Sonuçlar

kars

Ara

Konya’ya adım attığınızda sizi tarih ve huzur dolu bir ortam sarar. Yüzyıllarca Selçuklu’ya başkentlik yapmış, Mevlana’yı bağrına basmış bu kadim şehir sizi her yönüyle kucaklar. Son yıllarda açılan farklı konseptli mekanlar, hızlı tren seferleriyle artık Konya bir turizm merkezine dönüşüyor. Ben de bu yazıda sizlere “gönüllerin şehri” Konya ve Konya gezilecek yerler hakkında detaylı bilgiler anlatacağım.

Konya deyince sizin de aklınıza ilk Mevlâna gelmiyor mu? Şehirle bu derece özdeşleşen ismin o ruhani havası bence tüm şehrin sokaklarını sarmış. Huzur, dinginlik ve mistik bir hava var her yerde. Konya’yı gezecekseniz Mevlana’sıyla Şemsi’yle gezmek, biraz okumak dinlemek de lazım. O zaman buralar biraz daha anlam kazanıyor. 

Konya
Konya’da Sema gösterisi

Biraz tarih…

Konya’dan bahsederken tarihinden bahsetmek de şart oluyor. Çünkü öyle bir şehir ki, geçmişi MÖ 9000 yıl kadar öncesine kadar dayanıyor. Şehrin merkezindeki Alaaddin Tepesi bunun en güzel örneği. Kazılar sonucunda Frig, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlıdan kalma birçok esere rastlanmış. 

Frigler döneminde (MÖ 7. yüzyıl) burası bir kale kentmiş. Sonrasında Lidyalılar, Persler ve Büyük İskender’in hakimiyetine geçmiş. MS 395’te Roma egemenliğine girdikten sonra bölge İconium olarak anılmış. Bölgede denk geleceğiniz eski kiliselerse bu dönemde kalma. 

Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya yerleşmeye başlayan Müslüman Türkler Konya dahil Anadolu’nun büyük bir kısmına hâkim olur. Selçukluların hüküm sürdüğü bu dönem zarfında İznik’ten sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin ikinci başkenti Konya olur ve 1307 yılına kadar bu kesintisiz devam eder. Bu dönemde bölge din, kültür ve sanat alanında önemli bir merkez haline gelir, Mevlâna dahil birçok önemli ismi ağırlar. 13. yüzyıl için Konya’nın “altın çağı” da diyebiliriz aslında. 

1277’den sonra Karamanoğullarına geçen topraklar, Fatih Sultan Mehmet’in 1465 yılında fethiyle Osmanlı şehirleri arasına katılır. Bu dönemde sultanların uğradığı, şehzadelerin yetiştiği bir şehir olarak önemini korumaya devam eder. 

Konya gezilecek yerler
Sille

Selçuklu izleri her yerde

Konya sokaklarını gezerken özellikle Selçuklu esintilerinin şehre ne kadar damga vurduğunu hayranlıkla görüyorsunuz. Dönemin muhteşem taş işçiliğiyle bezeli binalar halen farklı amaçlarla kullanılarak yaşamın içerisinde yer almaya devam ediyor. Karatay Medresesi, İnce Minare işte bu detaylarla dolu. 

Konya’ya yıllar önce 2003 yılıydı sanırım, ilk gidişimde Mevlâna Türbesi ve civarından başka çok fazla yeri gezebilme şansım olmamıştı. Daha sonra ikinci defa 2016 ve sonrasında 2022 yılında daha detaylıca gezme şansım oldu. Bu sefer gördüğüm Konya ilk seferinden çok daha önemli izler bıraktı bende. Şehir elden geçirilerek restorasyonlarla mimari güzellikler ortaya çıkarılmış. Güzel düşünülmüş detaylarla zaten açık hava müzesini andıran şehir cazip bir turizm merkezine dönüştürülmüş. Japon Bahçesi, Kelebek Bahçesi gibi farklı konseptlerle donatılmış.

UNESCO Listesi’nde iki eser

Konya aynı zamanda UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde iki önemli esere sahip. Bunlardan biri Dünya Mirası Listesi’ndeki Çatalhöyük, bir diğeri ise UNESCO İnsanlığın Sözlü ve Somut Olmayan Kültürel Mirası Başyapıtları Programı çerçevesinde 2005 yılında Başyapıt olarak ilan ettiği Mevlevî Semâ Töreni… Ancak 2008 yılında bu bir adım daha öteye taşınarak UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’ne ülkemiz adına kaydedilir. 

Konya Türkiye’nin yüzölçümü olarak en büyük şehirlerinden biri, aynı zamanda en düz şehri… Tabii ki, Alaaddin Tepesi’ni saymazsak 🙂 Bu yüzden şehri gezmesi de çok kolay. Şehir bir yandan da birçok bisiklet rotasıyla dolu. Hatta KONYA’NIN BİSİKLET ROTALARI’nı anlattığım ayrı bir yazım var, ona da göz atabilirsiniz. 

Konya’yı biraz tanımaya başladığımıza göre detaylara geçebiliriz artık. 

KONYA GEZİLECEK YERLER

Mevlâna Müzesi

Kesinlikle şehrin en etkileyici yeri. Şehirdeki o huzur ortamı burada zirve yapıyor. Kapıdan adım atmanız yetiyor, herkesde aynı duygular. Sandukası, yazılar, süslemeler bu etkiyi daha da arttırıyor. Bir zamanlar Mevlâna Dergâhı olarak kullanılan bina artık bir müzeye dönüşmüş durumda. 

Konya gezilecek yerler
Mevlana Müzesi – Mevlana’nın sandukası

Burası eskiden Selçuklu Sarayı’nın bir parçasıydı ve bu gül bahçesi Sultan Alâeddin Keykubad’ın emriyle kendisi de bir alim olan Mevlâna’nın babası Bahaeddin Veled’e hediye edilmişti. Bahaeddin Veled vefatından sonra bu gül bahçesine defnedilir. Sonrasında kendisini sevenler buraya bir türbe yapmak isterse de Mevlâna bu talebi geri çevirir. 

1273 yılında Mevlâna vefat ettiğinde aynı bahçeye gömülür ancak bu sefer oğlu Sultan Veled kendisine gelen istekleri reddetmeyerek buraya bir türbe yapılmasına müsaade eder. Bugün gördüğümüz Yeşil Kubbe o dönemden kalmıştır. Ancak buradaki ilaveler 19. yüzyıla kadar devam etmiş.

1926 yılında bütün dergahların kapatılır, burası bir müzeye çevrilir. 1954 yılından yapılan düzenlemeler sonucu Mevlâna Müzesi ismini alır. Geniş bir alanı kaplayan müzenin alanı günümüzde 18 bin metrekaredir. 

Konya gezilecek yerler
Mevlana Müzesi

Mevlâna ve oğlu Veled, Babası Bahaeddin’in sandukalarını müzenin içerisinde görebilirsiniz. Alan içerisinde yine farklı türbelerin yanı sıra mescit bölümü, semahane, derviş hücreleri gibi bölümler var. Ayrıca son dönemde eklenen bir gül bahçesi de bu alanın içerisinde yer alıyor. 

Müzenin içerisinde Mevlâna ve Mevleviliğe ait birçok el yazması eser, levha, kandil, musiki aletlerini görebiliyorsunuz. Ayrıca Mevlana’nın ünlü Mesnevi’si de müzenin içerisinde.  

Giriş ücretsiz

Mevlâna Kültür Merkezi

Dünyanın en büyük kapalı sema salonuna sahip kültür merkezi Konya’nın en etkileyici mekanlarından biri. 3000 kişilik salonda sema gösterisinin başlaması için ışıklar söndüğünde ve salona ilk adımlar atıldığında bu söylediğimin ne anlama geldiğini anlayacaksınız. 

Mevlana
Mevlana Kültür Merkezi’nde Sema gösterisi

Yapımı 1990 yılında başlamasına rağmen bitmesi yıllarca uzayan merkezin açılışı 2004 yılında gerçekleşmiş. Sema salonu haricinde, fuaye, sergi salonu, konferans salonu ve kafeteryadan oluşan bina merkeze yürüyüş mesafesinde. 

Her yıl aralık ayında yapılan Mevlâna haftasının haricinde de Sema gösterilerini bu mekânda izleme şansınız var. Her cumartesi gecesi yapılan gösterilere ücretli olarak katılabiliyorsunuz.

Anma haftası dışındaki gösteri ücretleri öğrenci 70 TL, tam bilet 100 TL. 

Anma haftasında farklı bir program olduğundan ücretler biraz daha farklı. Şeb-i Arus etkinliği bu sene 7-17 Aralık 2023 tarihlerinde yapılacak.

Fiyatlar ise 7 Aralık 2023’teki 20.30 seansı 100 TL, diğer tüm seanslar 60 TL olacak. 

Bilet için: KONYA ŞEB-İ ARUS TÖRENİ

İstiklâl Harbi Şehitliği 

Kültür Merkezi’ne giderken yolunuzun üzerinde ziyaret edebileceğiniz bir alan burası. Yapılan düzenlemelerle Çanakkale Harbi Cephesi, 1915 yılı sonrası Konya’nın durumu, İstiklâl Harbi hazırlığı, harp ve savaşın kazanılmasından sonraki Konya ve köy hayatı maketlerle canlandırılıyor. Tam yeri ise Mevlâna Müzesi ile Mevlâna Kültür Merkezi’nin arasında Üçler Mezarlığı’na bitişik.

Konya gezilecek yerler
İstiklal Harbi Şehitliği

İnce Minareli Medrese

Öncelikle burasının bir Selçuklu harikası olduğunu söylemeliyim. Giriş kapısındaki ince işçilik öylesine göz alıcı ki, bu kapıdan girdiğinizde adeta bir zaman tüneline girer gibi hissediyorsunuz kendinizi. Adını ise hemen yanı başındaki yine süslemeleriyle etkileyici minareden alıyor. Bu minareyse hemen yanındaki mescide ait. 

Girişi kadar içi de bir o kadar muhteşem. Aslında medrese olarak inşa edilen binayı Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus devrinde Vezir Sahib Ata Fahreddin Ali, 1264 yılında yaptırmış. Yapının mimarı ise Keluk bin Abdullah.  Bina şu an Taş ve Ahşap Eserleri Müzesi olarak kullanılıyor. Özellikle tavan süslerini gözden kaçırmayın. 

19. yüzyıla kadar medrese olarak kullanıldıktan sonra 1876 – 1899 yıllarında ve daha sonra cumhuriyet döneminde restorasyon çalışmaları yapılır ve 1956 yılında müze olarak hizmet vermeye başlar.

Konya gezilecek yerler
İnce Minare’nin içerisinden bir görüntü

Medresenin iç süslemeleri hat sanatının en önemli eserleri olarak kabul ediliyor. Özellikle giriş kapısının üzerindeki düğümlü yazı da bunlardan biri. Bunların üzerinde sülüs ile Fatiha ve Yasin süreleri işlenmiştir. 

İçerisindeki eserler arasında Selçuklu, Karamanoğlu dönemlerine ait taş ve mermer üzerine yazılı kitabeler, kabartma rölyefler, ahşap kapı ve pencere kanatları, tavan süsleme örnekleri, mezar şahidesi ve sandukaları sayabiliriz.

Her gün açık. 

Giriş ücreti 60 TL, MüzeKart geçerli.

Karatay Medresesi

Şehri gezerken göreceğiniz en etkileyici Selçuklu yapılarından biri de Karatay Medresesi. Medrese, II. İzzeddin Keykavus döneminde dini eğitim vermek amacıyla Emir Celâleddin Karatay tarafından inşa ettirilmiş. Sizi en etkileyen yer ise giriş kapısı olacak. Taş işçiliğinin en iyi örneklerinden biri olan kapı hem yazı hem de birçok desenlerle süslü. 1211 yılında inşa edilen tek katlı medresinin yapımında Sille taşı kullanılmış. 

