileceğimiz bu bina 2005 yılında konser salonu olarak açılmış. Ancak bina mimarisiyle turistlerin oldukça ilgisini çekiyor. Hollandalı mimar Rem Koolhaas’ın tasarımı olan binada yeme içme ve çalışma alanları da bulunuyor. Zaman zaman ücretsiz etkinliklerin olduğu binayı rehberli turlarla gezebiliyorsunuz. 

Museu Nacional Soares dos Reis / Soares dos Reis Ulusal Müzesi

1833 yılında kurulan müze Portekiz’in en eski müzesiymiş. İçerisinde sanat eserleri yanı sıra arkeolojik eserler de sergileniyor. 16.  ve 20. yüzyıla ait bu eserler arasında seramikler, heykeller, resimler, değerli baskılar, mücevher, mobilya, tekstil ve cam işleri yer alıyor. Henrique Pousão, Silva Porto, António Carneiro, Aurelia de Souza, Amadeo de Souza Cardoso gibi ikonik sanatçıların eserleri koleksiyonun parçaları arasında…

Torre dos Clerigos ve Igreja dos Clerigos – Clerigos Kulesi ve Kilisesi

Porto'da gezilecek yerler
Clerigos Kulesi

Porto deyince ilk karşınıza çıkacak fotoğraf buraya ait olabilir. Şehrin her yerinden görüldüğü gibi tepesinden de harika bir Porto panoraması izleyebiliyorsunuz. Özellikle gün batımında güzel oluyormuş. 1753’te inşa edildiğinde düz bir zemine sahip olmadığı için oldukça gülme konusu olmuş. Ama bugün dediğim gibi Porto’nun en bilinen eseri. 225 merdivenle çıktıktan sonra 76 metreden Porto manzarası eminim hoşunuza gidecektir. 

Kiliseye giriş ücretsiz. 

Kule giriş ücreti: 6 Euro

Sao Bento Train Station / Sao Bento Tren İstasyonu 

Gördüğünüz en ihtişamlı tren istasyonu burası olabilir. İhtişamı büyüklüğünden değil, incelikle işlenmiş mimarisinden geliyor. Her yeri dev seramiklerle işlenmiş istasyon yolcudan daha çok turisti ağırlıyor bence. 1903 yılında inşa edilen istasyon 20 bin seramikle ince ince işlenmiş. Mevsimleri, taşımacılığı anlatan bu seramikler Portekiz’in o ünlü azulejoslarının en güzel örneklerinden biri sayılıyor. O yüzden azulejos görmek isteyenler burayı kesinlikle rotalarına almalı. 

Porto'da gezilecek yerler
Porto’da gezilecek yerler – San Bento Tren İstasyonu

Cais da Ribeira / Ribeira Rıhtımı

Adını Ribeira Rıhtımı olarak çevirebileceğimiz bölge şehrin galiba en canlı ve en renkli yerlerinden biri. Gündüz şehri seyrederken bir şeyler yudumlamak geceleri ise hem yerel yemeklerin tadına bakmak hem de Portekiz melodileri dinlemek için en güzel noktalardan biri bence. Kısacası gündüz – gece burası her zaman çok hareketli. Sahil boyunca yürüyebilir, kemerlerin üzerindeki restoranlarda Porto usulü pişirilen balıkların tadına bakabilirsiniz. 

Porto'da gezilecek yerler
Ribeira sahili

Mercado do Bolhão / Bolhao Pazarı

Gittiğim yerde pazar gezmeyi çok seviyorum. Şehrin ruhunu anlamak için en iyi yerler diyebilirim. Bu market de onlardan biri… 1839’dan beri açık olan market 1914’te şu anki adresine taşınmış. 2020 yılında restorasyon geçirdikten sonra tekrar açılmış, biraz fazla süslü püslü ama kesinlikle çok güzel. Bolca meyve suyu satan rengarenk stantlar, sebzeler, çeşit çeşit ekmek ve peynir, balıklar, etler ve yerel lezzetlerin yanı sıra el işi ürünler, hediyeliklerden bolca görebiliyorsunuz. Yemek için de seçenek var.

Porto'da gezilecek yerler
Bolhao Pazarı

Casa do Infante / Infante Evi 

Efsaneye göre Kâşif Henry 1394 yılında burada doğmuş. Restore edilen bu güzel ev daha sonraları Porto’nun ilk gümrük binasıymış. Bugün 3 katlı bina sergi alanı olarak kullanılıyor. 2002 yılında tabanında yapılan kazılarda Roman dönemine ait mozaik eserlere denk gelinmiş. Çıkarılan eserler bina içerisinde görülebiliyor. 

Parque da Cidade / Şehir Parkı 

Portekiz’in en büyük şehir parkı burası. Yürüyüş patikaları, bisiklet yollarıyla bu yeşil alan hem dinlenmek ideal hem piknik için halkın en sevdiği alanlardan. Gezinizin yorgunluğunu atmak için göl kıyısında kısa bir mola vermek size de iyi gelebilir. 

Igreja das Carmelitas / Carmelitas Kilisesi

Porto'da gezilecek yerler
Porto’da gezilecek yerler

Yan yana iki kilise olmasından dolayı birçoklarının dikkatinden kaçmayı başaran bir kilise. Bu ikiz kiliseyi bölen sadece küçük bir bina var aralarında. 17. yüzyıla ait kilise yine mavi – beyaz seramikleriyle görmeniz gereken yerlerin arasında olmalı. 

Igreja do Carmo / Carmo Kilisesi

Carmo Kilisesi, Igreja das Carmelitas ile ikizi kilise olarak anılıyor. Carmo Kilisesi’nin seramikleri şehrin mavi – beyaz seramikleri arasında en iyilerinden biri olarak gösteriliyor. Dolayısıyla bütün fotoğrafçıların uğradığı ilk durak burası oluyor.

Porto'da gezilecek yerler
Carmo ve Carmelitas kiliseleri

Praça da Batalha / Batalha Meydanı

Rua de Santa Catarina’nın güneyinde kalan bu meydan Igreja de Santo Ildefonso ve onun sevimli ikiz kuleleriyle çevrili. Aynı zamanda Ulusal Tiyatro Sao Joao bu meydanda yer alıyor. Bu sevimli meydana yolunuz bir şekilde düşüyor. 