Günümüzde ise artık Çini Eserleri Müzesi olarak kullanılıyor. 1955 yılında ziyarete açılan müzede Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait çini ve seramikler, alçı süsleri, dolaplar, çini tabaklar ve kandillerden oluşan bir koleksiyon bulunuyor. 

Her gün açık.

Giriş ücreti (2023): 60 TL, MüzeKart geçerli.

Şems-i Tebrizi Camii ve Türbesi

Konya gezilecek yerler
Türbenin içinden – Tebrizi’nin sandukası

Şems-i Tebrizi Türbe ve Mescidi, Konya’nın en çok ziyaret edilen yerlerinden birisidir. Mevlana’nın hayatında önemli bir yere sahip Şems-i Tebrizi, onun hayatında büyük bir değişime yol aşar. Onun yoldaşı olarak gösterilen Tebrizi’nin türbesi yine Konya merkezde yer alıyor. Türbe ile mescit birbirine bitişik. Klasik Selçuklu kümbet tarzıyla inşa edilen türbenin içerisinde Tebrizi’ye ait sanduka bulunuyor. 

Aziziye Cami

Konya’nın en güzel camilerinden biri. İçine girince huzur veren cami Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak gösteriliyor. Aynı yerde bulunan eski cami yandıktan sonra 1867 yılında Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan adına yeni bir cami yaptırılmış. Minareleri ve kapılarından büyük camlarıyla dikkat çeken cami, Türk Baroku üslubunda inşa edilmiş.

Konya gezilecek yerler
Aziziye Cami

Sultan Selim Cami

Sultan Selim Cami, Mevlâna Müzesi’nin hemen yanı başında yer alıyor. II. Selim’in Konya valiliği sırasında (1558) yapımına başlanır ve 1567 yılında tamamlanır. Merkez kubbe ile örtülü olan cami tek taraftan yarım kubbe ile desteklenmiştir. Osmanlının klasik mimarisine sahip cami Konya’nın en güzel camilerinden biridir. 

Konya
Karlar altında Sultan Selim Cami

Alaaddin Tepesi Parkı 

Konya’nın düz yapısını bilenler Alaaddin Tepesi’nin görünce şaşırıyor. Aslında burası bir tepe değil bir höyük. Artık bir park olarak kullanılan tepede Alaaddin Camisi’ni de ziyaret edebilirsiniz. Üzerinde bir de fotoğraf çektirmelik “Konya” yazısı var. 

Tepenin olduğu alan aynı zamanda bir kavşak ve dünyanın en büyük ışıklı kavşağı olduğu söyleniyor. 

Alaaddin Cami

Bu cami Anadolu Selçuklu Devleti’nin en büyük ve en eski ulu camilerinden biri kabul ediliyor. Yapımına Selçuklu Sultanı I. Rükneddin Mesud (1116-1156) zamanında başlanan cami, I. Alâeddin Keykubad zamanında 1221 yılında tamamlanabilmiş.

Konya gezilecek yerler
Alaaddin Cami

Yapının içerisinde Roma döneminden kalma sütunlar bulunuyor. Abanoz ağacından kündekâri tekniğiyle Ahlatlı Mengü Berti tarafından 1155 yılında yapılmış minberi, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin şaheserleri arasında gösteriliyor. 

Kadınlar Pazarı

Şehrin en renkli en lezzetli noktalarından biri burası. Taze sebze meyve, peynir, tahin gibi çok çeşitli yöresel ürünler bulabiliyorsunuz. Kocaman pazar yerinin üst katlarından harika fotoğraflar da çıktığını söylemeliyim.

Konya gezilecek yerler
Konya gezilecek yerler – Kadınlar Pazarı

Adının Kadınlar Pazarı’nın olmasının sebebi ise bir zamanlar yakın çevredeki köy ve kasabalardan gelen kadınların ağırlıklı olarak kendi yetiştirdikleri ürünlerini buraya getirerek satmasıymış. Tabii, şimdilerde kadın satıcı sayısı azalmış ama adı hala bu şekilde anılmaya devam ediyor. Bir şeyler almak için değil sadece bu renkli-hareketli ortamı görmeye de gidebilirsiniz. 

Konya Tropikal Kelebek Bahçesi 

Türkiye’nin ilk, Avrupa’nınsa en büyük kelebek bahçesinin Konya’da olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Yani bu tarih ve kültür dolu şehre gitmek için, yeni bir sebebimiz daha oldu. 2015 yılında açıldığından beri ziyaretçi akınına uğrayan bu bahçe, özellikle çocuklara doğa ve hayvan sevgisini aşılamayı amaçlamış. Özel teknikler kullanılarak tropikal bir ortam yaratılmış ve sonuç olarak 630 ton çelik kullanılmış. Bahçe sıcaklığı her zaman 28 derecede tutulurken nem oranı da %80’lerde kontrol altına alınmış. 

Bahçede 60 farklı türde 200 bin adet canlı kelebek yaşıyor. Kelebekler, Kosta Rika, Kenya, Filipinler, Malezya, Singapur, Endonezya, Kolombiya ve Panama gibi ülkelerden getiriliyor. Kelebekler yaşamlarının 3. evresi olan pupa (koza) döneminde özel kutular içerisinde geliyor ve özel dolaplara yerleştirilerek gelişimlerini bahçede tamamlıyorlar. 

Bahçede aynı zamanda Türkiye’de sadece burada bulunan bitki çeşitleri de var. Bahçe içerisinde Böcek Müzesi, Kelebek Yaşam Döngüsü, Böcek Sineması, Kelebek Sınıflandırması gibi bölümler yer alıyor.

Bahçe pazartesi günleri kapalı.

Giriş ücreti 2023 için yabancı ziyaretçi 150 TL, yerli ziyaretçi 75 TL, öğrenci 45 TL, aile ile gelen 0-6 yaş grubu çocuklar ücretsiz, engelli ve 65 yaş üzeri 30 TL. 

Güncel bilgi ve fiyatlar için: KONYA TROPİKAL KELEBEK BAHÇESİ

Kelebek Bahçesi’ne nasıl gidilir? 

Kültürpark ve Yazır’dan kalkan 47 numaralı otobüs ve Yazır’dan kalkan 57 numaralı otobüs ile bahçeye ulaşabilirsiniz. 

Ayrıca Fatih Işıklar minibüsü ve taksi ile de bahçeye ulaşmanız mümkün.

Konya Arkeoloji Müzesi

1962 yılında açılan müzede Çatalhöyük ile Erbaba höyüklerinin yanı sıra Konya Alaaddin Tepesi kazısı ile Karapınar ilçesinde bulunan Kıcıkışla Höyüğünden çıkan eserleri görebiliyorsunuz. 

Konya Arkeoloji Müzesi’nin en göz alıcı teşhir salonu ise Roma Çağı’na (MÖ 30-MS 395) tarihlendirilen eserlerin yer aldığı bölüm. Salondaki lahitler arasında en önemlisinin Beyşehir ilçesi, Yunuslar Köyü’nde ele geçen Herakles Lahti olduğu söyleniyor.

Giriş ücretsiz

Bedesten

Bedesten
Konya gezilecek yerler – Bedesten

Bu tarihi çarşı Roma, Selçuklu, Osmanlı gibi birçok döneme şahitlik etmiş yerlerden biri, diyebilirim. 1538 yılında Konya müftülerinden ve kadıasker Mevlâna Kadri Çelebi tarafından yaptırılmış. Büyük bir alanı kaplayan çarşısı 2013 yılında önemli bir restorasyon geçirdikten sonra daha göz alıcı bir hale getirilmiş. Burada tekstil ürünlerinden ev eşyasına, hediyeliklerden antikaya çok farklı şeyler bulabiliyorsunuz.

Çarşı içerisinde 40 adet sokakta 2687 dükkân bulunuyor. Ortam tarihi, dükkanlar çok tatlı, mutlaka bir havasını hissetmenizi öneririm. Aziziye Camisi de bu alanda yer alıyor. 

80 Binde Devr-i Alem Parkı

İçerisinde dev dinazordan, Pamuk Şeker Parkı’na kadar birçok farklı bölümün olduğu park çok büyük bir alanı kaplıyor. Özellikle çocuklu ailelerin seveceği parkta 120 kadar da minyatür buluyor. 

Parka giriş ücretsiz.

Sırçalı Medrese

Şehir merkezinde yer alan bu medrese bir zamanlar ilim okutmak amacıyla yaptırılmış. Açık avlu şeklinde olan yapının ana eyvan bölümü bugün oldukça iyi durumda. Çinileri ise çini sanatı açısından oldukça değerli kabul ediliyor. Medresenin alt bölümü günümüzde Fıkıh sohbetleri için, üst katı ise Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından kullanılmakta. 

Kapı Cami

Konya’nın en sevdiğim camilerinden biri olan Kapı Cami’nin açıkcası başına gelmedik kalmamış. Defalarca yıkılıp yeniden yapılmış. Mevlâna’nın torunlarından postnişin Hasanoğlu Şeyh Hüseyin Çelebi tarafından 1658 yılında yaptırılan cami, yapımından bir süre sonra yıkılmış ve 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlerlizade Seyyid Abdurrahman Efendi tarafından yeniden yaptırılmış. Ancak 1867 yılında cami, bu sefer bir yangın yüzünden çevresindeki dükkânlar ile birlikte yok olmuş. Bunun üzerine 1868’de üçüncü kez yapılmış.

Odunpazarı semtinde eski Konya Kalesi’nin kapılarından birinin yanında olduğu için Kapu Cami ismiyle anılmaya başlanmış, günümüzde ise Kapı Cami olarak da biliniyor. Kesme taştan yapılan caminin içerisinde 10 sütun var. İçten kubbeli ama dışarıdan kubbesiz bir yapı. Renkleriyle, süslemeleriyle eminim siz de çok seveceksiniz.

Konya
Kapı Cami, Odunpazarı

Kyoto Japon Parkı

Konya farklı konseptte alanlar ve parklar yaratarak turizmde öne geçmeye oldukça kararlı. Bu park sizi bir anda Japonya semalarına uçuracak alanlardan biri. Türkiye’nin en büyük Japon bahçesi olma özelliğine sahip parkın düzenlemesi de oldukça etkileyici. Özellikle bahar aylarında kiraz çiçekleri açarken buraya gelmeye değer. İçesinde bir de kafesi var. 

Park her gün 08.00 23.00 arası açık. 

Konya Bilim Merkezi

Konya tematik parklarından biri de bu bilim merkezi. Özellikle çocukların ve gençlerin bayılacağı bu alanda birçok bilimsel konu deneylerle incelenerek herkesin anlayacağı bir şekilde aktarılmış.

Merkez pazartesi günü kapalı, diğer günler 09.00 – 17.00 saatleri arasında açık. 

Konya
Sema gösterisinden

KONYA YAKIN ÇEVREDE GEZİLECEK YERLER

Çatalhöyük

Konya’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne katkılarından biri olan Çatalhöyük Neolitik Köyü mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. 2009’da bu listeye kabul edilen Çatalhöyük insanlık tarihi açısından büyük önem taşıyor. MÖ 7400 – 6200 yıllarına tarihlenen yerleşim yeri, yerleşik hayata geçişle tarımın başlangıcı ve avcılık gibi sosyal değişimlere tanıklık etmiş. 

Buranın çok büyük ve benzersiz bir farkı var. Çatalhöyük’te yerleşim yeri sokaksız birbirine bitişik olarak yapılan evlerden oluşuyor ve evlere çatılardan giriliyormuş.  Kalıntıların boyutu, yaşamın yoğunluğu ve güçlü sanatsal ve kültürel gelenekler onun dünya mirası listesine girmesinde büyük katkı sağlamış. 

Çatalhöyük Konya’ya 52 kilometre uzaklıkta Çumra ilçesine 11 kilometre uzaklıkta Küçükköy mahallesinde yer alıyor. 

Her gün ziyarete açık.