Rua de Santa Catarina / Santa Catarina Caddesi

Şehrin en önemli alışveriş caddelerinden birisi burası. Kafeler, butikler ve bitmeyen kalabalığıyla her zaman hareketli. Etkileyici Cafe Majestik ve Capela das Almas bu cadde üzerinde yer alıyor. 

Teleferico de Gaia / Gaia Teleferiği

Şehrin karşı kıyısında yer alan teleferik, şehir manzarası izlemek için heyecanlı bir seçenek isteyenlerin tercihi. Dom Luis Köprüsü ile nehir kıyısı arasında güzel bir rotası var. Bu 5 dakikalık yolculuk şehrin tarihi yakasını görmeniz için size iyi bir fırsat sunuyor. 

Igreja de Santo Ildefonso / Santo Ildefonso Kilisesi

Barok tarza sahip 18. yüzyıl eseri olan bu kilise Batalha Meydanı’nda yer alıyor. İkiz kuleli kilisenin duvarındaki mavi – beyaz seramikler Aziz Ildefonso’nun hayatına ait sahneler içeriyor. 

Porto'da gezilecek yerler
Porto’da gezilecek yerler – Santo Ildefonso Kilisesi

 Se do Porto ya da Porto Cathedral / Porto Katedrali  

Önemli kiliselerden biri de Porto’nun tepelerine kurulmuş olan Porto Katedrali. 12. yüzyılda yapımına başlanmış, tekrar tekrar ilaveler yapılmış ama 18. yüzyılda büyük değişikliklere uğramış. O yüzden gezerken farklı dönemlere ait tarzları görebiliyorsunuz. Kemerli bölümü şehrin görülmesi gereken yerlerinin başında gösteriliyor. Terasından güzel bir Porto manzarası izlemek mümkün. Prens Henry 1394’te burada vaftiz edilmiş.

Aynı zamanda katedralin olduğu meydanın ortasında bir sütun var. Suçlular bir zamanlar burada asılırmış. 

Serralves (Park ve Müzesi)

Bir zamanlar ünlü iş adamı Carlos Alberto Cabral’ın evi olan bina şu an Serralves Vakfı tarafından yönetilen bir proje. Doğa ve sanatı birlikte ele alan bu çok amaçlı alanda aslında herkese hitap edecek bir şeyler var. Şehir merkezinin biraz dışında olduğunu söylemeliyim.

İçerisinde Çağdaş Sanat Müzesi yıl içerisinde ulusal ve uluslararası sanatçılara ait birçok sergiye ev sahipliği yapıyor. Park alanı ise 18 hektarlık bir alan ve içerisinde göl, gül bahçesi, ağaç tepelerinde yürüyüş yapabileceğiniz bir asma yol bulunuyor. Aynı zamanda ünlü sinemacı Casa do Cinema Manoel de Oliveira’ya ait sergi alanını da ziyaret edebilirsiniz. 

Giriş ücreti: 20 Euro (her şey dahil), sadece müze 12 Euro, sadece park 12 Euro

Nisan-eylül arasında pazartesi – cuma 10.00 – 19.00 arası açık 

Ekim-mart arasında pazartesi – cuma 10.00 – 18.00 arası açık

Majestic Cafe / Majestik Kafe

Bu kafe dünyanın en güzel kafeleri arasında gösteriliyor. Rua de Santa Catarina üzerindeki kafe, Art Nouveau tarzının en güzel örneklerinden biri. Parizyen tarzıyla tasarlanan mekân 1921 yılında açıldığında farklı bir isme sahipmiş. O zamanlar zenginlerin buluştuğu bir yermiş ancak zamanla gözden düşmüş ve kapanmış. 1983 yılında “ulusal değer” olarak kabul edildikten sonra önemli bir restorasyon geçirmiş ve 1994 yılında tekrar açılmış. O tarihten beri de şehrin en çok ziyaret edilen yerleri arasında. Kapasite dolduğunda giriş için sıra beklemeniz gerekiyor. O yüzden mümkün oldukça erken gitmekte fayda var.

Porto'da gezilecek yerler
Majestik Kafe

Avenida dos Aliados / Aliados Bulvarı

Şehrin ana meydanlarından biri burası. Görkemli belediye binası ve 19. ve 20. yüzyıl eseri birçok güzel bina burayı turistlerin gözde mekanlarından biri yapıyor. Buradan devam ettiğinizde Ribeira bölgesine ve Dom Köprüsü’ne kadar ulaşabiliyorsunuz.

Monastery of Serra do Pilar/ Serra do Pilar Manastırı

Gaia bölgesinin en dikkat çekici binalarından biri sayılıyor. Dom Luis Köprüsü’ne bakan manzarası, silindir tasarımıyla şehre damga vuran eserlerden biri. 16. yüzyılda inşa edilmeye başlanan yapının tamamlanması bütçe olmadığından 72 yıl sürmüş.

Keşişler için inşa ediliyor ancak 1832 yılında kuşatma sırasında bir dönem askeri üs oluyor, 20. yüzyıldaysa topçu birliğine ev sahipliği yapıyor. Kilisenin hemen önünde bir seyir terası var, kubbeye ücretli olarak çıkış yapılabiliyor. 

Yapmadan dönmeyin:

  • Şehrin sembollerinden biri olan tarihi tramvaylardan birine mutlaka binin. En ünlü hat #22 olan. 
  • Gaia bölgesindeki tavşan heykelini ziyaret edin. 
  • Şarap mahzenlerini gezin.
  • Sokak aralarındaki grafitiler keşfedin.
  • Nata’yı burada mutlaka yiyin: CONFEITARIA DO BOLHÃO
Porto'da gezilecek yerler
Azulejos

Mavi-beyaz çinileri görebileceğin en önemli noktalar:

  • Igreja de Carmo 
  • São Bento Railways station 
  • Porto Cathedral 
  • Iglesia de San Ildefonso (Church of Saint Ildefonso)
  • The Chapel of Souls

Porto şarap mahzenleri:

  • Calém
  • Graham’s
  • Taylor’s
  • Ferreira
  • Sandeman
  • Adriano Ramos Pinto
  • Real Companhia Velha

Porto’da manzara noktaları:

  • Maradouro da Vitoria
  • Miradouro das Virtudes
  • Torreão do Jardim do Palácio
  • Bar Guindalense
  • Bar Miradouro Ignez
  • Jardim do Morro
  • Serra do Pilar Monastery
Porto'da gezilecek yerler
Porto manzarası

Porto’nun yakınlarda neler var?

  • Matosinhos – Plajları ile ünlü…
  • Guimaraes – Portekiz’in doğum yeri kabul ediliyor. Kalesi ile ünlü…
  • Braga – Portekiz’in en eski şehri. 2000 yaşındaki şehirde bahçeler, kiliseler ve saraylar görülebilir.
  • Aveiro – Takma adı Portekiz’in Venedik’i… Bolca kanal görmek garanti. 
  • Costa Nova – Bir başka deniz – plaj şehri. Su sporları ve deniz ürünlerinden yapılma yemekleri en önemli cazibesi.

PORTO GEREKLİ BİLGİLER

Porto neresi?

Portekiz’in ikinci büyük şehri. Atlas Okyanusu kıyısında kuzey kesiminde yer alan eski bir şehir. 

Portekiz’in para birimi nedir? 

Euro

Porto’da ne kadar kalınır?

Bana göre en az 3 gece kalınmalı. Aslında küçük bir şehir olduğundan ana gezilecek yerleri 1 günde hızlıca tamamlamak mümkün. Ancak hakkıyla gezeyim ve keyfini çıkarayım istiyorsanız bence 3 geceyi hak eden bir şehir. Ben 2 gece kalmama rağmen doyamadığımı belirtmeliyim.

Porto'da gezilecek yerler
Ribeira sahili

Porto’ya ne zaman gidilir?

Nisan-ekim arası Porto’nun en güzel zamanları diyebilirim. Yaz aylarına denk gelen temmuz- ağustos ayları hem sıcak hem de kalabalık geçiyor. O yüzden Mart sonundan haziran sonuna kadar hem ılıman havanın keyfîni çıkartabilir hem de renkli parklarında vakit geçirebilirsiniz. Yine eylül-ekim ayları havanın ılındığı kalabalıkların azaldığı bir dönem. Sonbahar renkleriyle şehri izlemek çok keyifli olacaktır. 

Aylara göre bakarsak şubatta Casa da Musica’da konserler ve Fantezi Film Festivali Fantasporto; mayısta Tiyatro Festivali; haziranda Serralves em Festa; ekimde Amplifest ve Festival Gastronómico Francesinha; kasımda Porto Maratonu; aralıkta Noel pazarlarına göre gezinizi planlayabilirsiniz. 

Ben 2023 yılında mart sonunda Porto’ya gittim ve inanılmaz güzel bir havaya denk geldim. Gündüzleri neredeyse tişört-şortla gezilecek bir hava vardı. Ancak bu mevsim normallerinin üzerindeydi. Gitmeden önce hava durumunu kontrol etmenizde fayda var. 

Porto’da ne yenir? Porto’da nerede yenir? 

Porto’nun yemek kültürüyle ilgili bazı temel bilgiler ve mekân önerileri için PORTO’DA NE YENİR? PORTO’DA NEREDE YENİR? başlıklı yazıma göz atabilirsiniz.  

Porto'da gezilecek yerler
Porto yemekleri

Porto’da nerede kalınır?

Gallery Hostel

Porto’da popüler konaklama seçeneklerinden birisi. Sanat ve konforun bir araya geldiği bu hostel, Rua Miguel Bombarda’da, şehrin sanat ve kültür bölgesine oldukça yakın bir konumda bulunuyor. Hostelde, sanat temasını odalardan ortak alanlara kadar her yerde hissediyorsunuz. Odalar temiz ve rahat, her biri farklı bir konseptle dekore edilmiş. Misafirlerin rahatı ve keyfi düşünülerek özenle tasarlanmış.

Ayrıca, konuklara ücretsiz kahvaltı sunuluyor ve konaklamanız sırasında çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Şehri turları, sosyal etkinlikler ve sanat atölyeleri bunlardan birkaçı.

Hotel da Bolsa

Porto’nun UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Ribeira bölgesinde bulunan otel tarihi bir dokuya sahip. Özellikle konumuyla dikkat çekiyor. Eski bir binada hizmet veren otel, tarihi dokuyu korurken modern olanakları da kullanmış. Konuklar için odalar konforlu bir şekilde hazırlanmış ve oldukça temiz…

Otel ücretsiz Wi-Fi, oda servisi gibi birçok hizmet sunuyor. Douro Nehri’nin yanı başındaki otel Ribeira Meydanı’na sadece birkaç adım uzaklıkta. Bu konumuyla, Porto’nun tarihi bölgesini keşfetmek için mükemmel bir başlangıç noktası, diyebilirim. Ayrıca çevresinde restoranlar, kafeler ve tarihi mekanlar bulunuyor.

Porto
Livraria Lello, Porto

Selina Porto

Her yere yakınlığı buranın en önemli özelliklerinden biri. Paris Galleries Caddesi’ne 4 dakika, Carlos Alberto Tiyatrosu’na birkaç adım, Clerigos Kilisesi’ne ise sadece 500 metre uzaklıkta. 

Selina Porto’da hem hostel tarzı yatakhaneler var hem de özel oda kiralayabiliyorsunuz. Yatakhanelerin her biri kendi banyo ve tuvaletine sahip. Yataklarda özel şarj ve raflar bulunuyor. Her bir yatak, kendi perdeleri sayesinde özel bir alan yaratıyor.

Mekân, harika bahçesi, barı ve restoranı sayesinde oldukça popüler. Misafirleri için düzenlediği ücretsiz içki saatleri diğer misafirlerle tanışmak için de fırsat yaratıyor. 

Almada Guest House

Şehrin üst bölümünde yer alıyor ancak merkezdeki birçok yere genellikle 5-6 dakikalık yürüyüşlerle ulaşabiliyorsunuz. Ribeira sahili ise yaklaşık 10-12 dakika mesafede. 

Tarihi bir apartmanın içerisinde hizmet veren otelin içi de geleneksel tarzda döşenmiş. Odalar oldukça ferah ve temiz. Banyosu da oldukça geniş ve temizdi. Wi-fi, saç kurutma makinesi gibi temel malzemelere sahip. Resepsiyonu çok tatlı yaşlı bir Portekizli kadın yönetiyor ancak hiç İngilizce bilmiyor. Ona rağmen oldukça yardımcı ve güler yüzlü. Sadece nakit kabul ediliyor. 