Giriş ücretsiz. 

Sille

Sille Konya’ya gelenlerin mutlaka uğradığı yerlerden biri oldu son yıllarda. Gerçekten de gidilesi, görülesi bir yer bana göre. Şunu açıkça belirtmeliyim ki, hem tarihi hem güzel evleri hem de şirin kafeleriyle yazını ve kışını gördüğüm Sille kesinlikle görülmeyi hak ediyor.

Konya gezilecek yerler
Konya

Selçuklu ilçesi sınırlarındaki Sille’nin en önemli eserlerinden biri de Aya Elena Kilisesi. Bizans İmparatoru Constantin’in annesi Helena MS 327 yılında, Hac için Kudüs’e giderken Konya’ya uğramış, buradaki ilk Hristiyanlık dönemlerine ait oyma mabetleri gördükten sonra Sille’de bir mabet yaptırmaya karar vermiş.  Kilisenin temel atma törenine de katılmış. Günümüze kadar kalmış kilise bugün hala ayakta ve son yıllarda geçirdiği restorasyon ile Sille’nin en önemli uğrak yerlerinden biri olmaya devam ediyor.

Konya merkezden Sille’ye belediye otobüsleriyle kolayca gidebiliyorsunuz. Yolculuk sadece 15-20 dakika sürüyor. 

Tınaztepe Mağarası

Seydişehir’de yer alan Tınaztepe Mağarası Fransız bir bilim adamı tarafından bulunmuş. 22 kilometre uzunluğa sahip mağaranın sadece 1580 metresi turizme açılmış.  Bu doğa harikası mağara sarkıt ve dikitleriyle oldukça ilgi çekici bir görüntüye sahip. Girişteki 30 metre haricinde yatay olarak uzanıyor. Mağaranın havası astım hastalığına iyi geliyor.

Akşehir

Akşehir’in ününü duymayan var mıdır? Ama biz Akşehir’den çok Akşehirli Nasreddin Hoca’yı biliriz. Oysaki Akşehir, Selçuklu, Osmanlı mirasına sahip güzel ilçelerimizden biridir. İmaret Cami, Akşehir evleri, hocanın maya çaldığı Akşehir gölü, Batı Cephesi Karargâhı Müzesi, Taş Medrese Müzesi burada görülecek yerler arasında ama bunların yanı sıra Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’ni gezmeden kesinlikle Akşehir’den ayrılmayın. 

Beyşehir ve Beyşehir Gölü

Beyşehir’e gitmek için iki sebep var; biri gölü biri de dillere destan Eşrefoğlu Camisi. Beyşehir Gölü Türkiye’nin ikinci büyük gölü olduğundan kenarındayken sanki bir deniz etkisi yaratacak kadar büyük olduğunu söylemeliyim. Özellikle buraya kışın giderseniz donan göl üzerinde yürüyebilir, buzda balık avlayan balıkçıları izleyebilirsiniz. Bahar ve yaz aylarında gölde açan nilüfer çiçekleri arasında sandalla gezmek inanılmaz güzel oluyor. 

Konya gezilecek yerler
Eşrefoğlu Cami, Beyşehir, Konya (Fotoğraf: Ayşegül Kurt)

Eşrefoğlu Camisi ise zaten mimariye ilgi duyanlar arasında oldukça ilgi gören bir yerdi ve şimdi UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne katıldıktan sonra çok da ziyaret alacağı kesin. Taş ve ahşap işçiliğinin mükemmel bir birleşimini göreceğiniz camideki tüm detaylar dikkat çekiyor. Ahşap sütunlar üzerine oturan caminin minberi, çini mozaikle kaplı mihrabı, tavan işlemleri ve taç kapısı bu listeye girmeyi hak ettiğinin en önemli kanıtı adeta.

Kızören Obruğu ya da Gölü

228 metre çapı ve 171 metre derinliği ile Türkiye’nin en büyük obruğu burası. Konya’ya 70 kilometre uzaklıktaki obruk başka birçok obruğun yer aldığı Obruk Platosu’nda yer alıyor. Yer altı sularıyla beslenen bu ilgi çekici obruk bu günlerde önemli bir tehlikeyle de karşı karşıya. Etrafındaki tarım alanlarındaki su kullanımı nedeniyle suları her geçen gün eksilmeye devam ediyor. Bu yüzden bazı tedbirler alınmış, sulama yasakları getirilmiş. Hemen yakınlarındaysa Selçuklu eseri Obruk Han var. 

Meke Krater Gölü

Eski bir sönmüş volkan kraterinin suyla dolmasıyla oluşmuş bu göl. Yukarıdan bakıldığında inanılmaz duruyor. Kendine nazar boncuğu diyenler çok. Son yıllarda suların çekilmesiyle eski güzelliğini yitirmeye başlasa da hala görmeye değer yerler arasında. 

Karapınar Kumulları

Türkiye’nin tek gerçek çölü… Konya’ya 80 kilometre uzaklıktaki kumullar her gün daha çok insanın dikkatini çekiyor. Çok eski dönemlerde buradaki gölün kurumasıyla gölün tabanındaki alüvyonların yüzeye çıkması ve çölleşmesiyle oluşmuş. 

Rüzgâr yüzünden bölge kumlardan olumsuz etkilenmiş ancak yapılan rüzgar duvarları ve ağaçlandırma çalışmalarıyla sorun azaltılmaya çalışılmış. 

Lale bahçeleri 

Baharda Konya’ya gelecekseniz mutlaka lale zamanına denk getirin ve şehir yakınlarındaki ünlü lale bahçelerini ziyaret edin. İki ünlü bahçe var, birinin ismi Asya (İsmil’e) ve diğeri ise Atlas (Konya- Karaman il sınırına yakın). Atlas’ın alanı büyük, Asya’nın alanı daha küçük ama avantajı şehir merkezine daha yakın olması. 

GEREKLİ BİLGİLER

Konya
Konya gezilecek yerler – Kadınlar Pazarı

Konya nerede?

İç Anadolu bölgesinde yer alan Konya, Ankara, Aksaray, Niğde, Mersin, Karaman, Antalya, Isparta, Afyon ve Eskişehir illeriyle komşu. 

Konya’ya ne zaman gidilir?

Konya’ya bence her zaman gidilir ama bazı detayları bilmekte fayda var. Konya karasal iklime sahip olduğundan kışları oldukça soğuk geçiyor. Artık eskisi gibi sert geçen kışlar yok ama her şeye hazırlıklı olmak lazım. 2022 yılında şubat ayında gittiğimiz Konya’da 3 gün karlar altında gezip gün içerisinde eksi dereceleri gördüğümüz çok oldu. Ama karlar altında şehir ayrıca güzel gözüküyordu onu da belirtmeliyim. Yaz ayları ise oldukça sıcak geçiyor.

Çok soğuk ve sıcakla aranız yoksa bu şehri gezmek için ilkbahar ve sonbahar ayları ideal. Ancak aralık ayının Konya için özel bir önemi var. Mevlâna Haftası aralık ayında olduğundan bu dönem şehirde oldukça yoğun ve törenlerle geçiyor. Şeb-i Arus törenine katılmayı düşünüyorsanız tarihleri not etmeyi unutmayın. 

Ayrıca nisan ve mayıs ayı Konya’nın çevresindeki lale bahçelerinin güzel zamanı. Bu aylarda açan laleler inanılmaz bir görsel şölen. Fotoğrafa meraklıysanız özellikle bu zamanda gitmenizi öneririm.

Ayrıca temmuz ayındaki Nasreddin Hoca Şenliği, hocanın hayranları için hem Konya’yı hem de Akşehir’i görmek için güzel bir sebep olabilir. 

Konya
Kışın donan Beyşehir Gölü

Konya’da ne kadar kalınır?

Hızlı bir tur için iki tam gün mutlaka ayırmalısınız. Ancak detaylıca gezecekseniz 3 – 4 gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim. Eğer yakın bölgelere mesela Beyşehir, Çatalhöyük gibi yerlere gidecekseniz buna +1 gün daha eklemelisiniz. 

Konya’da nerede kalınır?

Hich Hotel 

Konya deyince ilk önerilen otellerin arasında yer alan Hich Otel Mevlana Müzesi’nin hemen yanı başında. Tarihe açılan pencereleri ile konuklarına oldukça hoş bir atmosfer sağlıyor. 200 yıllık tarihi binaların restorasyonundan sonra hizmete açılan otelde 13 oda var. Otel müzeye yakınlığı kadar şehrin diğer gezilecek yerlerine de kısa yürüyüş mesafesinde bulunuyor. Otelin restoranındaysa Selçuklu mutfağının yanı sıra dünya lezzetlerini bulabiliyorsunuz.

Balıkçılar Otel 

Mevlâna Müzesi’ne çok yakın mesafede bulunan otel, 51 oda ve 102 yatak kapasitesine sahip. Şehrin en merkezi konumlu otellerinden biri. Temiz ve konforlu otelin açık-kapalı restoranı, Türk hamamı, sauna, masaj salonu ve kuaför gibi hizmetleri var. Güzel konumu sayesinde Bedesten, Aziziye Cami gibi birçok önemli noktaya kısa yürüyüşlerle ulaşabiliyorsunuz. 

Meva Hotel 

Meydana bakan odalarından Sultan Selim Camisi’ni ve Mevlana Müzesi’ni izleyebileceğiniz çok güzel konuma sahip bir otel burası. 24 saat açık resepsiyona sahip otelin personeli Konya’da kaldığımız süre boyunca her konuda oldukça yardımcı ve ilgiliydiler. Açık büfe kahvaltısı ise yeterli derecedeydi. Otelin otoparkından ücretsiz yararlanabiliyorsunuz. 

Konya gezilecek yerler
Sultan Selim Cami, Konya (Otelin penceresinden)

Konya’da ne yenir? Konya’da nerede yenir?

Konya mutfağından çıkıp ünü tüm Türkiye’yi sarmış pek çok lezzet var. Detaylar için KONYA’DA NE YENİR ve NEREDE YENİR yazısına göz atabilirsiniz. 

Konya’ya nasıl gidilir?

Konya’ya gidiş artık oldukça kolay. Özellikle İstanbul’dan gidenler için son yıllarda açılan hızlı tren hattının bir nimet olduğunu belirtmeliyim. İstanbulda günde farklı saatlerde 6 sefer var. Marmaray ve Metrobüs aktarmalarıyla rahatça Bakırköy, Halkalı, Söğütlüçeşme, Bostancı, Pendik duraklarından trene binmeniz mümkün oluyor. Yolculuk Söğütlüçeşme’den yaklaşık 4 saat 50 dakika sürüyor.

Ankara’dan da tren yolu ile Konya’ya gidebilirsiniz. Gün içerisinde yine birçok sefer var ve yolculuk 1 saat 45 dakika sürüyor. 

Konya
Konya gezilecek yerler – Alaaddin Tepesi’nden Konya

Konya’ya hava yolu ile gitmek isterseniz THY, Anadolujet ve Pegasus’un gün içerisinde birçok seferi var. Direk uçuşlar İstanbul’dan 1 saat 20 dakika sürüyor. 

Karayolu ile gitmek isterseniz İstanbul’dan otobüsle yaklaşık 9 – 10 saat, otomobille 7,5 saat sürüyor. 

Diğer birkaç şehirden uzaklıklarsa şöyle: 

İzmir – Konya yaklaşık 509 kilometre / 7 saat

Kayseri – Konya yaklaşık 300 kilometre / 3,5 – 4 saat 

Ankara – Konya yaklaşık 262 kilometre / 3 saat

Malatya – Konya yaklaşık 644 kilometre 7 7,5 – 8,5 saat 
Diyarbakır – Konya yaklaşık 862 kilometre / 9 – 10 
Trabzon – Konya yaklaşık 881 kilometre / 11 saat

Bu kadar yakınlardayken rotanıza ekleyebileceğiniz en güzel alternatiflerden biri KAPADOKYA. Yolunuzu uzatmayı düşünürseniz çok detaylı bir şekilde hazırladığım KAPADOKYA REHBERLERİ size yardımcı olabilir. 

Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol

Doğada yürüyüş yapacaksanız bana göre ihtiyacınız olan en önemli malzeme ayakkabı. Çünkü gün boyu zorlu bir arazide sert hava şartlarında yürürken size en büyük konforu sağlayacak şey iyi bir ayakkabı olacak. Zor koşullarda yürüyecek olmanız; yorulacaksınız, ayağınız acıyacak anlamına gelmiyor. Tabii, doğru ayakkabıyı giymişsek. Size bu konforu sağlayacak doğru yürüyüş ayakkabısını alırken göz önünde bulundurmanız gereken birçok özellik var. Peki, nedir bu özellikler ve doğru yürüyüş ayakkabısı seçimi nasıl olur?

Çok yıllar önce ilk yürüyüşüme gittiğimde ayağımda şehirde giydiğim bir deri ayakkabı vardı. Yolu zar zor yürümeyi başarmıştım ama sonunda dereye kaymaktan kurtulamamış, suyun içerisine oturmuştum. Gördüklerimden o kadar etkilenmiştim ki, bu kötü anıya rağmen bana doğa yürüyüşlerini sevdiren bir aktivite olmuştu o gezi. Daha sonra düzenli yürümeye başladığımda kendime ilk olarak bir ayakkabı aldım. Sonrasında iyi bir trekkingci ve kampçı olabilmek için ne gerekiyorsa zamanla tamamlamaya çalıştım. Bu yazıda da bu yıllar içinde edindiğim tecrübeleri özetlemeye çalıştım. DOĞADA YÜRÜYÜŞ İÇİN GEREKLİ MALZEMELER yazım malzemeler konusunda size daha detaylı bilgi verebilir.

Ayrıca, YÜRÜYÜŞ YARATICILIĞI NASIL ETKİLİYOR merak ediyorsanız bu yazıya da göz atabilirsiniz.

Yürüyüş ayakkabısı seçimi yapmadan önce şu soruları cevaplayın!

Doğa yürüyüşleri için doğru ayakkabıyı seçebilmek için bu seçimi etkileyecek bazı soruların cevaplarını bilmeniz gerekiyor. Öncelikle ayakkabıyı nasıl bir arazide giyeceksiniz? Ne kadar süreyle, hatta nasıl bir hızda yürüyeceksiniz?  Hangi hava şartlarında kullanacaksınız, yürürken ne kadar yük taşıyacaksınız gibi durumlar hakkında en azından bir fikir sahibi olmanız gerekiyor.

Doğru ayakkabı ile yürümek size büyük bir konfor sağlarken aynı zamanda güvenli bir yürüyüş de sağlıyor. Dolayısıyla, ayakkabınızın gelişmiş özellikleri sizi hem darbelerden koruyor hem de bazı sakatlıklara engel olabiliyor. Bunda tabii ki teknolojinin büyük katkısı var. Tabandan kumaşa birçok yenilik yürüyüş ayakkabılarında da kullanılıyor. Sonuçta her katkı biraz daha konfor sağlarken bu da fiyatlara o derece yansıyor. 

Yürüyüş ayakkabısı nasıl olmalı?

Bir yürüyüş ayakkabısı seçerken taban, bilek yüksekliği, iç malzeme, su geçirmezlik ve nefes alabilirlik gibi özellikler, bakmanız gereken en önemli özellikler. İyi bir taban, ayağa gelen darbeleri önleyip taşınan yükün ağırlığını alırken, yüksek bilekli bir ayakkabı bilekte burkulma, dönme gibi sakatlıklara karşı etkili. Su geçirmeyen ama nefes alabilen ayakkabılar ise size kuru kalmak gibi bir konfor sağlıyor. Sudan koruma özelliği dışardan gelen suyu uzak tutarken nefes alan yapı da içerde oluşan terin uzaklaşmasını sağlıyor. 

Yürüyüş ayakkabısı alırken nelere dikkat etmeli
Tabandaki yapı kaymalara engel oluyor.

Yürüyüş ayakkabısı seçiminde genellikle üç kategori kullanılıyor:

Hafif yürüyüş ayakkabıları (Hiking shoes)

Yürüyüş botları (Hiking boots) 

Arazi ya da dağ botları (Mountainer boots / Backpacking boots)

Yürüyüş ayakkabıları (Hiking shoes)

Bu tür ayakkabılar genellikle günlük kısa yürüyüşlerde, düz arazide ya da çamursuz, taşsız, düzenlenmiş patikalar için öneriliyor. Bunlar daha hafif ve esnek ayakkabılar… Çoğunlukla bileksiz bir yapıya sahipler. Hafif olmalarının en önemli sebebi genellikle sentetik kumaştan olmaları ve ince taban yapılarına sahip olmaları. 

Kısa boyun yüksekliğine sahip (bileksiz) olduklarından bileğe destek olmadığından engebeli, inişli çıkışlı araziler için tavsiye edilmiyor. Bu ayakkabılar kuru havalar için daha uygun. Daha hafif olması ve sıcak havalar için büyük delikli kumaşlardan yapılan çeşitleri var. Bununla beraber, su geçirmez modelleri de bulunuyor. Yağmur ihtimaline karşı tercih edilebilirsiniz ancak bunların da çok sıcak havalarda ayakta terleme yapma ihtimali olabiliyor. 

Yürüyüş ayakkabısı nasıl olmalı
İyi bir yürüyüş ayakkabısının özelliklerinden biri de taban yapısı.

Yürüyüş botları (Hiking boots) 

Bu tür botlar daha çok engebeli arazide, taşlık, kayalık bölgelerde, yağışlı havalarda ya da çamurlu ortamlarda uzun yürüyüşler yapacaksanız daha uygun. Gelişmiş tabanı sayesinde darbe emici ve dağıtıcı özelliği ile engebeli arazi yürüyüşlerinde en çok işimize yarayacak olanlar bunlar. Bu tür ayakkabıların önlerinde ve genellikle arkalarında da olan kauçuk bantlar (çarşak bandı) parmaklarınızı darbelere karşı koruyor. Esnekliği biraz daha az olan bu tür ayakkabıların tabanları daha kalın ve bilek/boyun kısmı ise daha yüksek. Yüksek bileklikli ayakkabılar bileği kavrayarak burkulma ve bükülmelere engel oluyor.  

Farklı arazi şekillerinde ya da farklı hava şartlarında giyileceğinden bu ayakkabılara genellikle su geçirmezlik ve nefes alma özellikleri ekleniyor. Uzun yürüyüşlerde kullandığınızda ayakkabınızın su almaması gerçekten önemli bir konfor. Gore-Tex, OutDry, eVent bunun için bakabileceğiniz özellikler. 

Arazi ya da dağ botları (Mountainer boots / Backpacking boots)

Bu tür ayakkabılar karışık arazi yapılarında ve özellikle yükle yürüyeceğiniz uzun yürüyüşlerde tercih edilmeli. Yani bol iniş-çıkış, taşlık, kayalık ortamlar, çamurlu arazi, yağışlı havalar gibi. Ayaklara ve bileğe daha çok destek olabilmesi için bu ayakkabılar daha yüksek ve daha ağır oluyor. Bu tür ayakkabıların önlerinde ve genellikle arkalarında da olan kauçuk bantlar (çarşak bandı), parmaklarınızı ve topuklarınızı darbelere karşı koruma özelliğine sahip. Tabii ki, bu ayakkabıların su-geçirmezlik ve nefes alabilir özellikleri de olmasına dikkat etmek gerekiyor. 

Bu ayakkabılar yükle/sırt çantanızla yürürken size rahat bir kullanım sağlarken günlük hafif yürüyüşlerde oldukça ağır gelebilir. O yüzden bu tür ayakkabıları seçerken gerçekten ne tür yürüyüş yapacağınızın bilincinde olarak seçmek lazım. Mümkünse bu tür ayakkabıları ikinci bir ayakkabı olarak almakta fayda var. 

Yürüyüş ayakkabısı seçimi
Yıllarca giydiğim Salomon marka yürüyüş botum

Yürüyüş ayakkabısı seçimi – Nelere dikkat etmeli?

  • Yürüyüş ayakkabılarının ayağınızla tam bir uyum içinde olması çok önemli. Ancak tam tamına oturanlar yerine biraz daha bol olan yani bir ya da yarım numara büyük olanı tercih etmelisiniz.
  • Satın alırken ayağınız rahat olduğunu düşünseniz de yarım numara büyüğünü mutlaka deneyin ve ona göre karar verin. Şöyle bir öneri yapılır genelde: Ayakkabınızı giydiğinizde, bağları açıkken ayağınızı ayakkabının içinde öne doğru ittiğinizde işaret parmağınızı topuğunuza doğru rahatça sokabiliyorsanız size uygun numara budur. 
  • Bol olması gerekiyor ama ayağınızın içeride öne kayacak kadar da bol olmaması gerekiyor. Ayakkabınızı bağlarını bağladıktan sonra buna da dikkat edin. Etrafınızda varsa merdiven inip çıkın. 
  • Ayakkabınızı bağladığınızda ayak parmaklarınızı rahatça hareket ettirebilmelisiniz. Eğer böyle bir sıkıntı varsa hem başparmağınız uca değerek sizi rahatsız etmesine neden olacak hem de hareket etmeyen parmaklar bir süre sonra size sorun yaratacaktır. 
  • Ayakkabının içerisinde hafif bir boşluk olması içerdeki havanın da dolaşmasına fırsat vereceğinden daha az terleme yapacaktır. Terleyen ayak eğer teri dışarı atamıyorsa ayak ıslanır ve bir süre sonra üşümeye neden olur. 
  • Bazı yerlerde deneme çorabı olmadığından satın almaya giderken birlikte giymeyi düşündüğünüz çorabınızı da yanınızda götürün. Yürüyüş çorapları biraz daha farklı yapıda olduğundan ayağınızdaki herhangi bir çorapla giyerek aldığınızda daha sonra başınız ağrımasın. 
Yürüyüş ayakkabısı özellikleri
Bazen de onlarla keyif yaparsın…

Yürüyüş ayakkabısı seçimi: Satın alma zamanı

  • Satın almak için öğleden sonrayı tercih edin. Ayaklar gün ilerledikçe biraz şişeceğinden sizi daha az yanıltır. Yürüyüş sırasında da ayaklar şişeceğinden doğru karar vermenize yardımcı olur. 
  • İnternetten artık her şey alınıyor ama yürüyüş ayakkabınızı mümkünse deneyerek alın ya da daha önce numarasını denediğiniz bir modeli alın. Bazen bir markanın aynı modeli aynı numarası olsa dahi yeni üretimde farklılıklar olabiliyor. O yüzden mutlaka deneyin…
  • Aldığınız yerin “outdoor” konusunda uzman bir yer olmasına dikkat edin ve satıcının görüşlerini mutlaka alın. Böyle yerlerde genelde “yapay zeminler” de oluyor. Oralarda deneme yaparak ayağınızın rahat olduğundan emin olun. 
  • Eğer taşlı-tozlu bir arazide ya da yağmur-kar ihtimali olan bir mevsimde yürüyecekseniz ayakkabınızla beraber su geçirmez bir tozluk almayı da ihmal etmeyin. 
  • Yürüyüş ayakkabınızı yola çıkmadan önce mutlaka giyin, evde ya da dışarda bolca deneyin. Ne kadar çok giyerseniz asıl yürüyüşte giydiğinizde o kadar az sorun yaşarsınız. 