Indulge Porto Flats

Şehir merkezindeki daire, Sa Bento Tren İstasyonu’na 1 kilometre mesafede yer alıyor. Apartmanda kalanlar için ayrı bir giriş mevcut… Aynı zamanda terası, şehir manzarası bulunuyor. 

Ücretsiz Wi-Fi, TV, klima, yemek alanı gibi temel özelliklere sahip. İçerisi hem aydınlık hem de çok zevkli döşenmiş. Mekan çok temiz ve ev sahibi çok misafirperver.

Porto’ya nasıl gidilir?

Türkiye’de Porto’ya en rahat gidiş sanırım havayolu ile. Türk Hava Yolları ve Portekiz Havayolları’nın Francisco Sá Carneiro Havalimanı’na direk ve düzenli seferleri bulunuyor. Diğer Avrupa şehirlerinden de Ryan Air, Wizz Air gibi uygun fiyatlı uçuşlar yakalamanız mümkün. Ben Porto’ya Londra gezimden Ryan Air’in direk uçuşu ile oldukça uygun bir fiyatla gitmiştim. Türkiye’den uygun fiyatlı uçuşlar ararken Avrupa aktarmalı uçuşlar bakmanızı tavsiye ederim. 

 Lizbon üzerinden gidip Porto’ya kara- demiryolu ile geçmeyi deneyebilirsiniz. 

Avrupa’nın birçok şehrinden gelirken İspanya şehirlerinden aktarma yaparak yine demiryolu ve karayolu ile Porto’ya gelebilirsiniz. Ben genelde bunun için Rome2Rio ve Omio sitelerini kullanıyorum, buralardan uygun saat ve fiyatları kontrol edebilirsiniz. 

Havalimanından merkeze ulaşım

Havalimanı ile merkez arası 11 kilometre. Merkeze ulaşım için seçenekler otobüs ve metro. E-line (Violet / Mor Hat) ile havalimanından şehir merkezine doğrudan rahatça gidebilirsiniz. Metro hattı ile yolculuk 25-30 dakika sürüyor. Tek yön ücreti 2,5 Euro.

Ayrıca, 601 numaralı otobüs hattı ile havalimanından şehir merkezine ulaşmanız mümkün. Otobüsle yolculuk yaklaşık 40 dakika sürüyor, ücreti ise 2 Euro. 

Tabii ki, taksi seçeneği mevcut. Yaklaşık 25-30 Euro arası tutuyor. 

Porto'da gezilecek yerler
Porto’nun ünlü tramvayı – 18 Numara

Şehir içi ulaşım

Porto’da şehir içinde ulaşımda metro, otobüs ve tramvay hattı kullanılabilir. Ulaşım için yaygın olarak Andante kart kullanılıyor. Bu kart otobüs, metro ve tarihi tramvaylarda geçiyor. Önceden doldurulmuş seyahat kredisi kullanabilir veya günlük, haftalık veya aylık abonelik şeklinde alabilirsiniz. Kartları duraklardaki makinelerden ya da dükkanlardan satın alabiliyorsunuz. 

Eğer şehirde uzun süre kalacak veya sık sık ulaşım araçlarını kullanmayı planlıyorsanız, Andante kartı veya benzeri bir kart kullanmak daha avantajlı olabilir. Kısa süreli veya sınırlı seyahatlerde ise tek seferlik bilet almak daha uygun olabilir.

Porto’da uzun süre kalacaksanız ve müzelerin bir kısmına mutlaka giderim, diyorsanız Porto Card’ı kullanmanız daha mantıklı. Çünkü kartı aldığınızda otobüs ya da şehir içi trenlere ücretsiz kullandığınız gibi şehirdeki bazı müzelere de bu kartla ücretsiz girme şansınız oluyor. 1-2-3-4 günlük seçenekleri bulunuyor.

Nostalji tramvaylara binmek isterseniz bunların biletlerini tek ya da gidiş-dönüş olarak alabiliyorsunuz. Tek yön 3,5 Euro, gidiş – dönüş 6 Euro. 

Hat 1 – Bununla deniz kıyısındaki Foz’a kadar gidip dönebiliyorsunuz. Yaklaşık 30 dakika sürüyor. 

Hat 18 – Bu hat çok turistik bir hat olmadığından çok tercih edilmiyor. 

Hat 22 – En çok tercih edilen hat. Şehrin görülmeye değer noktalarından geçtiği için turistlerce çok tercih ediliyor. Yaklaşık 30 dakika sürüyor. 

Porto'da gezilecek yerler
Porto Katedrali

Portekiz vize istiyor mu?

Portekiz bir Avrupa Birliği ülkesi olduğundan Porto’ya giderken Schengen vizesine sahip olmanız gerekiyor. Farklı bir ülkeden aldığınız Schengen’iniz varsa burada rahatça kullanabilirsiniz.

Schengen vizesini almanın zorlaştığı bu günlerde Schengen vizesi başvurusunda gereklilikleri çok dikkatlice okuyup titiz bir hazırlık yapmanızı şiddetle öneririm. Dolayısıyla, ilk defa vize alacaksanız SHCENGEN VİZESİ’ni anlattığım çok detaylı yazılarıma bakmanız işinize yarayabilir.

Yalnız gidilir mi?

Avrupa’da bir kadın gezgin olarak birçok yeri yalnız gezdim. Portekiz gezisinden yalnız değildim, yanımda yeğenim vardı. Gözlemlerime göre şunu söyleyebilirim ki, burası da kesinlikle tek başıma rahatça gezebileceğim yerlerden biri bana göre. Ancak ben her zaman tedbiri elden bırakmadan özellikle geceleri geç saatlerde dikkatli olmakta fayda olduğunu düşünüyorum. 

AVRUPA’NIN EN GÜZEL KÖYLERİ’ni merak ediyorsanız bu yazıma göz atmanızı öneririm. 