Yürüyüş ayakkabınızın bakımı

Onca zahmetle seçtiğiniz ve onca para verdiğiniz yürüyüş ayakkabınızı uzun süre kullanmayı arzu ediyorsanız bu konuda da birkaç öneri yapmak isterim. Kötü bir parkurda giydikten sonra tozdan çamurdan arındırmak için temiz suyla temizlemeye dikkat edin. Su sıcak değil, ılık ya da soğuk olmalı. Taban gibi sert kısımları çamurdan arındırmak için fırça kullanabilirsiniz ama kumaş ya da deri kısma mümkünse sert fırçalar kullanmayın. Özellikle kumaşlardaki koruyucu tabakaya zarar vereceğinizden ömrünü azaltabilirsiniz.

Yürüyüş ayakkabılarınızı kesinlikle çamaşır makinesinde yıkamayın.

Ayakkabınızı kuruturken oda sıcaklığında kurumasına dikkat edin. Kalorifer altı, soba yanı gibi yerlerden uzak durun. Direk güneş ışığında da kavrulmasına fırsat vermeyin.

Bir de çok önemli bir konu, ayakkabınızı kamp ateşine çok yakın kurutmayın. Hızla kuruyan kumaşlar daralabilir, tabanlar sıcaktan ayrılabilir ya da erime gibi sorunlara neden olabilir. Hatta sıçrayan kıvılcımlar ayakkabınıza zarar verebilir. 

Hangi yürüyüş ayakkabısı? Yürüyüş ayakkabısı fiyatları nelerdir?

Yürüyüş ayakkabısı alırken benim tavsiyem kesinlikle markaya değil rahatlığa bakmanız. Çünkü herkesin ayak yapısı farklı, kullanacağı ortam da çok farklı. Bu yüzden beni rahat ettiren bir ayakkabı size iyi gelmeyebilir. Tabii ki, tavsiyelere kulak verin ama ayak yapınıza uygun ayakkabıyı bulana kadar bol bol ayakkabı deneyin. 

Yürüyüş ayakkabısı alırken nelere dikkat etmeli?
Öndeki ve arkadaki siyah bantlar çarşaf bandı diye geçiyor. Parmaklara ve topuklara gelen darbelere karşı koruyucu.

Yürüyüş ayakkabısı konusunda oldukça ciddi bir pazar var. Bu konuda hem teknoloji de hem de fiyat konusunda oldukça çekişme yaşanıyor. Çok büyük markaların büyük ve yerinde vaatleri var ama Decathlon gibi uygun fiyata oldukça kaliteli ürünler üreten markalar da var artık. Karar verirken şunu unutmayın; ihtiyacınıza uygun olanı ve sizi rahat ettireni seçin.

Ben ne giyiyorum?

Ben bugüne kadar çok farklı markaları denedim. Genelde hepsiyle de rahat ettim. İlk ayakkabım Timberland’in deriden bir yürüyüş botuydu. Daha sonra hafif yürüyüşler için Columbia’nın bir modelini kullandım. Ve sanırım bugüne kadar en uzun kullandığım ve en rahat ettiğim ayakkabıydı. 

Uzun yürüyüşler için daha sonra Dolomites’in bir modelini daha sonra da Salomon’un botlarını kullandım. Ağır ayakkabılardı ama ikisi de zor arazilerde beni çok rahat ettirdiler. Şu an Salomon’un yanı sıra Dechatlon’un bir modelini daha kullanıyorum ve kendisinden her anlamda çok memnunum. 

Genelde arazide hafif yürüyüşler ve şehir içi ağır hava şartları için Keen’in birkaç modelini uzun yıllar kullandım. Bu şartlar için en rahat ettiğim ikinci ayakkabı modeli de bu oldu sanırım. 

Şu an hafif yürüyüşler için Salomon’un su geçirmez bileksiz modelini kullanıyorum. Bu ayakkabıyı arazide giydiğinizde size inanılmaz bir hafiflik ve rahatlık sağlıyor. Ancak bazen yağışlı havalarda şehir içinde kullandığımda aynı performansı göremiyorum açıkçası… 

Yürüyüş ayakkabısı fiyatlarına gelirsek… Artık kurlardan dolayı rakamlar inanılmaz boyutlara ulaştı maalesef. Şu an piyasada 250 liradan başlayıp 3000 lirayı geçen fiyatlar var. Yüksek fiyatlara çözüm için mevsim sonlarındaki indirimleri bekleyebilirsiniz ama bu sefer de uygun numara bulma ihtimaliniz olmayabilir. Biraz araştırmayla kullanacağınız şartlara ve bütçenize uygun bir modeli bulacağınızdan hiç kuşkum yok.  

Eğer yürüyüş ve kamp seviyorsanız şu yazılar da işinize yarayabilir:

İyi yürüyüşler…

Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için Instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol

Uzun tren yolculuklarının başka bir güzelliği var. Geçtiğiniz coğrafyayı böylesine izleyebilmek inanılmaz bir keyif… Bu tür yolculuklarda olay, varılacak yer değil de aslolan yolculuğun kendisi oluyor. Hele bir de yataklı bir tren ile gidiyorsanız. Kaç seferdir ucundan kaçırdığım bu keyfi nihayet Sofya Ekspresi ile deneyimleme şansı bulabildim. Hem diğer popüler trenler gibi acılı sancılı da olmadı. Hoop, bir baktım trendeyim… İşte bu geziden size detaylı bir Sofya Ekspresi rehberi hazırladım.

“Nihayet” ve “acısız sancısız” neden dedim önce onları açıklayarak başlayayım. 6-7 senedir birkaç kez Doğu Ekspresi’ne, birkaç kez 4 Eylül Mavi Treni’ne binme şansı buldum. Ama hiçbirinde yataklı vagona denk gelemedim Taaa, Kars’a pulman vagonda oturarak gittim. Diğerlerinde ise ancak kuşetli trende yer bulabildim. Günlerce yer bulabilmek için hem bilgisayarda hem telefonda kaç kez yer baktım, kaç kez telefonla aradım bilemezsiniz. Doğu Ekspresi’ne yer bulmak yıllardır bir sorun, turistik – ana hat diye ayrılması bu sorunu çözemedi ama bu da başka bir yazının konusu…

Sofya Ekspresi ile Sofya gezisi
Sofya Ekspresi ile Sofya gezisi

Öncesinde böyle dertleri olsa da trenle uzun yolculuk gerçekten ayrı bir keyif veriyor. Son yıllarda Doğu Ekspresi sayesinde tren yolculukları bambaşka bir deneyime dönüştü.  Kars’a, Van’a ya da Sofya’ya çok geç olmadan bir tanesini mutlaka denemelisiniz. 

Bilet bulmak kolay mı?

Gelelim Sofya Treni’ne… Bu sancılı bilet bulma süreci burada yaşamıyorsunuz. Bir süredir Sofya Ekspresi de popüler ama uluslararası olduğundan ve bir vize gerektirdiğinden sanırım henüz bilet bulmak o derece sorunlu hale gelmedi. Eğer yoğun bir dönemde gitmiyorsanız o hafta içine genellikle bilet bulmak mümkün. Mesela, ben yılbaşı haftası yolculuktan 2 gün öncesine bilet bulabildim. Tabii, şunu da söylemeliyim benim aldığım trendeki son kompartımandı.

Anlayacağınız zamanını iyi ayarlarsanız istediğiniz güne bilet bulmanız mümkün… Sofya’ya tren ile gitmek en popüler ve keyifli yollardan biri. Tabii ki, uçakla 1 saate gideceğiniz yere 12 saatte gitmek akıllıca mı diyebilirsiniz ama başta da dediğim gibi burada aslolan yolculuğun kendisini deneyimlemek. Aceleniz varsa uçakla gitmelisiniz. 

Sofya’ya trenle gidişin biraz daha detaylarına inebilirim artık. 

Sofya Ekspresi nedir?

TCDD’nin uluslararası sefer yapan hatlarından biri. Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya gidiyor. Kendisine İstanbul Sofya Ekspresi dendiği gibi Sofya Ekspresi ya da Sofya Treni de deniyor.

 Sofya Ekspresi ile yolculuk ne kadar sürüyor?

İstanbul’da Halkalı’dan kalkan Sofya Ekspresi Kapıkule üzerinden 8 noktaya uğrayarak Sofya’ya varıyor. Yolculuk 12-13 saat kadar sürüyor. 

Sofya Ekspresi ile Sofya gezisi
Sofya Ekspresi ile Sofya gezisi

Sofya Treni’ne nasıl bilet bulunur?

Doğu Ekspresi gibi yoğun bir talep yok ancak belki resmi tatil dönemlerinde yoğunluktan dolayı bilet bulma sorunu yaşayabilirsiniz. O yüzden biletlerinizi öncesinde almanızı tavsiye ederim. Bazı yoğun dönemlerde yine yer bulma sorunu yaşasanız da son dakika iptaller yaşandığından iyi bir takiple gitmek istediğiniz güne bilet bulmanız mümkün. 

Sofya Ekspresi’ne bilet nereden alınır?

Sofya Treni’nin biletleri maalesef online satılmıyor. İstanbul’da Sirkeci, Söğütlüçeşme, Halkalı gibi ana istasyonlardan biletlerinizi alabiliyorsunuz. 

Bunlar dışında;

Ankara, Eskişehir, Kayseri, İzmir, Denizli, Sivas, Elâzığ, Malatya, Muş, Tatvan, Van, Adana, Konya, Mersin, Gaziantep, Afyon, Kapıkule istasyonlarından da biletlerinizi alabiliyorsunuz. 

DOĞU EKSPRESİ TRENİ’NE BİLET BULMANIN İNCELİKLERİ’ni anlattığım şöyle bir yazım da var, belki işinize yarayabilir.

Sofya Ekspresi’nde kompartımanlar nasıl?

Trenlerde yataklı ve kuşetli kompartımanlar bulunuyor. Yataklı vagonda tek tarafta koltuk ve onun üstünde açılan bir yatak bulunuyor. İki kişilik bir kompartıman… Bunun haricinde masa, lavabo (el yıkamak için), askılık, ayna, buzdolabı, elektrik fişi gibi ek hizmetler var. 

Kuşetliler ise 4 yataklı… Karşılıklı iki koltuk bulunuyor ve alttaki koltuklar, üstekiler açılarak yatak oluyor. İki koltuk arasında küçük bir masa, fiş, askılık haricinde ek bir hizmet yok. 

Kompartımanların kullanımı nasıl?

Yataklılarda da kuşetlilerde de yataklar tek tek satılıyor. Tek ya da iki kişiyseniz yataklı kompartımanları tercih ederseniz, oldukça rahat edersiniz. Yataklı vagonu dilerseniz tek başınıza kapatabilirsiniz. Tabii ki, bunun için ekstra bir ücret ödemeniz gerekiyor. Eğer bu parayı vermek istemezseniz diğer yatak aynı cinsten bir başkasına satılıyor. Yolculuğun dezavantajlarından biri bu, tanımadığınız biri ile yolculuk etmek. 

Kuşetliyse 4 kişilik ve yine tek tek satılıyor yataklar. 3-4 kişi giderken bu kompartımanları tercih edebilirsiniz. Ancak kopartmanı kapatmadıysanız boş kalan yataklar yine aynı cinsten bir başka kişi ya da kişilere satılabiliyor. 2-3 kişiyseniz isterseniz yine kopartmanı kapatabilirsiniz. Ancak farklı kişilerin adına bilet almanız gerekiyor. Hatta çocuk adına alırsanız daha ucuza gelebilir. 

Sofya Ekspresi ile Sofya gezisi
Sofya Ekspresi ile Sofya gezisi

Sofya Ekspresi’nde yemek vagonu var mı?

Sofya treninde yemek vagonu bulunmuyor. O yüzden hazırlıklı gitmek gerekiyor. Ancak yataklı vagonlarda dolapta su, çikolata, çubuk kraker gibi ücretsiz ikram bulunuyor. 

Özellikle şunu belirtmeliyim, alışverişi son dakikaya bırakıp Halkalı’dan yaparım, demeyin. İstasyonda büfe, lokanta, market gibi hiçbir şey yok. Çok yakınlarda değil ama 10-15 dakika yürüyüş mesafesinde birkaç market bulunuyor. 

Sofya Ekspresi sıcak mı?

Trenler oldukça sıcak oluyor. Hatta çok sıcak olabiliyor. Biz birçok kez camı açarak havalandırdık. Gece sıcaklık biraz daha düşüyor ama yine de ortamın sıcaklığı ve battaniyeler yeterli oluyor. 

Sofya Ekspresi’nde çarşaf veriyorlar mı?

Evet, yolculuk başladığında çarşaf nevresim- battaniye-yastık gibi gerekli şeyler TCDD görevlileri tarafından veriliyor. Hepsi çok temiz ve gönül rahatlığıyla kullanabiliyorsunuz. 

Trende genelde temizlik nasıl?

Kompartımanlarda çöp bulunuyor. Genel olarak vagonlar, kompartımanlar oldukça temiz. Tuvaletler de genelde başlangıçta çok temiz oluyor ancak yolculuk devam ettikçe kirlenmeye başlanıyor. Ancak yolculuk Doğu Ekspresi kadar uzun sürmediğinden sanırım, kirlilik öyle büyük boyutlara ulaşmıyor.

Bir de Doğu Ekspresi’ndeki gibi pulman vagonu olmaması bir avantaj galiba… Pulmandaki tuvaletler kirlenmeye başladığında buradaki yolcuların bir kısmı yataklı-kuşetli vagonların lavabolarını da kullanmaya başladığından orada sorun çok büyük boyutlara ulaşabiliyor. 

Sofya Ekspresi güvenli mi?

Trende hırsızlık sorunları yaşandığını duydum. O yüzden özellikle değerli eşyalarınızı yanınızdan ayırmamanızı tavsiye ederim. Bu trende yemekli vagon olmadığından yolculuk süresince pasaport kontrolü dışında kopartmanı pek terk etmiyorsunuz.  O sırada da cüzdan, bilgisayar, fotoğraf makinesi gibi malzemelerin olduğu çantanızı mutlaka yanınıza alın. Çünkü bu kontrol uzun sürebiliyor, bu sırada eşyaların başına neler gelir kim bilir. 

Siz içerdeyken kapınızı kilitleyebiliyorsunuz ama dışarıdan kilitleme mekanizması maalesef bulunmuyor. 

Sofya Ekspresi ile Sofya gezisi
Sofya Ekspresi ile Sofya gezisi

Sofya Ekspresi’nde sigara içiliyor mu?

Normalde yasak. Duraklarda insanlar hemen inip içmeye çalışıyor. Ancak maalesef vagon aralarında ya da tuvaletlerde sigara içenler olabiliyor. Eğer yakınlarındaysanız koku size kadar gelebiliyor. 

Sofya Ekspresi durakları ve saatleri

 VarışKalkış VarışKalkış
Halkalı20.45Sofya18.3
Çerkezköy 22:2522:37Pazarcık 20:5520:56
Alpullu 23.5600:06Plovdiv 21:2121:31
Edirne 00:5801:15Dimitrovgrad 22:2822:45
Kapıkule 01:2802:20Svilengrad 23:3200:17
Svilengrad 02:4003:25Kapıkule 00:3701:45
Dimitrovgrad 04:1704:24Edirne 02:0002:02
Plovdiv 05:2106:30Alpullu 02:4502:47
Pazarcık 06:5706:58Çerkezköy 03:5904:01
Sofya09:35Halkalı 05:34
Sofya Ekspresi kalkış ve varış saatleri

Sofya Ekspresi bilet ücretleri

Sofya Treni bilet ücretleri tek kişi yataklı vagon kişi başı 36,12 Euro, burada tek başınıza seyahat etmek isteseniz 66,68 Euro ödemeniz gerekiyor. 

Kuşetli vagon ise 31,12 Euro. Bilet ücretlerini günlük kur üzerinden bileti alırken Türk lirası veya Euro olarak verebiliyorsunuz. Sofya da ise leva ödemeniz gerekiyor. 

Sofya Ekspresi saatleri

Sofya Treni her gün Halkalı’dan 20.45’te kalkıp 09.35’te Sofya’ya varıyor. 

Sofya’dan kalkış ise 18.30’da İstanbul’a varış ise 05.34’te oluyor.  

Sofya Tren İstasyonu merkeze yakın mı? Merkeze nasıl gidilir?

Sofya Ana Tren Garı şehir merkezine çok yakın. Yürüyerek 20 – 25 dakika gibi bir sürede merkezde oluyorsunuz. Hava kötü değilse, ağır bir valiziniz yoksa çok kolaylıkla yürüyebilirsiniz. 

Merkeze gitmek için istasyondan sola dönüyorsunuz ve otobüs garının yanından geçtikten sonra yolun karşısına geçip dümdüz ilerlediğinizde yolunuz Aslanlı Köprü, Banyabaşı Cami, Merkez Pazarı, Tarih Müzesi gibi görülecek yerlerin yanından geçerek Aziz Nedelya Kilisesi’nin önüne kadar devam ediyor. 

Halkalı Tren İstasyonu’na nasıl gidilir?

Halkalı’ya ulaşmanın en kolay yolu Marmaray’ı kullanmak. Halkalı yönüne giden trenlerden birine binerseniz son durakta inerek uluslararası peronlara geçiş yapıyorsunuz. 

Sofya Ekspresi’nde pasaport kontrolü nasıl oluyor?

Tren Kapıkule’ye tarifeye göre 01.28’de varıyor ve burada yaklaşık bir saat kadar kalınıyor. Kapıkule’ye vardığınızda herkesin trenden inerek sınır polisine gitmesi gerekiyor. Herkes indikten sonra görevliler kontrol ederek treni kilitliyor. Burada sırayla pasaport kontrolünden geçiliyor ve herkes tamamlandıktan sonra trene tekrar biniş yapılıyor. Dediğim gibi bu bir saat kadar sürüyor. 

Bu arada trene ilk binildiğinde TCDD görevlisinin getirdiği listeye adınızı ve kimlik bilgilerinizi giriyorsunuz. Kapıkule’ye varıldığında bu listeyle pasaport kontrolünün tutması gerekiyor. Eğer bir uyumsuzluk olursa o zaman işte bir gecikme olabiliyor. Mesela, bizim kontrol sırasında listede olan bir kişi kontrole inmediğinden trende bir arama yapıldı ve bir kişi yakalanarak trenden indirildi. Sanırım yabancı uyruklu bir kişi kaçak geçiş yapmaya çalışıyordu.

Ardından Bulgar polisi de sizinle trene biniyor ve tren hareket ediyor.  O sırada kompartımanları ziyaret ederek pasaportları topluyorlar. 10-15 dakika sonra Bulgaristan’daki kontrol noktasına varılıyor ve polisler trenden inerken siz trende beklemeye devam ediyorsunuz. 20-30 dakikalık bir beklemeden sonra polisler damgalı olarak pasaportları getirip tek tek iade ediyorlar. 

Dönüşte de buna benzer bir süreç oluyor. Sınıra varıldığında deklare edecek eşyaları olanlar çantalarını yanlarınıza alsın demişlerdi ama herkes çantasını indirmemişti. Bu arada Duty Free alışverişini de pasaport kontrolünden sonra yandaki küçük bir büfeden yapabiliyorsunuz. Gördüğüm kadarıyla ağırlıklı olarak içki, sigara ve çikolata bulunuyordu burada. 

Sofya Ekspresi - Sofya Treni
Sofya Ekspresi – Sofya Treni

Bulgaristan vize istiyor mu?

Bulgaristan, AB ülkesi olduğundan Schengen vizenizi burada rahatça kullanabilirsiniz. 

İlk defa vize alacaksanız SCHENGEN VİZESİni anlattığım çok detaylı bir yazım var. Buradan vize almanın inceliklerini öğrenebilirsiniz. 

Ayıca yanınıza pasaportunuzu ve yurtdışı çıkış pulunuzu almayı unutmayın.

Sofya Ekspresi’ne bilet baktığınıza göre yakında bir Sofya yolcuşuğu düşünüyor olmasınız.  SOFYA GEZİLECEK YERLER’i anlattığım bu yazım işinize yarayabilir. 

Daha çok fotoğraf ve geziler için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol

Ege havası almak için sıcacık ve şirin bir gezi rotası Bergama. Muazzam bir antik şehirle beraber sizi burada şaşırtacak asıl şeyler Bergama’nın şu anki yerleşim yerinde… Hem tarih hem kültür hem de farklı tatların peşinde koşacağınız bir yer sizi bekliyor olacak. Bu yazıda Bergama gezilecek yerler ile ilgili kısa notlar bulacaksınız. 

Bergama’ya birçoklarının yaptığı gibi ben de o dillere destan antik şehri görmek beklentisiyle gittim. Gördüklerim öylesine etkileyiciydi ki, Bergama’nın sokaklarına inerken beni başka hiçbir şeyin etkileyebileceğini düşünmemiştim. Oysaki yanılmışım, bir dönem filminin setinde yürüyormuşçasına sizi eskilere götüren renkli, nostaljik Bergama sokaklarına bayıldım. 

BERGAMA GEZİLECEK YERLER

Kale Mahallesi ve Rum evleri

Eski bir Rum mahallesi olan Kale Mahallesi size bugünün Bergama’sını aktarmaya fazlasıyla yetecek aslında. Mübadele zamanı boşalan evlere yerleşen halk buradaki yaşamı devam ettiriyor. Rengarenk evlerin süslediği sokakları muhabbeti bol insanlar doldurmuş. İzmir’in yanı başında olmasına rağmen farkını ve nostaljik yapısını korumayı başarması oldukça şaşırtıcı. 

Halen el sanatlarını devam ettirmeyi sürdüren ustaların olduğu Arasta, sizi çarşıda en çok oyalayacak yerlerin başında geliyor. Bunlar arasındaki keyif veren küçük kafeler, çay bahçeleri adeta sizi zorunlu mola vermeye çağırır gibi. Çarşı boyunca Bergama’nın ünlü helvasını, köftesini, çığırtmasını yiyebileceğiniz dükkanlar da görüyorsunuz. Neredeyse hepsi mütevazı ve babadan-dededen kalma işlerini devam ettiren esnaflar.  

Çarşıyı gezerken göreceğiniz Bergama halısı satan dükkanlar, buraya ayrı bir renk katıyor. Boy boy, renkli halılar, kilimler ve yastıklar arasından bütçenize uyan bir tane bulacağınıza eminim.  

Kızıl Avlu ve Mısır Tanrısı

Hazır çarşıda dolanırken Bergama’nın önemli noktalarından biri olan Kızıl Avlu’ya da uğramanızı öneririm. Kırmızı tuğlalarla örülmüş kocaman yapı Bergama’nın Romalılar döneminden kalma eserlerinden biri. Mısır Tanrısı Serapis’e adanan tapınak daha sonraları kilise, cami gibi işlevlerle kullanılmış.

Cami demişken Bergama’nın Ulu Camisi de görülmeye değer. 1399 yılında Beyazıt tarafından yaptırılan cami nadir görülen mermer mihrap süslemeleri ile dikkat çekiyor. İç süslemeleri ve atmosferi ile gerçekten etkileyici yerlerden biri diyebilirim.

Antik dönemin en güçlü devleti

Geçmişi MÖ 7. yüzyıla kadar uzanan Bergama Helenistik dönemde Pergamon Krallığı’na başkentlik yapıyordu ve o dönemin en güçlü krallıklarından biriydi. Herkese gücünü göstermek istercesine şehir en yüksek noktaya kurulur ve muhteşem eserlerle donatılır. Bu kadar yüksekte olmasına rağmen şehircilik olarak inanılmaz bir örnek oluşturuyordu.

Bergama’ya ait eserlerin büyük bir bölümü Berlin’de. Osmanlı’nın zor dönemlerinde borçlarına karşılık Almanlara sattığı Zeus Sunağı parça parça Almanya’ya taşındıktan sonra şu an adına oluşturulan bir müzede sergileniyor. 