Daha çok fotoğraf ve geziler için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol

Beylikten imparatorluğa uzanan Osmanlının kültürel mirasını keşfetmek istiyorsanız göz kamaştıran mimarileriyle dikkat çeken camilerden birinin kapısından adım atmanız yeterli olacak. Mihrabından çinisine tarih kokan etkileyici detaylarla dolu camiler, 600 yıllık tarihi boyunca Osmanlı’da tarih ve estetiğin buluşma noktaları olmuş. Bu yazıda fotoğraflar eşliğinde en güzel Osmanlı camileri ile ilgili kısa notlar bulacaksınız.

Osmanlı İmparatorluğu, başta camiler olmak üzere bıraktığı eserlerle dünya mimarisine eşsiz katkılarda bulundu. Osmanlıya başkentlik yapan İznik, Bursa, Edirne ve İstanbul’da bu izleri sürebileceğiniz yüzlerce eser var. Her biri farklı özelliğiyle öne çıkan bu yapılar arasından ben sadece fotoğraflayabildiğim birkaç tanesini seçebildim. 

En güzel Osmanlı camileri
En güzel Osmanlı camileri – Sultan Ahmet Camii, İstanbul

Osmanlı cami mimarisi, estetik ve fonksiyonun mükemmel bir bileşimi aslında… Bu mimari tarz, büyüleyici kubbeler, zarif minareler, süslemelerle dolu geniş iç mekanlar demek. Bu estetik insanları derinden etkilemeyi başarırken bir yandan da bu yapıların etrafına inşa edilen mekanlarla camiler bir sosyal alana dönüştürülmüş. Bu yüzden birçok önemli caminin çevresinde medreseler, çeşmeler, hamamlar, dükkanlar görebiliyorsunuz.

Farklı dönemler gelişen teknikler

Osmanlının erken döneminde (14-15. yy) camiler, Selçuklu mimarisini devam ettiriyordu. Çatılar genellikle düz, yapıların kendisini de çok büyük değildi, içerisine girdiğinizde birçok sütun ve tonoz görürsünüz. Daha büyük ölçekli yapılarsa tek bir kubbe yerine çoklu küçük kubbelerden oluşuyordu.

Kuruluş dönemine denk gelen bu dönemin en önemli eserleri İznik’te görülüyor. İkinci başkent Bursa ise bu döneme damga vuran eserlerin ortaya çıkmasıyla büyük öneme kazanır. “Bursa üslubu” olarak da anılan bir tarz ortaya çıkar. Başkent Edirne’ye geçtiğinde artık burada camilere medreseler eklenir. Klasik dönemin temelleri de burada atılır. 

En güzel Osmanlı camileri
En güzel Osmanlı camileri – Süleymaniye Camisi’nden detaylar

Estetiğin zirvesi

Klasik döneme (15-17. yy) gelindiğindeyse kendi çizgisini oluşturan Osmanlı, cami mimarisinde hem teknikte hem de estetikte zirveye ulaşır. Son cemaat yeri ve avlular bu dönemin ayırt edici özellikleridir. Bu döneme damga vuran isim Mimar Sinan’dır. Özellikle kubbe mimarisinde getirdiği çözümlerle adını mimarlık tarihine yazdırır. Kendisinden önce mimaride kullanılan birçok formu çok daha büyük ve anıtsal bir boyuta taşır.

Batılaşma dönemi olarak kabul edilen 17 – 19. yüzyılda Avrupa’ya idari ve kültürel açıdan özenme mimariye de yansır. Yeni sanat akımların etkilediği bu dönemin yıldızıysa Balyan ailesidir. 18. yüzyıldan sonra Klasik dönem eserleri artık yapılmaz olur ve sivil mimari önem kazanır. 

EN GÜZEL BURSA CAMİLERİ

Yeşil Camii

En güzel Osmanlı camileri
En güzel Osmanlı camileri – Yeşil Cami, Bursa

Osmanlı Devleti’nin belki de yeniden doğuşunu simgeleyen bu anıtsal yapı 1419-1420 yılları arasında Sultan II. Mehmet tarafından yaptırılmış. Mimarı ise Hacı İvaz Paşa. Bölgeye ismini veren caminin önemi 15. yüzyıla ait çini kaplamalarından geliyor. Simetrik bir plana sahip camiye girişte sizi önce bir havuz karşılar.

Caminin hemen üst tarafında yine Bursa’nın sembollerinden olan Yeşil Türbe yer alıyor. 

Ulu Camii 

Çok kubbeli camilerin ilki olarak kabul edilen Ulu Cami 20 kubbeye sahip. Yıldırım Bayezid’in Niğbolu zaferinden sonra 1396-1400 yıllarında inşa edilmiş. Türkiye’nin en büyük ulu camisi olan Bursa Ulu Cami, mihrabı, minberi, levhaları, duvar yazılarıyla döneminin en iyi işçilik örnekleri görebileceğiniz bir yer. Duvarında aynı zamanda Kabe’nin örtüsü asılıyor. 

En güzel Osmanlı camileri
En güzel Osmanlı camileri – Ulu Camii, Bursa

Hacı Özbek Cami, İznik

Osmanlı’nın en eski mescididir. 1333-1334 yıllarında Hacı Özbek Bin Muhammed tarafından yaptırılan cami kare planlıdır. Türk sanat tarihi açısından önemli bir yere sahip olsa da Cumhuriyet döneminde yol çalışmaları nedeniyle bazı bölümler maalesef ortadan kaldırılmış.  

Bursa’da görebileceğiz diğer önemli camiler;

  • Emir Sultan Camii
  • Muradiye Camii
  • Hüdavendigar Camii
  • Yıldırım Camii

EN GÜZEL EDİRNE CAMİLERİ

Eski (Ulu) Cami

En güzel Osmanlı camileri
En güzel Osmanlı camileri – Eski Cami, Edirne

Osmanlıdan günümüze ulaşan en eski ve ilk anıtsal yapı olan Eski Cami, aynı zamanda ilk sultan cami (selatin) camilerden biridir. 1403-1414 yıllarında inşa edilen caminin mimarı Konyalı Hacı Alaeddin. Çok kubbeli tarza sahip Ulu Cami’de mermer kapı ve iç kısımdaki dekoratif yazı örnekleri dikkat çekicidir.  Camiye etkileyici bir etki yapan bu yazılar 18. ve 19. yüzyılda eklenmiş.