Bergama gezilecek yerler
Bergama gezilecek yerler – Trajan Tapınağı

Bu, Bergama’nın değerinden tabii ki, hiçbir şey eksiltememiş, her yıl binlerce turistin akınına uğrayan Bergama sahip olduğu tarihsel ve kültürel değerleriyle halen dünyanın en önemli merkezlerinden biri. Bunun da en somut kanıtını Bergama’nın 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kabul edilmesini gösterebiliriz sanırım.

İlklerin ve enlerin şehri 

Antik şehir planı aşağı ve yukarı şehir olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Tapınaklar, kütüphane, amfi tiyatro, agoranın ve okulların olduğu tepedeki bölüm, kralın ve yönetici grubun yaşadığı yerdi. Halk ise aşağılarda şehrin yamaçlarında yaşıyordu. Bugünkü Bergama da bu bölgede kurulu. 

Yukarı kentte görebileceğiniz kalıntılar arasında Trajan Tapınağı var. 70 derece acısıyla dünyanın en dik tiyatrosu da şehrin etkileyici eserlerinden. Burada günü batırmak ziyaretçilerin en çok sevdiği şeylerden biri olduğunu söylemeliyim. Antik kente gitmenin en kolay yolu ise şehir merkezinden kalkan teleferiği kullanmak.

Bergama gezilecek yerler
Bergama gezilecek yerler – Akropol

Beni etkileyen yerlerden bir diğeri ise Asklepion oldu. Burası MÖ 5. yüzyılla MS 4. yüzyıllar arasında dünyanın en büyük tedavi merkezlerinden biriymiş. Bölge ismini Antik Yunan şifa tanrısı Asklepion’dan alırken tıbbın simgesi olan “asaya sarılı yılan” ilk burada kullanılmış. Eczacılık alanında büyük üne sahip hekim Galen de burada doğmuş. 

İlk psikoterapi merkezi

Şifahane olarak anılan Asklepion ilk psikoterapinin yapıldığı yer olarak biliniyor. Uyku odaları, banyo seansları, su sesiyle tedavi ve telkin yöntemleri burada uygulanmaya başlanmış. Tapınakları, amfi tiyatroyu, kutsal kaynakları görerek gezdiğiniz şehrin sokakları bence hala insana şifa veriyor. Çeşmesinden bir yudum su almayı ihmal etmeyin. 

Pek çok ilkin yaşandığı Bergama parşömen kağıdının bulunduğu yer. Bergama’da icat edilen parşömen papirüsü tahtından etmiş ve dayanıklılığı sayesinde kitapların uzun süre korunmasını mümkün kılmış. 

Bergama Kütüphanesi bu sayede döneminde dünyanın ikinci büyük kütüphanelerinden biri haline geldi.

Bergama gezilecek yerler
Bergama gezilecek yerler – Şifahane

Ayrıca Bergama’da Bergama Müzesi, Atmaca Mahallesi, su kemerleri ve vaktiniz varsa çam ağaçlarıyla ünlü Kozak Yaylası’nı da gezmenizi tavsiye ederim. 

Sonbahar gezecek yerler arıyorsanız TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL SONBAHAR ROTALARI yazıma bakabilirsiniz.

Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol

Bir şehrin gerçek yüzünü tanımanın en güzel yollarından biri pazarlarını gezmek gibi geliyor bana. Özellikle şehrin farklı yüzlerini tanımak istiyorsanız. Londra gibi büyük bir şehri gezmeye nasıl vakit bulacağınızı düşünürken “günümü pazarda mı öldüreyim” demeyin, bu önerdiklerimden bir ya da ikisine mutlaka gidin, pişman olmazsınız. Sizin için Londra’da görülmesi gereken pazarlar arasından en harika 7’sini seçtim.

Açıkça belirtmeliyim ki ben Londra için “her şeyin şehri” diyorum. Çünkü sanattan tarihe, gece hayatından sokak kültürüne kadar ne ararsanız bulabiliyorsunuz. Tabii, bunu köklü geçmişe sahip bir dünya başkenti olmasının yanı sıra kozmopolit bir nüfusa sahip olmasına da bağlayabiliriz sanırım. Zenginliklerle dolu şehrin bin bir yüzünü, bin bir insanını bu pazarlarda göreceksiniz ve tekrarlayacağım hiç pişman olmayacaksınız. 

İşte size Londra’nın en muhteşem pazarları listesi…

Londra’da görülmesi gereken pazarlar listesi

Borough Market / Borough Pazarı

Konum: Borough

Kategori: Gıda, yemek

Londra’nın en iyi ama aynı zamanda en bilinen pazarı burası. Konumu oldukça merkezi. Bu nedenle Londra’ya gelen turistlerin neredeyse tamamının uğrak yeri oluyor. Ancak, kesinlikle Londralıların da en sevdiği pazarlar arasında yer alıyor. 

Londra’nın en eski pazarlarından olan Borough’nun geçmişi on üçüncü yüzyıla kadar uzanıyor. Burada hem temiz, taze ve lezzetli gıda malzemeleri hem de sokak lezzetlerini bulabiliyorsunuz. 

Borough pazarı için en önemli tavsiyem aç karnına ziyaret etmeniz olacak. Bu sayede bir yanda yiyeceğiniz şeyleri seçerken öte yandan da uzatılan her şeyin tadına bakma şansınız olur.  Benim her zaman favorim ekmek, peynir, zeytin gibi lezzetler. 

Londra'da görülmesi gereken pazarlar
Londra’da görülmesi gereken pazarlar

Çeşitlilik çok fazla

Eskiden pazarda ağırlıklı olarak İngiliz ürünleri yer alıyormuş ancak son dönemlerde artık farklı ülkelerden gelen malzemeleri de bulabiliyorsunuz. Bu çeşitlilik bir anlamda çok güzel. Tabii, bu durum sokak yemeği satıcıları için de geçerli. Bir yanda Fransız hamur işleri diğer yanda Afrika lezzetleri, başka bir köşede İspanyol mezeleri onun yanı başında İtalyan peynirleri derken hem gözünüz hem mideniz doyuyor. Belki de gitmeden bir daha uğramak isteyeceksiniz. 

Böyle popüler olunca bazı dezavantajları da çıkıyor ortaya. Mesela aşırı derecede kalabalık, bu da satıcılarında sürekli meşgul olması demek. Bir de fotoğraf çekmek isteyenlerin yarattığı bir keşmekeş oluyor. Bu nedenle özellikle alışveriş yapacaksanız erken gidin. 

En önemli not: Pazar günleri kapalı. Pazartesi ve salı günleri ise sadece temel bazı stantlar açık. 

Kaçırmayıın: Monmouth’tan mutlaka bir kahve için.

Brick Lane Market / Brick Lane Pazarı

Konum: Brick Lane, Shoreditch

Kategori: Hediyelik, dekorasyon, ikinci el, gıda, yemek ve birçok şey.

Londra’nın doğusunda, adı sınırlarını çoktan aşmış şehrin en büyük ve en popüler pazarlarından biri burası, diyebilirim. 

Londra görülmesi gereken pazarlar - Brick Lane
Londra görülmesi gereken pazarlar – Brick Lane

Aslında ilk pazar bu caddenin kuzey ucunda Bangladeşlilerin yoğunlukta olduğu bölgedeymiş. Zaman içerisinde süs eşyası, meyve ve sebze satan bir pazardan çok daha fazlası olmuş ve yıllar içinde büyümüş.  Truman Markets (pazarları) olarak bilinen beş farklı pazarı bünyesine katacak şekilde değişmiş. 

Haftanın her günü açık ama özellikle pazar günleri çok hareketli oluyor. Yalnızca kalabalık bu caddede değil etrafındaki sokaklara da taşıyor ve sizi ne tür sürprizler bekliyor bilemiyorsunuz. Bir kez gidip kendinizi bu eğlencenin akışına bıraktığınızdaysa buranın tiryakisi oluyorsunuz.  

Pazarda eğlenenlerden misiniz?

Brick Lane sadece eski eşyalar ya da farklı mutfaklardan yiyecekler bulabileceğiniz bir yer değil, bana göre her şeyi bulabileceğiniz bir yer. Halıdan, plağa, oyuncaktan, müzik aletine, sanat eserinden mobilyaya ne ararsanız var. Bunların kimisi mağazalarda, kimisi depolarda, kimisi binaların arka bahçelerinde kimisi de tezgahlarda satılıyor. “Pazar benim için eğlencedir” diyenlerin buradan mutsuz ayrılmayacağı kesin. 

Londra'da görülmesi gereken pazarlar
Londra’da görülmesi gereken pazarlar – Brick Lane Pazarı

Buranın bir özelliği de gelecek vaat eden tasarımcılar için bir başlangıç noktası olması. Mesela bu tasarımcılardan kıyafetler, tablolar, ambalaj kağıtları, türünün tek örneği mücevherler ve bez çantalardan alabilirsiniz.

Mutlaka uğrayın: Sunday Upmarket, dünya mutfağından lezzetler sunan, sokak yemeği satıcılarıyla dolup taşan bir yemek alanı. Ayrıca 200’den fazla pazar tezgâhta vintage kıyafetler, moda ürünleri, mücevherler ve ev eşyaları bulabiliyorsunuz. 

Vintage Market, 1920’lerden 1990’lara kadar giyim, aksesuar ve retro eşyaları satan tezgahlarla dolu. 

Boiler House, dünyanın dört bir yanından lezzetler satan yaklaşık 30 tezgâhın bulunduğu bir alan.

Tadına bakın: Orange Buffalo ve Caboose gibi favorileri bulabileceğiniz Ely’s Yard Street Food’a mutlaka uğrayın.

Önemli not: Tezgahların çoğu 18.00’de kapanmış oluyor. Açılış saati ise 10.00… Bölgedeki yeme içme mekanları faaliyetine devam ediyor. 

Camden Market / Camden Pazarı

Konum: Camden Town

Kategori: Hediyelik eşya, kıyafet, vintage ve tasarım ürünler, sokak lezzetleri.

Camden Pazarı şüphesiz ki, Londra’nın en ilginç pazarlardan biri. Bir zamanlar Londra’da bana tek bir yer öner deseydiniz “kesinlikle Camden Pazarı gidin” derdim. 1990’ların sonunda Londra’da yaşadığım dönemde benim için öyle farklı ve öyle ilginç bir yerdi ki. Her hafta sonu arkadaşlarla buraya gitmekten kendimizi alamazdık. Halen o eklektik yapısını koruyor ama sonrasında keşfettiklerimle ilk sıraları başka yerlerin aldığını itiraf etmeliyim. 

Londra görülmesi gereken pazarlar
Londra görülmesi gereken pazarlar – Camden Market

Londra’nın kuzeyinde, Camden Town semtinde yer alan pazar birçok pazar yerinin birleşmesinden oluşuyor. Camden Town metro istasyonundan çıkıp kanala doğru ilerlediğinizde birbirinden ilginç mağazalar, vitrinler ve insanlar göreceksiniz. Her hafta yaklaşık 250.000 ziyaretçi çeken pazar Londra’nın en popüler dördüncü turistik merkezi… Bunu göze alarak rahat gezmek istiyorsanız gezinizi planlarken hafta sonuna getirmemeye çalışın, derim. Buradaki yerlerin hepsi hafta boyu açık oluyor. 

İlginç ve tuhaf

Pazarlardan en önemli olanı Regent Kanalı’na bitişik olan Camden Lock Market… Bu kapalı alanda ilk bulacağınız şeyler fularlar, ayakkabılar, deri ürünler, takı gibi el yapımı birçok ürünü bulabileceğiniz bir cennet. İkinci olarak da dünyadan farklı sokak lezzetlerinin en güzel örneklerini göreceksiniz. Souvlaki, vegan köriler, New York tarzı pizza ve Hindistan cevizinden yapılmış krepler ve çok daha fazlası…

Londra görülmesi gereken pazarlar - Camden Pazarı
Londra görülmesi gereken pazarlar – Camden Market / Pazarı

Buck Street Market, tişört, takı ve hediyelik eşyaların sattıldığı kapalı bir pazar; Camden’ın en şık köşesi sayılmaz ama en ilgincinden (belki de tuhaf demeliyim) vintage mücevherleri burada bulabilirsiniz. Eski bir at hastanesinde yer alan Camden Stables Market ise daha da ilginç şeyleri göreceğiniz bir yer: İlginç mobilyalar, sıra dışı hediyelikler, gotik, punk ve fetiş kıyafetler. 

Bu pazarlar arasında gezerken kendi halinde takılan punk’ları görürseniz şaşırmayın. Onları buranın yıllardır eksilmeyen renkleri. Camden artık 90’lı yıllarda olduğundan daha popüler ama aynı zamanda Londra’nın en rock ‘n’ roll mahallelerinden biri. Birçok ünlünün yaşadığı yerdir aynı zamanda. En ünlülerinden biri genç yaşta ölen Amy Winehouse’du mesela. 

Önemli not. Öğleden sonraları çok kalabalık oluyor mümkünse erken saatlerde ve hafta içi gitmeye çalışın. 

Columbia Road Flower Market / Columbia Caddesi Çiçek Pazarı

Konum: Columbia Road, Bethnal Green

Kategori: Her türlü çiçek ve bahçe malzemeleri

Londra'da görülmesi gereken pazarlar
Londra’da görülmesi gereken pazarlar – Columbia Road Çiçek Pazarı

Doğu Londra’da çiçek severler için bir cennet burası… Bir süre Londra’da yaşamış defalarca gidip gelmiş biri olarak burayı çok yeni keşfetmiş olmanın şaşkınlığı içerisindeyim, hem de bu kadar çiçeklerle uğraşmama rağmen. Geç de olsa bulmuş olmanın mutluluğuyla kesinlikle gitmenizi öneriyorum sizlere. 

Londra’nın en tanınmış ve en güzel görünen pazarlarından biri olan Columbia Road, her pazar kova dolusu güzel çiçeklerle dolup taşıyor. Her şeyden önce cadde rengârenk görüntüsüyle insanı büyülerken mis gibi kokularıyla da insanı mest ediyor. Pazarda bahçe ve ev çiçekleri, şifalı bitkiler, çiçek soğanları ve fidanlar gibi bahçeye çiçeğe dair her şey var.  

Erken gidin

Londra’da yaşıyorsanız kesinlikle çiçek alışverişinizi buradan yapmalısınız. Evinize, bahçenize uygun çiçekler kadar vazolarınız için de muhteşem güzellikte kesme çiçekler bulabiliyorsunuz. Pazar, düşüncenizin aksine yerli halk kadar turistler arasında da oldukça popüler. Her yan demet demet çiçeklere sarılmış insanlarla dolu ve herkes burada inanılmaz mutlu. Öğleden sonraları biraz kalabalık oluyor o yüzden siz buraya sabah pazar açıldığında uğramaya çalışın.  Hem bu saatlerde en taze ve seçilmemiş çiçekleri buluyorsunuz. 

Londra'da görülmesi gereken pazarlar
Londra’da görülmesi gereken pazarlar

Tatildeyken çiçek pazarına mı gideceğim dediğinizi duyar gibiyim. Evet, eve götürmelik çiçek alamayabilirsiniz ama emin olun burası ruhunuza da iyi gelecek. Ayrıca pazarın kurulduğu caddenin bir yanındaki dizili küçük kafeler ve dükkanlar alışveriş yapanlar arasında çok popüler. Sanat eserleri, antikalar, vintage ve dekorotif eşyaları bulabileceğiniz dükkanların yanı sıra birbirinden lezzetli kahveleri içebileceğiniz butik kahveciler de var. 

Nakit şart değil, tezgahlarda kart geçiyor.

Aklınızda olsun: Pazar kapanışa doğru biraz kalabalık oluyor ama geç gidenler için bir avantajsa bazı satıcılar fiyatları düşürdüğünden daha uygun fiyatlı malzemeler bulabiliyorsunuz. 

Bunlara da uğrayın: Caz plakları bulabileceğiniz Idle Moments’a ya da yerel olarak üretilen biraların tadına bakmak için The Nelson’a uğramayı ihmal etmeyin.

Açılış – Kapanış saati: Sadece PAZAR günleri kurulan pazar, sabah 8.00 – 15.00 açık oluyor.

Covent Garden Market / Covent Garden Pazarı 

Konum: Covent Garden 

Kategori: Hediyelik eşya, el sanatları, giyecek, yiyecek

Londra’ya giden her turistin uğradığı ilk yer burası olabilir bence. En azından tek bir pazara uğrayacaksanız orası burası olmalı. Hem muhteşem bir ortam, her zaman eğlenceli, cıvıl cıvıl bir meydan, renkli binalar, ışıl ışıl mağazalar var hem de birbirinden güzel el yapımı ürünler. Hele bir de Noel ve yılbaşı öncesi gitmişseniz harika bir süsleme ile karşılar sizi burası. 

Pazar kime sorsanız kesinlikle herkesin favorisidir, özellikle bir turistseniz. Yoksa Londralılar burayı çok sevse de bu kalabalıktan dolayı biraz uzak durmak isterler.

1970’lerde kendi halinde meyve ve sebze pazarı iken yıllar içerisinde çehre değiştirmiş. Özellikle son yıllarda Covent Garden daha da gelişmiş. Artık Tom Ford’dan Chanel’e Apple’dan Disney’e kadar birçok kaliteli markanın mekânı olmuş. 

Londra’ya dair her şey var

Salı gününden pazar gününe kadar aktif olan Apple Market’te benzersiz ve el yapımı ürünler satan çok sayıda bağımsız satıcı var. Londra’yla ilgili her türlü hediyelik el yapımı malzeme burada fazlasıyla bulabiliyorsunuz. Pazartesi günleri ise mekân, antika ve koleksiyon pazarına dönüşüyor. 

Londra'da görülmesi gereken pazarlar
Londra’da görülmesi gereken pazarlar

Yiyecek içecek açısından da hem pazarın içerisinde hem de yakın sokaklarda alternatif çok. Özellikle Royal Opera ve birkaç tiyatro binası bölgeye yakın olduğundan şovlar öncesinde birçok kişinin uğrak yeridir burası.

Önemli not: Covent Garden’da pazar kapansa da meydan her zaman hareketli. Alışveriş yapmayacaksanız bile buraya her saat uğrayabilirsiniz.

Mutlaka uğrayın: Buraya gelmişken hemen karşısındaki 100 tezgâhtan oluşan Jubilee Pazarı’na mutlaka uğrayın. 

Old Spitalfields Market / Old Spitalfields Pazarı

Konum: Spitalfields, Liverpool Street

Kategori: Hediyelik eşyalar, el yapımı ürünler, sanat eserleri, takılar, kıyafetler, çantalar vs. 

Doğu Londra’nın şık ve hareketli pazarlarından birisi de burası. Tarihi pazar aynı zamanda Brick Lane’e çok yakın. Gelmişken ikisini birden gezmeniz mümkün. 

Haftanın her günü açık olan Old Spitalfields Market şehrin en yoğun alışveriş merkezlerinden biri, diyebilirim. 1800’lü yıllarda inşa edilen bina, 2000’li yılların başında yenilenmiş ve bundan sonra şehrin eşsiz alışveriş, yeme ve içme mekanlarından birisi olmuş. Pazarın Liverpool Street’in hemen arkasında olması yoğunluk konusuna oldukça katkı yapıyor. 

Londra'da görülmesi gereken pazarlar
Londra’da görülmesi gereken pazarlar – Old Spitalfields Pazarı

Burası da Covent Garden gibi üzeri kapalı bir pazar. İçerisinde önemli markalara ait çok sayıda kalıcı butik, restoran ve salon bulunuyor ancak en heyecan verici olanı pazarın kalbi. İki merkezi alanda sanat, el sanatları, giyim ve sürdürülebilir ev eşyaları satan satıcıları bulacaksınız. Perşembe günleri ayrıca vintage haritalar, kitaplar, mobilyalar, moda ve koleksiyon eşyaları satan yaklaşık 80 tezgâhın bulunduğu antika pazarı da burada kuruluyor.

Bunları da deneyin: Londra’da artık neredeyse her pazarın kendine has yeme içme kültürü var. Burası da restoran ve sokak lezzetlerinin güzellerini bulabileceğiniz yerlerden. Bleecker’den muhteşem lezzetli bir burger, Dumpling Shack’tan çorbalar veya Shrimpy’den Londra’nın en iyi deniz ürünlerini deneyebilirsiniz. 

Aklınızda olsun: Müzik tutkunları bu madde sizin için. Eski, yeni ve koleksiyonluk plaklara göz atabileceğiniz vinil pazarı her ayın birinci ve üçüncü cuma günleri kuruluyor. 

Portobello Road Market / Portobello Pazarı

Konum: Portobello Road, Notting Hill

Kategori: İkinci el eşyalar, antikalar, hediyelikler, yeme-içme ve gıda malzemeleri.

Nasıl desem, Notting Hill Londra’nın en özel yerlerinden biri. Bu pazar yeri ise bu muhteşem bölgenin ortasında vaha gibi. Bölge, 1,5 kilometre uzunluğundaki antika pazarıyla ünlü olabilir, ancak bu karakteristik ve canlı pazarda ıvır zıvırdan daha fazlasını bulacağınızdan emin olabilirsiniz. 

Londra'da görülmesi gereken pazarlar
Londra’da görülmesi gereken pazarlar – Portobello Pazarı

Notting Hill artık şehrin en zenginlerinin tercih ettiği yerler arasında. Bahçeli, teraslı, rengarenk evleriyle ünlü semt yine Londra’ya gelenlerin mutlaka uğradığı yerlerden biri. Buraya alışveriş için değil sadece ortamı izlemek için de gelmelisiniz. Tabii, bu ününde başrollerini Julia Roberts ve Hugh Grant’ın oynadığı romantik Notting Hill’in katkısı büyük.

Antikacılarıyla ünlüymüş

Pazar birkaç pazarın iç içe geçmesiyle oluşmuş. 1600’lerden 1960’lara kadar uzanan dönemde burası mücevher, kitap ve koleksiyon eşyaları satan antikacılarıyla ünlüymüş. Şimdilerde ise antika ağırlığını yitirmiş, daha çok hediyelikçiler, el sanatları – tasarım ürünler satan dükkanlar ve gıda ve kıyafet tezgâhları bulunuyor.  

Portobello’ya gelmek için bir diğer sebep ise farklı dünya mutfaklarını tadabileceğiniz birçok restoran olması. Afrika’dan Karayiplere uzanan bu çeşitlilik sizi şaşırtacak. Butik kahvecilere ve publara da sokak aralarında fazlasıyla denk geleceksiniz.

Bunları da görün: Bölge şehrin en etkileyici mimarisine sahip. Landsdowne Road, Landbroke Gardens, Landsbroke Grove, Colville Terrace, Westbourne Park Road bunları görebileceğiniz birkaç sokak. Ayrıca, bölgedeki eski ahırlardan yaşam alanlarına dönüşen ve görsel açıdan da çok popüler olan yerler var. St Luke Mews, Simon Close, Denbigh Close, Pencombe Mews, Pencombe Mews bunlardan birkaçı.

Gezinizde işinize yaparayaca detaylı Londra rehberleri için bu yazılara bakabilirsiniz:

Londra'da görülmesi gereken pazarlar
Londra – Notting Hill sokakları

LONDRA BEŞ GÜNDE NASIL GEZİLİR?

LONDRA’DA GÖRMENİZ GEREKEN 10 PARK

EN GÜZEL LONDRA MÜZELERİ

Daha fazla fotoğraf ve güncel gezileri kaçırmamak için instagram sayfamı takip etmeyi unutmayın: Figen Kokol