Bu yazıların güzelliğini anlatmaya halk arasında söylenen şu ünlü söz yeterli gelir sanırım: Selimiye’nin yapısı, Üç Şerefelinin kapısı, Ulu Caminin yazısı… 

Selimiye Camii

En güzel Osmanlı camileri
En güzel Osmanlı camileri – Selimiye Cami, Edirne

Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” diye nitelediği Selimiye Cami sadece Türk değil dünya mimarlık tarihinin de önemli eserlerinden biri sayılıyor.  II. Selim adına 1569-1575 yılların arasında yapılan bu şaheser aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor.  Sinan, burada hiçbir camide yer almayan bir teknik kullanarak yüksekliği 43,25 metre, çapı 31,30 metre tek bir ana kubbe inşa eder.  

Şehrin her yanından görülen cami, Sinan’ın şehircilik dehasının göstergesi kabul ediliyor.

Edirne’de görebileceğiz diğer önemli camiler; 

  • Üç Şerefeli Camii
  • II. Beyazid Camisi ve Külliyesi
  • Darül Hadis Camii

EN GÜZEL İSTANBUL CAMİLERİ

Sultan Ahmet Camii

En güzel Osmanlı camileri
En güzel Osmanlı camileri – Sultan Ahmet Camii

İstanbul’un eşsiz siluetine hâkim olan Sultan Ahmet Camii, Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli yapılarından biridir. 17. yüzyılın başlarında Sultan I. Ahmet tarafından yaptırılan bu muazzam yapı, mavi İznik çinileriyle süslenmiş iç mekanıyla ünlü. Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa’nın harikalar yarattığı yapıda çiniler kadar 23,5 çapındaki kubbesi ve ustalıkla yerleştirilmiş 260 pencere de önemlidir. Bu sayede cami benzerlerinde görülmeyen bir ferahlık ve aydınlığa sahiptir. 

Süleymaniye Camii

İstanbul’un tarihi yarımadasında yükselen Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın ustalığının bir başka örneği. 1551-1558 yıllarında Sultan I. Süleyman tarafından yaptırılan bu muazzam yapı hem estetik hem de fonksiyonel açıdan dikkat çeker. 

En güzel Osmanlı camileri
En güzel Osmanlı camileri – Süleymaniye Camii, İstanbul

Büyük avlusu, kubbesi, dört minaresi bir tasarım şaheseridir. Sinan’ın dehası olan is odaları ise yapının en ilginç yanlarından biridir. Dahi, kandiller ve mumlarla aydınlatılan camide isin duvarları kirletmemesi için hava akımını hesaplayarak, islerin bir odada toplanmasını sağlar.

Caminin 4 minaresi İstanbul’un fethinden sonraki 4. padişahı, 10 şerefesi ise 10. padişahı simgeler. Mimar Sinan’ın “kalfalık” eserim dediği Süleymaniye, adına yaptırılan sultanın gücünü gösterircesine İstanbul siluetinin en hâkim yapısıdır. 

Büyük Mecidiye Cami (Ortaköy Camii)

Aslında daha çok Ortaköy Camii olarak bilinen bu yapı Osmanlının geç dönem eserlerinden biri. Cami Sultan Abdülmecid tarafından Nigoğos Balyan’a yaptırılmış ve 1854 yılında ibadete açılmış. Tek kubbeli, iki minareli yapı hem konumu hem tasarımıyla İstanbul’u simge yapılarından biri haline geldi. İncelikle işlenmiş dış cephesi kadar iç süslemeleri de döneminin estetik zevkini anlatmaya yetiyor. 

İstanbul’da görebileceğiz diğer önemli camiler; 

  • Aya Sofya Camii
  • Kılıç Ali Paşa Camii
  • Sokullu Paşa Camii
  • Yeni Camii
  • Rüstem Paşa Camii
  • Şehzade Camii
  • Cihangir Camii
  • Nuru Osmaniye Camii 
  • Eyüp Sultan Camii  
  • Laleli Camii 
  • Dolmabahçe Camii 
  • Mihrimah Sultan Camii
  • Yavuz Selim Camii 
  • Fatih Camii 
  • Arap Camii
  • Molla Zeyrek Camii
  • Piyale Paşa Camii
  • Küçük Aya Sofya Camii
  • Sancaklar Camii
  • Çamlıca Camii
En güzel Osmanlı camileri
Eski Camii, Edirne

Bu eşsiz eserleri fotoğrafa yansıtabilmek için nelere dikkat etmeli?

Işık: En iyi fotoğraflar genellikle sabah erken saatlerde veya akşam gün batımlarında çekilir. Bu zamanlarda ışık dramatik ve daha etkileyicidir.

Perspektif: Farklı açılardan çekim yaparak caminin mimarisini en iyi şekilde vurgulayabilirsiniz. Örneğin aşağıdan, yukarıdan, uzaktan farklı açılar denenebilir.

Detaylar: Caminin detaylarını ve süslemelerini yakından çekerek, özgün ve ilgi çekici kompozisyonlar oluşturulabilir. Çini işçiliği, mihrap süslemeleri veya minber gibi detaylar, fotoğraflarınıza karakter katar.

İnsan Unsuru: Mümkünse, camiye gelen insanları fotoğraflarınıza dahil edin. Mekânın canlılığını ve atmosferini yansıtmanıza yardımcı olur.

Yansıma: Etrafınızdaki herhangi bir su kaynağı varsa bunu kullanarak ilginç kompozisyonlar oluşturabilirsiniz. Yansımalar fotoğraflarınıza derinlik ve estetik katar.

Zamanlama ve Sabır: En iyi çekimler için zaman ayırın ve sabırlı olun. İdeal ışık ve atmosfer koşullarını beklemek, daha etkileyici ve unutulmaz fotoğraflar elde etmenizi sağlar.

En güzel Osmanlı camileri
En güzel Osmanlı camileri – Yeşil Camii, Bursa

İSTANBUL – ANADOLU YAKASI’NDA GEZİLECEK YERLER‘i merak ediyorsanız bu yazım hoşunuza gidebilir.

Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: FİGEN KOKOL

Size göre de bahçe işleri büyülü bir dünya değil mi? Nokta kadar tohumdan çiçeğe, sebzeye bürünen dalları görmek bende böyle bir etki yapıyor inanın. Doğanın döngüsü içinde her yeni ay kendine özgü bir güzellik ve bereket getiriyor. Bu süreci izlemekse mucizeye şahit olmak gibi bir şey. Bu yeşil ve bereketli dünyada öyle güzellikler var ki, gelin bu dünyanın derinliklerine birlikte inelim. Çünkü bu yazının konusu: Hangi ayda ne dikilir olacak…

Bahçemizin her mevsim renk ve lezzetle dolup taşmasını sağlamak için birkaç basit ama önemli bilgiye hâkim olmak gerekiyor. Ancak bunun yanı sıra biraz çaba ve istikrar göstermek gerektiği kesin… Her şey hangi sebzenin ve çiçeğin hangi zamanda dikilebileceğini öğrenmekle başlıyor. Bu sayede bahçelerimizi bir yıl boyunca sürekli bir şölene çevirebiliyoruz.

Öncelikle tohumlarımızın ne istediğine bakarak başlayalım: Yeterli miktarda ısı, ışık ve su. Bunları dengeli bir şekilde verebilirsek başarıyla yeşerme fırsatı buluyorlar. Ancak şu önemli iki şeyi de göz ardı etmememiz lazım: Kaliteli tohumlara (bununla kastım yıllanmış tohumların yeşermeme ihtimali yüksek olabilir) ve kaliteli bir toprağa sahip olmak.

Hangi ayda ne dikilir?
Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler

BAHÇEMİZE HANGİ AYDA HANGİ BİTKİ VE SEBZELERİ DİKMELİYİZ?

Ocak ayı dikilecekler

Ocak ayının bahçeciler için bir başlangıç vakti olduğunu söylemeliyim. Bahçede çok işimiz olmadığını düşünebilirsiniz ama bu aydan başlayarak yapacaklarımızı planlamak ileriki günler için işimizi kolaylaştıracak. Öncelikle planlığınız dikimlere göre tohumlarımızın siparişini verebiliriz.

Sera – balkon gibi kapalı alanınız varsa bazı bitkileri fidelemek için havaların ısınmasını beklememize bile gerek olmayabilir.

Sebzeler:

Soğan

Sarımsak

Kapalı yeriniz varsa biber, patlıcan ve domates, mikro yeşillikler (turp, ıspanak, şalgam, roka, kişniş, hardal, rezene) 

Çiçekler:

Karanfil

Kardelen 

Zambak 

Bezelye çiçeği

Hercai menekşe

Cam güzeli

Begonya

Itır

Aslanağzı

Şubat ayı dikilecekler

Soğuklar hala ortama hakimken iç alandaki fideleme çalışmalarına devam edebiliriz. Baharı haber verecek sebze ve renkli çiçekleri ekmeye başlayabiliriz.

Sebzeler:

Sarımsak

Fesleğen

Ispanak

Kapalı yeriniz varsa bezelye, bakla, salatalık, biber, patlıcan ve domates

Çiçekler:

Karanfil 

Hatmi çiçeği

Yıldız çiçeği

Krizantem

Bezelye çiçeği

Sardunya

Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler
Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler

Mart ayı dikilecekler

Günlerin uzamaya başlaması ılık havaların habercisi gibi. Tabii, “mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır” bahçe severlerin özellikle unutmaması gereken bir atasözü. Bu ayda halen kar ve don olma ihtimalini akılda tutarak dayanıklı mevsimlik çiçeklerin dikimine başlayabiliriz. 

Sebzeler:

Marul

Yeşil soğan

Bakla

Bezelye

Ispanak

Turp

Kapalı yeriniz varsa domates, biber, patlıcan

Çiçekler:

Karanfil 

Sümbül 

Papatya 

Sardunya

Hüsnüyusuf

Peygamber çiçeği

Zinya

Kadife çiçeği

Horoz ibiği

Kozmos çiçeği (Meksika yıldızı)

Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler
Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler

Nisan ayı dikilecekler

Bahar kapıda… Günler uzarken bir yandan da havalar ısınıyor. Artık bahçeye gerçek anlamıyla inme zamanı geldi. Birçok tohumu gönül rahatlığıyla dışarıya ekebiliriz. Ama hala bazı sebzelerimizi kapalı alanda fidelememiz gerekiyor. 

Sebzeler:

Soğan

Enginar

Pancar

Bezelye

Turp

Kereviz 

Kıvırcık 

Ispanak

Kapalı yeriniz varsa domates, biber, patlıcan, kabak (yemeklik), tatlı kabağı, pırasa

Çiçekler:

Kosmos çiçeği

Gündüz safası

Kadife çiçeği

Mine

Ateş çiçeği

Petunya

Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler
Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler

Mayıs ayı dikilecekler

Normal şartlarda artık don-kar gibi soğuk riskinin ortadan kalktığı aya geldik. Bu günler yılın doğa açısından en muhteşem zamanı bana göre. Her şeyin yeşerdiği, çiçeklerin bolca açtığı günler. Etraf hem rengarenk hem de mis gibi kokuyor. Bizim de bu kokular arasında artık bahçe işlerine hız vermemiz lazım. 

Ölü bitkilerin temizlenmesi, toprağın havalandırılması, baharda budanacak bitkilerin budanması, topağın gübrelenmesi işleri bizi bekliyor. Tohumlar ya da fideler için yatakları da bu sırada hazırlayabiliriz. Sebze ve çiçek tohumlarının birçoğunu direk bahçe toprağına atma zamanı. Fidelerimizi de toprakla buluşturma zamanı…

Mayıs ayı birçok meyvenin de hasat zamanı. Daha önce verdiğimiz emeklerin karşılığı dallarda sizi bekliyor. Erikler olmaya başlamıştır bile… 

Sebzeler:

Yeşil soğan

Ispanak

Kıvırcık

Pancar

Havuç

Bezelye

Turp

Bezelye

Mısır

Salatalık

Fasulye

Kapalı yerininiz varsa kabak

Çiçekler:

Gül 

Lavanta

Müge

Açelya

Zinya

Ayçiçeği

Girit çiçeği

Yüksükotu 

Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler
Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler

Haziran ayı dikilecekler

Yaza ulaştık diyebilir miyiz? Bence evet 😛

En uzun günleri yaşadığımız bu günlerde artık hava sıcaklıkları da belirgin derece de artmış durumda. Bahçede yoğun günler… Bol bol kazma, çapalama, sulama zamanı. Öncelikle içeride fidelediğimiz bitkileri hazırladığımız yataklara ekebiliriz. Yıllık ve iki yıllık çiçek tohumlarımızı toprağa atma zamanı da geldi. 

Yine dallar birçok meyve ile dolu. Kirazlar, kayısılar, vişneler, dutlar ağızlara tat vermeye başladı bile…

Sebzeler:

Taze fasulye

Karpuz

Yeşil soğan

Kıvırcık

Kabak (yemeklik) 

Tatlı kabağı

Havuç

Brokoli

Çiçekler:

Ayçiçeği 

Begonya 

Gelin Çiçeği

Yıldız Çiçeği

Zinya

Kozmos

Yüksükotu

Temmuz ayı dikilecekler

Temmuz, sıcak hava ve bol güneşle birlikte bahçenin zirveye ulaştığı bir ay diyebiliriz. Sulama, çapalama ve bakım işlerine devam edebiliriz. Bu dönemde erkenden ektiğiniz sebzelerin bir kısmı için hasat zamanı geldi. 

Artık şeftaliler de olmaya başlamıştır.

Sebzeler:

Lahana (kış için)

Ispanak

Yeşil soğan

Turp

Pancar

Kıvırcık

Çiçekler:

Zinya

Yüksükotu 

Maranta (Dua çiçeği)

Ağustos ayı dikilecekler

Bu ay artık işler biraz azalsa da ellerimiz her zaman sebzelerin-çiçeklerin üzerinde olmalı. Ölü çiçeklerin temizlenmesi, fasulyelerin bağlanması vs… Ama bir yandan da şu ana kadar diktiğimiz çiçeklerin keyfini çıkarma, sebzelerinse hasat zamanı. Tabii ki, kış ayları için dikim hazırlıklarına başlamak gerekiyor. 

Sebzeler:

Roka

Kıvırcık

Turp

Yeşil soğan

Çiçekler:

Menekşe

Aynı safa çiçeği

Aster

Sedum

Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler
Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler

Eylül ayı dikilecekler

Gelecek yılın hazırlıklarına başlama zamanı. Dayanıklı yıllık çiçeklerin tohumlarını toprağa atmaya başlayabiliriz. Sebze hasadı artık sona yaklaşıyor. İncirler çoktan oldu, cevizlerin içi doldu. 

Sebzeler:

Ispanak

Brokoli

Pancar

Roka

Tere

Çiçekler:

Geyik otu 

Kanarya otu 

Diken çiçeği (Euphorbia)

Acı bakla çiçeği 

Hatmi çiçeği

Dişotu

Ekim ayı dikilecekler

Kışa hazırlanmak için en güzel günler. Bahçede ölen bitkileri toparlama, bazı ağaçları budama zamanı. Baharda açacak çiçek tohumlarını toprakla buluşturmak lazım. Bu ay özellikle soğanlı çiçeklerin ekim zamanı. Laleleri, nergisleri toprağa gömebiliriz.

Sebzeler:

Lahana

Pırasa

Sarımsak

Roka

Kıvırcık

Çiçekler:

Şakayık 

Hatmi çiçeği

Karanfil 

Bezelye çiçeği

Süs gelinciği

Hatmi çiçeği

Nergis

Lale

Çiğdem

Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler
Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler

Kasım ayı dikilecekler

Artık kış sebzelerinin zamanı geldi. Bazı çiçeklerin tohumları soğuklara oldukça dayanıklı ve kışı toprağın altında geçirdiklerinde gelişmelerini daha iyi tamamlıyorlar. Bu sayede erkenden bahçenin renklenme şansı oluyor. Budamalar devam ederken koruma altına alacağımız hassas çiçekleri yavaştan toparlama zamanı. 

Sebzeler:

Sarımsak

Soğan

Pazı

Turp

Bakla

Kuşkonmaz

Çiçekler:

Menekşe 

Kadife çiçeği 

Yüksükotu

Acı bakla çiçeği

Aralık ayı dikilecekler

Aralık ayında soğuk iklim sebzelerini ekerek ve kış çiçekleriyle bahçemizi süsleyerek yılın bu son ve soğuk ayında bahçemize ilgi göstermeye devam edebiliriz. Soğukları bizler de iliklerimize kadar hissediyoruz. O yüzden koruma altına alacağınız son çiçekleri de iç alana taşıyabilir, taşıma imkânı olmayan çiçekleri oldukları yerde sararak, örterek soğuktan ve dondan koruyabiliriz.

Sebzeler:

Brüksel lahanası

Kıvırcık

Bakla

Kapalı alanda mikro yeşillikler

Çiçekler:

Noel Gülü 

Kardelen 

Acı bakla çiçeği

Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler
Hangi ayda ne dikilir? Sebze ve Çiçekler

Tohum mu fide mi?

Burada söylediğim zamanlamalar genel olarak tohumdan yetiştirmeyi düşündüğünüz bitki ve sebzeler için. Tohumla uğraşmak istemiyorsanız hazır fidelerden alarak direk bahçenize dikmeyi deneyebilirsiniz. Onlar için zamanlamalar biraz daha farklı olacak tabii ki…

Son yıllarda mevsimler maalesef dengesini yitirmiş durumda. Bazen çok sıcak bir kış geçirebiliyor bazen de yaz aylarında sürekli yağışlı günlerle karşılaşabiliyoruz. Bu da çiçek –  sebze ve ağaçların üzerinde her zaman olumlu etki yapmıyor. O yüzden hava şartlarını sürekli kontrol ederek ekeceğiniz ya da hali hazırda ekmiş olduğunuz bitkilerin gelişimini önlemler alarak kontrol altında tutabiliriz. Elimiz gözümüz her zaman üzerlerinde olmalı. 

Bence yıl boyunca bahçe keyfi yapmak mümkün… Benim gözüm kış aylarında da bahçede, balkonda renkli şeyler görmek istiyor. Anlayacağınız kesinlikle renksiz kış günlerine mahkûm değiliz. Siz de benim gibi düşünüyorsanız HER MEVSİM RENKLİ BAHÇELER – KIŞIN AÇAN ÇİÇEKLER yazıma göz atmanızı öneririm. 

Seyahat etmeyi seviyorsanız güncel gezilerim ve renkli fotoğraflar için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol